Arapça:
وَأَنَّا ظَنَنَّا أَن لَّن نُّعْجِزَ اللَّهَ فِي الْأَرْضِ وَلَن نُّعْجِزَهُ هَرَبًا
Çeviriyazı:
veennâ żanennâ el len nü`cize-llâhe fi-l'arḍi velen nü`cizehû herabâ.
Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:
Doğrusu biz anladık ki, Allah'ı yerde acze düşürmemize imkân yok. Kaçmakla da O'nu asla âciz bırakamayacağız.
Diyanet İşleri:
Yeryüzünde kalsak da Allah'ı aciz bırakamayacağımız, başka yere kaçsak da, O'nu aciz kılamayacağımız gerçeğini şüphesiz anladık.
Abdulbakî Gölpınarlı:
Ve gerçekten de iyice anladık ki yeryüzünde Allah'ı aciz bırakmamıza imkan yok ve kaçmakla da asla onu acze düşüremeyiz.
Şaban Piriş:
Biz şüphesiz Allah'ı yeryüzünde asla aciz bırakamayacağımızı, kaçmak suretiyle de onu hiç bir şekilde aciz kılamayacağımızı anladık.
Edip Yüksel:
Biz, yeryüzünde ALLAH'ı aciz bırakamıyacağımızı, kaçmakla da O'nu atlatamıyacağımızı anladık.
Ali Bulaç:
Biz şüphesiz, Allah'ı yeryüzünde asla aciz bırakamıyacağımızı, kaçmak suretiyle de O’nu hiçbir şekilde aciz bırakamıyacağımızı anladık.
Suat Yıldırım:
Şunu da anladık ki, biz yerde Allah'ın iradesine karşı koyamayacağımız gibi, kaçmaya teşebbüs etmekle de O’nun elinden yakamızı kurtaramayız.
Ömer Nasuhi Bilmen:
«Ve muhakkak anladık ki, Allah´ı yerde acze düşüremeyiz ve kaçmakla da onu aciz bırakamayız.»
Yaşar Nuri Öztürk:
Ve biz şunu sezdik: Biz yeryüzünde Allah'ı asla âciz bırakamayız; kaçarak da onu âciz bırakamayız."
Bekir Sadak:
Mescidler suphesiz Allah´indir, oyleyse oralarda Allah´a yalvarirken baskasini katmayin.
İbni Kesir:
Doğrusu biz, yeryüzünde kalsak da Allah´ı aciz bırakamayacağımızı, kaçsak da O´nu asla aciz bırakamayacağımızı anladık.
Adem Uğur:
(Artık) şu gerçeği şüphesiz anladık ki, biz yeryüzünde bulunsak da Allah´ı âciz bırakamayacağız, başka yere kaçmakla da elinden kurtulamayacağız.
İskender Ali Mihr:
Ve gerçekten biz, yeryüzünde Allah´ı asla aciz bırakamayacağımızı anladık ve (O´ndan) kaçarak da O´nu asla aciz bırakamayız.
Celal Yıldırım:
Ve biz elbette Allah´ı yeryüzünde de, başka bir yere kaçsak da âciz bırakamıyacağımızı kesinlikle anladık..
Tefhim ul Kuran:
«Biz şüphesiz, Allah´ı yeryüzünde asla aciz bırakamıyacağımızı, kaçmak suretiyle de onu hiçbir şekilde aciz bırakamıyacağımızı anladık.»
Fransızca:
Nous pensions bien que nous ne saurions jamais réduire Allah à l'impuissance sur la terre et que nous ne saurions jamais le réduire à l'impuissance en nous enfuyant.
İspanyolca:
Y: 'Creíamos que no podríamos escapar a Alá en la tierra, ni aun huyendo'.
İtalyanca:
Pensavamo che mai avremmo potuto annullare [la potenza di] Allah sulla terra e che non avremmo mai potuto sfuggire [a Lui].
Almanca:
"Und gewiß, wir glaubten, daß wir ALLAH auf Erden nicht zu schaffen machen und daß wir Ihm durch Flucht nicht zu schaffen machen."
Çince:
我们相信,我们在大地上,绝不能使真主无奈,也绝不能逃避真主的谴责。
Hollandaca:
En wij erkennen waarlijk, dat wij Gods macht op aarde geenszins zouden kunnen verzwakken, noch dat wij hem door de vlucht zouden kunnen ontsnappen.
Rusça:
Мы знали, что не спасемся от Аллаха на земле и не спасемся от Него бегством.
Somalice:
Waxaanna Ognahay Inaannaan Eebe ku daalinkarin Dhulka Dhexdiisa, kuna Daalinhaynin Cararid.
Swahilice:
Nasi tulijua kuwa hatutomshinda Mwenyezi Mungu duniani, wala hatuwezi kumponyoka kwa kukimbia.
Uygurca:
بىز جەزمەن ئىشەندۇقكى، اﷲ نى (ئۆز ئىرادىسىنى ئىشقا ئاشۇرۇشتىن) ھەرگىز ئاجىز قىلالمايمىز، ئۇنىڭ (ئازابى) دىنمۇ قېچىپ قۇتۇلالمايمىز
Japonca:
だがわたしたちは,地上においてアッラーを出し抜くことは出来ないし,また逃避して,かれを失敗させることも出来ないと思っている。
Arapça (Ürdün):
«وأنا ظننا أن» مخففة من الثقيلة أي أنه «لن نعجز الله في الأرض ولن نعجزه هربا» لا نفوته كائنين في الأرض أو هاربين منها في السماء.
Hintçe:
और ये कि हम समझते थे कि हम ज़मीन में (रह कर) ख़ुदा को हरगिज़ हरा नहीं सकते हैं और न भाग कर उसको आजिज़ कर सकते हैं
Tayca:
และแท้จริงเราคาดคิดว่า เราจะไม่รอดพ้นจาก (การลงโทษ) ของอัลลอฮฺในแผ่นดินนี้ และเราจะหนีไม่รอดพ้นไปจากพระองค์
İbranice:
אולם, בזאת אנו בוודאות, שלא נוכל להתנגד לאלוהים בארץ, ולא נוכל לחמוק ממנו
Hırvatça:
i mi znamo da se ne možemo suprotstaviti Allahu na Zemlji, niti Mu umaći.
Rumence:
Noi ştim că n-am putea slăbi puterea lui Dumnezeu pe pământ şi nici nu i-am putea scăpa Lui fugind.
Transliteration:
Wanna thananna an lan nuAAjiza Allaha fee alardi walan nuAAjizahu haraban
Türkçe:
"Ve biz şunu sezdik: "Biz yeryüzünde Allah'ı asla âciz bırakamayız; kaçarak da onu âciz bırakamayız."
Sahih International:
And we have become certain that we will never cause failure to Allah upon earth, nor can we escape Him by flight.
İngilizce:
But we think that we can by no means frustrate Allah throughout the earth, nor can we frustrate Him by flight.
Azerbaycanca:
Biz anladıq ki, yerdə də olsaq, (göyə də) qaçsaq, Allahdan (Allahın əzabından) canımızı qurtara bilmərik (heç yerdə, heç zaman Allahı aciz edə bilmərik).
Süleyman Ateş:
Biz yeryüzünde Allah'ı aciz bırakamayacağımızı (yerden) kaçmakla da O'nu aciz bırak(ıp O'ndan kurtul)amayacağımızı anladık.
Diyanet Vakfı:
(Artık) şu gerçeği şüphesiz anladık ki, biz yeryüzünde bulunsak da Allah'ı aciz bırakamayacağız, başka yere kaçmakla da elinden kurtulamayacağız.
Erhan Aktaş:
“Doğrusu biz, yeryüzünde Allah’ı asla aciz bırakamayacağımızı; kaçmakla da O’ndan asla kurtulamayacağımızı anladık.”
Kral Fahd:
(Artık) şu gerçeği şüphesiz anladık ki, biz yeryüzünde bulunsak da Allah'ı âciz bırakamayacağız, başka yere kaçmakla da elinden kurtulamayacağız.
Hasan Basri Çantay:
«Şu hakıykatı da şübhesiz anladık ki: Yer (yüzün) de (bulunsak) da Allâhı asla aaciz bırakamayız, (göğe) kaçmakla da Onu asla aaciz kılamayız».
Muhammed Esed:
Ve sonunda anladık ki yeryüzünde (hayat sürerken) Allah´a asla üstün gelemeyiz ve (yine anladık ki) (hayattan) kaçarak da O´nun hükmünden kurtulamayız.
Gültekin Onan:
72:10
Ali Fikri Yavuz:
Gerçekten biz anladık ki, Allah’ı yeryüzünde acze düşürmemize asla imkân yok, kaçmakla da hiç bir zaman O’nu âciz bırakamayız.
Portekizce:
E achamos que jamais poderemos safar-nos de Deus na terra, nem tampouco iludi-Lo, fugindo (para outras paragens).
İsveççe:
Men vi har insett att vi inte kan trotsa Guds [vilja] på jorden och inte heller komma undan den genom att fly.
Farsça:
و اینکه ما یقین داریم که هرگز نمی توانیم خدا را در زمین عاجز و درمانده کنیم و هرگز نمی توانیم [با گریختن و فرار] از دسترس قدرت او بیرون رویم،
Kürtçe:
وە ئێمە دڵنیا بووین کە ھەرگیز ناتوانین لە دەستی خوا دەرچین لە زەوی دا وە بە ھەڵھاتنیش لە دەستی خوا ڕزگار نابین
Özbekçe:
Ва, албатта, биз Аллоҳни ер юзида ожиз қолдира олмаслигимизга ва ундан қочиб қутила олмаслигимизга ишондик.
Malayca:
`Dan bahawa sesungguhnya kita (sekarang) mengetahui, bahawa kita tidak sekali- kali akan dapat melepaskan diri dari balasan Allah (walau di mana sahaja kita berada) di bumi, dan kita juga tidak sekali-kali akan dapat melarikan diri dari balasanNya (walau ke langit sekalipun).
Arnavutça:
dhe ne e kemi ditur se nuk do të mund t’i shpëtojmë Perëndisë në Tokë dhe nuk mund ta lodhim Atë duke ikur (në qiell);
Bulgarca:
Вече сме убедени, че никога не ще обезсилим Аллах на земята и никога не ще Го обезсилим, дори да бягаме.
Sırpça:
и ми знамо да не можемо да се супротставимо Аллаху на Земљи, нити да Му умакнемо.
Çekçe:
Domníváme se, že nikdy se nám nepodaří uniknout zásahu Božímu na zemi, ba ani pomocí útěku.
Urduca:
اور یہ کہ "ہم سمجھتے تھے کہ نہ زمین میں ہم اللہ کو عاجز کر سکتے ہیں اور نہ بھاگ کر اُسے ہرا سکتے ہیں"
Tacikçe:
Мо медонем, ки Худоро дар замин нотавон намекунем ва бо гурехтан' низ нотавонаш насозем.
Tatarca:
Тәхкыйк без белдек, әлбәттә, Аллаһуны гаҗиз кыла алмабыз, җирдә һәм качып та гаҗиз кыла алмабыз.
Endonezyaca:
Dan sesungguhnya kami mengetahui bahwa kami sekali-kali tidak akan dapat melepaskan diri (dari kekuasaan) Allah di muka bumi dan sekali-kali tidak (pula) dapat melepaskan diri (daripada)Nya dengan lari.
Amharca:
‹እኛም አላህን በምድር ውስጥ ፈጽሞ የማናቅተው፤ ሸሽተንም ፈጽሞ የማናመልጠው መኾናችንን አረጋገጥን፡፡
Tamilce:
இன்னும், நிச்சயமாக நாங்கள் அறிந்தோம், அதாவது “நாங்கள் பூமியில் அல்லாஹ்வை இயலாமல் ஆக்க அறவே முடியாது; இன்னும் நாங்கள் (அவனை விட்டும்) ஓடி (ஒளிந்து) அவனை இயலாமல் ஆக்கிவிட முடியாது (அவனை விட்டும் நாங்கள் எங்கும் தப்பிக்க முடியாது)” என்று.
Korece:
우리는 대지 위에서 하나님 을 초월하고 또한 그분을 피할 수 없음을 알고 있노라
Vietnamca:
“Quả thật, chúng tôi tin chắc rằng chúng tôi sẽ không bao giờ có thể làm cho Allah thất bại trên trái đất và chúng tôi sẽ không bao giờ có thể trốn thoát khỏi Ngài.”
Ayet Linkleri: