Arapça:
وَلَقَدْ جِئْتُمُونَا فُرَادَىٰ كَمَا خَلَقْنَاكُمْ أَوَّلَ مَرَّةٍ وَتَرَكْتُم مَّا خَوَّلْنَاكُمْ وَرَاءَ ظُهُورِكُمْ ۖ وَمَا نَرَىٰ مَعَكُمْ شُفَعَاءَكُمُ الَّذِينَ زَعَمْتُمْ أَنَّهُمْ فِيكُمْ شُرَكَاءُ ۚ لَقَد تَّقَطَّعَ بَيْنَكُمْ وَضَلَّ عَنكُم مَّا كُنتُمْ تَزْعُمُونَ
Çeviriyazı:
veleḳad ci'tümûnâ fürâdâ kemâ ḫalaḳnâküm evvele merrativ veteraktüm mâ ḫavvelnâküm verâe żuhûriküm. vemâ nerâ me`aküm şüfe`âekümü-lleẕîne za`amtüm ennehüm fîküm şürakâ'. leḳat teḳaṭṭa`a beyneküm veḍalle `anküm mâ küntüm tez`umûn.
Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:
Bugün, sizi ilk defa yarattığımız zamanki gibi yapayalnız huzurumuza geldiniz, size verdiğimiz herşeyi arkanızda bıraktınız. Allah'ın size göre ortağı olduklarını iddia ederek yardımlarına, şefaatlarına güvendiğiniz ortakları yanınızda görmüyoruz. Aranızdaki bütün bağlar artık kesilmiş, güvendiklerinizin hepsi kaybolup gitmiştir.
Diyanet İşleri:
Onlara: "And olsun ki, sizi ilk defa yarattığımız gibi size verdiklerimizi ardınızda bırakarak bize birer birer geldiniz; içinizde Allah'ın ortakları olduğunu sandığınız şefaatçılarınızı beraber görmüyoruz. And olsun ki aranızdaki bağlar kopmuş, ortak sandıklarınız sizden ayrılmışlardır" denecek.
Abdulbakî Gölpınarlı:
Andolsun ki size verdiğimiz her şeyi arkanızda bırakmışsınız da sizi evvelce nasıl yarattıysak tıpkı onun gibi tek başınıza, yapayalnız huzurumuza gelmişsiniz. Sizce Tanrıya eş olan şefaatçilerimizi de yanınızda görmüyoruz. Aranızdaki bağlar, tamamıyla kopmuş, boşuna umduklarınız elinizden çıkmış, kaybolup gitmiştir.
Şaban Piriş:
Sizi ilk defa yarattığımız gibi, bize tek başınıza geldiniz. Size bağışlandıklarımızı arkanızda bıraktınız. Allah'ın (ibadet hususunda) ortakları olduğunu ileri sürdüğünüz o şefaatçilerinizi beraberinizde göremiyoruz. Şüphesiz, aranızdaki bağlar kopmuş, (Allah'a ibadet hususunda ortak olduklarını) iddia ettikleriniz sizden ayrılıp gitmişlerdir.
Edip Yüksel:
Sizi ilk defa yarattığımız gibi bize tek olarak geldiniz. Size hayal gibi gösterdiğimiz şeyleri ardınızda bıraktınız. Hakkınızda (verilecek kararda Tanrı ile) ortak davranacaklarını ileri sürdüğünüz şefaatçılarınızı yanınızda görmüyoruz. Aranızdaki bağlar kesilmiştir. İleri sürdükleriniz sizi terketmiştir.
Ali Bulaç:
Andolsun, sizi ilk defa yarattığımız gibi (bugün de) 'teker teker, yapayalnız ve yalın (bir tarzda)' Bize geldiniz ve size lütfettiklerimizi arkanızda bıraktınız. İçinizden, gerçekten ortaklar olduklarını sandığınız şefaatçilerinizi şimdi yanınızda görmüyoruz. Andolsun, aranızdaki (bağlar) parçalanıp-koparılmıştır ve haklarında zanlar besledikleriniz sizlerden uzaklaşmıştır.
Suat Yıldırım:
Kıyamet günü de Hak Teâlâ şöyle buyuracaktır:” İşte siz ilk yarattığımızda olduğunuz gibi çırıl çıplak, teker teker huzurumuza geldiniz! Size verdiğimiz mallarınızı da çok gerilerde bıraktınız.Hani, siz dünyada iken Allah'a şerik olduğunu iddia ettiğiniz şefaatçilerinizi de yanınızda görmüyoruz? Gördünüz ya, aranızdaki bağlar bir bir koptu ve ortak olduklarını iddia edip güvendiklerinizin hepsi sizden uzaklaştı.” [28,62-74; 26,92-93; 2,166-167; 23,101; 29,25; 28,64; 74,11]
Ömer Nasuhi Bilmen:
Andolsun ki, siz Bizim huzurumuza ilk evvel yarattığımız gibi teker teker gelmişsinizdir. Ve size verip içine daldırdığımız şeyleri arkalarınızın gerisine bırakmışsınızdır. Ve sizinle beraber şefaatçilerinizi göremiyoruz ki, sizin hakkınızda onların ortaklar olduğunu zûm ediyordunuz. Muhakkak ki aranızda rabıtalar parçalanıp kopmuştur ve zûm eder olduğunuz şeyler sizden kaybolup gitmiştir.
Yaşar Nuri Öztürk:
Yemin olsun, sizi ilk yarattığımızdaki gibi yapayalnız/teker teker bize geldiniz. Size verip hayaline daldırdığımız şeyleri de sırtlarınızın arkasında bıraktınız. Sizinle ilgili hususlarda ortaklar olduklarını sandığınız şefaatçılarınızı da yanınızda görmüyorsunuz. Yemin olsun, koptu aranızdaki tüm bağlar ve uzaklaşıp kayboldu yanınızdan o bir şey sandıklarınız.
Bekir Sadak:
O, gokten su indirendir. Her bitkiyi onunla bitirdik, ondan bitirdigimiz yesilden, birbirine benzeyen ve benzemeyen yigin yigin taneler, hurmalarin tomurcuklarindan sarkan salkimlar, uzum baglari, zeytin ve nar cikardik. Urun verdiklerinde urunlerine, olgunla_malarÙna bir bakÙn. Bunlarda, inananlar i in, _phesiz, deliller vardÙr.
İbni Kesir:
Andolsun ki siz
Adem Uğur:
Andolsun ki, sizi ilk defa yarattığımız gibi teker teker bize geleceksiniz ve (dünyada) size verdiğimiz şeyleri arkanızda bırakacaksınız. Yaratılışınızda ortaklarımız sandığınız şefaatçılarınızı da yanınızda göremeyeceğiz. Andolsun, aranız açılmış ve (tanrı) sandığınız şeyler sizden kaybolup gitmiştir.
İskender Ali Mihr:
Ve andolsun ki
Celal Yıldırım:
Şanıma and olsun ki, sizi ilk yarattığımız gibi bize bir bir geldiniz ve size verdiğimiz nimetleri arkanızda bıraktınız. Aranızda (Allah´a) ortak olduğunu iddia ettiğiniz şefaatçilerinizi beraberinizde göremiyoruz. And olsun ki, aranızdaki bağlar kopmuş ve iddia edip durduğunuz (her şey) sizden ayrılıp kaybolmuştur.
Tefhim ul Kuran:
Andolsun, sizi ilk defa yarattığımız gibi (bugün de) ´teker teker, yapayalnız ve yalın (bir tarzda) ´ bize geldiniz ve size lutfettiklerimizi arkanızda bıraktınız. İçinizden, gerçekten ortaklar olduklarını sandığınız şefaatçilerinizi şimdi yanınızda görmüyoruz. Andolsun, aranızdaki (bağlar) parçalanıp koparılmıştır ve haklarında zanlar besledikleriniz sizlerden uzaklaşmıştır.
Fransızca:
Et vous voici venus à Nous, seuls, tout comme Nous vous avions créés la première fois, abandonnant derrière vos dos tout ce que Nous vous avions accordé. Nous ne vous voyons point accompagnés des intercesseurs que vous prétendiez être des associés . Il y a certainement eu rupture entre vous : ils vous ont abandonnés, ceux que vous prétendiez (être vos intercesseurs).
İspanyolca:
«Habéis venido uno a uno a Nosotros, como os creamos por vez primera, y habéis dejado a vuestras espaldas lo que os habíamos otorgado. No vemos que os acompañen vuestros intercesores, que pretendíais eran vuestros asociados. Se han roto ya los lazos que con ellos os unían, se han esfumado vuestras pretensiones».
İtalyanca:
Siete venuti a Noi da soli, come vi abbiamo creati la prima volta. Quello che vi abbiamo concesso, lo avete gettato dietro le spalle. Non vediamo con voi i vostri intercessori, gli alleati che pretendevate fossero vostri soci. I legami tra voi sono stati tagliati e le vostre congetture vi hanno abbandonato.
Almanca:
Gewiß, bereits seid ihr dann zu Uns einzeln gekommen, genauso wie WIR euch das erste Mal erschufen, und habt das hinter euch gelassen, was WIR euch zuteil werden ließen. Doch WIR sehen mit euch nicht eure Fürbittenden, die ihr unter euch als Partner (für ALLAH) angenommen habt. Gewiß, bereits ist (die Bindung) zwischen euch unterbrochen und euch ist das abhanden gekommen, was ihr angenommen habt.
Çince:
你们确已孤孤单单地来见我,犹如我初次创造你们的时候一样。你们把我所赏赐你们的,抛弃在背后,你们妄称为真主的伙伴的,我不见他们同你们一道来替你们说情;你们的关系,确已断绝;你们所妄言的事,确已回避你们了。
Hollandaca:
En nu komt gij alleen tot ons, zooals wij u het eerst schiepen, en liet de weldaden, die wij u hebben geschonken achter u; en wij zien de tusschenpersonen niet, die gij als Gods makkers hebt beschouwd. De banden, die u vereenigden, zijn gebroken, en wat gij hebt verzonnen, heeft u verlaten.
Rusça:
Вы явились к Нам одинокими, какими Мы сотворили вас в первый раз, и оставили позади себя то, чем Мы вас наделили. Мы не видим с вами ваших заступников, которых вы для себя считали сотоварищами Аллаха. Связи между вами разорваны, и покинуло вас то, что вы утверждали.
Somalice:
Waxaad Noogu Timaaddeen Kali Kali Sidaon idiinku Abuuray Marka hoc waxaadna kaga Timaaddeen waxaan idinku Nicmaynay Gadaashiina mana ku Aragno Agtiina Shafeecayaalkiinnii and Sheegayseen slay Shuruko Yihiia. waxaana Go'ay Xidhiidhkiinnii waxaana Dhumay waxuad Sheeganeyseen.
Swahilice:
Nanyi mlitujia wapweke kama tulivyo kuumbeni mara ya kwanza. Na mkayaacha nyuma yenu yote tuliyo kupeni, na wala hatuwaoni hao waombezi wenu, ambao mlidai kuwa ni washirika wa Mwenyezi Mungu kwenu. Yamekatika makhusiano baina yenu, na yamekupoteeni mliyo kuwa mkidai.
Uygurca:
بىز دەسلەپتە سىلەرنى قانداق خەلق ئەتكەن بولساق دەرگاھىمىزغا شۇنداق تەنھا كەلدىڭلار، سىلەرگە بىز ئاتا قىلغان نەرسىلەرنى ئارقاڭلاردا (يەنى دۇنيادا) قويۇپ كەلدىڭلار، (ئىبادەت قىلىنىشقا تېگىشلىك بولۇشتا) اﷲ نىڭ شېرىكلىرى دەپ گۇمان قىلغان شاپائەتچىڭلارنى سىلەر بىلەن بىللە كۆرمەيمىزمۇ؟ ئۇلار بىلەن سىلەرنىڭ ئاراڭلاردىكى مۇناسىۋەت ھەقىقەتەن ئۈزۈلدى، سىلەر (شاپائەت قىلىدۇ) دەپ گۇمان قىلغان بۇتلار بەربات بولدى
Japonca:
(復活の日にかれらはこう言われるであろう。)「まさにあなたがたは,われが最初あなたがたを創った時のように,一人々々われの許に来た。われがあなたがたに与えていたものを,凡て背後に残してきた。われはあなたがたが主の同位者と主張していたその執り成す者もあなたがたと一緒に見えてはいない。今あなたがたの間の絆は断たれ,あなたがたの主張していたものも離れ去った。」
Arapça (Ürdün):
«و» يقال لهم إذا بعثوا «لقد جئتمونا فرادى» منفردين عن الأهل والمال والولد «كما خلقناكم أول مرة» أي حفاة عراة غرلا «وتركتم ما خولناكم» أعطيناكم من الأموال «وراء ظهوركم» في الدنيا بغير اختباركم «و» يقال لهم توبيخا «ما نرى معكم شفعاءكم» الأصنام «الذين زعمتم أنهم فيكم» أي في استحقاق عبادتكم «شركاء» لله «لقد تقطع بينكُمْ» وصلكم أي تشتيت جمعكم وفي قراءة بالنصب ظرف أي وصلكم بينكم «وضل» ذهب «عنكم ما كنتم تزعمون» في الدنيا من شفاعتها.
Hintçe:
और आख़िर तुम हमारे पास इसी तरह तन्हा आए (ना) जिस तरह हमने तुम को पहली बार पैदा किया था और जो (माल व औलाद) हमने तुमको दिया था वह सब अपने पस्त पुश्त (पीछे) छोड़ आए और तुम्हारे साथ तुम्हारे उन सिफारिश करने वालों को भी नहीं देखते जिन को तुम ख्याल करते थे कि वह तुम्हारी (परवरिश वगैरह) मै (हमारे) साझेदार है अब तो तुम्हारे बाहरी ताल्लुक़ात मनक़तआ (ख़त्म) हो गए और जो कुछ ख्याल करते थे वह सब तुम से ग़ायब हो गए
Tayca:
และแน่นอนพวกเจ้าได้มายังเราโดยลำพัง เยี่ยงที่เราได้บังเกิดพวกเจ้ามาในครั้งแรก และพวกเจ้าได้ละทิ้งสิ่งที่เราไดให้แก่พวกเจ้าไว้เบื้องของพวกเจ้า และเราไม่เห็นอยู่กับพวกเจ้าบรรดาผู้ที่จะช่วยเหลือพวกเจ้าได้อ้างไว้ว่า พวกเขาเป็นผู้มีหุ้นส่วนในพวกเจ้า แน่นอนได้ขาดเป็นเสี่ยง ๆ แล้วในระหว่างพวกเจ้า และได้หายจากพวกเจ้าสิ่งที่พวกเจ้าได้อ้างไว้
İbranice:
ואכן אתם באים אלינו, כל אחד לבדו, כפי שבראנו אתכם בפעם הראשונה, והשארתם מאחורי גבכם את מה שהענקנו לכם. ואין אנו רואים שבאו עמכם המליצים, אלה אשר סברתם לחינם כי הם שותפים לאלוהים. כבר נותק ביניכם (הקשר,) וחלף ועבר מה שהייתם (חושבים) סומכים עליו
Hırvatça:
A doći ćete nam pojedinačno, onakvi kakve smo vas prvi put stvorili, napustivši dobra koja smo vam bili darovali. Mi ne vidimo s vama zagovarače vaše za koje ste smatrali da ih Allahu treba u obožavanju pridružiti, pokidane su veze među vama i ostaviše vas oni za koje ste tako tvrdili.
Rumence:
Iată-vă veniţi la Noi, singuri, aşa cum v-am creat întru început. Voi aţi părăsit ceea ce v-am dăruit. Nu-i vedem pe mijlocitorii voştri lângă voi, cei pe care pretindeaţi că vă stau alături. Cei pe care astfel îi socoteaţi, s-au rupt de voi şi s-au rătă
Transliteration:
Walaqad jitumoona furada kama khalaqnakum awwala marratin wataraktum ma khawwalnakum waraa thuhoorikum wama nara maAAakum shufaAAaakumu allatheena zaAAamtum annahum feekum shurakao laqad taqattaAAa baynakum wadalla AAankum ma kuntum tazAAumoona
Türkçe:
Yemin olsun, sizi ilk yarattığımızdaki gibi yapayalnız/teker teker bize geldiniz. Size verip hayaline daldırdığımız şeyleri de sırtlarınızın arkasında bıraktınız. Sizinle ilgili hususlarda ortaklar olduklarını sandığınız şefaatçılarınızı da yanınızda görmüyorsunuz. Yemin olsun, koptu aranızdaki tüm bağlar ve uzaklaşıp kayboldu yanınızdan o bir şey sandıklarınız.
Sahih International:
[It will be said to them], "And you have certainly come to Us alone as We created you the first time, and you have left whatever We bestowed upon you behind you. And We do not see with you your 'intercessors' which you claimed that they were among you associates [of Allah]. It has [all] been severed between you, and lost from you is what you used to claim."
İngilizce:
And behold! ye come to us bare and alone as We created you for the first time: ye have left behind you all (the favours) which We bestowed on you: We see not with you your intercessors whom ye thought to be partners in your affairs: so now all relations between you have been cut off, and your (pet) fancies have left you in the lurch!
Azerbaycanca:
Siz Bizim hüzurumuza ilk dəfə sizi yaratdığımız kimi tək-tənha, özü də sizə verdiyimiz (var-dövləti, əhli-əyalı) arxanızda (dünyada) qoyub gəlmisiniz. Artıq sizin (vaxtı ilə) öz aranızda Allahın şərikləri iddia etdiyiniz şəfaətçilərinizi görmürük. Artıq aranızdakı (rabitə) qırılmış və (Allaha şərik) iddia etdikləriniz (bütlər) də sizdən (uzaqlaşıb) qeyb olmuşdur.
Süleyman Ateş:
Andolsun, sizi ilk kez yarattığımız gibi, yine tek olarak bize geldiniz ve (dünyada) sizi hayaline daldırdığımız şeyleri arkanızda bıraktınız. Hani, siz(in yaratılışınızda ve ibadetleriniz)de (bize) ortak olduklarını sandığınız şefaatçilerinizi de yanınızda görmüyoruz. Aranızdaki bağlar kesilmiş ve (şefa'atçi) sandığınız şeyler sizden kaybolup gitmiştir!
Diyanet Vakfı:
Andolsun ki, sizi ilk defa yarattığımız gibi teker teker bize geleceksiniz ve (dünyada) size verdiğimiz şeyleri arkanızda bırakacaksınız. Yaratılışınızda ortaklarımız sandığınız şefaatçılarınızı da yanınızda göremeyeceğiz. Andolsun, aranız açılmış ve (tanrı) sandığınız şeyler sizden kaybolup gitmiştir.
Erhan Aktaş:
Ant olsun, sizi ilk yarattığımız gibi yine tek başınıza Bize geldiniz. Sizi hayaline daldırdığımız şeyleri arkanızda bıraktınız. Hani! Ortaklarımız sandığınız şefaatçılarınızı yanınızda görmüyoruz. Ant olsun ki, aranızdaki bağlar artık kopmuştur. Umduklarınızın tamamı sizden kaybolup gitmiştir.
Kral Fahd:
İşte sizi ilk defa yarattığımız gibi, bize tek başınıza geldiniz; (dünyada iken size verdiklerimizi arkanızda bıraktınız. Ne var ki (Allah'a) kendiniz için ortak oldukları iddiasında bulunduğunuz şefaatçilerinizi beraberinizde göremiyoruz. Aranızdaki bağlar kopmuş; (sizin için şefaatçi olduklarını) iddia ettikleriniz sizden uzaklaşıp gitmiştir.
Hasan Basri Çantay:
Andolsun, sizi ilk defa (doğumunuzda) yaratdığımız gibi (âhıretde de) yapayalınız, teker teker (çırılçıplak) huzurumuza gelmişsinizdir (geleceksiniz). Size ihsan etdiğimiz şeyleri (malları) da sırtlarınızın arkasına bırakmışsınızdır. İçinizde, kendileri hakıykaten (Allahın) ortakları olduğunu boş yere iddia etdiğiniz şefaatçilerinizi de şimdi yanınızda görmüyoruz. Andolsun, aranızdaki (bağ) parça parça kopmuşdur. Haklarında kuru zan besler olduğunuz şeyler (putlar) sizden gaaib olub gitmişdir.
Muhammed Esed:
(Ve Allah şöyle diyecektir): "İşte şimdi Bize yapayalnız geldiniz, tıpkı sizi ilk yarattığımız gibi; ve (hayatta iken) size bahşettiğimiz her şeyi arkanızda bıraktınız. Kendinizle ilgili olarak Allaha ortak koştuğunuz o şefaatçilerinizi yanınızda görmüyoruz! Gerçek şu ki, sizin (dünyadaki hayatınız ile) aranızdaki bütün bağlar artık kesilmiştir ve bütün eski dostlarınız sizi terk etmiştir!"
Gültekin Onan:
Andolsun, sizi ilk defa yarattığımız gibi (bugün de) ´teker teker, yapayalnız ve yalın (olarak)´ bize geldiniz ve size lutfettiklerimizi arkanızda bıraktınız. İçinizden, gerçekten ortaklar olduklarını sandığınız şefaatçilerinizi şimdi yanınızda görmüyoruz. Andolsun, aranızdaki (bağlar) parçalanıp koparılmıştır ve haklarında zanlar besledikleriniz sizlerden uzaklaşmıştır.
Ali Fikri Yavuz:
Andolsun, sizi ilk defa nasıl çırılçıplak yaratmışsak, onun gibi, yapayalnız ve teker teker huzurumuza gelirsiniz. Size verdiğimiz mal ve mülkü dünyada bırakırsınız. Artık Allah’a ortak koştuğunuz ve şefaatçı zannettiğiniz putları sizinle görmeyiz. Gördünüz ya, aranızdaki bağlar paramparça koptu ve (faydalarını) umduklarınızın hepsi sizden kaybolup gitti.
Portekizce:
E comparecereis ante Nós, isolados, tal como vos criamos da primeira vez, deixando atrás de vós tudo quanto vosconcedemos, e não veremos convosco vossos intercessores, os quais pretendíeis fossem vossos parceiros; rompeu-se ovínculo entre vós e eles, e se vos desvaneceu tudo quanto inventastes.
İsveççe:
[Och Gud skall säga:] "Ni har nu kommit ensamma inför Oss, så som Vi först skapade er, och ni har lämnat allt det Vi skänkte er [i livet]. Och Vi ser ingen av dessa förespråkare vid er sida som ni trodde ha del i Guds makt över er. [De jordiska] banden mellan er har slitits och alla foster av er inbillning har övergett er.
Farsça:
و [لحظه ورود به جهان دیگر به آنان خطاب می شود:] همان گونه که شما را نخستین بار [در رحم مادر تنها و دست خالی از همه چیز] آفریدیم، اکنون هم تنها به نزد ما آمدید، و آنچه را در دنیا به شما داده بودیم پشت سر گذاشته و همه را از دست دادید، و شفیعانتان را که [در ربوبیّت و عبادت ما] شریک می پنداشتید، همراه شما نمی بینیم، یقیناً پیوندهای شما [با همه چیز] بریده، و آنچه را شریکان خدا گمان می کردید از دستتان رفته و گم شده است.
Kürtçe:
سوێند بێت بێگومان ئێوە بە تەنیا و یەک یەک گەڕانەوە بۆ لامان ھەر وەکو یەکەم جار دروستمان کردن و ئەوەی پێمان دابوون بەجێتان ھێشت لەدوای خۆتان (لەماڵ وسەروەت وسامان) وە نابینین لەگەڵتاندا ئەو تکاکارانەی کە لاتان وابوو ھاوبەشی خوان لە تکا کردن بۆتان سوێند بە خوا بێگومان پچڕا پەیوەستی نێوانتان وە ئەوەی بە پشتیوانی خۆتان دادەنا وون بوو لێتان
Özbekçe:
Худди сизларни дастлаб халқ қилганимиздек, ҳузуримизга якка-якка келдингиз. Сизларга берган нарсаларимизни ортингизда қолдирдингиз. Сизлар ўзингизча шерик деб ўйлаган шафоатчиларингизни кўрмаяпмиз?! Батаҳқиқ, ораларингиз узилди. Сиз даъво қилган нарса ғойиб бўлди.
Malayca:
Dan demi sesungguhnya, kamu tetap datang kepada Kami (pada hari kiamat) dengan bersendirian, sebagaimana Kami jadikan kamu pada mulanya; dan kamu tinggalkan di belakang kamu apa yang telah kami kurniakan kepada kamu; dan Kami tidak melihat beserta kamu penolong-penolong yang kamu anggap dan sifatkan bahawa mereka ialah sekutu-sekutu Allah dalam kalangan kamu. Demi sesungguhnya, telah putuslah perhubungan antara kamu (dengan mereka), dan hilang lenyaplah daripada kamu apa yang dahulu kamu anggap dan sifatkan (memberi faedah dan manfaat).
Arnavutça:
E do të Na vini ju veç e veç, ashtu siç ju kemi krijuar herën e parë (lakuriq). Dhe do t’i lini pas veti ato që iu patëm dhuruar. Na nuk po i shohim me ju ndërmjetësuesit tuaj; për të cilët mendonit se ata te ju janë shokët e Perëndisë. Në mes jush janë shkëputur të gjitha lidhjet dhe humbi nga ju, ajo që mendonit ju.
Bulgarca:
Идвате при Нас поединично, както ви сътворихме първия път, и оставяте зад гърбовете си онова, което Ние ви дарихме. И не виждаме с вас вашите застъпници, за които твърдяхте, че са съдружници [на Аллах]. Вече е прекъсната връзката помежду ви и се изгуби о
Sırpça:
А доћи ћете нам појединачно, онакви какве смо вас први пут створили, напустивши добра која смо вам били даровали. Ми не видимо са вама заговараче ваше за које сте сматрали да их Аллаху треба придружити у обожавању, покидане су везе међу вама и оставили су вас они за које сте тако тврдили.
Çekçe:
Přicházíte k nám nyní osamělí tak, jak jsme vás poprvé stvořili, a zanecháváte za sebou vše, čím jsme vás obdarovali. A nevidíme u vás přímluvce vaše, o nichž jste se domnívali, že budou s vámi jako společníci vaši. Svazky mezi vámi jsou přetrhány a opus
Urduca:
(اور اللہ فرمائے گا) "لو اب تم ویسے ہی تن تنہا ہمارے سامنے حاضر ہوگئے جیسا ہم نے تمہیں پہلی مرتبہ اکیلا پیدا کیا تھا، جو کچھ ہم نے تمہیں دنیا میں دیا تھا وہ سب تم پیچھے چھوڑ آئے ہو، اور اب ہم تمہارے ساتھ تمہارے اُن سفارشیوں کو بھی نہیں دیکھتے جن کے متعلق تم سمجھتے تھے کہ تمہارے کام بنانے میں ان کا بھی کچھ حصہ ہے، تمہارے آپس کے سب رابطے ٹوٹ گئے اور وہ سب تم سے گم ہوگئے جن کا تم زعم رکھتے تھے"
Tacikçe:
Албатта танҳо-танҳо, он тавр ки дар оғоз "шуморо биёфаридем, назди мо омадаед, дар ҳоле ки ҳар чиро, ки арзонатом дошта будем, пушти сар ниҳодаед ва ҳеҷ як аз шафеъонатонро, ки мепиндоштед, бо шумо шариканд, ҳамроҳатон намебинем. Аз ҳам бурида шудаед ва пиндори худро гумгашта ёфтаед.
Tatarca:
Бүген тәхкыйк алдыма ялгыз килдегез, мин сезне әүвәлдә ялгыз халык кылган кеби, вә без биргән балаларыгызны, малларыгызны артыгызда калдырып киттегез һәм яныгызда шәфәгатьчеләрегезне күрмисез, Аллаһуга тиңдәш кылган нәрсәләрегез ахирәттә, әлбәттә, шәфәгать итәләр дип низаглаша идегез, кайда алар? Тәхкыйк бүген Аллаһуга тиңдәш кылган нәрсәләрегез белән сезнең арада мөнәсәбәт киселде, һәм Аллаһудан башка заттан көткән Шәфәгатьләр, бидеґәт гамәлләрдән көткән сәваблар югалдылар.
Endonezyaca:
Dan sesungguhnya kamu datang kepada Kami sendiri-sendiri sebagaimana kamu Kami ciptakan pada mulanya, dan kamu tinggalkan di belakangmu (di dunia) apa yang telah Kami karuniakan kepadamu; dan Kami tiada melihat besertamu pemberi syafa'at yang kamu anggap bahwa mereka itu sekutu-sekutu Tuhan di antara kamu. Sungguh telah terputuslah (pertalian) antara kamu dan telah lenyap daripada kamu apa yang dahulu kamu anggap (sebagai sekutu Allah).
Amharca:
መጀመሪያም ጊዜ እንደ ፈጠርናችሁ ኾናችሁ የሰጠናችሁን ሁሉ በጀርባዎቻችሁ ኋላ የተዋችሁ ስትኾኑ የሰጠናችሁን ሁሉ በጀርባዎቻችሁ ኋላ የተዋችሁ ስትኾኑ ለየብቻችሁ ኾናችሁ በእርግጥ መጣችሁን እነዚያንም እነሱ በእናንተ ውስጥ (ለአላህ) ተጋሪዎች ናቸው የምትሉዋቸውን አማላጆቻችሁን ከእናንተ ጋር አናይም፡፡ ግንኙነታችሁ በእርግጥ ተቋረጠ፡፡ ከእናንተም ያ (ያማልደናል) የምትሉት ጠፋ (ይባላሉ)፡፡
Tamilce:
“முதல் முறை நாம் உங்களைப் படைத்தது போல் தனி நபர்களாக நம்மிடம் திட்டமாக வந்துவிட்டீர்கள். நாம் உங்களுக்குக் கொடுத்தவற்றையும் உங்கள் முதுகுகளுக்குப் பின்னால் விட்டுவிட்டீர்கள். உங்களுடன் (நீங்கள் நம்பிக்கொண்டிருந்த) உங்கள் பரிந்துரையாளர்களை நாம் காணவில்லை. நிச்சயமாக, அவர்கள் உங்களுக்கு மத்தியில் (அல்லாஹ்விற்கு) இணையான தெய்வங்கள் என நீங்கள் (அவர்களை) எண்ணினீர்கள். உங்களுக்கு மத்தியில் (இருந்த தொடர்புகள்) அறுந்து, (பரிந்துரையாளர்கள் என) நீங்கள் எண்ணிக்கொண்டிருந்தவை உங்களை விட்டும் தவறிப்போய்விட்டன.’’
Korece:
너희는 하나님이 너희를 처 음에 창조했을 때 처럼 빈손으로 홀로 오니라 또한 너희는 하나님 이 너희에게 베풀었던 모든 것을 너희 뒤에 두며 또한 하나님이 너희가 너희일에 중재자로 생각했던 너희 중재자를 너희와 함께 보지 아니함이라 그리하여 너희와의 모든 관계가 단절되고 너희가 주장한 모든 것이 너희를 떠나니 라
Vietnamca:
Quả thật, các ngươi phải một mình trở về trình diện TA giống như TA đã tạo hóa các ngươi lần đầu. Các ngươi phải bỏ lại sau lưng mọi thứ mà TA đã ban cấp cho các ngươi (trên trần gian), và TA không thấy bên cạnh các ngươi những kẻ can thiệp nào mà các ngươi đã từng khẳng định rằng chúng là đối tác (của Allah). Quả thật, mối quan hệ giữa các ngươi bị cắt đứt hoàn toàn và (những thần linh) mà các ngươi đã từng khẳng định sẽ bỏ các ngươi mất dạng.
Ayet Linkleri:
Rubu tag:
Hizb tag: