Arapça:
وَمَا تَفَرَّقَ الَّذِينَ أُوتُوا الْكِتَابَ إِلَّا مِن بَعْدِ مَا جَاءَتْهُمُ الْبَيِّنَةُ
Çeviriyazı:
vemâ teferraḳa-lleẕîne ûtü-lkitâbe illâ mim ba`di mâ câethümü-lbeyyineh.
Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:
Kitap ehli, ancak kendilerine apaçık delil geldikten sonra ayrılığa düştüler.
Diyanet İşleri:
Ama, kendilerine kitap verilenler, onlara apaçık belge geldikten sonra ayrılığa düştüler.
Abdulbakî Gölpınarlı:
Ve ancak kendilerine apaçık kesin bir delil geldikten sonradır ki aykırılığa düştüler, kendilerine kitap verilmiş olanlar.
Şaban Piriş:
Kendilerine kitap verilenler, ancak kendilerine apaçık delil geldikten sonra ayrılığa düştüler.
Edip Yüksel:
Gerçek şu ki, kendilerine kitap verilmiş olanlar, ancak onlara açık delil geldikten sonra ayrılığa düştüler.
Ali Bulaç:
Kitap Ehlinden olanlar, ancak kendilerine apaçık belgeler geldikten sonra fırkalara ayrıldılar.
Suat Yıldırım:
Ehl-i kitap mensupları, o kesin delil gelinceye kadar bu konuda ihtilaf etmemişlerdi. [2,213-253; 3,19; 5,44-50; 10,93; 42,13-15]
Ömer Nasuhi Bilmen:
Halbuki, kitap verilmiş olanlar
Yaşar Nuri Öztürk:
Kitap verilmiş olanlar, kendilerine beyyine/açık delil geldikten sonradır ki parçalanıp bölündüler.
Bekir Sadak:
99:1
İbni Kesir:
Ama kitab verilmiş olanlar, kendilerine apaçık huccetler geldikten sonra ayrılığa düştüler.
Adem Uğur:
Kendilerine kitap verilenler ancak o açık delil (Peygamber) kendilerine geldikten sonra ayrılığa düştüler.
İskender Ali Mihr:
Ve kitap ehli olanlar, (onlara beyyine gelmesinden önce) tefrikaya düşmediler (fırkalara ayrılmadılar). Ancak kendilerine beyyineler geldikten sonra (tefrikaya düştüler).
Celal Yıldırım:
Kitap (Tevrat ve İncil) verilenler ise, kendilerine ancak bu açık kesin delil geldikten sonra bölünüp ayrıldılar.
Tefhim ul Kuran:
Kitap ehlinden olanlar, ancak kendilerine apaçık belgeler geldikten sonra fırkalara ayrıldılar.
Fransızca:
Et ceux à qui le Livre a été donné ne se sont divisés qu'après que la preuve leur fut venue.
İspanyolca:
Y quienes recibieron la Escritura no se dividieron sino después de venir a ellos la prueba clara.
İtalyanca:
Coloro cui fu data la Scrittura non si divisero, finché non giunse loro la Prova Evidente ;
Almanca:
Und diejenigen, denen die Schrift zuteil wurde, wurden nicht uneins außer, nachdem zu ihnen die Deutlichkeit gekommen war.
Çince:
信奉天经者,没有分离,直到明证来临他们。
Hollandaca:
Nimmer waren zij, aan welke de schriften werden gegeven, onder elkander verdeeld, dan nadat het duidelijke teeken tot hen was gekomen.
Rusça:
А ведь им было велено лишь поклоняться Аллаху, служа ему искренне, как единобожники, совершать намаз и выплачивать закят. Это - правая вера.
Somalice:
Mona kala tagin Gaalada ehlu Kitaabka ah intuu uga yimaaddo xaq cad (xasad dartiis).
Swahilice:
Wala hawakufarikiana walio pewa Kitabu ila baada ya kuwajia hiyo bayana.
Uygurca:
كىتاب بېرىلگەنلەر (يەنى يەھۇدىيلار ۋە ناسارالار) پەقەت ئۆزلىرىگە روشەن دەلىل كەلگەندىن كېيىنلا ئىختىلاپ قىلىشتى
Japonca:
啓典を授かっている者たちが,分派したのは,明証がかれらに来てから後のことであった。
Arapça (Ürdün):
«وما تفرق الذين أوتوا الكتاب» في الإيمان به «إلا من بعد ما جاءتهم البينة» أي هو صلى الله عليه وسلم أو القرآن الجائي به معجزة له وقبل مجيئه صلى الله عليه وسلم كانوا مجتمعين على الإيمان به إذا جاءه فحسده من كفر به منهم.
Hintçe:
अहले किताब मुताफ़र्रिक़ हुए भी तो जब उनके पास खुली हुई दलील आ चुकी
Tayca:
และบรรดาผู้ที่ได้รับคัมภีร์ (อะฮฺลุลกิตาบ) นั้น มิได้แตกแยกกัน เว้นแต่หลังจากที่ได้มีหลักฐานอันชัดแจ้งมายังพวกเขาแล้ว
İbranice:
ואנשי הספר לא שוסעו, אלא אחרי בוא ההוכחה אליהם
Hırvatça:
A podvojili su se oni kojima je data Knjiga baš onda kad im je došao dokaz jasni,
Rumence:
Celor cărora le-a fost dată Cartea nu s-au despărţit decât după ce le-a venit dovada.
Transliteration:
Wama tafarraqa allatheena ootoo alkitaba illa min baAAdi ma jaathumu albayyinatu
Türkçe:
Kitap verilmiş olanlar, kendilerine beyyine/açık delil geldikten sonradır ki parçalanıp bölündüler.
Sahih International:
Nor did those who were given the Scripture become divided until after there had come to them clear evidence.
İngilizce:
Nor did the People of the Book make schisms, until after there came to them Clear Evidence.
Azerbaycanca:
Kitab əhli yalnız özlərinə açıq-aydın dəlil (Peyğəmbər və Qur’an) gəldikdən sonra (dində) ayrılığa düşdülər (onlardan kimisi Peyğəmbərə iman gətirdi, kimisi onu inkar etdi, kimisi də şəkk-şübhə içində qaldı).
Süleyman Ateş:
Kitap verilmiş olanlar, ancak kendilerine açık kanıt geldikten sonra ayrılığa düştüler.
Diyanet Vakfı:
Kendilerine kitap verilenler ancak o açık delil (Peygamber) kendilerine geldikten sonra ayrılığa düştüler.
Erhan Aktaş:
Kitâp verilmiş olanlar, kendilerine beyyine(1) geldikten sonra ayrılığa düştüler.(2)
Kral Fahd:
Kendilerine kitap verilenler ancak O açık delil (peygamber ) kendilerine geldikten sonra ayrılığa düştüler .
Hasan Basri Çantay:
Böyle iken kitab verilmiş olan bunlar, ayrılmadı (lar, ayrılmadılar) da ancak kendilerine o apâşikâr hüccet geldikden sonra (ayrıldılar).
Muhammed Esed:
Ama kendilerine daha önce vahiy verilenler, hakikatin böyle bir kanıtı geldikten sonra (inanç) birlikteliklerini bozdular.
Gültekin Onan:
Kitap ehlinden olanlar, ancak kendilerine apaçık belgeler geldikten sonra fırkalara ayrıldılar.
Ali Fikri Yavuz:
Böyle iken, kendilerine kitab verilenler, ancak kendilerine o hüccet (Peygamber, yahud Kur’an) geldikten sonra tefrikaya düştüler. (Kimi peygambere iman etti, kimi inkâr etti, kimi de şübhe içinde bocaladı durdu.)
Portekizce:
Os adeptos do Livro não se dividiram, senão depois de lhes ter chegado a Evidência,
İsveççe:
De som i äldre tid fick ta emot uppenbarelser söndrades [i tron] först sedan de nåtts av detta klara vittnesbörd.
Farsça:
و اهل کتاب درباره دین، [گروه گروه و] پراکنده نشدند مگر پس از آنکه آن دلیل روشن برای آنان آمد [و به طور کامل نسبت به آنان اتمام حجت شد.]
Kürtçe:
وە جیانەبوونەوە ئەوانەی کە پەیامیان بۆ ھاتبوو دوای ئەوە نەبێ کە نیشانە ڕوونەکەیان بۆ ھات (کە پێغەمبەری ئیسلامە)
Özbekçe:
Китоб берилганлар уларга «баййина» келганидан сўнггина бўлиниб кетишди.
Malayca:
Dan orang-orang (Yahudi dan Nasrani) yang diberi Kitab (Taurat dan Injil) itu, tidak berpecah-belah melainkan setelah datang kepada mereka bukti yang jelas nyata.
Arnavutça:
E u ndanë (nuk u pajtuan) ata që patën Librin, vetëm atëherë kur u erdhi argumenti i qartë,
Bulgarca:
И дарените с Писанието се разединиха едва след като при тях дойде ясният знак.
Sırpça:
А подвојили су се они којима је дата Књига баш онда кад им је дошао јасни доказ,
Çekçe:
A nerozdělili se ti, jimž bylo dáno Písmo, leč až poté, co k nim přišel důkaz jasný.
Urduca:
پہلے جن لوگوں کو کتاب دی گئی تھی اُن میں تفرقہ برپا نہیں ہوا مگر اِس کے بعد کہ اُن کے پاس (راہ راست) کا بیان واضح آ چکا تھا
Tacikçe:
Ва аҳли китоб пароканда шуданд, аз он пас, ки барояшон бурҳоне равшан омад.
Tatarca:
Ул китабий кәферләр, бер-берсеннән аерылмадылар төрле мәзһәбләргә бүленмәделәр мәгәр үзләренә пәйгамбәр килеп хак динне өйрәтеп бер генә юлны ачык күрсәткәннән соң аерылдылар.
Endonezyaca:
Dan tidaklah berpecah belah orang-orang yang didatangkan Al Kitab (kepada mereka) melainkan sesudah datang kepada mereka bukti yang nyata.
Amharca:
እነዚያም መጽሐፉን የተሰጡት ሰዎች ግልጽ አስረጅ ከመጣላቸው በኋላ እንጅ አልተለያዩም፡፡
Tamilce:
வேதம் கொடுக்கப்பட்டவர்கள் தங்களிடம் தெளிவான சான்று வந்த பின்னர் தவிர (நபியைப் பின்பற்றுவோம் என்ற தங்கள் கொள்கையிலிருந்து) பிரியவில்லை.
Korece:
성서의 백성들은 그들에게 분명한 예증이 이를 때 까지 의견을달리하지 아니 했으니
Vietnamca:
Những kẻ được ban cho Kinh Sách đã không chia rẽ nhau cho tới sau khi có bằng chứng rõ ràng đến với chúng.
Ayet Linkleri: