Kur'an Ayetleri

Sûre No: 

67

Sûredeki Ayet No: 

9

Ayet No: 

5250

Sayfa No: 

562

Nüzûl Yeri: 

Arapça: 

قَالُوا بَلَىٰ قَدْ جَاءَنَا نَذِيرٌ فَكَذَّبْنَا وَقُلْنَا مَا نَزَّلَ اللَّهُ مِن شَيْءٍ إِنْ أَنتُمْ إِلَّا فِي ضَلَالٍ كَبِيرٍ

Çeviriyazı: 

ḳâlû belâ ḳad câenâ neẕîrun fekeẕẕebnâ veḳulnâ mâ nezzele-llâhü min şey'. in entüm illâ fî ḍalâlin kebîr.

Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır: 

Derler: "Evet, bize uyarıcı geldi ama biz yalanladık ve Allah hiçbir şey indirmedi, siz ancak büyük bir sapıklık içindesiniz." dedik.

Diyanet İşleri: 

Onlar: "Evet; doğrusu bize bir uyarıcı geldi, fakat biz yalanladık ve Allah hiçbir şey indirmemiştir, siz büyük bir sapıklık içindesiniz demiştik" derler.

Abdulbakî Gölpınarlı: 

Evet derler, andolsun ki geldi bize korkutucu da yalanladık onu ve Allah dedik, hiçbir şeyi indirmemiştir; siz ancak, pek büyük bir sapıklığa düşmüşsünüz.

Şaban Piriş: 

"Evet! Bir uyarıcı gelmişti. Fakat biz yalanladık ve Allah hiçbir şey indirmemiştir. Siz ancak büyük bir sapıklık içindesiniz dedik" derler.

Edip Yüksel: 

Onlar da dediler ki, "Evet, bize bir uyarıcı gelmişti, ama biz yalanladık ve, 'ALLAH hiçbir şey indirmemiştir. Siz tümüyle sapıtmışsınız,' dedik."

Ali Bulaç: 

Onlar: "Evet" derler. "Bize gerçekten bir uyarıcı geldi. Fakat biz yalanladık ve: “Allah hiçbir şey indirmedi, siz yalnızca büyük bir sapmışlık içindesiniz, dedik."

Suat Yıldırım: 

Onlar şöyle cevap verirler: “Evet, bizi uyaran oldu, ama biz onu yalancı saydık ve Rahman hiçbir vahiy indirmedi, siz besbelli bir sapıklık içindesiniz.” dedik.

Ömer Nasuhi Bilmen: 

67:8

Yaşar Nuri Öztürk: 

Derler ki: "Gelmedi olur mu? Bize uyarıcı geldi. Fakat biz yalanladık. Ve: 'Allah bir şey indirmemiştir, siz büyük bir sapıklık içindesiniz, başka değil!' şeklinde konuştuk."

Bekir Sadak: 

Yeryuzunu, size boyun egdiren O´dur

İbni Kesir: 

Onlar: Evet, doğrusu bize bir uyarıcı geldi, ama biz yalanladık ve: Allah, hiç bir şey indirmemiştir. Siz, büyük bir sapıklık içindesiniz, dedik, derler.

Adem Uğur: 

Onlar şöyle cevap verirler: Evet, doğrusu bize, (bu azap ile) korkutan bir peygamber gelmişti

İskender Ali Mihr: 

Onlar (cehenneme atılanlar) dediler ki: “Evet, bize nezir gelmişti. Fakat biz onu yalanladık ve Allah hiçbir şey indirmemiştir, siz ancak büyük bir dalâlet içindesiniz, dedik.”

Celal Yıldırım: 

Onlar da: «Evet bize gerçekten uyarıcı geldi ama biz yalanladık ve Allah birşey indirmemiştir, siz ancak büyük bir sapıklık içindesiniz, dedik» diye cevap verirler.

Tefhim ul Kuran: 

Onlar: «Evet» derler. «Bize gerçekten bir uyarıcı, korkutucu geldi. Fakat biz yalanladık ve: -Allah hiçbir şey indirmedi, siz yalnızca büyük bir şaşkınlık (ve sapıklık) içindesiniz, dedik.»

Fransızca: 

Ils dirent : "Mais si ! un avertisseur nous était venu certes, mais nous avons crié au mensonge et avons dit : Allah n'a rien fait descendre, vous n'êtes que dans un grand égarement"

İspanyolca: 

«¡Claro que sí!» dirán: «Vino a nosotros un monitor, pero desmentimos, y dijimos: 'Alá no ha revelado nada. No estáis sino muy extraviados'».

İtalyanca: 

Risponderanno: «Sì, ci era giunto un ammonitore, ma noi lo tacciammo di menzogna e dicemmo: "Allah non ha fatto scendere alcunché, voi siete in evidente errore! "».

Almanca: 

Sie sagten: "Doch, mit Sicherheit! Bereits kam zu uns ein Warner, dann leugneten wir ab und sagten: "ALLAH sandte nichts nach und nach hinab, ihr seid doch nur in einem großen Irregehen."

Çince: 

他们说:不然!警告者确已降临我们了,但我们否认他们,我们说:真主没有降示甚么,你们只在重大的迷误中。'

Hollandaca: 

Zij zullen antwoorden: Ja, er kwam een gezant tot ons; maar wij beschuldigden hem van bedrog en zeiden: God heeft niets geopenbaard. Gij verkeert slechts in eene groote dwaling.

Rusça: 

Они скажут: "Конечно, предостерегающий увещеватель приходил к нам, но мы сочли его лжецом и сказали: "Аллах ничего не ниспосылал, а вы лишь пребываете в большом заблуждении"".

Somalice: 

Waxayna ugu jawaabi waa noo yimid wax noo diga waanse beeninay, annagoo leh ma soo dejinin Eebe waxba, idinkuna waxaad ku sugan tihiin baadi weyn.

Swahilice: 

Watasema: Kwani! Ametujia mwonyaji, lakini tulimkadhibisha, na tukasema: Mwenyezi Mungu hakuteremsha chochote. Nyinyi hamumo ila katika upotovu mkubwa!

Uygurca: 

ئۇلار: «ئۇنداق ئەمەس، بىزگە ھەقىقەتەن ئاگاھلاندۇرغۇچى كەلگەن، بىز (ئۇنى) ئىنكار قىلدۇق ھەمدە بىز: ‹اﷲ (ھېچ ئادەمگە ۋەھيىدىن) بىرەر نەرسە نازىل قىلىنغىنى يوق، سىلەر پەقەت چوڭقۇر ئازغۇنلۇقتا› دېدۇق» دەيدۇ

Japonca: 

かれらは言う。「そうです,確かに一人の警告者がわたしたちの許にやって来ました。だがわたしたちは拒否して言った。『アッラーは何(の啓示)も下されない。あなたがたは,大変な過誤の中にいるだけである。』」

Arapça (Ürdün): 

«قالوا بلى قد جاءنا نذير فكذبنا وقلنا ما نزل الله من شيء إن» ما «أنتم إلا في ضلال كبير» يحتمل أن يكون من كلام الملائكة للكفار حين أخبروا بالتكذيب وأن يكون كلام الكفار للنذر.

Hintçe: 

वह कहेंगे हॉ हमारे पास डराने वाला तो ज़रूर आया था मगर हमने उसको झुठला दिया और कहा कि ख़ुदा ने तो कुछ नाज़िल ही नहीं किया तुम तो बड़ी (गहरी) गुमराही में (पड़े) हो

Tayca: 

พวกเขากล่าวว่า มี ได้มีผู้ตักเตือนมายังเรา แต่พวกเราได้ปฏิเสธ และเรากล่าวอีกว่า อัลลอฮฺมิได้ทรงประทานสิ่งใดลงมาพวกท่านต่างหากที่อยู่ในการหลงผิดอย่างมาก

İbranice: 

והם יגידו: 'כן, בא אלינו מישהו שהזהיר אותנו, אך אנו התכחשנו ואמרנו, אלוהים לא הוריד דבר, ואתם (השליחים) טעיתם טעות חמורה

Hırvatça: 

"Jest, dolazio nam je onaj koji nas je upozoravao", odgovorit će, "a mi smo poricali i govorili: 'Allah nije objavio ništa, vi ste u velikoj zabludi.'"

Rumence: 

Ei vor spune: “Ba da, cineva a venit să ne predice, însă noi l-am hulit zicându-i: ‘Dumnezeu n-a pogorât nimic, iar voi sunteţi într-o adâncă rătăcire.’”

Transliteration: 

Qaloo bala qad jaana natheerun fakaththabna waqulna ma nazzala Allahu min shayin in antum illa fee dalalin kabeerin

Türkçe: 

Derler ki: "Gelmedi olur mu? Bize uyarıcı geldi. Fakat biz yalanladık. Ve: 'Allah bir şey indirmemiştir, siz büyük bir sapıklık içindesiniz, başka değil!' şeklinde konuştuk."

Sahih International: 

They will say," Yes, a warner had come to us, but we denied and said, 'Allah has not sent down anything. You are not but in great error.'"

İngilizce: 

They will say: "Yes indeed; a Warner did come to us, but we rejected him and said, 'Allah never sent down any (Message): ye are nothing but an egregious delusion!'"

Azerbaycanca: 

Onlar deyəcəklər: “Bəli, bizə (Allahın əzabı ilə) qorxudan peyğəmbər gəlmişdi. Amma biz (onu) yalançı sayıb demişdik: “Allah heç bir şey (vəhy) nazil etməmişdir. Siz sadəcə olaraq (haqdan) çox azmısınız!”

Süleyman Ateş: 

Dediler: "Evet, bize uyarıcı geldi ama biz yalanladık ve: 'Allah hiçbirşey indirmedi, siz ancak büyük bir sapıklık içindesiniz' dedik."

Diyanet Vakfı: 

Onlar şöyle cevap verirler: Evet, doğrusu bize, (bu azap ile) korkutan bir peygamber gelmişti; fakat biz (onu) yalan saymış ve: Allah'ın bir şey gönderdiği yok; siz olsa olsa büyük bir sapıklık içindesiniz! demiştik.

Erhan Aktaş: 

Onlar, “Evet, bize uyarıcı geldi, fakat biz onu yalanladık. Allah, hiçbir şey indirmemiştir, siz büyük bir sapkınlık içindesiniz.” dedik.

Kral Fahd: 

Onlar şöyle cevap verirler: Evet, doğrusu bize, (bu azap ile) korkutan bir peygamber gelmişti; fakat biz (onu) yalan saymış ve: Allah'ın bir şey gönderdiği yok; siz olsa olsa büyük bir sapıklık içindesiniz! demiştik.

Hasan Basri Çantay: 

Onlar «Evet, dediler (derler), gerçek bize, (bu) azâb ile korkutan peygamber gelmişdir. Fakat biz (onları) yalan saydık ve Allah hiç birşey indirmemişdir. Siz ancak büyük bir sapıklık içindesiniz dedik».

Muhammed Esed: 

Onlar: "Evet" diyecekler, "aslında bize bir uyarıcı gelmişti, ama biz o´nu(n söylediklerini) yalanladık ve o´na: ´Allah (vahiy yoluyla) hiçbir şey indirmiş değildir! Siz (kendinizi uyarıcı olarak görenler) büyük bir yanılgı içindesiniz! dedik".

Gültekin Onan: 

Onlar: &quot

Ali Fikri Yavuz: 

Onlar derler ki: “- Evet, doğrusu bize, azab ile korkutan bir peygamber geldi de, biz, O’nu yalanladık ve : Allah hiç bir şey indirmemiştir

Portekizce: 

Dirão: Sim! Foi-nos enviado um admoestador, porém desmentimo-lo, dizendo: Deus nada revelou! Estais em grave erro!

İsveççe: 

”Jo, det kom en varnare till oss, men vi beskyllde honom för lögn och sade: 'Gud har aldrig uppenbarat något [budskap]. Ni tar miste, [du och de som följer dig].'”

Farsça: 

می گویند: چرا، بیم دهنده آمد، ولی او را انکار کردیم و گفتیم: خدا هیچ چیز نازل نکرده است؛ شما بیم دهندگان جز در گمراهی بزرگی نیستید؛

Kürtçe: 

دەڵێن بەڵێ بۆمان ھاتووە بەڵام بەدرۆمان دەزانی ودەمان ووت (پێی) خوا ھیچی نە ناردۆتە خوارەوە ئێوە بەس لە گومڕاییەکی گەورەدان

Özbekçe: 

Улар: «Ҳа, дарҳақиқат бизга огоҳлантирувчи келган эди. Лекин биз (уни) ёлғончига чиқардик ва: «Аллоҳ ҳеч нарса туширгани йўқ, сизлар катта адашувдан бошқа ҳеч нарса эмассизлар», деган эдик», дерлар.

Malayca: 

Mereka menjawab: "Ada! Sebenarnya telah datang kepada kami seorang Rasul pemberi ingatan dan amaran, lalu kami dustakan serta kami katakan (kepadanya): Allah tidak menurunkan sesuatupun, kamu (wahai orang yang mendakwa menjadi Rasul) hanyalah berada dalam kesesatan yang besar! "

Arnavutça: 

“Po”, përgjigjen ata, gjithsesi na ka ardhur neve përkujtuesi, por ne i kemi mohuar ata dhe kemi thënë: “Perëndia nuk ka shpallur asgjë, ju jeni në humbje të madhe!”

Bulgarca: 

Ще казват: “Да, наистина, дойде при нас предупредител, но [го] взехме за лъжец и казахме: “Аллах нищо не е низпослал. Вие сте в голяма заблуда.””

Sırpça: 

„Јесте, долазио нам је онај који нас је упозоравао,“ одговориће, „а ми смо порицали и говорили: 'Аллах није објавио ништа, ви сте у великој заблуди! '“

Çekçe: 

A odpovědí: 'Ano, přišel k nám varovatel, ale za lháře jsme jej prohlásili a řekli: 'Bůh vůbec nic neseslal a vy jste jenom ve velkém bludu!'

Urduca: 

وہ جواب دیں گے "ہاں، خبردار کرنے والا ہمارے پاس آیا تھا، مگر ہم نے اسے جھٹلا دیا اور کہا اللہ نے کچھ بھی نازل نہیں کیا ہے، تم بڑی گمراہی میں پڑے ہوئے ہو"

Tacikçe: 

«Оё шуморо бимдиҳандае наёмад?» Гӯянд: «Чаро, бимдиҳанда омад, вале ӯро дурӯғ баровардем ва гуфтем; «Худо ҳеҷ чиз нозил накардааст, шумо дар гумроҳии бузурге ҳастед!»

Tatarca: 

Кәферләр әйтерләр: "Дөреслектә безгә бу җәһәннәм белән куркытучы пәйгамбәрләр килде дә бит, без аларны ялганга тоттык һәм әйттек: "Аллаһ сезгә һич нәрсә иңдермәде, сүзләрегез ялган, сез каты саташу илә саташкан кешеләрдән башка түгелсез", – дип.

Endonezyaca: 

Mereka menjawab: "Benar ada", sesungguhnya telah datang kepada kami seorang pemberi peringatan, maka kami mendustakan(nya) dan kami katakan: "Allah tidak menurunkan sesuatupun; kamu tidak lain hanyalah di dalam kesesatan yang besar".

Amharca: 

«አይደለም በእርግጥ አስፈራሪ መጥቶናል፡፡ አስተባበልንም፡፡ አላህም ምንንም አላወረደ እናንተ (አውርዷል ስትሉ) በትልቅ ስህተት ውስጥ እንጅ አይደላችሁም አልን» ይላሉ፡፡

Tamilce: 

அவர்கள் கூறுவார்கள்: “ஏன் வரவில்லை, திட்டமாக எங்களிடம் எச்சரிப்பாளர் வந்தார். ஆனால், நாங்கள் (அவரை) பொய்ப்பித்தோம். அல்லாஹ் எதையும் இறக்கவில்லை. (தூதர்களே!) நீங்கள் பெரிய வழிகேட்டிலேயே தவிர (நேர்வழியில்) இல்லை என்று நாங்கள் கூறினோம்.”

Korece: 

실로 저희에게 한 경고자가 도래하였으나 저희가 그를 거역 했습니다 하나님은 아무 것도 계 시하지 아니했습니다 당신들은 크게 방황하고 있을 뿐입니다 라고 말하더라

Vietnamca: 

Chúng sẽ đáp: “Vâng, có. Quả thật, đã có một người cảnh báo đến gặp chúng tôi, nhưng chúng tôi đã phủ nhận và nói: Allah đã không ban xuống bất cứ điều gì. Thật ra các người đang trong sự lầm lạc lớn.”