Kur'an Ayetleri

Sûre No: 

51

Sûredeki Ayet No: 

25

Ayet No: 

4700

Sayfa No: 

521

Nüzûl Yeri: 

Arapça: 

إِذْ دَخَلُوا عَلَيْهِ فَقَالُوا سَلَامًا ۖ قَالَ سَلَامٌ قَوْمٌ مُّنكَرُونَ

Çeviriyazı: 

iẕ deḫalû `aleyhi feḳâlû selâmâ. ḳâle selâm. ḳavmüm münkerûn.

Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır: 

Hani onlar İbrahim'in huzuruna girmişlerdi de "Selam sana!" demişlerdi. İbrahim: "Size de selam" demiş, ve içinden: "Bunlar tanınmamış bir topluluk!" diye geçirmişti.

Diyanet İşleri: 

Onlar, İbrahim'in yanına girip: "Selam sana" demişlerdi, İbrahim de: "Selam size" demişti; içinden de, onların "tanınmamış bir topluluk" olduğunu geçirmişti.

Abdulbakî Gölpınarlı: 

Hani, tapısına girmişlerdi de esenlik sana demişlerdi; o da esenlik size demişti, ey yabancılar.

Şaban Piriş: 

Hani O’nun yanına girmişler: “Selam” demişlerdi. O da: Selam (sizin üzerinize). (Sizler) tanınmayan yabancı kimselersiniz!” demişti.

Edip Yüksel: 

Onun huzuruna girmişlerdi ve "Selam (barış)" demişlerdi. O da, "Selam size, yabancılar!" demişti.

Ali Bulaç: 

Hani, yanına girdiklerinde: "Selam" demişlerdi. O da: "Selam" demişti. "(Haklarında bilgim olmayan) Yabancı bir topluluk."

Suat Yıldırım: 

Onlar yanına varınca: “Selâm!” dediler. O da: “Size de Selâm!” diye cevap verdi, ama içinden: “Bunlar tanımadığım kimseler, hayırdır inşaallah!” dedi. [15,51; 4,86; 11,69]

Ömer Nasuhi Bilmen: 

O vakit ki, O´nun yanına girmişler de «Selâm!» demişlerdi. (Hazreti İbrahim de) Dedi ki: «Selâm, tanınmamışlar olan bir cemaat.»

Yaşar Nuri Öztürk: 

Hani, İbrahim'in yanına girmişlerdi de "Selam!" demişlerdi. İbrahim: "Selam! Tanınmayan bir topluluk bu." demişti.

Bekir Sadak: 

Ibrahim: «Ey Elciler! Goreviniz nedir?» dedi.

İbni Kesir: 

Hani onlar, yanına girip

Adem Uğur: 

Onlar İbrahim´in yanına girmişler, selam vermişlerdi. İbrahim de selamı almış, içinden, &quot

İskender Ali Mihr: 

Onun yanına geldikleri zaman “selâm” dediler. (Hz. İbrâhîm de): “Selâm yabancı kavim.” dedi.

Celal Yıldırım: 

Hani onlar İbrahim´in yanına girip, «Selâm» dediler. İbrahim de «selâm» dedi ve tanımadığım yabancı bir kavim diye içinden geçirdi.

Tefhim ul Kuran: 

Hani, onun yanına girdiklerinde: «Selam» demişlerdi. O da: «Selam» demişti. «(Haklarında bilgim olmayan) Yabancı bir topluluk.»

Fransızca: 

Quand ils entrèrent chez lui et dirent : "Paix ! ", il [leur] dit : "Paix, visiteurs inconnus".

İspanyolca: 

Cuando entraron en su casa. Dijeron: «¡Paz!». Dijo: «¡Paz! Sois gente desconocida».

İtalyanca: 

Quando entrarono da lui dicendo: «Pace», egli rispose: «Pace, o sconosciuti».

Almanca: 

Als sie zu ihm eintraten und sagten: "Salam (sei mit dir)!" Er sagte: "Salam (sei mit euch), ihr unbekannte Leute!"

Çince: 

当时,他们进去见他,他们说:祝你平安!他说:祝你们平安!他想这些是生客。

Hollandaca: 

Toen zij tot hem ingingen en zeiden: Vrede? antwoordde hij: Vrede! bij zich zelven zeggende: Dit zijn onbekende menschen.

Rusça: 

Вот они вошли к нему и сказали: "Мир тебе!" Он сказал: "И вам мир, люди незнакомые!"

Somalice: 

Markay salaameenna, isna uu salaantii ka celiyey yidhi waxaad tihiin kuwo aan la oqoonnin.

Swahilice: 

Walipo ingia kwake wakasema: Salama! Na yeye akasema: Salama! Nyinyi ni watu nisio kujueni.

Uygurca: 

ئۆز ۋاقتىدا ئۇلار ئىبراھىمنىڭ يېنىغا كىرىپ سالام دېدى، ئىبراھىم سالامنى ئىلىك ئالدى. (ئىچىدە) «ناتونۇش ئادەملەرغۇ» دېدى

Japonca: 

かれらはかれ(イブラーヒーム)の家に入って,「平安あれ。」と言った時,かれも「平安あれ。見知らぬ方々よ。」と答えた。

Arapça (Ürdün): 

«إذ» ظرف لحديث ضيف «دخلوا عليه فقالوا سلاما» أي هذا اللفظ «قال سلام» أي هذا اللفظ «قوم منكرون» لا نعرفهم قال ذلك في نفسه وهو خبر مبتدأ مقدر أي هؤلاء.

Hintçe: 

तो कहने लगे (सलामुन अलैकुम) तो इबराहीम ने भी (अलैकुम) सलाम किया (देखा तो) ऐसे लोग जिनसे न जान न पहचान

Tayca: 

เมื่อพวกเขาได้เข้ามาหาเขา (อิบรอฮีม) พวกเขากล่าวว่า ศานติ เขากล่าวว่า(ตอบ) ว่าศานติ (พวกท่านเป็น)หมู่ชนผู้แปลกหน้า

İbranice: 

שבאו אליו ואמרו לו: 'שלום'! והוא אמר':שלום אנשים לא ּכרים

Hırvatça: 

Kad mu oni uđoše i rekoše: "Selam vama!", i on reče: "Selam vama, ljudi neznani."

Rumence: 

Ei intrară la el spunându-i: “Pace!” Abraham spuse: “Pace! O, oameni necunoscuţi!”

Transliteration: 

Ith dakhaloo AAalayhi faqaloo salaman qala salamun qawmun munkaroona

Türkçe: 

Hani, İbrahim'in yanına girmişlerdi de "Selam!" demişlerdi. İbrahim: "Selam! Tanınmayan bir topluluk bu." demişti.

Sahih International: 

When they entered upon him and said, "[We greet you with] peace." He answered, "[And upon you] peace, [you are] a people unknown.

İngilizce: 

Behold, they entered his presence, and said: "Peace!" He said, "Peace!" (and thought, "These seem) unusual people."

Azerbaycanca: 

Onlar (İbrahimin) yanına gəlib salam verdikdə (İbrahim) salamı alıb (öz-özünə): “Bunlar tanımadığım kimsələrdir!” –dedi.

Süleyman Ateş: 

Bir zaman onun yanına girmişler: "Selam" demişlerdi. "Selam, dedi, (siz) tanınmamış bir topluluk(sunuz)."

Diyanet Vakfı: 

Onlar İbrahim'in yanına girmişler, selam vermişlerdi. İbrahim de selamı almış, içinden, "Bunlar, yabancılar" demişti.

Erhan Aktaş: 

Onun yanına geldiklerinde, “Selâm.” dediler. “Selâm, tanınmayan topluluk.” dedi.

Kral Fahd: 

Onlar İbrahim’in yanına girmişler, selam vermişlerdi. İbrahim de selamı almış, içinden, «Bunlar, yabancılar» demişti.

Hasan Basri Çantay: 

Hani bunlar, onun yanına girmişlerdi de «Selâm» demişlerdi. (İbrâhîm de) «selâm» demiş (selâm ile mukaabele etmiş), «(Bunlar) tanınmamış bir zümre» demişdi.

Muhammed Esed: 

O (semavi elçi)ler İbrahim´e gelip ona selam verdiklerinde, "(Size de) selam olsun!" demişti; (ve kendi kendine,) "Bunlar, yabancı kimseler!" (diye düşünmüştü.)

Gültekin Onan: 

Hani yanına girdiklerinde: &quot

Ali Fikri Yavuz: 

Hani onlar, İbrahîm’in yanına varmışlardı da selâm vermişlerdi. O da (onlara karşılık olarak) selâm vermiş: “- (Bunlar) tanınmadık bir kavim.” demişti.

Portekizce: 

Quando se apresentaram a ele e disseram: Paz!, respondeu-lhes: Paz! (E pensou): "É gente desconhecida".

İsveççe: 

När de kom till honom och hälsade "Fred!", svarade han: "Fred [vare med er]! Ni är [tydligtvis] främlingar [här]?"

Farsça: 

زمانی که بر او وارد شدند، پس سلام گفتند. گفت: سلام، [شما] مردمی ناشناسید!

Kürtçe: 

کاتێ چوونە لای ئیبراھیم و ووتیان سڵاو (ئەویش) ووتی سڵاو لەخۆتان (ئێوە) کەسانێکی نەناسراوون

Özbekçe: 

Улар унинг ҳузурига кириб, «Салом» деганларида, у: «Салом, нотаниш қавмлар», деди.

Malayca: 

Ketika mereka masuk mendapatkannya lalu memberi salam dengan berkata: "Salam sejahtera kepadamu!" Ia menjawab: Salam sejahtera kepada kamu! "(Sambil berkata dalam hati): mereka ini orang-orang yang tidak dikenal.

Arnavutça: 

Kur ata hynë tek ai, e i thanë: “Selam (Paqë! – shpëtimi u qoftë!)” dhe ai u tha: “Selam (Paqë! Qofshi të shpëtuar!)” Ju jeni – (tha në vetvete) popull i panjohur!”

Bulgarca: 

Влязоха при него и рекоха: “Мир!” Каза: “Мир!” И си рече: “Непознати хора!”

Sırpça: 

Кад му они дођоше и рекоше: „Мир вама!“ И он рече: „Мир вама, људи незнани.“

Çekçe: 

Hle, vešli k němu a pravili 'Mír', a on odvětil: 'I vám mír, lidé neznámí!'

Urduca: 

جب وہ اُس کے ہاں آئے تو کہا آپ کو سلام ہے اُس نے کہا "آپ لوگوں کو بھی سلام ہے کچھ نا آشنا سے لوگ ہیں"

Tacikçe: 

Он гоҳ ки назди ӯ омаданду гуфтанд: «Салом!» Гуфт: «Салом! Шумо мардуми ношинохтаед!»

Tatarca: 

Ул кунаклар Ибраһим хозурына кергәч, сәлам, бирделәр, Ибраһим дә аларга сәлам бирде һәм күңеленнән болар ят кунаклар, танымыймын диде.

Endonezyaca: 

(Ingatlah) ketika mereka masuk ke tempatnya lalu mengucapkan: "Salaamun". Ibrahim menjawab: "Salaamun (kamu) adalah orang-orang yang tidak dikenal".

Amharca: 

በእርሱ ላይ በገቡና «ሰለም» ባሉ ጊዜ (አስታውስ)፡፡ «ሰላም ያልታወቃችሁ ሕዝቦች ናችሁ፤» አላቸው፡፡

Tamilce: 

அவர்கள் அவரிடம் (வீட்டில்) நுழைந்தபோது, “ஸலாம்” கூறினார்கள். (பதிலுக்கு) அவரும், “ஸலாம்!” (என்று கூறி, சற்று தாமதித்துவிட்டு நீங்கள் என்னிடம்) “அறியப்படாத மக்கள்” என்று கூறினார்.

Korece: 

그들이 그에게 평안하소서 라고 인사하니 그도 평안하소서라고 알지 못한 그들에게 인사하더 라

Vietnamca: 

Khi vào gặp (Ibrahim), họ lên tiếng chào Salam. (Ibrahim) đáp lại lời chào Salam (và nói thầm trong lòng: Đây là những người lạ, mình không quen biết họ.”