
feemme-lleẕîne keferû feü`aẕẕibühüm `aẕâben şedîden fi-ddünyâ vel'âḫirah. vemâ lehüm min nâṣirîn.
Arapça:
فَأَمَّا الَّذِينَ كَفَرُوا فَأُعَذِّبُهُمْ عَذَابًا شَدِيدًا فِي الدُّنْيَا وَالْآخِرَةِ وَمَا لَهُم مِّن نَّاصِرِينَ
Türkçe:
"Küfre sapanlar var ya, işte onlara dünyada ve âhirette şiddetle azap edeceğim. Hiçbir yardımcıları olmayacaktır onların."
Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:
İnkâr edenlere gelince, onlara dünyada da, ahirette de şiddetli bir şekilde azab edeceğim, onların hiçbir yardımcıları da olmayacaktır.
Diyanet Vakfı:
İnkar edenler var ya, onları dünya ve ahirette şiddetli bir azaba çarptıracağım; onların hiç yardımcıları da olmayacak.
İngilizce:
As to those who reject faith, I will punish them with terrible agony in this world and in the Hereafter, nor will they have anyone to help.
Fransızca:
Quant à ceux qui n'ont pas cru, Je les châtierai d'un dur châtiment, ici-bas tout comme dans l'au-delà; et pour eux pas de secoureurs.
Almanca:
Also hinsichtlich derjenigen, die Kufr betrieben haben, diese werde ICH einer harten Peinigung sowohl im Diesseits, als auch im Jenseits unterziehen. Und sie haben keine Beistehenden.
Rusça:
Тех, которые не уверовали, Я подвергну тяжким мучениям в этом мире и в Последней жизни, и не будет у них помощников".
Açıklama:

veemme-lleẕîne âmenû ve`amilu-ṣṣâliḥâti feyüveffîhim ücûrahüm. vellâhü lâ yüḥibbu-żżâlimîn.
Arapça:
وَأَمَّا الَّذِينَ آمَنُوا وَعَمِلُوا الصَّالِحَاتِ فَيُوَفِّيهِمْ أُجُورَهُمْ ۗ وَاللَّهُ لَا يُحِبُّ الظَّالِمِينَ
Türkçe:
İman edip hayra ve barışa yönelik işler yapanlara gelince, Allah onlara ödüllerini tam olarak verecektir. Allah zalimleri sevmez.
Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:
İman edip iyi işler yapanlara gelince, Allah onların mükafatlarını tastamam verecektir. Allah zalimleri sevmez.
Diyanet Vakfı:
İman edip iyi davranışlarda bulunanlara gelince, Allah onların mükafatlarını eksiksiz verecektir. Allah zalimleri sevmez.
İngilizce:
As to those who believe and work righteousness, Allah will pay them (in full) their reward; but Allah loveth not those who do wrong.
Fransızca:
Et quant à ceux qui ont la foi et font de bonnes oeuvres, Il leur donnera leurs récompenses. Et Allah n'aime pas les injustes.
Almanca:
Und hinsichtlich derjenigen, die den Iman verinnerlicht und gottgefällig Gutes getan haben, diesen gewährt ER ihre Belohnungen voll. Und ALLAH liebt nicht die Unrecht-Begehenden.
Rusça:
Тех же, которые уверовали и вершили добрые дела, Он одарит вознаграждением сполна. Воистину, Аллах не любит беззаконников.
Açıklama:

ẕâlike netlûhü `aleyke mine-l'âyâti veẕẕikri-lḥakîm.
Arapça:
ذَٰلِكَ نَتْلُوهُ عَلَيْكَ مِنَ الْآيَاتِ وَالذِّكْرِ الْحَكِيمِ
Türkçe:
İşte bu sana ayetlerden ve hikmetlerle dolu Zikir'den okuduğumuzdur.
Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:
İşte bu sana okuduğumuz, âyetlerden ve hikmetli Kur'ân'dandır.
Diyanet Vakfı:
(Resulüm!) Bu söylenenleri biz sana ayetlerden ve hikmet dolu Kur'an'dan okuyoruz.
İngilizce:
This is what we rehearse unto thee of the Signs and the Message of Wisdom.
Fransızca:
Voilà ce que Nous te récitons des versets et de la révélation précise .
Almanca:
Dies tragen WIR dir vor aus den Ayat und aus der weisen Ermahnung.
Rusça:
Это и есть то, что Мы читаем тебе из аятов и мудрого Напоминания.
Açıklama:

inne meŝele `îsâ `inde-llâhi kemeŝeli âdem. ḫaleḳahû min türâbin ŝümme ḳâle lehû kün feyekûn.
Arapça:
إِنَّ مَثَلَ عِيسَىٰ عِندَ اللَّهِ كَمَثَلِ آدَمَ ۖ خَلَقَهُ مِن تُرَابٍ ثُمَّ قَالَ لَهُ كُن فَيَكُونُ
Türkçe:
Allah katında İsa'nın durumu, Âdem'in durumu gibidir. Onu topraktan yarattı, sonra ona "Ol!" dedi.Artık o, olur.
Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:
Doğrusu Allah katında İsa'nın (yaratılışındaki) durumu, Âdem'in durumu gibidir; onu topraktan yarattı, sonra ona "ol!" dedi, o da oluverdi.
Diyanet Vakfı:
Allah nezdinde İsa'nın durumu, Adem'in durumu gibidir. Allah onu topraktan yarattı. Sonra ona "Ol!" dedi ve oluverdi.
İngilizce:
The similitude of Jesus before Allah is as that of Adam; He created him from dust, then said to him: "Be". And he was.
Fransızca:
Pour Allah, Jésus est comme Adam qu'Il créa de poussière, puis Il lui dit "Sois" : et il fut.
Almanca:
Gewiß, das Gleichnis von 'Isa bei ALLAH ist wie das Gleichnis von Adam, ER erschuf ihn aus Erde, dann sagte ER zu ihm: "Sei!", und er ist.
Rusça:
Воистину, Иса (Иисус) перед Аллахом подобен Адаму. Он сотворил его из праха, а затем сказал ему: "Будь!" - и тот возник.
Açıklama:

elḥaḳḳu mir rabbike felâ teküm mine-lmümterîn.
Arapça:
الْحَقُّ مِن رَّبِّكَ فَلَا تَكُن مِّنَ الْمُمْتَرِينَ
Türkçe:
Hak, Rabbindendir.O halde, kuşku duyanlardan olma.
Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:
Bu hak (gerçek) senin rabbindendir, o halde şüphecilerden olma.
Diyanet Vakfı:
Gerçek, Rabbinden gelendir. Öyle ise şüphecilerden olma.
İngilizce:
The Truth (comes) from Allah alone; so be not of those who doubt.
Fransızca:
La vérité vient de ton Seigneur. Ne sois donc pas du nombre des sceptiques.
Almanca:
Dies ist die Wahrheit von deinem HERRN, so sei nicht unter den Zweifel-Hegenden!
Rusça:
Истина - от твоего Господа. Посему не будь в числе сомневающихся.
Açıklama:

femen ḥâccâke fîhi mim ba`di mâ câeke mine-l`ilmi feḳul te`âlev ned`u ebnâenâ veebnâeküm venisâenâ venisâeküm veenfüsenâ veenfüseküm ŝümme nebtehil fenec`al la`nete-llâhi `ale-lkâẕibîn.
Arapça:
فَمَنْ حَاجَّكَ فِيهِ مِن بَعْدِ مَا جَاءَكَ مِنَ الْعِلْمِ فَقُلْ تَعَالَوْا نَدْعُ أَبْنَاءَنَا وَأَبْنَاءَكُمْ وَنِسَاءَنَا وَنِسَاءَكُمْ وَأَنفُسَنَا وَأَنفُسَكُمْ ثُمَّ نَبْتَهِلْ فَنَجْعَل لَّعْنَتَ اللَّهِ عَلَى الْكَاذِبِينَ
Türkçe:
Sana ilimden bir nasip geldikten sonra, hak konusunda seninle tartışana de ki: "Gelin; oğullarımızı ve oğullarınızı, kadınlarımızı ve kadınlarınızı, öz benliklerimizi ve öz benliklerinizi çağıralım, mübâhele edelim de Allah'ın lanetini yalancılar üzerine salalım."
Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:
Sana (gerekli) bilgi geldikten sonra artık kim bu konuda seninle tartışacak olursa, de ki: "Gelin, oğullarımızı ve oğullarınızı, kadınlarımızı ve kadınlarınızı, kendimizi ve kendinizi çağıralım, sonra da lanetleşelim; Allah'ın lanetinin yalancılara olmasını dileyelim".
Diyanet Vakfı:
Sana bu ilim geldikten sonra seninle bu konuda çekişenlere de ki: Geliniz, sizler ve bizler de dahil olmak üzere, siz kendi çocuklarınızı biz de kendi çocuklarımızı, siz kendi kadınlarınızı, biz de kendi kadınlarımızı çağıralım, sonra da dua edelim de Allah'tan yalancılar üzerine lanet dileyelim.
İngilizce:
If any one disputes in this matter with thee, now after (full) knowledge Hath come to thee, say: "Come! let us gather together,- our sons and your sons, our women and your women, ourselves and yourselves: Then let us earnestly pray, and invoke the curse of Allah on those who lie!"
Fransızca:
A ceux qui te contredisent à son propos, maintenant que tu en es bien informé, tu n'as qu'à dire : "Venez, appelons nos fils et les vôtres, nos femmes et les vôtres, nos propres personnes et les vôtres, puis proférons exécration réciproque en appelant la malédiction d'Allah sur les menteurs .
Almanca:
Wer nun mit dir über ihn ('Isa) disputiert, nach dem Wissen, das zu dir kam, so sag: "Laßt uns unsere Kinder und eure Kinder, unsere Frauen und eure Frauen und uns selbst und euch selbst zusammenbringen, dann (ALLAH) anflehen, den Fluch ALLAHs auf die Lügner zu legen."
Rusça:
Тому, кто станет препираться с тобой относительно него после того, что к тебе явилось из знания, скажи: "Давайте призовем наших сыновей и ваших сыновей, наших женщин и ваших женщин, нас самих и вас самих, а затем помолимся и призовем проклятие Аллаха на лжецов!"
Açıklama:

inne hâẕâ lehüve-lḳaṣaṣu-lḥaḳḳ. vemâ min ilâhin ille-llâh. veinne-llâhe lehüve-l`azîzü-lḥakîm.
Arapça:
إِنَّ هَٰذَا لَهُوَ الْقَصَصُ الْحَقُّ ۚ وَمَا مِنْ إِلَٰهٍ إِلَّا اللَّهُ ۚ وَإِنَّ اللَّهَ لَهُوَ الْعَزِيزُ الْحَكِيمُ
Türkçe:
İşte, gerçek kıssanın ta kendisi budur. Allah'tan başka ilah yoktur. Ve Allah, elbette Azîz'dir, elbette Hakîm'dir.
Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:
İşte (İsa hakkında söylenen) gerçek kıssa budur. Allah'tan başka hiçbir tanrı yoktur. Muhakkak ki Allah çok güçlüdür ve hikmet sahibidir.
Diyanet Vakfı:
Şüphesiz bu (İsa hakkında söylenenler), doğru haberlerdir. Allah'tan başka ilah yoktur. Muhakkak ki Allah, evet O, mutlak güç ve hikmet sahibidir.
İngilizce:
This is the true account: There is no god except Allah; and Allah-He is indeed the Exalted in Power, the Wise.
Fransızca:
Voilà, certes, le récit véridique. Et il n'y a pas de divinité à part Allah. En vérité, c'est Allah qui est le Puissant, le Sage.
Almanca:
Gewiß, dies ist zweifelsohne die wahre Begebenheit. Und es gibt keine Gottheit außer ALLAH. Und gewiß, ALLAH ist doch Der Allwürdige, Der Allweise.
Rusça:
Воистину, это - правдивый рассказ. Нет иного божества, кроме Аллаха, и, воистину, Аллах - Могущественный, Мудрый.
Açıklama:

fein tevellev feinne-llâhe `alîmüm bilmüfsidîn.
Arapça:
فَإِن تَوَلَّوْا فَإِنَّ اللَّهَ عَلِيمٌ بِالْمُفْسِدِينَ
Türkçe:
Eğer yüz çevirirlerse, hiç kuşkusuz Allah, bozguncuları çok iyi bilmektedir.
Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:
Eğer (haktan) yüz çevirirlerse, şüphesiz ki Allah bozguncuları çok iyi bilendir.
Diyanet Vakfı:
Eğer yine yüz çevirirlerse, şüphesiz Allah, bozguncuları hakkıyla bilendir.
İngilizce:
But if they turn back, Allah hath full knowledge of those who do mischief.
Fransızca:
Si donc ils tournent le dos... alors Allah connaît bien les semeurs de corruption !
Almanca:
Und sollten sie sich abwenden, so ist ALLAH allwissend über die Verderben-Anrichtenden.
Rusça:
Если же они отвернутся, то ведь Аллаху известно о тех, кто распространяет нечестие.
Açıklama:

ḳul yâ ehle-lkitâbi te`âlev ilâ kelimetin sevâim beynenâ vebeyneküm ellâ na`büde ille-llâhe velâ nüşrike bihî şey'ev velâ yetteḫiẕe ba`ḍunâ ba`ḍan erbâbem min dûni-llâh. fein tevellev feḳûlü-şhedû biennâ müslimûn.
Arapça:
قُلْ يَا أَهْلَ الْكِتَابِ تَعَالَوْا إِلَىٰ كَلِمَةٍ سَوَاءٍ بَيْنَنَا وَبَيْنَكُمْ أَلَّا نَعْبُدَ إِلَّا اللَّهَ وَلَا نُشْرِكَ بِهِ شَيْئًا وَلَا يَتَّخِذَ بَعْضُنَا بَعْضًا أَرْبَابًا مِّن دُونِ اللَّهِ ۚ فَإِن تَوَلَّوْا فَقُولُوا اشْهَدُوا بِأَنَّا مُسْلِمُونَ
Türkçe:
De ki: "Ey Ehlikitap! Sizin ve bizim aramızda aynı olan şu söze gelin: "Allah'tan başkasına kulluk etmeyelim, O'na hiçbir şeyi ortak koşmayalım. Allah'ın berisinden birbirimizi rabler edinmeyelim!" Eğer yüz çevirirlerse şöyle söyle: "Tanık olun, biz müslümanlarız/Allah'a teslim olanlarız!"
Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:
De ki: Ey kitap ehli! Sizinle bizim aramızda ortak olan bir söze geliniz. Allah'tan başkasına kulluk etmeyelim, O'na hiçbir şeyi eş tutmayalım ve Allah'ı bırakıp da kimimiz kimimizi ilâhlaştırmasın. Eğer onlar yine yüz çevirirlerse, deyin ki: "Şahit olun biz müslümanlarız".
Diyanet Vakfı:
(Resulüm!) de ki: Ey ehl-i kitap! Sizinle bizim aramızda müşterek olan bir söze geliniz: Allah'tan başkasına tapmayalım. O'na hiçbir şeyi eş tutmayalım ve Allah'ı bırakıp da kimimiz kimimizi ilahlaştırmasın. Eğer onlar yine yüz çevirirlerse, işte o zaman: Şahit olun ki biz müslümanlarız! deyiniz.
İngilizce:
Say: "O People of the Book! come to common terms as between us and you: That we worship none but Allah; that we associate no partners with him; that we erect not, from among ourselves, Lords and patrons other than Allah." If then they turn back, say ye: "Bear witness that we (at least) are Muslims (bowing to Allah's Will).
Fransızca:
- Dis : "ô gens du Livre, venez à une parole commune entre nous et vous : que nous n'adorions qu'Allah, sans rien Lui associer, et que nous ne prenions point les uns les autres pour seigneurs en dehors d'Allah". Puis, s'ils tournent le dos, dites : "Soyez
Almanca:
Sag: "Ihr Schriftbesitzer! Kommt zu einem Wort, das gleichermaßen für euch und uns gilt, daß wir nur ALLAH dienen und Ihm gegenüber mit Nichts Schirk praktizieren, und daß die einen von uns sich die anderen nicht als Herren anstelle von ALLAH nehmen." Und sollten sie sich abwenden, so sagt: "Seid Zeugen, daß wir doch Muslime sind."
Rusça:
Скажи: "О люди Писания! Давайте придем к единому слову для нас и для вас, о том, что мы не будем поклоняться никому, кроме Аллаха, не будем приобщать к Нему никаких сотоварищей и не будем считать друг друга господами наряду с Аллахом". Если же они отвернутся, то скажите: "Свидетельствуйте, что мы являемся мусульманами".
Açıklama:

yâ ehle-lkitâbi lime tüḥâccûne fî ibrâhîme vemâ ünzileti-ttevrâtü vel'incîlü illâ mim ba`dih. efelâ ta`ḳilûn.
Arapça:
يَا أَهْلَ الْكِتَابِ لِمَ تُحَاجُّونَ فِي إِبْرَاهِيمَ وَمَا أُنزِلَتِ التَّوْرَاةُ وَالْإِنجِيلُ إِلَّا مِن بَعْدِهِ ۚ أَفَلَا تَعْقِلُونَ
Türkçe:
Ey Ehlikitap! İbrahim hakkında neden çekişiyorsunuz? Tevrat da İncil de ondan sonra indirildi. Hâlâ aklınızı işletmeyecek misiniz?
Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:
Ey Kitap ehli! İbrahim hakkında niçin tartışıyorsunuz? Oysa Tevrat da, İncil de ondan sonra indirilmiştir. Siz hiç düşünmüyor musunuz?
Diyanet Vakfı:
Ey ehl-i kitap! İbrahim hakkında niçin çekişirsiniz? Halbuki Tevrat ve İncil, kesinlikle ondan sonra indirildi. Siz hiç düşünmez misiniz?
İngilizce:
Ye People of the Book! Why dispute ye about Abraham, when the Law and the Gospel Were not revealed Till after him? Have ye no understanding?
Fransızca:
ô gens du Livre, pourquoi disputez-vous au sujet d'Abraham, alors que la Thora et l'évangile ne sont descendus qu'après lui ? Ne raisonnez-vous donc pas ?
Almanca:
Ihr Schriftbesitzer! Weshalb disputiert ihr über Ibrahim, wo At-taurat und Alindschil erst nach ihm hinabgesandt wurden, denkt ihr denn nicht nach.
Rusça:
О люди Писания! Почему вы препираетесь относительно Ибрахима (Авраама), ведь Таурат (Тора) и Инджил (Евангелие) были ниспосланы только после него. Неужели вы не разумеете?
Açıklama:
Sayfalar
