Kur'an Ayetleri

Sûre No: 

6

Sûredeki Ayet No: 

5

Ayet No: 

794

Sayfa No: 

128

Nüzûl Yeri: 

Arapça: 

فَقَدْ كَذَّبُوا بِالْحَقِّ لَمَّا جَاءَهُمْ ۖ فَسَوْفَ يَأْتِيهِمْ أَنبَاءُ مَا كَانُوا بِهِ يَسْتَهْزِئُونَ

Çeviriyazı: 

feḳad keẕẕebû bilḥaḳḳi lemmâ câehüm. fesevfe ye'tîhim embâü mâ kânû bihî yestehziûn.

Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır: 

Hak, kendilerine gelince onu yalanladılar. Alaya aldıkları şeyin haberi yakında kendilerine gelecektir.

Diyanet İşleri: 

Gerçek kendilerine gelince onu yalanladılar. Alaya aldıkları şeyin haberleri kendilerine gelecektir.

Abdulbakî Gölpınarlı: 

Kendilerine, gerçek olan Kur'an gelince onu yalanlarlar, fakat yakında gelecek onlara, alay ettikleri şeye ait haberler.

Şaban Piriş: 

Onlara hak geldiği zaman onu hemen yalanlamışlardır. Alaya aldıkları şeyin haberleri yakında onlara gelecektir.

Edip Yüksel: 

Kendilerine gerçek gelince onu yalanladılar. Alay ettikleri şeyin haberleri yakında kendilerine gelecek

Ali Bulaç: 

Kendilerine hak gelince, onu yalanladılar; fakat alaya aldıklarının haberleri onlara gelecektir.

Suat Yıldırım: 

Hakikat kendilerine gelince onu yalan saydılar, alay ettiler; fakat alay ettikleri şeyin haberlerini, onunla alay etmenin ne demek olduğunu yakında öğrenirler!

Ömer Nasuhi Bilmen: 

İşte onlar hakkı kendilerine geldiği vakit tekzîp ettiler. Fakat onlara ne ile istihzâ eder olduklarının haberleri atiyen gelecektir.

Yaşar Nuri Öztürk: 

Böylece hakkı, kendilerine geldiği anda yalanladılar. Fakat yakında onlara, alay etmekte oldukları şeyin haberleri gelecektir.

Bekir Sadak: 

Biz onu melek kilsaydik, bir insan seklinde yapardik da, dustukleri supheye onlari yine dusurmus olurduk.

İbni Kesir: 

Onlar

Adem Uğur: 

Gerçekten onlar, kendilerine Hak geldiğinde onu yalanlamışlardı. Fakat yakında onlara alay ettikleri şeyin haberleri gelecektir.

İskender Ali Mihr: 

Böylece onlara hak geldiği zaman, onu yalanlamışlardı. Fakat alay etmiş oldukları şeyin haberleri yakında onlara gelecek.

Celal Yıldırım: 

Kendilerine (Rablerinden) hak (olan Peygamber ve Kitab) geldiğinde durmadan onu yalanladılar. Yakında ne ile alay ettiklerinin (baş döndürücü) haberi gelecektir.

Tefhim ul Kuran: 

Kendilerine hak gelince, onu yalanladılar

Fransızca: 

Ils traitent de mensonge la vérité quand celle-ci leur vient. Mais ils vont avoir des nouvelles de ce dont ils se moquent.

İspanyolca: 

Han desmentido la Verdad cuando ha venido a ellos, pero recibirán noticias de aquello de que se burlaban.

İtalyanca: 

Chiamano menzogna la verità che giunge loro. Presto ne sapranno di più, su ciò di cui si burlavano.

Almanca: 

Und bereits haben sie die Wahrheit (den Quran) verleugnet, als diese zu ihnen kam, so werden ihnen noch Mitteilungen gemacht über das, was sie zu verspotten pflegten.

Çince: 

当真理已降临他们的时候,他们则加以否认。他们嘲笑的事物的消息,将降临他们。

Hollandaca: 

En zij hebben de waarheid geloochend, nadat zij tot hen was gekomen: maar eene boodschap zal tot hen komen, nopens hetgeen zij bespot hebben.

Rusça: 

Они сочли ложью истину, когда она явилась к ним, но до них дойдут вести о том, над чем они насмехались.

Somalice: 

Waxayna Dhab u Beeniyeen Xaqii Markuu u yimid Waxaase u Imaan Doona (Cidhibta) warkay ku Jees jeesayeen.

Swahilice: 

Wameikanusha Haki ilipo wajia. Basi zitawajia khabari za yale waliyo kuwa wakiyakejeli.

Uygurca: 

ئۇلارغا (اﷲ تەرىپىدىن) كىتاب (يەنى قۇرئان) كېلىۋېدى، ئۇلار ئۇنىڭغا چىنپۈتمىدى، ئۇزاققا قالماي ئۇلارغا ئۆزلىرى مەسخىرە قىلغان نەرسىنىڭ خەۋەرلىرى كېلىدۇ (يەنى ئۇلارغا ئازاب نازىل بولۇپ، ئۆزلىرى مەسخىرە قىلغان نەرسىنىڭ خەۋىرى ئېنىق بولىدۇ)

Japonca: 

真理(クルアーン)がかれらの許に来ると,かれらは常にそれを虚偽であるとした。だがかれらの嘲笑する御告げが,間もなく(事実となって)かれらの許に来るであろう。

Arapça (Ürdün): 

«فقد كذٌبوا بالحق» بالقرآن «لما جاءهم فسوف يأتيهم أنباء» عواقب «ما كانوا به يستهزئون».

Hintçe: 

चुनान्चे जब उनके पास (क़ुरान बरहक़) आया तो उसको भी झुठलाया तो ये लोग जिसके साथ मसख़रापन कर रहे है उनकी हक़ीक़त उन्हें अनक़रीब ही मालूम हो जाएगी

Tayca: 

แน่นอนพวกเขาได้ปฏิเสธความจริง เมื่อความจริงนั้นได้มายังพวกเขา แล้วข่าวคราว ของสิ่งที่พวกเขาเคยเย้ยหยันไว้นั้นก็จะมายังพวกเขา

İbranice: 

כי כבר הכחישו את הצדק שנחשף בפניהם, אולם סופם שיבוא אליהם (העונש) שהם מזלזלים בו

Hırvatça: 

Oni su zanijekali Istinu kada im je došla, ali njima će sigurno stići vijesti o onome čemu su se rugali.

Rumence: 

Când Adevărul vine la ei, ei îl socot minciună. Curând vor avea ştire despre ceea ce batjocoresc.

Transliteration: 

Faqad kaththaboo bialhaqqi lamma jaahum fasawfa yateehim anbao ma kanoo bihi yastahzioona

Türkçe: 

Böylece hakkı, kendilerine geldiği anda yalanladılar. Fakat yakında onlara, alay etmekte oldukları şeyin haberleri gelecektir.

Sahih International: 

For they had denied the truth when it came to them, but there is going to reach them the news of what they used to ridicule.

İngilizce: 

And now they reject the truth when it reaches them: but soon shall they learn the reality of what they used to mock at.

Azerbaycanca: 

Onlara haqq olan (Qur’an) gəldiyi zaman onu yalan hesab etdilər. (Müşriklərin) məsxərəyə qoyduqlarının (Qur’anın müsəlmanların qalib gələcəyi, müşriklərin məğlub olacağı və axirətdə şiddətli əzab görəcəkləri barəsindəki) xəbərləri onlara gəlib çatacaq!

Süleyman Ateş: 

İşte, kendilerine gelen hakkı da yalanladılar. Fakat alay ettikleri şeyin haberleri, yakında kendilerine gelecek(uyarıldıkları azab onları kuşatacak)tır.

Diyanet Vakfı: 

Gerçekten onlar, kendilerine Hak geldiğinde onu yalanlamışlardı. Fakat yakında onlara alay ettikleri şeyin haberleri gelecektir.

Erhan Aktaş: 

Fakat kendilerine gelen hakkı yalanladılar. Onlara, yakında kendisi ile alay ettikleri şeyin haberleri gelecek.

Kral Fahd: 

Gerçekten onlar, kendilerine Hak geldiğinde onu yalanlamışlardı. Fakat yakında onlara alay ettikleri şeyin (Kitab'ın) haberleri gelecektir.

Hasan Basri Çantay: 

İşte onlar hak (olan Kur´an) ı, kendilerine gelince, yalanlamışlardır. Fakat yakında onlara ne ile alay etmekde olduklarının (müdhiş) haberleri gelecekdir.

Muhammed Esed: 

ve şimdi kendilerine gelmiş olan bu hakikati de böyle yalanlıyorlar. Ama, zaman içinde, o alay ettikleri şeyi anlayacaklardır.

Gültekin Onan: 

Kendilerine hak gelince onu yalanladılar

Ali Fikri Yavuz: 

En büyük mûcize olan KUR’AN onlara geldiği zaman dahi

Portekizce: 

E quando lhes chegou a verdade, desmentiram-na; porém, logo terão notícias do que escarneceram.

İsveççe: 

och de kallar sanningen för lögn, när den [nu] har kommit till dem. Men [en dag] skall de få veta vad det var som de brukade skämta om.

Farsça: 

آنان حق را هنگامی که به سویشان آمد تکذیب کردند، پس [ظهور و تحقّق] خبرهای آنچه را همواره به آن استهزا می کردند، به آنان خواهد رسید.

Kürtçe: 

بەڕاستی کاتێک قـورئانیان بۆ ھات بە درۆیان دانـا جا لەمەو پاش بۆیان دێت ھەواڵی ئەو شتانەی کەئەوان گاڵتەیان پێدەکرد

Özbekçe: 

Уларга ҳақ келганда уни ҳам ёлғонга чиқардилар. Тезда уларга ўзлари истеҳзо қилган нарсанинг хабари келадир. (Юқоридаги оятларда сифатлари зикр қилинган мушриклар Аллоҳ таолодан уларга ҳақиқат, яъни, ҳақ дин, ҳақ китоб, ҳақ Пайғамбар ва ҳақ шариат келганида, бурунги саркашликларини ишга солиб, уни ҳам ёлғонга чиқардилар.)

Malayca: 

Sesungguhnya mereka telah mendustakan kebenaran (Al-Quran) ketika ia sampai kepada mereka. Oleh itu, akan datanglah kepada mereka berita (yang membuktikan kebenaran) apa yang mereka selalu ejek-ejek itu (iaitu mereka akan ditimpa bala bencana).

Arnavutça: 

E përgënjeshtruan të vërtetën, posa ju erdhi, por së shpejti do ju arrijnë lajme (me pasoja) për atë çka janë tallur.

Bulgarca: 

И взеха за лъжа правдата, когато тя дойде при тях. Но ще ги достигнат вестите за онова, на което са се подигравали.

Sırpça: 

Они су занегирали Истину када им је дошла, али њима ће сигурно да стигну вести о ономе чему су се ругали.

Çekçe: 

a prohlásili za lež pravdu, když k nim přišla. Však dostane se jim zvěsti o tom, čemu se posmívali!

Urduca: 

چنانچہ اب جو حق ان کے پاس آیا تو اسے بھی انہوں نے جھٹلا دیا اچھا، جس چیز کا وہ اب تک مذاق اڑاتے رہے ہیں عنقریب اس کے متعلق کچھ خبریں انہیں پہنچیں گی

Tacikçe: 

Чун сухани ҳақ бар онҳо арза шуд, дурӯғ бароварданд. Пас ба зудӣ хабари чизҳое, ки масхараашон мекарданд, ба онҳо хоҳад расид.

Tatarca: 

Аларга һәркайчан чын иманга, хак дингә өндәүче Коръән аятьләре килсә, алар аны – ялган диделәр. Коръәнне вә мөселманнарны мәсхәрә кылып көлүләренең җәзасы аларга тиздән килер.

Endonezyaca: 

Sesungguhnya mereka telah mendustakan yang haq (Al-Quran) tatkala sampai kepada mereka, maka kelak akan sampai kepada mereka (kenyataan dari) berita-berita yang selalu mereka perolok-olokkan.

Amharca: 

በእውነቱም (ቁርኣን) በመጣላቸው ጊዜ በእርግጥ አስተባበሉ፡፡ በእርሱም ይሳለቁበት የነበሩት ነገር ዜናዎች (ቅጣት) በእርግጥ ይመጣባቸዋል፡፡

Tamilce: 

ஆக, அவர்கள் சத்தியத்தை, - அது அவர்களிடம் வந்தபோது - பொய்ப்பித்தனர். ஆக, அவர்கள் எதை கேலி செய்து கொண்டிருந்தார்களோ அதன் (உண்மை) செய்திகள் அவர்களிடம் விரைவில் வரும்.

Korece: 

그것이 그들에게 도래 했을 때 그들은 그 진리를 불신하나 그들은 곧 그들이 조롱했던 것의 진리를 알게 되리라

Vietnamca: 

Quả thật, họ đã phủ nhận Chân Lý khi Nó đến với họ. Rồi đây họ sẽ biết rõ (chân tướng) về điều mà họ đã chế giễu.