Arapça:
تَكَادُ تَمَيَّزُ مِنَ الْغَيْظِ ۖ كُلَّمَا أُلْقِيَ فِيهَا فَوْجٌ سَأَلَهُمْ خَزَنَتُهَا أَلَمْ يَأْتِكُمْ نَذِيرٌ
Çeviriyazı:
tekâdü temeyyezü mine-lgayż. küllemâ ülḳiye fîhâ fevcün seelehüm ḫazenetühâ elem ye'tiküm neẕîr.
Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:
Az daha öfkeden çatlayacak. Her ne zaman oraya bir topluluk atılsa, onun bekçileri onlara: "Size korkutucu bir peygamber gelmemiş miydi?" diye sorarlar.
Diyanet İşleri:
Nerede ise öfkesinden paralanacak! İçine her bir topluluğun atılmasında, bekçileri onlara: "Size bir uyarıcı gelmemiş miydi?" diye sorarlar.
Abdulbakî Gölpınarlı:
Neredeyse hışmından patlayıp dağılacak; ona, her bölük atıldıkça muhafız memurları onlara sorarlar: Size bir korkutucu gelmedi mi?
Şaban Piriş:
Neredeyse öfkeden paramparça olacak. Ne zaman oraya bir grup atılsa, oranın bekçileri onlara sorar: Size bir uyarıcı gelmedi mi?
Edip Yüksel:
Neredeyse öfkeden patlayacak! İçine her ne zaman bir grup atılsa, oranın gardiyanları, "Size bir uyarıcı gelmedi mi?" diye sodular.
Ali Bulaç:
Öfkesinin-şiddetinden neredeyse patlayıp parçalanacak. Her bir grup içine atıldığında, bekçileri onlara sorar: "Size bir uyarıcı gelmedi mi?"
Suat Yıldırım:
Cehennem, öfkesinden neredeyse çatlayacak haldedir. Ne zaman oraya yeni bir kafile atılsa, oranın bekçileri: “Sizi uyaran bir peygamber dâveti size ulaşmadı mı?” diye sorarlar. [17,15; 39,71]
Ömer Nasuhi Bilmen:
(8-9) Az kalır ki, (cehennem) öfkesinden dolayı parçalansın, her ne vakit, içine bir tâife atılınca onlara cehennem bekçileri sormuş olurlar ki: «Sizlere bir korkutucu (Peygamber) gelmedi mi?» Derler ki: «Evet.. Muhakkak ki bize bir korkutucu (peygamber) geldi, fakat biz tekzîp ettik ve dedik ki: «Allah bir şey indirmemiştir.» «Siz başka değil, ancak büyük bir sapıklık içindesiniz.»
Yaşar Nuri Öztürk:
Öfkesinden çatlayacak hale gelir. İçine bir güruh atıldıkça, onun bekçileri bunlara sorarlar: "Size hiçbir uyarıcı gelmedi mi?"
Bekir Sadak:
Yaratan bilmez olur mu? O, Latif´tir, haberdardir.*
İbni Kesir:
Nerede ise öfkesinden çatlayacak gibi olur. Her bir topluluk ona atıldığında, bekçileri onlara sorarlar: Size bir uyarıcı gelmedi mi?
Adem Uğur:
Neredeyse cehennem öfkesinden çatlayacak! Her ne zaman oraya bir topluluk atılsa, onun bekçileri onlara: Size, (bu azap ile) korkutucu bir peygamber gelmemiş miydi? diye sorarlar.
İskender Ali Mihr:
(Cehennem) nerede ise öfkesinden çatlayacak gibi olur. Oraya herbir grup atılışında onun (cehennemin) bekçileri onlara: “Size nezir (uyarıcı) gelmedi mi?” diye sordu.
Celal Yıldırım:
Neredeyse öfkeli köpürmesinden patlayıp paralanacak. Oraya ne kadar bir bölük insan itilip atılırsa, bekçileri onlara : «Size bir uyarıcı peygamber gelmedi mi ?» derler.
Tefhim ul Kuran:
Öfkesinin şiddetinden neredeyse patlayıp parçalanacak. Her bir grup içine atıldığında, bekçileri onlara sorar: «Size bir uyarıcı, korkutucu gelmedi mi?»
Fransızca:
Peu s'en faut que, de rage, il n'éclate. Toutes les fois qu'un groupe y est jeté, ses gardiens leur demandent : "Quoi ! ne vous est-il pas venu d'avertisseur ? "
İspanyolca:
a punto de estallar de furor. Siempre que se le arroje una oleada, sus guardianes les preguntarán: «¿Es que no vino a vosotros un monitor?»
İtalyanca:
manca poco a che scoppi di rabbia. Ogni volta che un gruppo vi è precipitato, i suoi guardiani chiedono: «Non vi è forse giunto un ammonitore?».
Almanca:
Beinahe platzt sie vor Wut. Immer wieder wenn eine Gruppe in sie hineingeworfen wird, werden diese von ihren Beauftragten gefragt: "Kam zu euch etwa kein Warner?!"
Çince:
火狱几乎为愤怒而破碎,每有一群人被投入其中,管火狱的天神们就对他们说: 难道没有任何警告者降临你们吗?
Hollandaca:
Zoo dikwijls eene schaar van hen daarin geworpen zal worden, zullen de wachters der hel hun vragen: Kwam er geen gezant?
Rusça:
Она готова разорваться от ярости. Каждый раз, когда туда будут бросать толпу, ее стражи будут спрашивать их: "Разве к вам не приходил предостерегающий увещеватель?"
Somalice:
waxay u dhawdahay inay Cadha daraadeed la kala dillaacdo, marka Koox (Gaala ah) lagu ridaba waxaa warsada Malaa'igta Naarta ka shaqeysa iyagoo ku dhihi miyuusan idiin imaanin wax idiin diga.
Swahilice:
Inakaribia kupasuka kwa hasira. Kila mara likitupwa kundi humo walinzi wake huwauliza: Kwani hakukujieni mwonyaji?
Uygurca:
دوزاخ غەزەپتىن پارچىلىنىپ كېتىشكە تاس قالىدۇ. دوزاخقا ھەر قاچان بىر توپ ئادەم تاشلانغان چاغدا، دوزاخقا مۇئەككەل پەرىشتىلەر ئۇلاردىن: «سىلەرگە ئاگاھلاندۇرغۇچى (يەنى پەيغەمبەر) كەلمىگەنمىدى؟» دەپ سورايدۇ
Japonca:
激しい怒りのために破裂するかのようである。一団がその中に投げ込まれる度に,そこの看守はかれらに,「あなたがたに,警告者はやって来なかったのか。」と問う。
Arapça (Ürdün):
«تكاد تميز» وقرئ تتميز على الأصل تتقطع «من الغيظ» غضبا على الكافر «كلما ألقي فيها فوج» جماعة منهم «سألهم خزنتها» سؤال توبيخ «ألم يأتكم نذير» رسول ينذركم عذاب الله تعالى.
Hintçe:
बल्कि गोया मारे जोश के फट पड़ेगी जब उसमें (उनका) कोई गिरोह डाला जाएगा तो उनसे दारोग़ए जहन्नुम पूछेगा क्या तुम्हारे पास कोई डराने वाला पैग़म्बर नहीं आया था
Tayca:
มันแทบจะระเบิดออกไปเพราะความเคียดแค้น ทุกครั้งที่พวกหนึ่งถูกโยนลงไปในมัน ยามเฝ้านรกจะถามพวกเขาว่า มิได้มีผู้ตักเตือนมายังพวกเจ้าดอกหรือ
İbranice:
היא (הגיהינום) כמעט מתפוצצת מזעם. ובכל פעם שתושלך אליה קבוצה מן הכופרים, ישאלו אותם השומרים: ' האם לא בא אליכם מישהו שיזהיר אתכם
Hırvatça:
gotovo da se od bijesa raspadne. Kad god se koja gomila u njega baci, stražari u njemu će je upitati: "Zar nije niko dolazio da vas upozorava?"
Rumence:
gata să se sfarme de furie. De fiece dată când o ceată îi este aruncată, păzitorii săi vor întreba: “Nu vi s-a predicat şi vouă?”
Transliteration:
Takadu tamayyazu mina alghaythi kullama olqiya feeha fawjun saalahum khazanatuha alam yatikum natheerun
Türkçe:
Öfkesinden çatlayacak hale gelir. İçine bir güruh atıldıkça, onun bekçileri bunlara sorarlar: "Size hiçbir uyarıcı gelmedi mi?"
Sahih International:
It almost bursts with rage. Every time a company is thrown into it, its keepers ask them, "Did there not come to you a warner?"
İngilizce:
Almost bursting with fury: Every time a Group is cast therein, its Keepers will ask, "Did no Warner come to you?"
Azerbaycanca:
O, (kafirlərə olan) qeyzindən az qala parça-parça olsun. Hər hansı bir tayfa ora (Cəhənnəmə) atıldıqca onun gözətçiləri onlardan (məzəmmətlə): “Məgər sizə (Allahın əzabı ilə) qorxudan bir peyğəmbər gəlməmişdimi?” – deyə soruşacaqlar.
Süleyman Ateş:
Neredeyse öfkeden çatlayacak. Her topluluk onun içine atıldıkça onun bekçileri, onlara: "Size bir uyarıcı gelmedi mi?" diye sordu(lar).
Diyanet Vakfı:
Neredeyse cehennem öfkesinden çatlayacak! Her ne zaman oraya bir topluluk atılsa, onun bekçileri onlara: Size, (bu azap ile) korkutucu bir peygamber gelmemiş miydi? diye sorarlar.
Erhan Aktaş:
Neredeyse öfkesinden çatlayacak gibi olur. Oraya her grup atıldığında, onun bekçileri onlara: “Size uyarıcı gelmedi mi?” diye sorar.
Kral Fahd:
Neredeyse cehennem öfkesinden çatlayacak! Her ne zaman oraya bir topluluk atılsa, onun bekçileri onlara: Size, (bu azap ile) korkutucu bir peygamber gelmemiş miydi? diye sorarlar.
Hasan Basri Çantay:
Öfkesinden hemen hemen çatlayacak gibi olur o. (Onlardan) her güruh, içine atıldıkça kendilerine bekçileri sordular (sorarlar): «Size, (bu) azâb ile korkutan (bir peygamber) gelmedi mi?»
Muhammed Esed:
neredeyse öfke ile patlarcasına (çıkardığı sesi); (ve) her grup (günahkarın) oraya her atılışında, bekçiler onlara soracak: "Size hiç uyarıcı gelmemiş miydi?"
Gültekin Onan:
Öfkesinin şiddetinden neredeyse patlayıp parçalanacak. Her bir grup içine atıldığında, bekçileri onlara sorar: "
Ali Fikri Yavuz:
Nerde ise (kâfirlere) öfkesinden çatlayacak olur. (Kâfirlerden) bir topluluk, onun içine her atıldıkça, cehennem bekçileri o kâfirlere sorarlar: “- Size, azab ile korkutan bir peygamber gelmedi mi?”
Portekizce:
A ponto de estalar de fúria. Cada vez que um grupo (de réprobos) for precipitado nele, os seus guardiães lhes perguntarão. Acaso, não vos foi enviado nenhum admoestador?
İsveççe:
ja, nära att sprängas i stycken av ursinne; och varje gång en hop [syndare] störtas ned i det skall vakterna fråga dem: "Kom ingen till er för att varna er?"
Farsça:
نزدیک است که از شدت خشم متلاشی و پاره پاره شود. هرگاه گروهی در آن افکنده شوند، نگهبانانش از آنان می پرسند: آیا شما را بیم دهنده ای نیامد؟
Kürtçe:
نزیکە (دۆزەخ) لەڕقانا پارە پارە ببێت، ھەر کاتێك دەستەیەك فڕێ بدرێنە ناویەوە دەرگاوانەکانی دۆزەخ پرسیاریان لێ دەکەن، ئایا پێغەمبەرێکی ترسێنەرتان بۆ نەھاتووە (لە دونیادا)
Özbekçe:
У ғазабдан ёрилиб кетай дейдир. Ҳар қачон унга янги гуруҳ ташланганда унинг хизматкорлари: «Сизларга огоҳлантирувчи келмаганмиди?», деб сўрайдир.
Malayca:
Hampir-hampir ia pecah berkecai-kecai kerana kuat marahnya. Tiap-tiap kali dicampakkan ke dalamnya sekumpulan besar (dari orang kafir), bertanyalah penjaga-penjaga neraka itu kepada mereka: "Tidakkah kamu pernah didatangi seorang Rasul pemberi ingatan dan amaran (di dunia dahulu)?"
Arnavutça:
gati për të eksploduar nga ashpërsia. Kurdo që të hedhet në të ndonjë grup (jobesimtarësh), - rojtarët e skëterrës i pyesin ata: “A nuk u erdhi askush t’ua tërheq vërejtjen juve?”
Bulgarca:
едва не избухва от ярост. Всякога, щом в него бъде хвърлена тълпа, стражите му ги питат: “Не дойде ли при вас предупредител?”
Sırpça:
готово да се од беса распадне. Кад год се која гомила баци у њега, стражари у њему ће да их упитају: „Зар није нико долазио да вас упозорава?“
Çekçe:
a div že nevybuchne zuřivostí. A pokaždé když doň jedna skupina bude házena, zeptají se strážci jeho: 'Což nepřišel k vám varovatel žádný?'
Urduca:
شدت غضب سے پھٹی جاتی ہو گی ہر بار جب کوئی انبوہ اس میں ڈالا جائے گا، اُس کے کارندے اُن لوگوں سے پوچھیں گے "کیا تمہارے پاس کوئی خبردار کرنے والا نہیں آیا تھا؟"
Tacikçe:
Наздик аст, ки аз хашм пора-пора шавад. Ва чун гурӯҳеро дар он (афкананд, нигаҳбононаш гӯяндашон:
Tatarca:
Ул җәһәннәмгә бер фирка салынса, ул җәһәннәмнең сакчылары: "Сезгә бу җәһәннәм белән куркытучы пәйгамбәрләр килмәдеме", – дип сорарлар.
Endonezyaca:
hampir-hampir (neraka) itu terpecah-pecah lantaran marah. Setiap kali dilemparkan ke dalamnya sekumpulan (orang-orang kafir), penjaga-penjaga (neraka itu) bertanya kepada mereka: "Apakah belum pernah datang kepada kamu (di dunia) seorang pemberi peringatan?"
Amharca:
ከቁጭትዋ የተነሳ ልትቆራረጥ ትቀርባለች፡፡ በውስጧ ጭፍሮች በተጣሉ ቁጥር ዘበኞችዋ «አስፈራሪ (ነቢይ) አልመጣችሁምን?» በማለት ይጠይቋቸዋል፡፡
Tamilce:
அ(ந்த நரகமான)து (நிராகரிப்பாளர்கள் மீதுள்ள) கோபத்தால் (தனித் தனியாக பிரிந்து) தெரித்துவிட நெருங்கிவிடும். அதில் (பாவிகளின்) ஒரு கூட்டம் எறியப்படும் போதெல்லாம், “உங்களிடம் ஓர் எச்சரிப்பாளர் வரவில்லையா?” என்று அதன் காவலாளிகள் அவர்களிடம் கேட்பார்கள்.
Korece:
지옥은 분노하여 폭발할 것이니 불신자의 무리가 던져질 때 마다 너희에게 한 경고자가 이르지 아니 했었느뇨 라고 수호자가 질 문할 것이라
Vietnamca:
Nó gần như muốn nổ tung vì giận dữ. Mỗi khi một nhóm người bị ném vào đó, những vị Cai Ngục hỏi chúng (một cách mỉa mai): “Lẽ nào đã không có một người cảnh báo nào đến gặp các ngươi sao?!”
Ayet Linkleri: