Kur'an Ayetleri

Sûre No: 

8

Sûredeki Ayet No: 

74

Ayet No: 

1234

Sayfa No: 

186

Nüzûl Yeri: 

Arapça: 

وَالَّذِينَ آمَنُوا وَهَاجَرُوا وَجَاهَدُوا فِي سَبِيلِ اللَّهِ وَالَّذِينَ آوَوا وَّنَصَرُوا أُولَٰئِكَ هُمُ الْمُؤْمِنُونَ حَقًّا ۚ لَّهُم مَّغْفِرَةٌ وَرِزْقٌ كَرِيمٌ

Çeviriyazı: 

velleẕîne âmenû vehâcerû vecâhedû fî sebîli-llâhi velleẕîne evev veneṣarû ülâike hümü-lmü'minûne ḥaḳḳâ. lehüm magfiratüv verizḳun kerîm.

Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır: 

O kimseler ki, iman ettiler, hicret ettiler ve Allah yolunda cihada katıldılar, bir kısımları da onları barındırıp yer, yurt sahibi yaptılar ve yardıma koştular, işte bunlar hakkıyla mümin olanlardır. Bunlara bir mağfiret ve cömertçe bir rızık vardır.

Diyanet İşleri: 

İnanıp hicret eden, Allah yolunda savaşanlar ve muhacirleri barındırıp onlara yardım edenler, işte onlar gerçekten inanmış olanlardır. Onlara mağfiret ve cömertçe verilmiş rızıklar vardır.

Abdulbakî Gölpınarlı: 

İnananlar ve yurtlarından göçenler, Allah yolunda savaşanlar ve bir de bunları yeryurt sahibi edenler ve yardımda bulunanlarsa onlardır gerçekten inanmış olanlar. Onların hakkıdır yarlıganmak ve sayısız, tükenmez rızık.

Şaban Piriş: 

iman edip, hicret eden, Allah yolunda cihat eden, barındıran ve yardım edenler, işte onlar gerçek müminlerdir. Onlara bağış ve bol rızıklar vardır.

Edip Yüksel: 

İnananlar, ALLAH yolunda göç edip çaba gösterenler ve onları barındırıp yardım edenler, işte bunlar gerçek inananlardır. Onlar için bağışlanma ve bol rızık vardır.

Ali Bulaç: 

İman edenler, hicret edenler ve Allah yolunda cihad edenler ile (hicret edenleri) barındıranlar ve yardım edenler, işte gerçek mü'min olanlar bunlardır. Onlar için bir bağışlanma ve üstün bir rızık vardır.

Suat Yıldırım: 

İman edip hicret edenler, Allah yolunda cihad edenlerle onlara kucak açıp yardım eden Ensar var ya, İşte gerçek müminler bunlardır.Bunlara bir mağfiret, pek değerli bir nasip vardır.

Ömer Nasuhi Bilmen: 

Ve o kimseler ki, imân ettiler ve muhâcerette bulundular ve Allah yolunda cihada atıldılar. Ve o kimseler ki, (muhacirleri) barındırdılar ve yardım ettiler. İşte bihakkın mü´min olanlar onlardır. Onlar için bir mağfiret vardır ve bir kerîm rızık vardır.

Yaşar Nuri Öztürk: 

O inanıp hicret edenler, Allah yolunda cihat edenler, o barındırıp yardımcı olanlar var ya, gerçek müminler işte onlardır! Bir bağışlanma var onlar için, bol bir rızık var.

Bekir Sadak: 

Yalniz, andlasma hukumlerinde size karsi bir eksiklik yapmayan ve aleyhinizde kimseye yardim etmeyen musriklerle yaptiginiz andlasmaya sonuna kadar riayet edin. Allah sakinanlari sever.

İbni Kesir: 

İman edip hicret edenler, Allah yolunda cihad edenler, barındıranlar ve yardım edenler

Adem Uğur: 

İman edip de Allah yolunda hicret ve cihad edenler, (muhacirleri) barındıran ve yardım edenler var ya, işte gerçek müminler onlardır. Onlar için mağfiret ve bol rızık vardır.

İskender Ali Mihr: 

Ve âmenû olanlar ve hicret (göç) eden kimseler ve Allah´ın yolunda cihad (savaş) eden kimseler ve barındıran (himaye eden) ve yardım eden kimseler, işte onlar, onlar gerçek mü´minlerdir. Onlar için mağfiret ve kerim rızık vardır.

Celal Yıldırım: 

İnanıp hicret edenler ve Allah yolunda savaşanlarla (onları) barındırıp yardımda bulunanlar (var ya), işte onlar gerçekten mü´minlerdir. On lar için mağfiret ve bol bereketli rızık vardır.

Tefhim ul Kuran: 

İman edenler, hicret edenler ve Allah yolunda cihad edenler ile (hicret edenleri) barındıranlar ve yardım edenler, işte gerçek mü´min olanlar bunlardır. Onlar için bir bağışlanma ve üstün bir rızık vardır.

Fransızca: 

Et ceux qui ont cru, émigré et lutté dans le sentier d'Allah, ainsi que ceux qui leur ont donné refuge et porté secours, ceux-là sont les vrais croyants : à eux, le pardon et une récompense généreuse.

İspanyolca: 

Los creyentes que emigraron y lucharon por Alá, y quienes les dieron refugio y auxilio, ésos son los creyentes de verdad. Tendrán perdón y generoso sustento.

İtalyanca: 

Coloro che hanno creduto, sono emigrati e hanno combattuto sulla via di Allah; quelli che hanno dato loro asilo e soccorso, loro sono i veri credenti: avranno il perdono e generosa ricompensa.

Almanca: 

Und diejenigen, die den Iman verinnerlicht, Hidschra unternommen, Dschihad fi-sabilillah geleistet haben, und diejenigen, die (ihnen) Unterkunft gewährt und zum Sieg verholfen haben, diese sind die wahren Mumin. Für sie gibt es Vergebung und edles Rizq.

Çince: 

信道而且迁居,并且为真主而奋斗的人和款留(使者),赞助(正道)的人,这等人确是真实的信士,他们将获赦宥和优厚的给养。

Hollandaca: 

Maar zij die geloofd en hunne woningen verlaten, en voor des Heeren waren godsdienst hebben gestreden, en den profeet eene schuilplaats verleend en hem ondersteund hebben, deze zijn waarlijk geloovigen, zij zullen vergiffenis en edelmoedige ondersteuning ontvangen.

Rusça: 

Те, которые уверовали, совершили переселение и сражались на пути Аллаха, а также те, которые дали убежище и оказали им помощь, являются истинно верующими. Им уготованы прощение и щедрый удел.

Somalice: 

Kuwa Rumeeyey ee Hijrooday ee ku Jahaaday Jidka Eebe iyo kuwa soo Dhaweeyey una Gargaaray kuwaasu iyagaa Mu'miniina Dhaba ah, waxayna Mudan Dambi Dhaafid iyo Rizqi Sharafle.

Swahilice: 

Na walio amini wakahama na wakapigana Jihadi katika Njia ya Mwenyezi Mungu, na walio toa mahala pa kukaa na wakanusuru, hao ndio Waumini wa kweli. Watapata msamaha wa Mwenyezi Mungu na kuruzukiwa kwema.

Uygurca: 

ئىمان ئېيتقانلار، (مەدىنىگە) ھىجرەت قىلغانلار، اﷲ نىڭ يولىدا جىھاد قىلغانلار، (يۇرتىدا مۇھاجىرلارغا) جاي بەرگەنلەر ۋە ياردەم كۆرسەتكەنلەر (يەنى ئەنسارلار) - ئەنە شۇلار ھەقىقىي مۆمىنلەردۇر، ئۇلار (نىڭ گۇناھى) مەغپىرەت قىلىنىدۇ، ئۇلار (جەننەتتە) ئېسىل رىزىققا ئىگە بولىدۇ

Japonca: 

信仰して移住した者たち,アッラーの道のために奪闘努力した者たち,またかれらに避難所を提供して援助した者たち,これらの者は等しく真の信者である。かれらに対しては,寛容と栄誉ある御恵みがあろう。

Arapça (Ürdün): 

«والذين آمنوا وهاجروا وجاهدوا في سبيل الله والذين آوَوْا ونصروا أولئك هم المؤمنون حقا لهم مغفرة ورزق كريم» في الجنة.

Hintçe: 

और जिन लोगों ने ईमान क़ुबूल किया और हिजरत की और ख़ुदा की राह में लड़े भिड़े और जिन लोगों ने (ऐसे नाज़ुक वक्त में मुहाजिरीन को जगह ही और उनकी हर तरह ख़बरगीरी (मदद) की यही लोग सच्चे ईमानदार हैं उन्हीं के वास्ते मग़फिरत और इज्ज़त व आबरु वाली रोज़ी है

Tayca: 

“และบรรดาผู้ที่ศรัทธา และอพยพ และต่อสู้ในทางของอัลลอฮฺ และบรรดาผู้ที่ให้ที่พักอาศัย และช่วยเหลือนั้น ชนเหล่านี้แหละพวกเขาคือผู้ศรัทธาโดยแท้จริง ซึ่งพวกเขาจะได้รับการอภัยโทษ และเครื่องยังชีพอันมากมาย ”

İbranice: 

ואלה אשר האמינו והיגרו, והתאמצו בשביל אלוהים, ואלה אשר נתנו מחסה והושיטו עזרה, אלה הם המאמינים הצודקים, והם יזכו בסליחה ופרנסה נדיבה

Hırvatça: 

Oni koji vjeruju i isele se, i bore se na Allahovu putu, i oni koji daju sklonište i pomažu - oni su zbilja pravi vjernici - njih čeka oprost i opskrba divna.

Rumence: 

Cei care cred, pribegesc, luptă pentru calea lui Dumnezeu, adăpostesc şi ajută, aceştia sunt credincioşii. Ei vor avea parte de iertare şi răsplată îmbelşugată.

Transliteration: 

Waallatheena amanoo wahajaroo wajahadoo fee sabeeli Allahi waallatheena awaw wanasaroo olaika humu almuminoona haqqan lahum maghfiratun warizqun kareemun

Türkçe: 

O inanıp hicret edenler, Allah yolunda cihat edenler, o barındırıp yardımcı olanlar var ya, gerçek müminler işte onlardır! Bir bağışlanma var onlar için, bol bir rızık var.

Sahih International: 

But those who have believed and emigrated and fought in the cause of Allah and those who gave shelter and aided - it is they who are the believers, truly. For them is forgiveness and noble provision.

İngilizce: 

Those who believe, and adopt exile, and fight for the Faith, in the cause of Allah as well as those who give (them) asylum and aid,- these are (all) in very truth the Believers: for them is the forgiveness of sins and a provision most generous.

Azerbaycanca: 

İman gətirib (Məkkədən Mədinəyə) köçənlər, Allah yolunda cihad edənlər (mühacirlər) və (Peyğəmbərlə mühacirlərə) sığınacaq verib kömək edənlər (ənsar) – məhz onlar həqiqi mö’minlərdir. Onları (axirətdə) bağışlanma və tükənməz (gözəl, minnətsiz) ruzi gözləyir!

Süleyman Ateş: 

Onlar ki, inandılar, hicret ettiler, Allah yolunda savaştılar ve onlar ki, (göçmenleri) barındırdılar ve (onlara) yardım ettiler, işte gerçek mü'minler onlardır. Onlar için bağış ve bol rızık vardır.

Diyanet Vakfı: 

İman edip de Allah yolunda hicret ve cihad edenler, (muhacirleri) barındıran ve yardım edenler var ya, işte gerçek müminler onlardır. Onlar için mağfiret ve bol rızık vardır.

Erhan Aktaş: 

Îmân edip hicret edenler, Allah yolunda cihat edenler; barındıran ve yardım edenler işte onlar gerçek Mü’minlerdir. Onlar için bağışlanma ve kerim(1) bir rızık vardır.

Kral Fahd: 

İman edip de Allah yolunda hicret ve cihad edenler, (muhacirleri) barındıran ve yardım edenler var ya, işte gerçek müminler onlardır. Onlar için mağfiret ve bol rızık vardır.

Hasan Basri Çantay: 

İman edib de Allah yolunda hicret ve cihâd edenler, barındıranlar, yardım edenler: İşte gerçek mü´min olanlar bunlardır. Mağfiret ve uçsuz bucaksız rızık da onlarındır.

Muhammed Esed: 

Ve o imana erişen, zulmün hüküm sürdüğü diyardan göç eden ve Allah yolunda elinden gelen her türlü çabayı gösteren kimselerle (onlara) kol kanat gerip yardım eden kimseler; işte bunlardır, gerçekten inanan kimseler! Günahlarından bağışlanma ve çok kutlu bir rızık beklemektedir onları.

Gültekin Onan: 

İnananlar, hicret edenler ve Tanrı yolunda cihad edenler ile (hicret edenleri) barındıranlar ve yardım edenler, işte gerçek inançlılar bunlardır. Onlar için bir bağışlanma ve üstün bir rızık vardır.

Ali Fikri Yavuz: 

İman edip hicret edenler ve Allah yolunda cihad yapanlarla (Muhacirlerle), bir de onları barındırıp yardım edenler (Ensar) var ya, işte onlar, gerçek müminlerdir. Bunlara, bir mağfiret ve kerîm bir rızık vardır.

Portekizce: 

Quanto aos fiéis que migraram e combateram pela causa de Deus, assim como aqueles que os apararam e os secundaram- estes são os verdadeiros fiéis - obterão indulgência e magnífico sustento.

İsveççe: 

Och de som har antagit tron och utvandrat från ondskans rike och strävar och kämpar för Guds sak, och de som har gett [utvandrarna] husrum och hjälp - de är de verkligt sanna troende. [Gud] skall förlåta dem [deras synder] och frikostigt sörja för deras behov.

Farsça: 

و کسانی که ایمان آوردند و هجرت کردند و در راه خدا جهاد نمودند و آنان که مهاجران را پناه دادند و یاری کردند، مؤمنان حقیقی فقط آنانند، برای آنان آمرزش و رزق نیکو و فراوانی است.

Kürtçe: 

وەئەوانەی کەبڕوایان ھێنا وکۆچیان کرد و تێکۆشان لەڕێگەی خوادا ئەوانەش (کۆچەرەکان) یان گرتە خۆیان و کۆمەکیان کردن بەڕاستی ھەر ئەوانەن بڕوادارانی ڕاستەقینە بۆ ئەوانەیە لێ بووردن و ڕۆزیەکی چاک و بەنرخ

Özbekçe: 

Иймон келтирган, ҳижрат этган, Аллоҳнинг йўлида жиҳод қилганлар ва жой бериб, ёрдам кўрсатганлар, ана ўшалар ҳақ мўминлардир. Улар учун мағфират ва карамли ризқ бордир.

Malayca: 

Dan orang-orang yang beriman dan berhijrah serta berjihad pada jalan Allah (untuk membela Islam), dan orang-orang (Ansar) yang memberi tempat kediaman dan pertolongan (kepada orang-orang Islam yang berhijrah itu), merekalah orang- orang yang beriman dengan sebenar-benarnya. Mereka beroleh keampunan dan limpah kurnia yang mulia.

Arnavutça: 

Ata që besojnë dhe migrojnë, e luftojnë në rrugën e Perëndisë, dhe ata që u bëjnë strehim e u ndihmojnë, - ata, padyshim, janë besimtarë të vërtetë, - për ta ka falje dhe furnizim të mirë.

Bulgarca: 

А които вярват и се преселят, и се борят по пътя на Аллах, и тези, които приютяват и подкрепят, тези са истинските вярващи. За тях има опрощение и щедро препитание.

Sırpça: 

Они који верују и иселе се, и боре се на Аллаховом путу, и они који пружају склониште и помажу - они су збиља прави верници - њих чека опрост и дивна опскрба.

Çekçe: 

Věru ti, kdož uvěřili, přesídlili a vedli boj na cestě Boží, a ti, kdož jim útulek poskytli a pomohli jim, ti všichni jsou pravými věřícími a jim dostane se odpuštění i přídělu štědrého.

Urduca: 

جو لوگ ایمان لائے اور جنہوں نے اللہ کی راہ میں گھر بار چھوڑے اور جدوجہد کی اور جنہوں نے پناہ دی اور مدد کی وہی سچے مومن ہیں ان کے لیے خطاؤں سے درگزر ہے اور بہترین رزق ہے

Tacikçe: 

Онон, ки имон овардаанд, ва муҳочират карда анд ва дар роҳи Худо ҷиҳод кардаанд ва онон, ки ҷояшон додаанд ва ёриашон кардаанд, ба ҳақиқат мӯъминонанд, бахшоиш ва рӯзии некӯ аз они онҳост.

Tatarca: 

Иман китереп дин өчен күчкән вә Аллаһ юлында җиһад иткән кешеләр дәхи күчеп килгән мөэминнәрне өйләренә иңдереп ярдәм күрсәткән кешеләр – алар хак мөэминнәр, аларга мәгъфирәт вә хуш ризыклар булыр.

Endonezyaca: 

Dan orang-orang yang beriman dan berhijrah serta berjihad pada jalan Allah, dan orang-orang yang memberi tempat kediaman dan memberi pertolongan (kepada orang-orang muhajirin), mereka itulah orang-orang yang benar-benar beriman. Mereka memperoleh ampunan dan rezeki (nikmat) yang mulia.

Amharca: 

እነዚያም ያመኑና የተሰደዱ በአላህም መንገድ ላይ የታገሉ፣ እነዚያም ያስጠጉና የረዱ እነዚያ እነሱ በእውነት አማኞች ናቸው፡፡ ለእነሱም ምሕረትና የከበረ ሲሳይ አላቸው፡፡

Tamilce: 

ஆனால், எவர்கள் நம்பிக்கை கொண்டு, ஹிஜ்ரத் சென்று, அல்லாஹ்வின் பாதையில் போர் புரிந்தார்களோ; இன்னும், (அவர்களை) அரவணைத்து உதவி செய்தார்களோ அவர்கள்தான் உண்மையில் நம்பிக்கையாளர்கள். அவர்களுக்கு மன்னிப்பும் கண்ணியமான உணவும் உண்டு.

Korece: 

믿음으로 이주하여 하나님을위해 싸우는 이들과 그들을 보호 하여 도와주는 그들이 진실한 신 앙인들이니 그들에게는 관용과 자비로운 양식이 있을 것이라

Vietnamca: 

Những người có đức tin và (vì đức tin của mình) đã di cư và đã chiến đấu bằng tài sản và tính mạng của mình cho con đường chính nghĩa của Allah, cũng như những người đã cho họ chỗ tị nạn và giúp đỡ họ. Những người đó là những người có đức tin thực sự, họ sẽ được sự tha thứ và bổng lộc dồi dào (ở nơi Thiên Đàng).