Kur'an Ayetleri

Sûre No: 

9

Sûredeki Ayet No: 

81

Ayet No: 

1316

Sayfa No: 

200

Nüzûl Yeri: 

Arapça: 

فَرِحَ الْمُخَلَّفُونَ بِمَقْعَدِهِمْ خِلَافَ رَسُولِ اللَّهِ وَكَرِهُوا أَن يُجَاهِدُوا بِأَمْوَالِهِمْ وَأَنفُسِهِمْ فِي سَبِيلِ اللَّهِ وَقَالُوا لَا تَنفِرُوا فِي الْحَرِّ ۗ قُلْ نَارُ جَهَنَّمَ أَشَدُّ حَرًّا ۚ لَّوْ كَانُوا يَفْقَهُونَ

Çeviriyazı: 

feriḥa-lmüḫallefûne bimaḳ`adihim ḫilâfe rasûli-llâhi vekerihû ey yücâhidû biemvâlihim veenfüsihim fî sebîli-llâhi veḳâlû lâ tenfirû fi-lḥarr. ḳul nâru cehenneme eşeddü ḥarrâ. lev kânû yefḳahûn.

Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır: 

Savaştan geri kalan münafıklar, Resulullah'ın hilafına, onun savaşa gitmesine karşılık, oturup kalmalarıyla ferahladılar ve mallarıyla, canlarıyla Allah yolunda cihad etmekten hoşlanmadılar, üstelik "Bu sıcakta savaşa gitmeyin." dediler. De ki: "Cehennem ateşi daha sıcaktır." Keşke anlayabilselerdi.

Diyanet İşleri: 

Allah'ın Peygamberinin hilafına geri kalanlar, oturup kalmalarına sevindiler. Allah yolunda mallariyle ve canlariyle cihat hoşlarına gitmedi. "Sıcakta savaşa çıkmayın" dediler. De ki: "Cehennem ateşi daha sıcaktır." Keşke bilseydiler!

Abdulbakî Gölpınarlı: 

Allah'ın Peygamberine muhalefet edenler, savaşa çıkmayıp oldukları yerde oturup kalmalarına sevindiler ve mallarıyla, canlarıyla, Allah yolunda savaşmak, onlara zor ve kötü geldi de bu sıcakta savaşa çıkmayın dediler. De ki: Cehennem ateşi, daha da sıcak; bir anlasalar şunu.

Şaban Piriş: 

Allah Rasûlü'nün ardından onun aksine (Tebük savaşından) geri kalanlar, oturup kalmalarına sevindiler. Allah yolunda mallarıyla canlarıyla cihat hoşlarına gitmedi de sıcakta savaşa çıkmayın! dediler. De ki: Cehennem ateşi daha sıcaktır. Keşke anlayabilselerdi.

Edip Yüksel: 

Geride kalanlar, ALLAH elçisinin ardındaki yerlerini beğendiler, ALLAH yolunda paralarıyla, canlarıyla çaba göstermekten hoşlanmadılar ve: "Bu sıcakta harekete geçmeyin," dediler. "Cehennem ateşi daha sıcaktır," de. Bir anlasalardı!

Ali Bulaç: 

Allah'ın elçisine muhalif olarak (savaştan) geri kalanlar oturup-kalmalarına sevindiler ve Allah yolunda mallarıyla ve canlarıyla cihad etmeyi çirkin görerek: "Bu sıcakta (savaşa) çıkmayın" dediler. De ki: "Cehennem ateşinin sıcaklığı daha şiddetlidir." Bir kavrayıp-anlasalardı.

Suat Yıldırım: 

Savaşa çıkmayıp Resûlullah'tan ayrılarak geride kalanlar, oturmalarından memnun olup sevince garkoldular.Allah yolunda mallarıyla ve canlarıyla cihad etmekten hoşlanmayıp “Bu sıcakta sefere çıkmayın!” dediler.De ki: “Cehennem ateşi, bundan da sıcak! Ona nasıl dayanacaksınız?Bunu bir bilip anlasalardı! [70,15-16, 22,19, 22; 4,56]

Ömer Nasuhi Bilmen: 

Resûlullah´a muhalefet için geri kalmış olanlar, oturmalarıyla sevindiler ve Allah yolunda mallarıyla ve canlarıyla mücâhedede bulunmalarını kerih gördüler ve, «Şu sıcakta cihada çıkmayın,» dediler. De ki: «Cehennemin ateşi sıcaklıkça daha şiddetlidir.» Eğer iyice anlar kimseler olsalar idi.

Yaşar Nuri Öztürk: 

Allah'ın resulüne ters düşmek için arkada kalanlar, çöküp oturdukları için sevindiler; Allah yolunda, mallarıyla canlarıyla cihadı tiksindirici bulup şöyle dediler: "Bu sıcakta seferber olmayın!" De ki: "Hararet bakımından cehennem daha zorludur." Bir anlayabilselerdi!

Bekir Sadak: 

«Allah´a inanin ve peygamberinin yaninda savasin» diye bir sure inmis olsa, onlarin gucu yetenleri sizden izin isterler ve «Bizi birak oturanlarla beraber kalalim» derler.

İbni Kesir: 

Allah´ın peygamberine muhalefet için geri kalanlar, oturup kalmalarına sevindiler. Allah yolunda mallarıyla, canlarıyla cihad etmek hoşlarına gitmedi. Bu sıcakta savaşa çıkmayın, dediler. De ki: Cehennem ateşi daha sıvaktır. Keşke bilselerdi.

Adem Uğur: 

Allah´ın Resûlüne muhalefet etmek için geri kalanlar (sefere çıkmayıp) oturmaları ile sevindiler

İskender Ali Mihr: 

Geri kalanlar (münafıklar), Allah´ın Resûl´üne muhalefet ederek (hilâfında olarak) kalıp oturmaları ile ferahladılar. Allah yolunda malları ve nefsleri (canları) ile cihad etmeyi kerih gördüler. Ve: “Sıcakta savaşa çıkmayın.” dediler. De ki: “Cehennem ateşi daha şiddetli sıcaktır.” Keşke idrak etmiş olsalardı.

Celal Yıldırım: 

(Savaşa çıkmayıp) Resûlüllah´tan ayrılarak geriye kalanlar (evlerinde) oturmalarıyle sevindiler de Allah yolunda mallarıyle, canlarıyle savaşmaktan hoşlanmadılar ve «bu sıcakta savaşa çıkmayın!» dediler. De ki: Cehennem ateşi daha sıcak. Bunu bir bilip anlasalardı..

Tefhim ul Kuran: 

Allah´ın Resulüne muhalif olarak (savaştan) geri kalanlar oturup kalmalarına sevindiler ve Allah yolunda mallarıyla ve canlarıyla cihad etmeyi çirkin görerek: «Bu sıcakta (savaşa) çıkmayın» dediler. De ki: «Cehennem ateşinin sıcaklığı daha şiddetlidir.» Bir kavrayıp anlasalardı.

Fransızca: 

Ceux qui ont été laissés à l'arrière se sont réjouis de pouvoir rester chez eux à l'arrière du Messager d'Allah, ils ont répugné à lutter par leurs biens et leurs personnes dans le sentier d'Allah, et ont dit : "Ne partez pas au combat pendant cette chaleur ! " Dis : "Le feu de l'Enfer est plus intense en chaleur." - S'ils comprenaient ! -

İspanyolca: 

Los dejados atrás se alegraron de poder quedarse en casa en contra del Enviado de Alá. Les repugnaba luchar por Alá con su hacienda y sus personas y decían: «No vayáis a la guerra con este calor». Di: «El fuego de la gehena es aún más caliente». Si entendieran...

İtalyanca: 

Coloro che sono rimasti indietro, felici di restare nelle loro case, [opponendosi così] al Messaggero di Allah e disdegnando la lotta per la causa di Allah con i loro beni e le loro vite dicono: «Non andate in missione con questo caldo!». Di': «Il fuoco dell'Inferno è ancora più caldo». Se solo comprendessero!

Almanca: 

Die (als Drückeberger) Zurückgebliebenen freuten sich über ihr Zurückbleiben in Auflehnung gegen den Gesandten ALLAHs, lehnten ab, fi-sabilillah mit ihrem Vermögen und mit sich selbst Dschihad zu leisten und sagten: "Brecht bei der Hitze nicht auf!" Sag: "Das Feuer von Dschahannam ist noch heißer." Würden sie es doch nur begreifen!

Çince: 

使者出征后,在后方的人因能安坐家中而高兴。他们不愿以自己的财产和生命为主道而奋斗,他们互相嘱咐说:你们不要在热天出征。你说:火狱的火是更炽热的,假若他们是明理的。

Hollandaca: 

Zij die bij de expeditie van Taboec te huis bleven, waren verblijd achter den profeet te blijven, en ongeneigd hunne bezittingen en hunne personen te wagen voor den vooruitgang van Gods waren godsdienst, en zij zeiden onderling: Trek niet in de hitte op. Zeg: het hellevuur zal heeter zijn; indien zij dit maar begrepen!

Rusça: 

Оставшиеся позади (не принявшиеся участие в походе на Табук) радовались тому, что они остались позади Посланника Аллаха. Им было ненавистно сражаться своим имуществом и своими душами на пути Аллаха, и они говорили: "Не отправляйтесь в поход в такую жару". Скажи: "Огонь Геенны еще жарче!" Если бы они только понимали!

Somalice: 

waxay ku farxeen kuwii ka dib dhacay fadhigoodii rasuulka gadaashiisa, waxayn naceen inay ku jahaadaan xoolahooda iyo naftooda jidka Eebe, waxayna dhaheen ha ku bixina kulaylka, waxaad dhahdaa naarta jahannamo yaa ka kulayl daran hadday wax kasi.

Swahilice: 

Walifurahi walio achwa nyuma kwa kule kubakia kwao nyuma na kumuacha Mtume wa Mwenyezi Mungu. Na walichukia kupigana Jihadi kwa mali zao na nafsi zao, na wakasema: Msitoke nje katika joto! Sema: Moto wa Jahannamu una joto zaidi, laiti wangeli fahamu!

Uygurca: 

رەسۇلۇللاھقا خىلاپلىق قىلىپ (تەبۈك غازىتىغا چىقماي) قېلىپ قالغانلار (يەنى مۇناپىقلار) ئۆيلىرىدە بەخىرامان ئولتۇرغانلىقلىرى بىلەن خۇشال بولۇشتى، ئۇلار اﷲ نىڭ يولىدا ماللىرى بىلەن، جانلىرى بىلەن جىھاد قىلىشنى ياقتۇرمىدى، ئۇلار (بىر - بىرىگە): «ئىسسىقتا چىقماڭلار» دېيىشتى. (ئى مۇھەممەد! ئۇلارغا) ئېيتقىنكى، «جەھەننەمنىڭ ئوتى تېخىمۇ قىزىقتۇر. ئەگەر ئۇلار چۈشىنىدىغان بولسا، (ئەلۋەتتە ئىسسىقتا رەسۇلۇللاھ بىلەن بىرگە چىقاتتى)»

Japonca: 

(タブーク遠征にさいし)後方に留まった者は,アッラーの使徒の(出征した)後,残留していることを喜び,生命と財産を捧げて,アッラーの道のために奮闘努力することを嫌って,言った。「この炎暑の最中に出征するな。」言ってやるがいい。「地獄の火は,もっとも厳しい熱さなのだ。」かれらがもし悟るならば。

Arapça (Ürdün): 

«فرح المخلَّفون» عن تبوك «بمقعدهم» أي بقعودهم «خلاف» أي بعد «رسول الله وكرهوا أن يجاهدوا بأموالهم وأنفسهم في سبيل الله وقالوا» أي قال بعضهم لبعض «لا تنفروا» تخرجوا إلى الجهاد «في الحر قل نار جهنم أشدُّ حرا» من تبوك فالأولى أن يتقوها بترك التخلف «لو كانوا يفقهون» يعلمون ذلك ما تخلفوا.

Hintçe: 

(जंगे तबूक़ में) रसूले ख़ुदा के पीछे रह जाने वाले अपनी जगह बैठ रहने (और जिहाद में न जाने) से ख़ुश हुए और अपने माल और आपनी जानों से ख़ुदा की राह में जिहाद करना उनको मकरू मालूम हुआ और कहने लगे (इस) गर्मी में (घर से) न निकलो (ऐ रसूल) तुम कह दो कि जहन्नुम की आग (जिसमें तुम चलोगे उससे कहीं ज्यादा गर्म है

Tayca: 

“บรรรดาผู้ที่ถูกปล่อยให้อยู่เบื้องหลัง นั้นดีใจในการที่พวกเขานั่งอยู่เบื้องหลัง ของร่อซูลุลลอฮ์ และพวกเขาเกลียดในการที่พวกเขาจะต่อสู้ด้วยทรัพย์ของพวกเขา และชีวิตของพวกเขาในทางของอัลลอฮ์ และพวกเขากล่าวว่า ท่านทั้งหลายอย่าออกไปในความร้อนเลย จงกล่าวเถิด (มุฮัมมัด) ว่า ไฟนรกญะฮัมนัมนั้นร้อนแรงยิ่งกว่า หากพวกเขาเข้าใจ”

İbranice: 

שמחו אלה אשר נשארו בבתיהם ולא הצטרפו לשליח אלוהים. ושנאו להתאמץ בהקרבה ברכושם ובנפשותיהם למען אלוהים. ואמרו, 'אל תצאו בחום.' אמור, 'האש של גיהינום לוהטת יותר, לו רק היו מבינים

Hırvatça: 

Oni koji su izostali iza Allahova Poslanika veselili su se kod kuća svojih - mrsko im je bilo da se bore na Allahovu putu zalažući imetke svoje i živote svoje, i jedni drugima su govorili: "Ne krećite u boj po vrućini", reci : "Džehennemska vatra još je vrelija!" Samo da su oni shvatali!?

Rumence: 

Cei lăsaţi în urmă, se bucură de lăsarea lor, căci astfel nu mai dau ascultare trimisului lui Dumnezeu. Ei urăsc să lupte pentru calea lui Dumnezeu cu bunurile şi făpturile lor. Ei spun: “Nu porniţi la luptă pe arşiţă!” Spune: “Focul Gheenei este cu mult

Transliteration: 

Fariha almukhallafoona bimaqAAadihim khilafa rasooli Allahi wakarihoo an yujahidoo biamwalihim waanfusihim fee sabeeli Allahi waqaloo la tanfiroo fee alharri qul naru jahannama ashaddu harran law kanoo yafqahoona

Türkçe: 

Allah'ın resulüne ters düşmek için arkada kalanlar, çöküp oturdukları için sevindiler; Allah yolunda, mallarıyla canlarıyla cihadı tiksindirici bulup şöyle dediler: "Bu sıcakta seferber olmayın!" De ki: "Hararet bakımından cehennem daha zorludur." Bir anlayabilselerdi!

Sahih International: 

Those who remained behind rejoiced in their staying [at home] after [the departure of] the Messenger of Allah and disliked to strive with their wealth and their lives in the cause of Allah and said, "Do not go forth in the heat." Say, "The fire of Hell is more intensive in heat" - if they would but understand.

İngilizce: 

Those who were left behind (in the Tabuk expedition) rejoiced in their inaction behind the back of the Messenger of Allah: they hated to strive and fight, with their goods and their persons, in the cause of Allah: they said, "Go not forth in the heat." Say, "The fire of Hell is fiercer in heat." If only they could understand!

Azerbaycanca: 

(Təbuk döyüşündə iştirak etməyib) arxada qalanlar (münafiqlər) Allahın Rəsuluna qarşı çıxaraq (evdə) oturub qalmalarına sevindilər, Allah yolunda malları və canları ilə cihad etmək istəmədilər və (mö’minlərə): “Bu istidə döyüşə çıxmayın!” – dedilər. (Ya Peyğəmbərim!) De: “Cəhənnəm odu daha istidir!” Kaş biləydilər!

Süleyman Ateş: 

Allah'ın Elçisinin arkasından oturmakla sevindiler, mallarıyle ve canlarıyle cihadetmekten hoşlanmadılar: "Sıcakta sefere çıkmayın." dediler. De ki: "Cehennemin ateşi daha sıcaktır!" Keşke anlasalardı!

Diyanet Vakfı: 

Allah'ın Resulüne muhalefet etmek için geri kalanlar (sefere çıkmayıp) oturmaları ile sevindiler; mallarıyla, canlarıyla Allah yolunda cihad etmeyi çirkin gördüler; "bu sıcakta sefere çıkmayın" dediler. De ki: "Cehennem ateşi daha sıcaktır!" Keşke anlasalardı!

Erhan Aktaş: 

Allah’ın Resûl’üne muhalefet ederek geride kalanlar, oturup kalmalarına sevindiler. Mallarıyla, canlarıyla cihad etmekten hoşlanmadılar. Bir de “Bu sıcakta savaşa çıkmayın.” dediler. De ki: “Cehennem ateşi daha sıcaktır.” Keşke anlasalardı!

Kral Fahd: 

Allah'ın Rasûlüne muhalefet etmek için geri kalanlar (sefere çıkmayıp) oturmaları ile sevindiler; mallarıyla, canlarıyla Allah yolunda cihad etmeyi çirkin gördüler, «Bu sıcakta sefere çıkmayın» dediler. De ki: «Cehennem ateşi daha sıcaktır!» Keşke anlasalardı!

Hasan Basri Çantay: 

Allahın peygamberine muhaalefet için (savaşdan) geri kalan (münafık) lar (memleketlerinden çıkmayıb) oturmalarıyle sevindi (ler), Allah yolunda mallariyle, canlariyle cihâd etmeyi çirkin gördüler ve: «Bu sıcakda harbe çıkmayın» dediler. De ki: «Cehennemin ateşi daha sıcak». İyice bilmiş olsalardı...

Muhammed Esed: 

Geride bırakılan bu (münafık) kimseler, Allah Elçisinin (sefer için ayrılmasının) ardından kendilerinin savaştan uzak kalmalarına sevindiler; çünkü Allah yolunda mallarıyla, canlarıyla savaşmak düşüncesi bunların hoşuna gitmiyor ve (hatta birbirlerine) "Bu sıcakta savaşa çıkmayın!" diyorlardı. De ki: "Cehennem ateşi çok daha sıcaktır!" Tabii, eğer bu gerçeği kavrayabilirlerse!

Gültekin Onan: 

Tanrı´nın elçisine muhalif olarak (savaştan) geri kalanlar oturup kalmalarına sevindiler ve Tanrı yolunda mallarıyla ve canlarıyla cihad etmeyi çirkin görerek: &quot

Ali Fikri Yavuz: 

Tebük savaşına iştirak etmeyip geri kalan münafıklar, Rasûlüllah’a muhalefet ederek oturup kalmalarıyla sevindiler. Allah yolunda mallarıyla ve canlarıyla mücadele etmeyi çirkin gördüler ve

Portekizce: 

Depois da partida do Mensageiro de Deus, os que permaneceram regozijavam-se de terem ficado em seus lares erecusado sacrificar os seus bens e pessoas pela causa de Deus; disseram: Não partais durante o calor! Dize-lhes: O fogo doinferno é mais ardente ainda! Se o compreendessem...!

İsveççe: 

[HYCKLARNA] som fick stanna hemma gladdes åt att de sluppit ifrån [fälttåget], eftersom de var emot Profetens [plan]; de kände ovilja mot att tvingas kämpa för Guds sak med sina ägodelar och med livet som insats och uppmanade [till och med andra] att inte gå med [i fälttåget] i den hetta [som rådde]. Säg: "Helvetets lågor är hetare!" Om de bara ville förstå!

Farsça: 

بر جای ماندگان [از جنگ تبوک] از خانه نشستن خود به سبب مخالفت با پیامبر خدا خوشحال شدند و خوش نداشتند که با اموال و جانهایشان در راه خدا جهاد کنند، و [به مؤمنان] گفتند: در این گرما [برای جهاد] بیرون نروید. بگو: آتش دوزخ در حرارت و گرمی ، بسیار سخت تر است، اگر می فهمیدید.

Kürtçe: 

(ئەو دوو ڕووانەی) دواکەوتن لە جیھاد کردن و (لەمەدینەدا مابوونەوە) دڵخۆش بوون بەدانیشتن و بەجێمانیان لە پێغەمبەری خوا (لەجەنگی تەبوکدا) وە پێیان ناخۆش بوو کەجیھاد بکەن و تێبکۆشن بەماڵ وگیانیان لەڕێی خوادا (بەئیماندارانیان) دەووت لەم (وەرزە) گەرمایەدا دەرمەچن بۆ جیھاد (ئەی موحەممەد ﷺ) بڵێ: ئاگری دۆزەخ زۆر گەرمترە (لەم گەرمایە) ئەگەر ئەوانە تێبگەن و بزانن

Özbekçe: 

Улар Аллоҳнинг Расулига хилоф қилиб ортда қолганлар ўтирган жойларида хурсанд бўлдилар ва Аллоҳнинг йўлида моллари ва жонлари билан жиҳод қилишни ёқтирмадилар ҳамда «Иссиқда қўзғолманглар», дедилар. Сен: «Жаҳаннамнинг оташи иссиқроқ, агар тушунсалар», деб айт. (Яъни, улар одамларни ҳам ўзларига ўхшаб сафарбарликдан қочишга чақирдилар. Улар бу дунёнинг арзимаган иссиғидан қочишмоқдаю, аммо ўзларини охиратнинг ашаддий иссиғига дучор қилишмоқда.)

Malayca: 

Orang-orang (munafik) yang ditinggalkan (tidak turut berperang) itu, bersukacita disebabkan mereka tinggal di belakang Rasulullah (di Madinah); dan mereka (sememangnya) tidak suka berjihad dengan harta benda dan jiwa mereka pada jalan Allah (dengan sebab kufurnya), dan mereka pula (menghasut dengan) berkata: "Janganlah kamu keluar beramai-ramai (untuk berperang) pada musim panas ini". Katakanlah (wahai Muhammad): "Api neraka Jahannam lebih panas membakar", kalaulah mereka itu orang-orang yang memahami.

Arnavutça: 

U gësuan ata që mbetën në shtëpitë e tyre, kundër Profetit të Perëndisë – ishte e neveritshme për ta lufta në rrugën e Perëndisë, - me pasurinë dhe trupin e tyre, dhe ata thanë: “Mos shkoni në luftë, nëpër vapë!” Thuaju: “Zjarri i xhehennemit është edhe më i nxehtë!” (Sikur ta dinin ata!)

Bulgarca: 

Радваха се неизлезлите [за битката], че са останали - противно на Пратеника на Аллах - и възненавиждаха борбата чрез своите имоти и души по пътя на Аллах, и казваха: “Не тръгвайте [на бой] в жегата!” Кажи: “Огънят на Ада е по-горещ!” - ако проумяват.

Sırpça: 

Они који су изостали за Аллаховим Послаником веселили су се у својим кућама - мрско им је било да се боре на Аллаховом путу залажући своја богатства и своје животе, и једни другима су говорили: „Не крећите у бој по врућини“, реци: „Ватра у Паклу је још врелија!“ Само да су они схватили!?

Çekçe: 

Ti, kdo zůstali sedět doma, se radují, že za zády posla Božího se neúčastnili boje; nelíbí se jim bojovat majetky a osobami svými na cestě Boží a říkají: 'Nevydávejte se do boje ve vedru!' Rci: 'V ohni pekelném bude mnohem horší vedro!' Kéž by to jen poc

Urduca: 

جن لوگوں کو پیچھے رہ جانے کی اجازت دے دی گئی تھی وہ اللہ کے رسول کا ساتھ نہ دینے اور گھر بیٹھے رہنے پر خوش ہوئے اور انہیں گوارا نہ ہوا کہ اللہ کی راہ میں جان و مال سے جہاد کریں انہوں نے لوگوں سے کہا کہ "اس سخت گرمی میں نہ نکلو" ان سے کہو کہ جہنم کی آگ اس سے زیادہ گرم ہے، کاش انہیں اس کا شعور ہوتا

Tacikçe: 

Онон, ки дар хона нишастаанд ва аз ҳамроҳӣ бо расули Худо ақибнишинӣ карданд, хушҳоланд. Ҷиҳод бо молу ҷони хешро дар роҳи Худо нохуш шумурданду гуфтанд: «Дар ҳавои гарм ба ҷанг наравед!» Агар мефаҳманд, бигӯ: «Гармии оташи ҷаҳаннам бештар аст!»

Tatarca: 

Расүл г-мгә карышып сугышка чыкмаган монафикълар шатландылар, Аллаһ юлында җаннары һәм маллары белән сугышуны мәкрүһ күрделәр, бер-берсенә бу кызу көндә сугышка барып йөрмә, диделәр. Син аларга әйт: "Җәһәннәм уты тагын да эссерәк", әгәр аңласалар.

Endonezyaca: 

Orang-orang yang ditinggalkan (tidak ikut perang) itu, merasa gembira dengan tinggalnya mereka di belakang Rasulullah, dan mereka tidak suka berjihad dengan harta dan jiwa mereka pada jalan Allah dan mereka berkata: "Janganlah kamu berangkat (pergi berperang) dalam panas terik ini". Katakanlah: "Api neraka jahannam itu lebih sangat panas(nya)" jika mereka mengetahui.

Amharca: 

እነዚያ ከዘመቻ የቀሩት ከአላህ መልክተኛ በኋላ በመቀመጣቸው ተደሰቱ፡፡ በአላህም መንገድ በገንዘቦቻቸውና በነፍሶቻቸው መታገልን ጠሉ፡፡ «በሐሩር አትኺዱ» አሉም፡፡ «የገሀነም እሳት ተኳሳነቱ በጣም የበረታ ነው» በላቸው፡፡ የሚያውቁ ቢኾኑ ኖሮ (አይቀሩም ነበር)፡፡

Tamilce: 

பின் தங்கியவர்கள், அல்லாஹ்வின் தூதருக்கு மாறாக(த் தங்கள் வீடுகளில்) தாங்கள் தங்கியதைப் பற்றி மகிழ்ச்சி அடைந்தனர். இன்னும், அல்லாஹ்வின் பாதையில் தங்கள் செல்வங்களாலும், தங்கள் உயிர்களாலும் போரிடுவதை வெறுத்தனர். இன்னும், (போருக்கு சென்றவர்களை நோக்கி) “வெயிலில் (போருக்குப்) புறப்படாதீர்கள்” என்று கூறினர். (நபியே!) “நரகத்தின் நெருப்பு வெப்பத்தால் மிகக் கடுமையானது” என்று கூறுவீராக. (இதை) அவர்கள் சிந்தித்து விளங்குபவர்களாக இருக்க வேண்டுமே!

Korece: 

성전에 임하지 아니했던 그 들은 선지자 뒤에 남아있는 것에 기뻐하며 그들의 재산과 자신들 로 하나님을 위해 성전하려 하지 아니하고 오히려 더운데 출전하지말라 하였더라 일러가로되 지옥 의 불길은 더욱 뜨겁노라 그런데 도 그들은 이해하지 못하더라

Vietnamca: 

Những kẻ ở lại nhà vui mừng cho việc chúng không ra đi tham chiến cùng với Thiên Sứ của Allah (trong trận Tabuk). Chúng ghét việc đóng góp tiền của và công sức của chúng cho cuộc chiến đấu vì chính nghĩa của Allah. Chúng nói (với đồng bọn của chúng): “Các người đừng ra đi dưới cái nóng thế này!” Ngươi (hỡi Thiên Sứ Muhammad) hãy nói: “Lửa của Hỏa Ngục còn nóng dữ dội hơn, nếu chúng thực sự biết!”