Arapça:
إِذْ دَخَلُوا عَلَيْهِ فَقَالُوا سَلَامًا ۖ قَالَ سَلَامٌ قَوْمٌ مُّنكَرُونَ
Çeviriyazı:
iẕ deḫalû `aleyhi feḳâlû selâmâ. ḳâle selâm. ḳavmüm münkerûn.
Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:
Hani onlar İbrahim'in huzuruna girmişlerdi de "Selam sana!" demişlerdi. İbrahim: "Size de selam" demiş, ve içinden: "Bunlar tanınmamış bir topluluk!" diye geçirmişti.
Diyanet İşleri:
Onlar, İbrahim'in yanına girip: "Selam sana" demişlerdi, İbrahim de: "Selam size" demişti; içinden de, onların "tanınmamış bir topluluk" olduğunu geçirmişti.
Abdulbakî Gölpınarlı:
Hani, tapısına girmişlerdi de esenlik sana demişlerdi; o da esenlik size demişti, ey yabancılar.
Şaban Piriş:
Hani O’nun yanına girmişler: “Selam” demişlerdi. O da: Selam (sizin üzerinize). (Sizler) tanınmayan yabancı kimselersiniz!” demişti.
Edip Yüksel:
Onun huzuruna girmişlerdi ve "Selam (barış)" demişlerdi. O da, "Selam size, yabancılar!" demişti.
Ali Bulaç:
Hani, yanına girdiklerinde: "Selam" demişlerdi. O da: "Selam" demişti. "(Haklarında bilgim olmayan) Yabancı bir topluluk."
Suat Yıldırım:
Onlar yanına varınca: “Selâm!” dediler. O da: “Size de Selâm!” diye cevap verdi, ama içinden: “Bunlar tanımadığım kimseler, hayırdır inşaallah!” dedi. [15,51; 4,86; 11,69]
Ömer Nasuhi Bilmen:
O vakit ki, O´nun yanına girmişler de «Selâm!» demişlerdi. (Hazreti İbrahim de) Dedi ki: «Selâm, tanınmamışlar olan bir cemaat.»
Yaşar Nuri Öztürk:
Hani, İbrahim'in yanına girmişlerdi de "Selam!" demişlerdi. İbrahim: "Selam! Tanınmayan bir topluluk bu." demişti.
Bekir Sadak:
Ibrahim: «Ey Elciler! Goreviniz nedir?» dedi.
İbni Kesir:
Hani onlar, yanına girip
Adem Uğur:
Onlar İbrahim´in yanına girmişler, selam vermişlerdi. İbrahim de selamı almış, içinden, "
İskender Ali Mihr:
Onun yanına geldikleri zaman “selâm” dediler. (Hz. İbrâhîm de): “Selâm yabancı kavim.” dedi.
Celal Yıldırım:
Hani onlar İbrahim´in yanına girip, «Selâm» dediler. İbrahim de «selâm» dedi ve tanımadığım yabancı bir kavim diye içinden geçirdi.
Tefhim ul Kuran:
Hani, onun yanına girdiklerinde: «Selam» demişlerdi. O da: «Selam» demişti. «(Haklarında bilgim olmayan) Yabancı bir topluluk.»
Fransızca:
Quand ils entrèrent chez lui et dirent : "Paix ! ", il [leur] dit : "Paix, visiteurs inconnus".
İspanyolca:
Cuando entraron en su casa. Dijeron: «¡Paz!». Dijo: «¡Paz! Sois gente desconocida».
İtalyanca:
Quando entrarono da lui dicendo: «Pace», egli rispose: «Pace, o sconosciuti».
Almanca:
Als sie zu ihm eintraten und sagten: "Salam (sei mit dir)!" Er sagte: "Salam (sei mit euch), ihr unbekannte Leute!"
Çince:
当时,他们进去见他,他们说:祝你平安!他说:祝你们平安!他想这些是生客。
Hollandaca:
Toen zij tot hem ingingen en zeiden: Vrede? antwoordde hij: Vrede! bij zich zelven zeggende: Dit zijn onbekende menschen.
Rusça:
Вот они вошли к нему и сказали: "Мир тебе!" Он сказал: "И вам мир, люди незнакомые!"
Somalice:
Markay salaameenna, isna uu salaantii ka celiyey yidhi waxaad tihiin kuwo aan la oqoonnin.
Swahilice:
Walipo ingia kwake wakasema: Salama! Na yeye akasema: Salama! Nyinyi ni watu nisio kujueni.
Uygurca:
ئۆز ۋاقتىدا ئۇلار ئىبراھىمنىڭ يېنىغا كىرىپ سالام دېدى، ئىبراھىم سالامنى ئىلىك ئالدى. (ئىچىدە) «ناتونۇش ئادەملەرغۇ» دېدى
Japonca:
かれらはかれ(イブラーヒーム)の家に入って,「平安あれ。」と言った時,かれも「平安あれ。見知らぬ方々よ。」と答えた。
Arapça (Ürdün):
«إذ» ظرف لحديث ضيف «دخلوا عليه فقالوا سلاما» أي هذا اللفظ «قال سلام» أي هذا اللفظ «قوم منكرون» لا نعرفهم قال ذلك في نفسه وهو خبر مبتدأ مقدر أي هؤلاء.
Hintçe:
तो कहने लगे (सलामुन अलैकुम) तो इबराहीम ने भी (अलैकुम) सलाम किया (देखा तो) ऐसे लोग जिनसे न जान न पहचान
Tayca:
เมื่อพวกเขาได้เข้ามาหาเขา (อิบรอฮีม) พวกเขากล่าวว่า ศานติ เขากล่าวว่า(ตอบ) ว่าศานติ (พวกท่านเป็น)หมู่ชนผู้แปลกหน้า
İbranice:
שבאו אליו ואמרו לו: 'שלום'! והוא אמר':שלום אנשים לא ּכרים
Hırvatça:
Kad mu oni uđoše i rekoše: "Selam vama!", i on reče: "Selam vama, ljudi neznani."
Rumence:
Ei intrară la el spunându-i: “Pace!” Abraham spuse: “Pace! O, oameni necunoscuţi!”
Transliteration:
Ith dakhaloo AAalayhi faqaloo salaman qala salamun qawmun munkaroona
Türkçe:
Hani, İbrahim'in yanına girmişlerdi de "Selam!" demişlerdi. İbrahim: "Selam! Tanınmayan bir topluluk bu." demişti.
Sahih International:
When they entered upon him and said, "[We greet you with] peace." He answered, "[And upon you] peace, [you are] a people unknown.
İngilizce:
Behold, they entered his presence, and said: "Peace!" He said, "Peace!" (and thought, "These seem) unusual people."
Azerbaycanca:
Onlar (İbrahimin) yanına gəlib salam verdikdə (İbrahim) salamı alıb (öz-özünə): “Bunlar tanımadığım kimsələrdir!” –dedi.
Süleyman Ateş:
Bir zaman onun yanına girmişler: "Selam" demişlerdi. "Selam, dedi, (siz) tanınmamış bir topluluk(sunuz)."
Diyanet Vakfı:
Onlar İbrahim'in yanına girmişler, selam vermişlerdi. İbrahim de selamı almış, içinden, "Bunlar, yabancılar" demişti.
Erhan Aktaş:
Onun yanına geldiklerinde, “Selâm.” dediler. “Selâm, tanınmayan topluluk.” dedi.
Kral Fahd:
Onlar İbrahim’in yanına girmişler, selam vermişlerdi. İbrahim de selamı almış, içinden, «Bunlar, yabancılar» demişti.
Hasan Basri Çantay:
Hani bunlar, onun yanına girmişlerdi de «Selâm» demişlerdi. (İbrâhîm de) «selâm» demiş (selâm ile mukaabele etmiş), «(Bunlar) tanınmamış bir zümre» demişdi.
Muhammed Esed:
O (semavi elçi)ler İbrahim´e gelip ona selam verdiklerinde, "(Size de) selam olsun!" demişti; (ve kendi kendine,) "Bunlar, yabancı kimseler!" (diye düşünmüştü.)
Gültekin Onan:
Hani yanına girdiklerinde: "
Ali Fikri Yavuz:
Hani onlar, İbrahîm’in yanına varmışlardı da selâm vermişlerdi. O da (onlara karşılık olarak) selâm vermiş: “- (Bunlar) tanınmadık bir kavim.” demişti.
Portekizce:
Quando se apresentaram a ele e disseram: Paz!, respondeu-lhes: Paz! (E pensou): "É gente desconhecida".
İsveççe:
När de kom till honom och hälsade "Fred!", svarade han: "Fred [vare med er]! Ni är [tydligtvis] främlingar [här]?"
Farsça:
زمانی که بر او وارد شدند، پس سلام گفتند. گفت: سلام، [شما] مردمی ناشناسید!
Kürtçe:
کاتێ چوونە لای ئیبراھیم و ووتیان سڵاو (ئەویش) ووتی سڵاو لەخۆتان (ئێوە) کەسانێکی نەناسراوون
Özbekçe:
Улар унинг ҳузурига кириб, «Салом» деганларида, у: «Салом, нотаниш қавмлар», деди.
Malayca:
Ketika mereka masuk mendapatkannya lalu memberi salam dengan berkata: "Salam sejahtera kepadamu!" Ia menjawab: Salam sejahtera kepada kamu! "(Sambil berkata dalam hati): mereka ini orang-orang yang tidak dikenal.
Arnavutça:
Kur ata hynë tek ai, e i thanë: “Selam (Paqë! – shpëtimi u qoftë!)” dhe ai u tha: “Selam (Paqë! Qofshi të shpëtuar!)” Ju jeni – (tha në vetvete) popull i panjohur!”
Bulgarca:
Влязоха при него и рекоха: “Мир!” Каза: “Мир!” И си рече: “Непознати хора!”
Sırpça:
Кад му они дођоше и рекоше: „Мир вама!“ И он рече: „Мир вама, људи незнани.“
Çekçe:
Hle, vešli k němu a pravili 'Mír', a on odvětil: 'I vám mír, lidé neznámí!'
Urduca:
جب وہ اُس کے ہاں آئے تو کہا آپ کو سلام ہے اُس نے کہا "آپ لوگوں کو بھی سلام ہے کچھ نا آشنا سے لوگ ہیں"
Tacikçe:
Он гоҳ ки назди ӯ омаданду гуфтанд: «Салом!» Гуфт: «Салом! Шумо мардуми ношинохтаед!»
Tatarca:
Ул кунаклар Ибраһим хозурына кергәч, сәлам, бирделәр, Ибраһим дә аларга сәлам бирде һәм күңеленнән болар ят кунаклар, танымыймын диде.
Endonezyaca:
(Ingatlah) ketika mereka masuk ke tempatnya lalu mengucapkan: "Salaamun". Ibrahim menjawab: "Salaamun (kamu) adalah orang-orang yang tidak dikenal".
Amharca:
በእርሱ ላይ በገቡና «ሰለም» ባሉ ጊዜ (አስታውስ)፡፡ «ሰላም ያልታወቃችሁ ሕዝቦች ናችሁ፤» አላቸው፡፡
Tamilce:
அவர்கள் அவரிடம் (வீட்டில்) நுழைந்தபோது, “ஸலாம்” கூறினார்கள். (பதிலுக்கு) அவரும், “ஸலாம்!” (என்று கூறி, சற்று தாமதித்துவிட்டு நீங்கள் என்னிடம்) “அறியப்படாத மக்கள்” என்று கூறினார்.
Korece:
그들이 그에게 평안하소서 라고 인사하니 그도 평안하소서라고 알지 못한 그들에게 인사하더 라
Vietnamca:
Khi vào gặp (Ibrahim), họ lên tiếng chào Salam. (Ibrahim) đáp lại lời chào Salam (và nói thầm trong lòng: Đây là những người lạ, mình không quen biết họ.”
Ayet Linkleri: