Kur'an Ayetleri

Sûre No: 

6

Sûredeki Ayet No: 

53

Ayet No: 

842

Sayfa No: 

134

Nüzûl Yeri: 

Arapça: 

وَكَذَٰلِكَ فَتَنَّا بَعْضَهُم بِبَعْضٍ لِّيَقُولُوا أَهَٰؤُلَاءِ مَنَّ اللَّهُ عَلَيْهِم مِّن بَيْنِنَا ۗ أَلَيْسَ اللَّهُ بِأَعْلَمَ بِالشَّاكِرِينَ

Çeviriyazı: 

vekeẕâlike fetennâ ba`ḍahüm biba`ḍil liyeḳûlû ehâülâi menne-llâhü `aleyhim mim beyninâ. eleyse-llâhü bia`leme bişşâkirîn.

Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır: 

Biz onlardan kimini kimi ile, "Allah aramızdan bunlara mı lutfunu layık gördü" desinler diye, işte böyle imtihan ettik. Allah, şükredenleri daha iyi bilen değil midir?

Diyanet İşleri: 

Böylece, "Aramızdan Allah bunlara mı iyilikte bulundu?" demeleri için onları birbiriyle denedik. Allah şükredenleri iyi bilen değil midir?

Abdulbakî Gölpınarlı: 

Ve biz, Allah'ın, aramızdan seçip lütfettiği bunlar mı demeleri için halkın bir kısmını, bir kısmıyla sınarız. Allah, şükredenleri daha iyi bilmez mi?

Şaban Piriş: 

Böylece, “Allah, aramızdan bunlara mı (hidayet vererek) ihsanda bulundu?” desinler diye onları birbiriyle sınadık. Allah, şükredenleri en iyi bilen değil midir?

Edip Yüksel: 

Birbirinizle böylece sınadık ki "ALLAH'ın aramızdan seçip nimetlendirdiği kişiler bunlar mı," desinler. ALLAH güzel karşılık verenleri daha iyi bilmiyor mu!

Ali Bulaç: 

Böylece: "Allah içimizden bunlara mı lütufta bulundu?" demeleri için onlardan bazısını bazısıyla denedik. Allah, şükredenleri daha iyi bilen değil mi?

Suat Yıldırım: 

Biz onlardan kimini kimi ile, neticede “Allah bula bula aramızdan bunları mı lütfuna lâyık gördü?” desinler diye, işte böyle imtihan ettik. Allah kimin şükrettiğini, kimin lütfuna daha lâyık olduğunu bilmez olur mu? [11,27; 46,11; 19,73]

Ömer Nasuhi Bilmen: 

Ve işte böylece onların bazısını bazısı ile fitneye düşürmüşüzdür ki, «Ya Allah Teâlâ aramızda şunlara mıdır ki, lütfunu reva görmüştür?» deyiversinler. Allah Teâlâ şâkir olanları ziyâdesiyle bilen değil midir?

Yaşar Nuri Öztürk: 

Biz böylece onların bir kısmını diğer bir kısmıyla imtihana çektik ki, şunu söylesinler: "Allah aramızdan şunlara mı lütufta bulundu?" Allah şükredenleri daha iyi bilmiyor mu?

Bekir Sadak: 

De ki: «Ben Rabbim´den bir belgeye dayanmaktayim, halbuki siz onu yalanladiniz

İbni Kesir: 

Biz, böylece onların bir kısmını bir kısmıyla denedik ki: Aramızadan Allah bunlara mı lütfetti? desinler. Allah

Adem Uğur: 

Aramızdan Allah´ın kendilerine lütuf ve ihsanda bulunduğu kimseler de bunlar mı! demeleri için onların bir kısmını diğerleri ile işte böyle imtihan ettik. Allah şükredenleri daha iyi bilmez mi?

İskender Ali Mihr: 

Ve “Aramızdan, Allah´ın ni´metlendirdikleri bunlar mı?” derler diye, onları birbirleri ile işte böyle imtihan ettik. Allah, şakirleri (şükredenleri) en iyi bilir, öyle değil mi?

Celal Yıldırım: 

Böylece onlardan kimini kimiyle deneyip fitneye soktuk, tâ ki «Aramızdan bunlara mı Allah nîmet verip lûtufta bulunmuştur?» desinler. Allah şükredenleri daha iyi bilen değil midir?

Tefhim ul Kuran: 

Böylece: «Allah içimizden bunlara mı lütufta bulundu?» demeleri için onlardan bazısını bazısıyla denedik. Allah, şükredenleri daha iyi bilen değil mi?

Fransızca: 

Ainsi, éprouvons-Nous (les gens) les uns par les autres , pour qu'ils disent : "Est-ce là ceux qu'Allah a favorisés parmi nous ? " N'est-ce pas Allah qui sait le mieux lesquels sont reconnaissants ?

İspanyolca: 

Así hemos probado a unos por otros para que digan: «¿Es a éstos a quienes Alá ha agraciado de entre nosotros?» ¿No conoce Alá mejor que nadie a los agradecidos?

İtalyanca: 

Li abbiamo messi alla prova così, gli uni con gli altri, affinché dicano: «Sono questi coloro fra noi che Allah ha favorito?». Allah conosce meglio di ogni altro coloro che [Gli] sono grati.

Almanca: 

Und solcherart haben WIR die einen von ihnen durch die anderen der Fitna ausgesetzt, damit sie sagen: "Sind diese etwa diejenigen, die ALLAH unter uns auserwählt hat?" Weiß ALLAH etwa nicht besser Bescheid über die Dankbaren?!

Çince: 

我这样使他们互相考验,以便他们说:难道这等人就是我们中特受真主恩宠的人吗?难道真主不是最了解感谢者的吗?

Hollandaca: 

Dit hebben wij een deel hunner door een ander deel getoond, opdat zij zouden mogen zeggen: zijn dat diegene onzer, omtrent welke God genadig is geweest? Kent God hen niet, die dankbaar zijn?

Rusça: 

Таким образом Мы искушали одних из них другими, дабы они сказали: "Неужели среди нас Аллах оказал милость только этим?" Разве Аллах не лучше знает тех, кто благодарен?

Somalice: 

Saasaaan isugu Imtixaanay (Dadka) Qaarkood Qaarka kale inay Dhahaan ma kuwanaa Eebe ku Manaystay (Islaamka) Dhexdannada, Miyuusan Eebe ahayn kan og kuwa ku Mahdiya.

Swahilice: 

Na hivi ndivyo tunavyo wajaribu wao kwa wao, ili waseme: Ni hao ndio Mwenyezi Mungu amewafadhilisha miongoni mwetu? Kwani Mwenyezi Mungu hawajui wanao shukuru?

Uygurca: 

ئۇلارنىڭ: «اﷲ ئارىمىزدىن (ھىدايەت قىلىش بىلەن) ئىنئام قىلغان كىشىلەر مۇشۇلارمۇ؟» دېيىشلىرى ئۈچۈن، ئۇلارنى بىر - بىرى بىلەن مۇشۇنداق سىنىدۇق (يەنى پېقىر، ئاجىز كىشىلەرنى ئىمان ئېيتقۇزۇش بىلەن، باي، چوڭ كىشىلەرنى سىنىدۇق). اﷲ شۈكۈر قىلغۇچىلارنى ئوبدان بىلىدۇ ئەمەسمۇ؟ (يەنى شۈكۈر قىلغۇچىلارنى اﷲ ھىدايەت قىلىدۇ)

Japonca: 

このようにわれは,かれらのある者で外を試みる。それはかれらに,「アッラーが恩恵を与える者は,わたしたちの中の,これらの人びとですか。」と言わせるためである。本当に感謝する者を,最もよく知る方はアッラーではないか。

Arapça (Ürdün): 

«وكذلك فَتنَا» ابتلينا «بعضهم ببعض» أي الشريف بالوضيع والغني بالفقير بأن قدَّمناه بالسبق إلى الإيمان «ليقولوا» أي الشرفاء والأغنياء منكرين «أهؤلاء» الفقراء «منَّ الله عليهم من بيننا» بالهداية أي لو كان ما هم عليه هدى ما سبقونا إليه قال تعالى: «أليس الله بأعلم بالشاكرين» له فيهديهم: بلى.

Hintçe: 

और इसी तरह हमने बाज़ आदमियों को बाज़ से आज़माया ताकि वह लोग कहें कि हाएं क्या ये लोग हममें से हैं जिन पर ख़ुदा ने अपना फ़जल व करम किया है (यह तो समझते की) क्या ख़ुदा शुक्र गुज़ारों को भी नही जानता

Tayca: 

และในทำนองนั้นเราได้ทดสอบบางคนของพวกเขาด้วยอีกบางคน เพื่อพวกเขาจะได้กล่าวว่า ชนเหล่านี้กระนั้นหรือ ที่อัลลอฮ์ทรงกรุณาแก่พวกเขา ในระหว่างพวกเรา อัลลอฮ์นั้นมิใช่เป็นผู้ทรงรู้ยิ่งต่อบรรดาผู้ที่กตัญญูดอกหรือ?

İbranice: 

כך נעמיד את האנשים בניסיון זה מול זה (העניים והעשירים.) (העשירים) יגידו, 'האם מבינינו הם אלה שאלוהים העניק חסדו להם'? אך האין אלוהים יודע מי הם מכירי-הטובה

Hırvatça: 

I tako Mi jedne drugima iskušavamo da bi nevjernici rekli: "Zar su to oni, među nama, kojima je Allah, milost ukazao?!" A zar Allah najbolje ne poznaje zahvalne?!

Rumence: 

Noi i-am pus la încercare pe unii cu alţii ca ei să spună: “Cei cărora Dumnezeu le-a dat, sunt printre noi?” Oare nu Dumnezeu este Cel care îi ştie prea bine pe cei mulţumitori?

Transliteration: 

Wakathalika fatanna baAAdahum bibaAAdin liyaqooloo ahaolai manna Allahu AAalayhim min baynina alaysa Allahu biaAAlama bialshshakireena

Türkçe: 

Biz böylece onların bir kısmını diğer bir kısmıyla imtihana çektik ki, şunu söylesinler: "Allah aramızdan şunlara mı lütufta bulundu?" Allah şükredenleri daha iyi bilmiyor mu?

Sahih International: 

And thus We have tried some of them through others that the disbelievers might say, "Is it these whom Allah has favored among us?" Is not Allah most knowing of those who are grateful?

İngilizce: 

Thus did We try some of them by comparison with others, that they should say: "Is it these then that Allah hath favoured from amongst us?" Doth not Allah know best those who are grateful?

Azerbaycanca: 

Beləliklə, onları (insanları) bir-birilə imtahana çəkdik ki, onlar desinlər: “Əcəba, Allahın aramızda lütfünü görüb bəxş etdiyi kimsələr bunlarmıdır? Məgər Allah şükür edənləri daha yaxşı tanıyan deyildirmi?”

Süleyman Ateş: 

Böylece biz onların kimini kimi ile denedik ki: "Allah, aramızdan şunlara mı lutfu layık gördü?" desinler. Allah, şükredenleri daha iyi bilmez mi?

Diyanet Vakfı: 

"Aramızdan Allah'ın kendilerine lütuf ve ihsanda bulunduğu kimseler de bunlar mı!" demeleri için onların bir kısmını diğerleri ile işte böyle imtihan ettik. Allah şükredenleri daha iyi bilmez mi?

Erhan Aktaş: 

Biz, böylece onların bir kısmını, bir kısmı ile fitnelendirdik(1) ki: “Allah’ın, aramızdan lütfuna(2) layık gördüğü kimseler bunlar mıdır?” desinler diye. Allah, şükredenleri daha iyi bilen değil midir?

Kral Fahd: 

«Aramızdan Allah'ın kendilerine lütuf ve ihsanda bulunduğu kimseler de bunlar mı!» demeleri için onların bir kısmını diğerleri ile işte böyle imtihan ettik. Allah şükredenleri daha iyi bilmez mi?

Hasan Basri Çantay: 

Biz, onlardan (insanlardan) kimini kimi ile — (sırf) «Allah (buldu buldu da) aramızdan bunlara, bunların üzerine mi lutfünü reva gördü»? desinler diye — işte böyle imtihan etdik. Allah şükredenleri daha iyi bilen değil mi?

Muhammed Esed: 

İşte bu şekilde insanları birbirleri aracılığıyla sınarız, ki sonunda, "Acaba Allah bizim yerimize onlara mı lütufta bulundu?" diye sorsunlar. Kimin (kendisine) şükrettiğini en iyi bilen Allah değil mi?

Gültekin Onan: 

Böylece: &quot

Ali Fikri Yavuz: 

İnsanların bir kısmını, diğer bir kısmı ile imtihan ettik ki, Kureyş’in ileri gelenleri, fakirler hakkında şöyle desinler

Portekizce: 

Assim, Nós os fizemos testarem-se mutuamente, para que dissessem: São estes os que Deus favoreceu, dentre nós?Acaso, não conhece Deus melhor do que ninguém os agraciados?

İsveççe: 

På detta sätt låter Vi den ene bli en prövning för den andre så att [några] frågar sig: "Är det dessa som Gud har skänkt Sina gåvor [med förbigående av oss]?" Skulle inte Gud veta bäst vilka de tacksamma är

Farsça: 

و ما این گونه توانگران را به مؤمنان تهیدستی که در کنار تو هستند آزمودیم، تا [توانگران با تعجب و استهزا] بگویند: آیا اینانند که خدا از میان ما بر آنان منّت نهاده [و نعمت ایمان و عمل صالح داده و بر ما برتری بخشیده؟!] آیا خدا به سپاس گزاران داناتر نیست؟

Kürtçe: 

وە بەوجۆرە ھەندێکیانمان بەھەندێکی تریان تاقی کردەوە بۆ ئەوەی بڵێن ئایا ئەوانە خوا رێزو بەھرەی پێ بە خشیوون لە ناو ئێمەدا؟ ئایا خوا لە ھەموو کەس زاناتر نیە بەوانەی شوکرانە بژێرن؟

Özbekçe: 

«Орамиздан Аллоҳ неъмат берганлар шуларми?» дейишлари учун шундай қилиб, баъзиларини баъзилари ила синадик. Аллоҳнинг Ўзи шукр қилувчиларни яхши билгувчи эмасми? (Демак, бойларнинг бой, камбағалларнинг камбағал бўлиши синов экан. Синов бўлганда ҳам, бирларини бошқалари билан синаш экан. Бой шукр қиладими, йўқми–синалади. Камбағал ҳам сабр қиладими, йўқми–синалади. Айниқса, бойлар кўпроқ синалади.)

Malayca: 

Dan demikianlah Kami uji sebahagian dari mereka (yang kaya raya) dengan sebahagian yang lain (yang fakir miskin); lalu orang-orang yang kaya itu berkata (kepada orang-orang fakir miskin yang beriman): "Inikah orang-orangnya yang telah dikurniakan nikmat oleh Allah kepada mereka di antara kami? " (Allah berfirman): "Bukankah Allah lebih mengetahui akan orang-orang yang bersyukur?"

Arnavutça: 

Dhe kështu Na i provojmë njërin me tjetrin, për të thënë: “A mos janë këta që Perëndia ua dhuroi mirësinë? – A mos vallë Perëndia nuk i njeh më mirë ata të cilët i janë mirënjohës.

Bulgarca: 

Така изпитвахме едни от тях чрез други, за да кажат: “Тези ли измежду нас Аллах облагодетелства?” Не знае ли Аллах признателните най-добре?

Sırpça: 

И тако Ми једне другима искушавамо да би неверници казали: „Зар су то они, међу нама, којима је Аллах, милост указао?!“ А зар Аллах најбоље не познаје захвалне?!

Çekçe: 

A takto jsme je zkoušeli jedny druhými, aby řekli: 'Zdaž tito jsou ti z nás, jimž Bůh milost uštědřil?' Což Bůh nezná nejlépe ty, kdož jsou vděčni?

Urduca: 

دراصل ہم نے اس طرح ان لوگوں میں سے بعض کو بعض کے ذریعہ سے آزمائش میں ڈالا ہے تاکہ وہ اِنہیں دیکھ کر کہیں "کیا یہ ہیں وہ لوگ جن پر ہمارے درمیان اللہ کا فضل و کرم ہوا ہے؟" ہاں! کیا خدا اپنے شکر گزار بندوں کو اِن سے زیادہ نہیں جانتا ہے؟

Tacikçe: 

Ҳамчунин баъзеро ба баъзе озмудем, то бигӯянд: «Оё аз миёни мо инҳо буданд, кн Худо ба онҳо неъмат дод?» Оё Худо ба шукргузорон донотар нест?

Tatarca: 

Әнә шулай фәкыйрьләр хакында байларны фетнәләндердек, ул байлар әйтсеннәр өчен: "Әйә шул фәкыйрь кешеләрне безнең арадан Аллаһ җәннәт белән ингам кылдымы", – дип. Нигъмәтләргә шөкер итүчеләрне Аллаһ белүчерәк түгелме? Нигъмәтләрнең иң зурысы ислам динедер, шөкер итүнең иң зурысы ислам динен дөрес тотудыр.

Endonezyaca: 

Dan demikianlah telah Kami uji sebahagian mereka (orang-orang kaya) dengan sebahagian mereka (orang-orang miskin), supaya (orang-orang yang kaya itu) berkata: "Orang-orang semacam inikah di antara kita yang diberi anugerah Allah kepada mereka?" (Allah berfirman): "Tidakkah Allah lebih mengetahui tentang orang-orang yang bersyukur (kepada-Nya)?"

Amharca: 

እንደዚሁም «ከመካከላችን አላህ የለገሰላቸው እነዚህ ናቸውን» ይሉ ዘንድ ከፊላቸውን በከፊሉ ሞከርን፡፡ አላህ አመስጋኞቹን ዐዋቂ አይደለምን

Tamilce: 

இவ்வாறே, அவர்களில் சிலரை சிலர் மூலம் சோதித்தோம். இறுதியில், “எங்களுக்கு மத்தியிலிருந்து (நம்பிக்கை கொண்ட) இவர்கள் மீதா அல்லாஹ் அருள் புரிந்தான்?’’ என்று அவர்கள் (-நிராகரிப்பாளர்கள்) கூறுகிறார்கள். நன்றியுள்ளவர்களை அல்லாஹ் மிக அறிந்தவனாக இல்லையா?

Korece: 

그리하여 하나님은 그들의 무리를 다른 무리와 비유하여 시 험하였나니 이들이 우리보다 하 나님의 은혜를 더 받느뇨 하나님 은 감사하는 이들을 모르고 계신 단 말이뇨 라고 그들이 말하더라

Vietnamca: 

Như thế đó, TA đã dùng những người này thử thách những người kia để (những kẻ vô đức tin giàu có) nói (về những người nghèo có đức tin): “Lẽ nào những kẻ (nghèo khổ) này được Allah đặc ân hơn chúng ta sao?” Chẳng phải Allah mới là Đấng biết rõ ai là người tri ân (Ngài) hay sao?!