Arapça:
وَجَعَلْنَا فِيهَا رَوَاسِيَ شَامِخَاتٍ وَأَسْقَيْنَاكُم مَّاءً فُرَاتًا
Çeviriyazı:
vece`alnâ fîhâ ravâsiye şâmiḫâtiv veesḳaynâküm mâen fürâtâ.
Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:
Orada yüksek yüksek dağlar oturtup da size bir tatlı su sunmadık mı?
Diyanet İşleri:
Orada yüksek yüksek sabit dağlar var edip size tatlı sular içirmedik mi?
Abdulbakî Gölpınarlı:
Ve orada, sabit ve metin dağlar yarattık ve sizi, tatlı suyla suvardık.
Şaban Piriş:
Orada yüksek dağlar yaratıp size tatlı su içirmedik mi?
Edip Yüksel:
Üzerine yüksek dağlar yerleştirip size tatlı su içirmedik mi?
Ali Bulaç:
Ve onda sabit yüksek dağlar var etmedik mi? Size tatlı bir su içirmedik mi?
Suat Yıldırım:
Orada, sağlam yüksek dağlar yarattık ve size tatlı bir su ihsan ettik.
Ömer Nasuhi Bilmen:
Ve orada yüksek, sabit dağlar kıldık ve size bir tatlı su içirdik.
Yaşar Nuri Öztürk:
Orada oturaklı, başını yücelere kaldırmış dağlar oluşturduk. Ve size tatlı bir su içirdik.
Bekir Sadak:
77:32
İbni Kesir:
Orada yüksek ve sabit dağlar var edip tatlı sular içirmedik mi size?
Adem Uğur:
Yeryüzünde haşmetli dağlar yarattık, sizlere tatlı sular içirdik..
İskender Ali Mihr:
Ve orada yüksek sabit dağlar kıldık. Ve sizi tatlı su ile suladık (içecek su verdik).
Celal Yıldırım:
Orada sabit yüce dağlar meydana getirdik ve size tatlı içimi kolay bir su içirmedik mi ?
Tefhim ul Kuran:
Ve onda sabit yüksek dağlar var etmedik mi? Size tatlı bir su da içirmedik mi?
Fransızca:
Et n'y avons-Nous pas placé fermement de hautes montagnes ? Et ne vous avons-Nous pas abreuvés d'eau douce ?
İspanyolca:
y puesto en ella elevadas montañas? ¿No os hemos dado de beber un agua dulce?
İtalyanca:
Non vi ponemmo alte montagne? Non vi demmo da bere un'acqua dolce?
Almanca:
Und WIR machten auf ihr hohe befestigende (Berge). Und WIR gaben euch süßes Wasser zu trinken.
Çince:
我曾在大地上,安置许多崇高的山峦。我曾赏赐你们甘美的饮料。
Hollandaca:
En hebben wij daarop geene vaste, verhevene bergen geplaatst en u zuiver water te drinken gegeven?
Rusça:
Разве Мы не воздвигли на ней незыблемые и высокие горы и не напоили вас пресной водой?
Somalice:
Waxaana yeellay Dhulka Dhexdiisa buuro sugan oo waawayn, waxaana idinka Waraabinnay biyo macaan.
Swahilice:
Na ndani yake tukaweka milima mirefu yenye kuthibiti, na tunakunywesheni maji matamu?
Uygurca:
بىز زېمىنغا ئېگىز تاغلارنى ئورناتتۇق، سىلەرنى تاتلىق سۇ بىلەن سۇغاردۇق
Japonca:
その上に山々を高く聳えさせ,また清鮮な水をあなたがたに飲ませたではないか。
Arapça (Ürdün):
«وجعلنا فيها رواسيَ شامخات» جبالا مرتفعات «وأسقيناكم ماء فراتا» عذبا.
Hintçe:
और तुम लोगों को मीठा पानी पिलाया
Tayca:
และในแผ่นดินเราได้ตั้งภูเขาไว้สูงตะหง่าน และเราได้ให้พวกเจ้าดื่มน้ำจืดสนิท
İbranice:
והצבנו עליה הרים גבוהים, והשקינו אתכם מים מתוקים
Hırvatça:
i na njoj nepomične visoke planine postavili, i zar vam Mi ne dajemo da slatku vodu pijete?!
Rumence:
Nu am înălţat Noi munţii semeţi? Şi v-am dat să beţi apă dulce?
Transliteration:
WajaAAalna feeha rawasiya shamikhatin waasqaynakum maan furatan
Türkçe:
Orada oturaklı, başını yücelere kaldırmış dağlar oluşturduk. Ve size tatlı bir su içirdik.
Sahih International:
And We placed therein lofty, firmly set mountains and have given you to drink sweet water.
İngilizce:
And made therein mountains standing firm, lofty (in stature); and provided for you water sweet (and wholesome)?
Azerbaycanca:
Biz orada möhkəm durmuş uca dağlar yaratdıq və sizə şirin su içirtdik.
Süleyman Ateş:
Orada yüksek yüksek dağlar meydana getirmedik mi? Ve size tatlı su(lar) içirmedik mi?
Diyanet Vakfı:
Yeryüzünde haşmetli dağlar yarattık, sizlere tatlı sular içirdik..
Erhan Aktaş:
Orada oturaklı ağır baskılar yaptık. Size tatlı su içirdik.
Kral Fahd:
Yeryüzünde haşmetli dağlar yarattık, sizlere tatlı sular içirdik.
Hasan Basri Çantay:
Orada sabit sabit, yüce yüce (dağlar) vücûde getirmedik mi? Size tatlı bir su da içirmedik mi?
Muhammed Esed:
Onun üzerinde haşmetli, sarsılmaz dağlar meydana getirmedik mi ve size içmeniz için tatlı sular vermedik mi?
Gültekin Onan:
Ve onda sabit yüksek dağlar var etmedik mi? Size tatlı bir su içirmedik mi?
Ali Fikri Yavuz:
Orada yerli yerinde sabit yüce dağlar yerleştirip de size tatlı bir su içirmedik mi?
Portekizce:
Onde fixamos firmes e elevadas montanhas, e vos demos para beber água potável?
İsveççe:
Och sänkt ned i den höga, fast förankrade berg och gett er sött vatten att dricka?
Farsça:
و کوه های استوار و بلند در آن قرار دادیم و شما را آبی گوارا نوشاندیم.
Kürtçe:
وە لە ناویدا شاخانی بەرزی لەنگەر داکوتاومان داناوە وە ئاوی شیرینمان پێ نۆشین
Özbekçe:
Ва Биз унда юкасак тоғлар қилдик ва сизларни зилол сув билан суғордик.
Malayca:
Dan Kami telah jadikan di bumi: gunung-ganang yang menetapnya, yang tinggi menjulang; dan Kami telah memberi minum kepada kamu air yang tawar lagi memuaskan dahaga?
Arnavutça:
dhe në të kemi vendosur male të larta, dhe a nuk ju dhamë Ne juve të pini ujë të ëmbël (të pijes)? –
Bulgarca:
и положихме върху нея непоклатими високи планини, и ви дадохме за пиене прясна вода.
Sırpça:
и на њој смо поставили непомичне високе планине, и зар вам Ми не дајемо да слатку воду пијете?!
Çekçe:
A na ni jsme pevně zapuštěné a vysoko se pnoucí vztyčili a vodou čerstvou jsme vás napojili.
Urduca:
اور اس میں بلند و بالا پہاڑ جمائے، اور تمہیں میٹھا پانی پلایا؟
Tacikçe:
Дар он кӯҳҳои баланд падид овардем ва аз обе гуворо серобатон сохтем.
Tatarca:
Вә ул җир өстенә бөек тауларны ясадык, вә сезгә пакь суны эчердек.
Endonezyaca:
dan Kami jadikan padanya gunung-gunung yang tinggi, dan Kami beri minum kamu dengan air tawar?
Amharca:
በውስጧም ከፍተኛዎችን ተራራዎች አደረግን፡፡ ጣፋጭ ውሃንም አጠጣናችሁ፡፡
Tamilce:
இன்னும், அதில் மிக உயரமான (பெரிய) மலைகளை நாம் ஆக்கினோம். இன்னும், உங்களுக்கு மதுரமான நீரை நாம் புகட்டினோம்.
Korece:
그 안에 높은 산들을 두어 너희에게 마실 달콤한 물을 주지 않았더뇨
Vietnamca:
TA đã cắm trên trái đất những ngọn núi cao, vững chắc, và TA ban cho các nguồn nước ngọt để uống.
Ayet Linkleri:
Rubu tag:
Hizb tag: