Kur'an Ayetleri

Sûre No: 

6

Sûredeki Ayet No: 

82

Ayet No: 

871

Sayfa No: 

138

Nüzûl Yeri: 

Arapça: 

الَّذِينَ آمَنُوا وَلَمْ يَلْبِسُوا إِيمَانَهُم بِظُلْمٍ أُولَٰئِكَ لَهُمُ الْأَمْنُ وَهُم مُّهْتَدُونَ

Çeviriyazı: 

elleẕîne âmenû velem yelbisû îmânehüm biżulmin ülâike lehümü-l'emnü vehüm mühtedûn.

Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır: 

İman edenler ve imanlarını zulüm ile karıştırmayanlar... İşte güven onlarındır ve doğru yolu bulanlar da onlardır.

Diyanet İşleri: 

İşte güven; onlara, inanıp haksızlık karıştırmayanlaradır. Onlar doğru yoldadırlar.

Abdulbakî Gölpınarlı: 

İnananlar ve inançlarını haksızlıkla karıştırmayanlardır emin olmaya hak kazananlar ve onlardır doğru yolu bulmuş olanlar.

Şaban Piriş: 

İman edenler ve imanlarına zulüm karıştırmayanlar, işte emniyet onlar içindir, hidayette olanlar da onlardır.

Edip Yüksel: 

İnananlar ve imanlarını bir zulümle bulaştırmayanlar güvenliği hakketmişlerdir ve onlar doğruyu bulmuşlardır.

Ali Bulaç: 

İman edenler ve imanlarını zulümle karıştırmayanlar, işte güvenlik onlar içindir ve onlar hidayete ermişlerdir.

Suat Yıldırım: 

İman edip imanlarına zulüm bulaştırmayanlar var ya, işte korkudan emin olma onların hakkıdır, doğru yolda olanlar da onlardır.

Ömer Nasuhi Bilmen: 

O kimseler ki, imân etmişler ve imânlarını bir zulme bulaştırmamışlardır. İşte korkudan emin olmak onlara aittir. Ve hidâyete ermiş olanlar da onlardır.

Yaşar Nuri Öztürk: 

İman edip de imanlarını herhangi bir zulümle kirletmeyenler var ya, güvende olma/güvenilir olma işte onların hakkıdır; doğruyu ve güzeli yakalayanlar da onlardır.

Bekir Sadak: 

Babalarindan, soylarindan, kardeslerinden bir kismini sectik ve dogru yola eristirdik.

İbni Kesir: 

İman edenler, imanlarını zulüm ile bulaştırmayanlar, işte onlaradır emniyet. Ve işte onlar, hidayete ermiş olanlardır.

Adem Uğur: 

İnanıp da imanlarına herhangi bir haksızlık bulaştırmayanlar var ya, işte güven onlarındır ve onlar doğru yolu bulanlardır.

İskender Ali Mihr: 

Âmenû olan kimseler ve îmânlarını zulümle karıştırmayanlar, işte onlar (korkudan) emindirler. Ve onlar hidayete erenlerdir.

Celal Yıldırım: 

İimân edip imânlarını hiçbir haksızlıkla karıştırmayanlar var ya, işte güven onlaradır

Tefhim ul Kuran: 

İman edenler ve imanlarını zulümle karıştırmayanlar, işte güvenlik onlar içindir ve onlar hidayete ermişlerdir.

Fransızca: 

Ceux qui ont cru et n'ont point troublé la pureté de leur foi par quelqu'iniquité (association), ceux-là ont la sécurité; et ce sont eux les bien-guidés".

İspanyolca: 

Quienes creen y no revisten su fe de impiedad, ésos son los que están en seguridad, los que están dirigidos.

İtalyanca: 

Coloro che hanno creduto e non ammantano di iniquità la loro fede, ecco a chi spetta l'immunità; essi sono i ben guidati.

Almanca: 

Diejenigen, die den Iman verinnerlicht haben und ihren Iman nicht mit Übertretung vermischen, diese fühlen sich sicher und sie sind rechtgeleitet.

Çince: 

确信真主,而未以不义混淆其信德的人,不畏惧刑罚,而且是遵循正道的。

Hollandaca: 

Zij die gelooven en hun geloof niet met onrechtvaardigheid omkleeden, zullen zekerheid genieten en op den rechten weg geleid worden.

Rusça: 

Те, которые уверовали и не облекли свою веру в несправедливость, пребывают в безопасности, и они следуют прямым путем.

Somalice: 

Kuwa Xaqa Rumeeyey oon ku Dheehin Iimaankooda Dulmi (Gaalimo) kuwaasaa Nabadgalto u Sugnaatay Hanuunsanna.

Swahilice: 

Wale ambao wameamini, na hawakuchanganya imani yao na dhulma - hao ndio watakao pata amani na wao ndio walio ongoka.

Uygurca: 

ئازابتىن ئەمىن بولۇش ئىمان ئېيتقان، ئىمانغا مۇشرىكلىكنى ئارىلاشتۇرمىغان ئادەملەرگە مەنسۇپتۇر، ئۇلار ھىدايەت تاپقۇچىلاردۇر

Japonca: 

信仰して,自分の信心に不義を混じえない者,これらの者は安全であり,(正しく)導かれる者である。」

Arapça (Ürdün): 

«الذين آمنوا ولم يلبسوا» يخلطوا «إيمانهم بظلم» أي شرك كما فسر بذلك في حديث الصحيحين «أولئك لهم الأمن» من العذاب «وهم مهتدون».

Hintçe: 

जिन लोगों ने ईमान क़ुबूल किया और अपने ईमान को ज़ुल्म (शिर्क) से आलूदा नहीं किया उन्हीं लोगों के लिए अमन (व इतमिनान) है और यही लोग हिदायत याफ़ता हैं

Tayca: 

บรรดาผู้ที่ศรัทธา โดยที่มิได้ให้การศรัทธาของพวกเขาปะปนกับการอธรรม นั้น ชนเหล่านี้แหละพวกเขาจะได้รับความปลอดภัย และพวกเขาคือผู้ที่รับเอาคำแนะนำไว้

İbranice: 

אלה אשר האמינו ולא עירבו את אמונתם בקיפוח, להם הביטחון והם המודרכים

Hırvatça: 

Samo oni koji vjeruju i vjerovanje svoje sa zulumom ne miješaju bit će uistinu sigurni: oni su upućeni."

Rumence: 

Cei care cred şi cei care nu înveşmântează credinţa lor în nedreptate, vor afla trăinicia, căci ei sunt bine călăuziţi.

Transliteration: 

Allatheena amanoo walam yalbisoo eemanahum bithulmin olaika lahumu alamnu wahum muhtadoona

Türkçe: 

İman edip de imanlarını herhangi bir zulümle kirletmeyenler var ya, güvende olma/güvenilir olma işte onların hakkıdır; doğruyu ve güzeli yakalayanlar da onlardır.

Sahih International: 

They who believe and do not mix their belief with injustice - those will have security, and they are [rightly] guided.

İngilizce: 

It is those who believe and confuse not their beliefs with wrong - that are (truly) in security, for they are on (right) guidance.

Azerbaycanca: 

İman gətirib imanlarını zülmə qatışdırmayanlar əmin-amanlıqdadırlar. Haqq yola yönəlmişlər də onlardır!

Süleyman Ateş: 

İnananlar ve imanlarını bir haksızlıkla bulamayanlar... İşte güven onlarındır ve doğru yolu bulanlar da onlardır.

Diyanet Vakfı: 

İnanıp da imanlarına herhangi bir haksızlık bulaştırmayanlar var ya, işte güven onlarındır ve onlar doğru yolu bulanlardır.

Erhan Aktaş: 

Îmân etmiş ve îmânlarına zulmü(1) bulaştırmamış olanlar var ya işte emniyet içinde olanlar da hidâyete ermiş olanlar(2) da onlardır.

Kral Fahd: 

"İman edenler ve imanlarına şirk bulaştırmayanlar, işte emniyet onlar içindir ve doğru yola iletilmiş olanlar da onlardır."

Hasan Basri Çantay: 

Îman edenler, bununla beraber îmanlarını haksızlıkla da bulaşdırmayanlar, işte (ancak) onlardır ki (korkudan) emîn olmak hakkı kendilerinindir. Onlar doğru yolu bulmuş kimselerdir.

Muhammed Esed: 

"İmana ermiş olan ve zulüm işleyerek imanlarını karartmayanlar, işte onlardır güven içinde olacak olanlar, çünkü doğru yolu bulanlar onlardır!" dedi.

Gültekin Onan: 

inananlar ve inançlarını zulmle karıştırmayanlar, işte güvenlik (emnü) onlar içindir ve onlar hidayete ermişlerdir.

Ali Fikri Yavuz: 

İman edip de imanlarını zulüm ve şirkle bulaştırmayanlar (var ya), işte korkudan emin olmak onların hakkıdır ve hidâyete erenler de onlardır.

Portekizce: 

Os fiéis que não obscurecerem a sua fé com injustiças obterão a segurança e serão iluminados.

İsveççe: 

[Det är] de som tror och inte låter sin tro förmörkas av orätt som de begår. De kan känna sig trygga; de har funnit den rätta vägen."

Farsça: 

کسانی که ایمان آوردند و ایمانشان را به ستمی [چون شرک] نیامیختند، ایمنی [از عذاب] برای آنان است، و آنان راه یافتگانند.

Kürtçe: 

ئەوانەی کە بڕوایان ھێناوە و بڕواکەیان تێکەڵ بەستەم (ھاوەڵ دانان) نەکردووە ھێمنی و ئاسایش تەنھا بۆ ئەوانەیە ھەر ئەوانەش ڕێنمون کراوون

Özbekçe: 

Иймон келтирганлар ва иймонларига зулмни аралаштирмаганлар. Ана ўшаларга хотиржамлик, омонлик бор. Улар ҳидоят топганлардир.

Malayca: 

Orang-orang yang beriman dan tidak mencampur adukkan iman mereka dengan kezaliman (syirik), mereka itulah orang-orang yang mendapat keamanan dan merekalah orang-orang yang mendapat hidayah petunjuk.

Arnavutça: 

Për ata që besojnë dhe nuk e përziejnë besimin e tyre me zullum, atyre u përket siguria dhe ata janë në rrugë të djretë”.

Bulgarca: 

За онези, които вярват и не смесват своята вяра с гнет - за тях е сигурността и те са напътени.

Sırpça: 

Само они који верују и веровање своје са неправдом не мешају биће уистину сигурни: они су упућени.“

Çekçe: 

Ti, kdož uvěřili a nepotřísnili víru svou nespravedlností, ti jsou v bezpečí a po správné cestě kráčejí.'

Urduca: 

حقیقت میں تو امن انہی کے لیے ہے اور راہ راست پر وہی ہیں جو ایمان لائے اور جنہوں نے اپنے ایمان کو ظلم کے ساتھ آلودہ نہیں کیا"

Tacikçe: 

Касоне, ки имон овардаанд, ва имони худро ба ширк намеолоянд эминӣ аз онҳо аст ва онҳо ҳидоятёфтагонанд.

Tatarca: 

Иман китереп тә – иманнарына Аллаһуга тиңдәшлекне һәм башка золым эшләрне катыштырмаган хак мөэминнәр Аллаһ ґәзабыннан имин булачаклар һәм алар туры юлга күнегүчеләр.

Endonezyaca: 

Orang-orang yang beriman dan tidak mencampuradukkan iman mereka dengan kezaliman (syirik), mereka itulah yang mendapat keamanan dan mereka itu adalah orang-orang yang mendapat petunjuk.

Amharca: 

እነዚያ ያመኑና እምነታቸውን በበደል ያልቀላቀሉ እነዚያ ለእነርሱ ጸጥታ አላቸው፡፡ እነሱም የተመሩ ናቸው፤

Tamilce: 

எவர்கள் நம்பிக்கை கொண்டு, தங்கள் நம்பிக்கையில் (இணைவைத்தல் எனும்) அநியாயத்தை கலக்கவில்லையோ அவர்களுக்கே (அல்லாஹ்வின் தண்டனையிலிருந்து) பாதுகாப்பு உண்டு. இன்னும், அவர்கள்தான் நேர்வழி பெற்றவர்கள் ஆவர்.

Korece: 

믿음을 갖되 그들의 믿음을 사악함으로 흔돈하지 아니한 그 들에게 실로 안전함이 있을 것이 요 그들이 오른길로 인도되리라

Vietnamca: 

Những người có đức tin và không làm bẩn (đức tin thuần túy của mình) bởi điều sai trái (Shirk) thì họ là những người được bình an và được hướng dẫn đúng đường.