Cuz 3

ḳuli-llâhümme mâlike-lmülki tü'ti-lmülke men teşâü vetenzi`u-lmülke mimmen teşâ'. vetü`izzü men teşâü vetüẕillü men teşâ'. biyedike-lḫayr. inneke `alâ külli şey'in ḳadîr.

Türkçe:
Şöyle yakar: "Ey mülkün/saltanatın Mâlik'i/sahibi olan Allahım! Sen mülkü/saltanatı dilediğine verir, mülkü/ saltanatı dilediğinden çekip alırsın. Dilediğini yüceltip aziz edersin, dilediğini alçaltıp zelil kılarsın. İmkân, mal ve nimet senin elindedir. Sen, her şeye kadirsin."
İngilizce:
Say: "O Allah! Lord of Power (And Rule), Thou givest power to whom Thou pleasest, and Thou strippest off power from whom Thou pleasest: Thou enduest with honour whom Thou pleasest, and Thou bringest low whom Thou pleasest: In Thy hand is all good. Verily, over all things Thou hast power.
Fransızca:
- Dis : "ô Allah, Maître de l'autorité absolue. Tu donnes l'autorité à qui Tu veux, et Tu arraches l'autorité à qui Tu veux; et Tu donnes la puissance à qui Tu veux, et Tu humilies qui Tu veux. Le bien est en Ta main et Tu es Omnipotent.
Almanca:
Sag: "Oh ALLAH, Besitzer aller Herrschaft! DU verleihst die Herrschaft, wem DU willst, entziehst die Herrschaft, wem DU willst, erhöhst, wen DU willst, und erniedrigst, wen DU willst - bei Dir liegt das (gottgefällig) Gute. Gewiß, DU bist über alles allmächtig.
Rusça:
Скажи: "О Аллах, Владыка царства! Ты даруешь власть, кому пожелаешь, и отнимаешь власть, у кого пожелаешь. Ты возвеличиваешь, кого пожелаешь, и унижаешь, кого пожелаешь. Все благо - в Твоей Руке. Воистину, Ты способен на всякую вещь.
Arapça:
قُلِ اللَّهُمَّ مَالِكَ الْمُلْكِ تُؤْتِي الْمُلْكَ مَن تَشَاءُ وَتَنزِعُ الْمُلْكَ مِمَّن تَشَاءُ وَتُعِزُّ مَن تَشَاءُ وَتُذِلُّ مَن تَشَاءُ ۖ بِيَدِكَ الْخَيْرُ ۖ إِنَّكَ عَلَىٰ كُلِّ شَيْءٍ قَدِيرٌ
Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:
De ki: "Ey mülkün sahibi Allah'ım! Sen mülkü dilediğine verirsin, dilediğinden de onu çeker alırsın, dilediğini aziz edersin, dilediğini zelil edersin. Hayır Senin elindedir. Muhakkak ki, Sen her şeye kâdirsin.
Diyanet Vakfı:
(Resulüm!) De ki: Mülkün gerçek sahibi olan Allah'ım! Sen mülkü dilediğine verirsin ve mülkü dilediğinden geri alırsın. Dilediğini yüceltir, dilediğini de alçaltırsın. Her türlü iyilik senin elindedir. Gerçekten sen her şeye kadirsin.

tûlicü-lleyle fi-nnehâri vetûlicü-nnehâra fi-lleyl. vetuḫricü-lḥayye mine-lmeyyiti vetuḫricü-lmeyyite mine-lḥayy. veterzüḳu men teşâü bigayri ḥisâb.

Türkçe:
"Geceyi gündüzün içine sokarsın, gündüzü de gecenin içine sokarsın. Diriyi ölüden çıkarırsın, ölüyü diriden çıkarırsın. Dilediğini hesapsızca rızıklandırırsın."
İngilizce:
Thou causest the night to gain on the day, and thou causest the day to gain on the night; Thou bringest the Living out of the dead, and Thou bringest the dead out of the Living; and Thou givest sustenance to whom Thou pleasest, without measure.
Fransızca:
Tu fais pénétrer la nuit dans le jour, et Tu fais pénétrer le jour dans la nuit, et Tu fais sortir le vivant du mort, et Tu fais sortir le mort du vivant. Et Tu accordes attribution à qui Tu veux, sans compter".
Almanca:
Du läßt die Nacht in den Tag einfließen und den Tag in die Nacht einfließen, DU läßt das Lebendige aus dem Toten entstehen und das Tote aus dem Lebendigen entstehen und DU gewährst Rizq, wem DU willst, ohne Berechnung.
Rusça:
Ты удлиняешь день за счет ночи и удлиняешь ночь за счет дня. Ты выводишь живое из мертвого и выводишь мертвое из живого. Ты даруешь удел безо всякого счета, кому пожелаешь".
Arapça:
تُولِجُ اللَّيْلَ فِي النَّهَارِ وَتُولِجُ النَّهَارَ فِي اللَّيْلِ ۖ وَتُخْرِجُ الْحَيَّ مِنَ الْمَيِّتِ وَتُخْرِجُ الْمَيِّتَ مِنَ الْحَيِّ ۖ وَتَرْزُقُ مَن تَشَاءُ بِغَيْرِ حِسَابٍ
Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:
Geceyi gündüzün içine sokarsın, gündüzü gecenin içine sokarsın; ölüden diri çıkarırsın, diriden ölü çıkarırsın. Dilediğine de hesapsız rızık verirsin.
Diyanet Vakfı:
Geceyi gündüze katar, gündüzü de geceye katarsın. Ölüden diriyi çıkarır, diriden de ölüyü çıkarırsın. Dilediğine de sayısız rızık verirsin.

lâ yetteḫiẕi-lmü'minûne-lkâfirîne evliyâe min dûni-lmü'minîn. vemey yef`al ẕâlike feleyse mine-llâhi fî şey'in illâ en tetteḳû minhüm tüḳâh. veyüḥaẕẕirukümü-llâhü nefseh. veile-llâhi-lmeṣîr.

Türkçe:
Müminler, müminleri bırakıp da küfre sapanları gönül dostu edinmesinler. Kim bunu yaparsa Allah'la ilişiği kesilir. Ancak bir sakınma ile onlardan korunmanız müstesna. Allah sizi kendisinden sakınmaya çağırır. Ve dönüş yalnız Allah'adır.
İngilizce:
Let not the believers Take for friends or helpers Unbelievers rather than believers: if any do that, in nothing will there be help from Allah: except by way of precaution, that ye may Guard yourselves from them. But Allah cautions you (To remember) Himself; for the final goal is to Allah.
Fransızca:
Que les croyants ne prennent pas, pour alliés, des infidèles, au lieu de croyants. Quiconque le fait contredit la religion d'Allah, à moins que vous ne cherchiez à vous protéger d'eux. Allah vous met en garde à l'égard de Lui-même. Et c'est à Allah le retour.
Almanca:
Die Mumin sollen sich die Kafir nicht als Wali anstelle der Mumin nehmen. - und wer dies tut, dieser hat nichts mit ALLAHs (Din) gemeinsam, außer wenn ihr euch vor ihnen wirklich schützen müßt. Und ALLAH warnt euch vor Seiner (Peinigung). Und zu ALLAH ist das Werden.
Rusça:
Верующие не должны считать неверующих своими помощниками и друзьями вместо верующих. А кто поступает таким образом, тот не имеет никакого отношения к Аллаху, за исключением тех случаев, когда вы действительно опасаетесь их. Аллах предостерегает вас от Самого Себя, и к Аллаху предстоит прибытие.
Arapça:
لَّا يَتَّخِذِ الْمُؤْمِنُونَ الْكَافِرِينَ أَوْلِيَاءَ مِن دُونِ الْمُؤْمِنِينَ ۖ وَمَن يَفْعَلْ ذَٰلِكَ فَلَيْسَ مِنَ اللَّهِ فِي شَيْءٍ إِلَّا أَن تَتَّقُوا مِنْهُمْ تُقَاةً ۗ وَيُحَذِّرُكُمُ اللَّهُ نَفْسَهُ ۗ وَإِلَى اللَّهِ الْمَصِيرُ
Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:
Müminler, müminleri bırakıp da kâfirleri dost edinmesin ve onu her kim yaparsa Allah'dan ilişiği kesilmiş olur, ancak onlardan bir korunma yapmanız başkadır. Bununla beraber Allah sizi kendisinden korunmanız hususunda uyarır. Nihâyet gidiş Allah'adır.
Diyanet Vakfı:
Müminler, müminleri bırakıp da kafirleri dost edinmesin. Kim bunu yaparsa, artık onun Allah nezdinde hiçbir değeri yoktur. Ancak kafirlerden gelebilecek bir tehlikeden sakınmanız başkadır. Allah, kendisine karşı (gelmekten) sizi sakındırıyor. Dönüş yalnız Allah'adır.

ḳul in tuḫfû mâ fî ṣudûriküm ev tübdûhü ya`lemhü-llâh. veya`lemü mâ fi-ssemâvâti vemâ fi-l'arḍ. vellâhü `alâ külli şey'in ḳadîr.

Türkçe:
De ki: "Göğüslerinizde olanı gizleseniz de açıklasanız da Allah onu bilir. Göklerdekileri, yerdekileri de bilir. Allah her şeye Kadîr'dir."
İngilizce:
Say: "Whether ye hide what is in your hearts or reveal it, Allah knows it all: He knows what is in the heavens, and what is on earth. And Allah has power over all things.
Fransızca:
Dis : "Que vous cachiez ce qui est dans vos poitrines ou bien vous le divulguiez, Allah le sait. Il connaît tout ce qui est dans les cieux et sur la terre. Et Allah est Omnipotent.
Almanca:
Sag: "Egal ob ihr das, was ihr in euren Brüsten tragt, verheimlicht oder offenbart, ALLAH weiß darüber Bescheid, und ER weiß, was in den Himmeln und was auf Erden ist. Und ALLAH ist über alles allmächtig.
Rusça:
Скажи: "Скроете ли вы то, что у вас в груди, или обнародуете, Аллах все равно знает об этом. Он знает о том, что на небесах и на земле. Аллах способен на всякую вещь".
Arapça:
قُلْ إِن تُخْفُوا مَا فِي صُدُورِكُمْ أَوْ تُبْدُوهُ يَعْلَمْهُ اللَّهُ ۗ وَيَعْلَمُ مَا فِي السَّمَاوَاتِ وَمَا فِي الْأَرْضِ ۗ وَاللَّهُ عَلَىٰ كُلِّ شَيْءٍ قَدِيرٌ
Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:
De ki, göğüslerinizdekini gizleseniz de, açığa vursanız da Allah onu bilir. Göklerde ne var, yerde ne varsa hepsini bilir. Hiç şüphesiz Allah, her şeye kadirdir.
Diyanet Vakfı:
De ki: İçinizdekileri gizleseniz de açığa vursanız da Allah onu bilir. Göklerde ve yerde olanları da bilir. Allah her şeye kadirdir.

yevme tecidü küllü nefsim mâ `amilet min ḫayrim muḥḍarâ. vemâ `amilet min sû'. teveddü lev enne beynehâ vebeynehû emedem be`îdâ. veyüḥaẕẕirukümü-llâhü nefseh. vellâhü raûfüm bil`ibâd.

Türkçe:
Gün gelecek, her benlik, hayırdan işlediğini önünde bulacaktır. Kötülükten işlediğini de... İsteyecektir ki, önüne getirilenle kendisi arasında uzun bir mesafe olsun. Allah sizi, kendisinden sakınmaya çağırır. Allah, kullarına karşı Raûf'tur, çok şefkatlidir.
İngilizce:
On the Day when every soul will be confronted with all the good it has done, and all the evil it has done, it will wish there were a great distance between it and its evil. But Allah cautions you (To remember) Himself. And Allah is full of kindness to those that serve Him.
Fransızca:
Le jour où chaque âme se trouvera confrontée avec ce qu'elle aura fait de bien et ce qu'elle aura fait de mal; elle souhaitera qu'il y ait entre elle et ce mal une longue distance ! Allah vous met en garde à l'égard de Lui-même. Allah est Compatissant envers [Ses] serviteurs.
Almanca:
An jenem Tag, wenn jede Seele das, was sie an (gottgefällig) Gutem tat, vorfindet, ebenso was sie an Schlechtem tat, da wünscht sie sich: Läge doch zwischen ihr und diesem ein weit entfernter Zeitraum! Und ALLAH warnt euch vor Seiner (Peinigung). Und ALLAH ist den Dienenden allerbarmend.
Rusça:
В тот день, когда каждая душа увидит все добро и зло, которое она совершила, ей захочется, чтобы между ней и между ее злодеяниями было огромное расстояние. Аллах предостерегает вас от Самого Себя. Аллах сострадателен к рабам.
Arapça:
يَوْمَ تَجِدُ كُلُّ نَفْسٍ مَّا عَمِلَتْ مِنْ خَيْرٍ مُّحْضَرًا وَمَا عَمِلَتْ مِن سُوءٍ تَوَدُّ لَوْ أَنَّ بَيْنَهَا وَبَيْنَهُ أَمَدًا بَعِيدًا ۗ وَيُحَذِّرُكُمُ اللَّهُ نَفْسَهُ ۗ وَاللَّهُ رَءُوفٌ بِالْعِبَادِ
Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:
O gün her nefis, ne hayır işlemişse, ne kötülük yapmışsa onları önünde hazır bulur. Yaptığı kötülüklerle kendi arasında uzak bir mesafe bulunsun ister. Allah, size asıl kendisinden çekinmenizi emreder. Şüphesiz ki Allah, kullarını çok esirger.
Diyanet Vakfı:
Herkesin, iyilik olarak yaptıklarını da kötülük olarak yaptıklarını da karşısında hazır bulduğu günde (insan) isteyecek ki kötülükleri ile kendisi arasında uzun bir mesafe bulunsun. Allah, kendisine karşı (gelmekten) sizi sakındırıyor. Allah kullarına çok şefkatlidir.

ḳul in küntüm tüḥibbûne-llâhe fettebi`ûnî yuḥbibkümü-llâhü veyagfir leküm ẕünûbeküm. vellâhü gafûrur raḥîm.

Türkçe:
De ki: "Eğer Allah'ı seviyorsanız bana uyun ki, Allah da sizi sevsin ve günahlarınızı bağışlasın. Allah çok affedici, çok merhametlidir."
İngilizce:
Say: "If ye do love Allah, Follow me: Allah will love you and forgive you your sins: For Allah is Oft-Forgiving, Most Merciful."
Fransızca:
Dis : "Si vous aimez vraiment Allah, suivez-moi, Allah vous aimera alors et vous pardonnera vos péchés. Allah est Pardonneur et Miséricordieux.
Almanca:
Sag: "Wenn ihr (wirklich) ALLAH liebt, dann folgt mir, damit ALLAH euch liebt und euch eure Verfehlungen vergibt." Und ALLAH ist allvergebend, allgnädig.
Rusça:
Скажи: "Если вы любите Аллаха, то следуйте за мной, и тогда Аллах возлюбит вас и простит вам ваши грехи, ведь Аллах - Прощающий, Милосердный".
Arapça:
قُلْ إِن كُنتُمْ تُحِبُّونَ اللَّهَ فَاتَّبِعُونِي يُحْبِبْكُمُ اللَّهُ وَيَغْفِرْ لَكُمْ ذُنُوبَكُمْ ۗ وَاللَّهُ غَفُورٌ رَّحِيمٌ
Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:
De ki, siz gerçekten Allah'ı seviyorsanız bana uyun ki, Allah da sizi sevsin ve suçlarınızı bağışlasın. Çünkü Allah çok esirgeyici ve bağışlayıcıdır.
Diyanet Vakfı:
(Resulüm! ) De ki: Eğer Allah'ı seviyorsanız bana uyunuz ki Allah da sizi sevsin ve günahlarınızı bağışlasın. Allah son derece bağışlayıcı ve esirgeyicidir.

ḳul eṭî`ü-llâhe verrasûl. fein tevellev feinne-llâhe lâ yüḥibbü-lkâfirîn.

Türkçe:
Şunu da söyle: "Allah'a ve resule itaat edin." Eğer yüz çevirirlerse, Allah küfre sapanları sevmez.
İngilizce:
Say: "Obey Allah and His Messenger": But if they turn back, Allah loveth not those who reject Faith.
Fransızca:
Dis : "Obéissez à Allah et au Messager. Et si vous tournez le dos... alors Allah n'aime pas les infidèles !
Almanca:
Sag: "Gehorcht ALLAH und dem Gesandten!" Und sollten sie sich abwenden, so liebt ALLAH doch nicht die Kafir.
Rusça:
Скажи: "Повинуйтесь Аллаху и Посланнику". Если же они отвратятся, то ведь Аллах не любит неверующих.
Arapça:
قُلْ أَطِيعُوا اللَّهَ وَالرَّسُولَ ۖ فَإِن تَوَلَّوْا فَإِنَّ اللَّهَ لَا يُحِبُّ الْكَافِرِينَ
Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:
De ki, Allah'a ve Peygamber'e itaat edin! Eğer aksine giderlerse, şüphe yok ki Allah kâfirleri sevmez.
Diyanet Vakfı:
De ki: Allah'a ve Resulü'ne itaat edin. Eğer yüz çevirirlerse bilsinler ki Allah kafirleri sevmez.

inne-llâhe-ṣṭafâ âdeme venûḥav veâle ibrâhîme veâle `imrâne `ale-l`âlemîn.

Türkçe:
Allah; Âdem'i, Nûh'u, İbrahim Ailesi'ni, İmran Ailesi'ni seçerek âlemlere üstün kılmıştır;
İngilizce:
Allah did choose Adam and Noah, the family of Abraham, and the family of 'Imran above all people,-
Fransızca:
Certes, Allah a élu Adam, Noé, la famille d'Abraham et la famille d'Imran au-dessus de tout le monde.
Almanca:
Gewiß, ALLAH erwählte Adam, Nuh, die Familie Ibrahims und die Familie Imrans vor allen Menschen aus.
Rusça:
Воистину, Аллах избрал над мирами Адама, Нуха (Ноя), род Ибрахима (Авраама) и род Имрана.
Arapça:
۞ إِنَّ اللَّهَ اصْطَفَىٰ آدَمَ وَنُوحًا وَآلَ إِبْرَاهِيمَ وَآلَ عِمْرَانَ عَلَى الْعَالَمِينَ
Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:
Gerçekten Allah, Adem'i, Nuh'u, İbrahim soyunu ve İmran soyunu âlemler üzerine seçkin kıldı.
Diyanet Vakfı:
Allah Âdem'i, Nuh'u, İbrahim ailesi ile İmran ailesini seçip alemlere üstün kıldı.

ẕürriyyetem ba`ḍuhâ mim ba`ḍ. vellâhü semî`un `alîm.

Türkçe:
Birbirinden gelen soylar halinde. Allah, hakkıyla işiten, gereğince bilendir.
İngilizce:
Offspring, one of the other: And Allah heareth and knoweth all things.
Fransızca:
En tant que descendants les uns des autres, et Allah est Audient et Omniscient.
Almanca:
Sie waren eine Nachkommenschaft, die einen von ihnen sind von den anderen. Und ALLAH ist allhörend, allwissend.
Rusça:
Одни из них были потомками других. Аллах - Слышащий, Знающий.
Arapça:
ذُرِّيَّةً بَعْضُهَا مِن بَعْضٍ ۗ وَاللَّهُ سَمِيعٌ عَلِيمٌ
Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:
Bir zürriyet olarak birbirinden gelmişlerdir. Allah her şeyi işitendir, bilendir.
Diyanet Vakfı:
Bunlar birbirinden gelme bir nesillerdir. Allah işiten ve bilendir.

iẕ ḳâleti-mraetü `imrâne rabbi innî neẕertü leke mâ fî baṭnî müḥarraran feteḳabbel minnî. inneke ente-ssemî`u-l`alîm.

Türkçe:
Hani, İmran'ın karısı şöyle demişti: "Rabbim, karnımdakini özgür bir biçimde sana adadım; onu benden kabul et! Kuşkusuz,sen, evet sen, her şeyi duyan, her şeyi bilensin!"
İngilizce:
Behold! a woman of 'Imran said: "O my Lord! I do dedicate unto Thee what is in my womb for Thy special service: So accept this of me: For Thou hearest and knowest all things."
Fransızca:
(Rappelle-toi) quand la femme d'Imran dit : "Seigneur, je T'ai voué en toute exclusivité ce qui est dans mon ventre. Accepte-le donc, de moi. C'est Toi certes l'Audient et l'Omniscient".
Almanca:
(Erinnere daran), als die Frau von Imran sagte: "HERR! Ich habe Dir das gelobt, was ich in meinem Bauch trage - nur für den Gottesdienst (zu weihen), so nimm es von mir an! Gewiß, DU bist Der Allhörende, Der Allwissende.
Rusça:
Вот сказала жена Имрана: "Господи! Я дала обет посвятить Тебе одному того, кто находится в моей утробе. Прими же от меня, ведь Ты - Слышащий, Знающий".
Arapça:
إِذْ قَالَتِ امْرَأَتُ عِمْرَانَ رَبِّ إِنِّي نَذَرْتُ لَكَ مَا فِي بَطْنِي مُحَرَّرًا فَتَقَبَّلْ مِنِّي ۖ إِنَّكَ أَنتَ السَّمِيعُ الْعَلِيمُ
Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:
İmran'ın karısı: "Rabbim, karnımdakini tam hür olarak sana adadım, benden kabul buyur, şüphesiz sen işitensin, bilensin." demişti.
Diyanet Vakfı:
İmran'ın karısı şöyle demişti: "Rabbim! Karnımdakini azatlı bir kul olarak sırf sana adadım. Adağımı kabul buyur. Şüphesiz (niyazımı) hakkıyla işiten ve (niyetimi) bilen sensin."

Sayfalar

Cuz 3 beslemesine abone olun.