Kur'an Ayetleri

Sûre No: 

44

Sûredeki Ayet No: 

29

Ayet No: 

4443

Sayfa No: 

497

Nüzûl Yeri: 

Arapça: 

فَمَا بَكَتْ عَلَيْهِمُ السَّمَاءُ وَالْأَرْضُ وَمَا كَانُوا مُنظَرِينَ

Çeviriyazı: 

femâ beket `aleyhimü-ssemâü vel'arḍu vemâ kânû münżarîn.

Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır: 

Gök ve yer onların üzerine ağlamadı. Onlara mühlet de verilmedi.

Diyanet İşleri: 

Gök ve yer, onlar için gözyaşı dökmedi, onlar erteye bırakılmamışlardı.

Abdulbakî Gölpınarlı: 

Derken ne gök ağladı onlara, ne yer ve mühlet de verilmedi onlara.

Şaban Piriş: 

Onlara ne gök ağladı, ne de yer! Hiç bekletilmediler.

Edip Yüksel: 

Ne gök ve ne de yer onlara ağladı; ertelenmediler de.

Ali Bulaç: 

Onlar için ne gök, ne yer ağlamadı ve onlar (ın azabı) ertelenmedi.

Suat Yıldırım: 

İşte böyle oldu! Sonra bütün bunları, başka bir topluma miras bıraktık. Merhamete lâyık olma haklarını kaybettiklerinden, perişan hallerine gök de ağlamadı, yer de ağlamadı. Artık onlara yeni bir mühlet de verilmedi. [26,59; 7,137]

Ömer Nasuhi Bilmen: 

Artık onların üzerine gök ve yer ağlamadı ve bir mühlet verilmişler de olmadılar.

Yaşar Nuri Öztürk: 

Gök de ağlamadı onlar için yer de. Yüzlerine bakılmadı bile!

Bekir Sadak: 

44:34

İbni Kesir: 

Gök ve yer onların helakine ağlamadı. Ve onlar, mühlet verilenler de olmadı.

Adem Uğur: 

Gök ve yer onların ardından ağlamadı

İskender Ali Mihr: 

Onlara yer ve gök ağlamadı. Ve onlara mühlet verilmedi.

Celal Yıldırım: 

Üzerlerine ne gök ağladı, ne de yer... Onlara artık mühlet de ve rilmedi.

Tefhim ul Kuran: 

Onlar için ne gök, ne yer ağlamadı ve onlar (azabı) ertelenenler de olmadı.

Fransızca: 

Ni le ciel ni la terre ne les pleurèrent et ils n'eurent aucun délai.

İspanyolca: 

Ni el cielo ni la tierra les lloraron. No se les concedió prórroga.

İtalyanca: 

Non li piansero né il cielo né la terra e non fu concessa loro dilazione alcuna.

Almanca: 

So weinten ihnen weder Himmel, noch Erde nach. Und ihnen wurde kein Aufschub gewährt.

Çince: 

天地没有哭他们,他们也没有获得缓刑。

Hollandaca: 

Hemel noch aarde hebben om hen geweend; en zij verkregen geen uitstel.

Rusça: 

Ни небо, ни земля не оплакивали их, и им не была предоставлена отсрочка.

Somalice: 

uma ooyin samada iyo Dhulku korkooda, lamana sugin.

Swahilice: 

La mbingu wala ardhi hazikuwalilia, wala hawakupewa muhula.

Uygurca: 

ئۇلارغا ئاسمانمۇ، زېمىنمۇ يىغلىمىدى، ئۇلارغا مۆھلەتمۇ بېرىلمىدى

Japonca: 

かれらのために,天も地も泣かず,かれらに猶予も与えられなかった。

Arapça (Ürdün): 

«فما بكت عليهم السماء والأرض» بخلاف المؤمنين يبكي عليهم بموتهم مصلاهم من الأرض ومصعد عملهم من السماء «وما كانوا منظرين» مؤخرين للتوبة.

Hintçe: 

तो उन लोगों पर आसमान व ज़मीन को भी रोना न आया और न उन्हें मोहलत ही दी गयी

Tayca: 

และชั้นฟ้า และแผ่นดินมิได้ร่ำไห้เพราะ (เสียดาย) พวกเขาและพวกเขาจะไม่ถูกประวิงเวลา

İbranice: 

ולא בכו עליהם השמים והארץ, ולא ניתנה להם שהות

Hırvatça: 

ni nebo ih ni Zemlja nisu oplakivali, i nisu bili sačekani.

Rumence: 

N-au plâns după ei nici cerul, nici pământul şi nici nu au fost aşteptaţi.

Transliteration: 

Fama bakat AAalayhimu alssamao waalardu wama kanoo munthareena

Türkçe: 

Gök de ağlamadı onlar için yer de. Yüzlerine bakılmadı bile!

Sahih International: 

And the heaven and earth wept not for them, nor were they reprieved.

İngilizce: 

And neither heaven nor earth shed a tear over them: nor were they given a respite (again).

Azerbaycanca: 

Onlardan ötrü nə göy, nə də yer ağladı. Onlara (tövbə etməyə) imkan da verilmədi! (Əksinə, elə bu dünyada cəzalarına çatdılar; axirət əzabı isə daha şiddətli olacaqdır. Budur küfrün nəticəsi!)

Süleyman Ateş: 

Onlara gök ve yer ağlamadı. Ve kendilerine fırsat da verilmedi.

Diyanet Vakfı: 

Gök ve yer onların ardından ağlamadı; onlara mühlet de verilmedi.

Erhan Aktaş: 

Onlara ne gök ağladı ne de yer. Ve onlara fırsat da verilmedi.

Kral Fahd: 

Gök ve yer onların ardından ağlamadı onlara mühlet de verilmedi.

Hasan Basri Çantay: 

Ne gök, ne yer onların üstüne ağlamadı. Onlara (aman ve) mühlet verilmedi.

Muhammed Esed: 

onlara ne gök ne de yer ağladı ve ne de bir mühlet verildi.

Gültekin Onan: 

Onlar için ne gök, ne yer ağlamadı ve onlar(ın azabı) ertelenmedi.

Ali Fikri Yavuz: 

Nihayet (Firavun ve kavminin) üzerlerine ne gök ağladı, ne yer

Portekizce: 

Nem o céu, nem a terra verterão lágrimas por eles, nem tampouco lhes foi dada tolerância.

İsveççe: 

Men himlen och jorden fällde inga tårar över dem och de gavs ingen frist.

Farsça: 

پس نه آسمان برآنان گریست و نه زمین و [هنگام نزول عذاب هم] مهلت نیافتند.

Kürtçe: 

جا نەئاسمان ونەزەوی نەگریان بۆیان ومۆڵەتیشیان پێنەدرا

Özbekçe: 

Бас, уларга осмон ҳам, ер ҳам йиғламади ва улар муҳлат берилганлардан ҳам бўлмадилар.

Malayca: 

Mereka (ketika dibinasakan) itu tidak ditangisi oleh langit dan bumi (atau penduduk keduanya) dan mereka pula tidak diberi tempoh lagi.

Arnavutça: 

Nuk i vajtoi ata as qielli as Toka, nuk u lanë ata (për t’u dënuar në një kohë tjetër),

Bulgarca: 

И не ги оплака нито небето, нито земята. И не им бе дадена отсрочка.

Sırpça: 

ни небо их ни Земља нису оплакивали, и нису били поштеђени.

Çekçe: 

Ani nebesa, ani země nad nimi nezaplakaly a nebyl dán odklad jim,

Urduca: 

پھر نہ آسمان اُن پر رویا نہ زمین، اور ذرا سی مہلت بھی ان کو نہ دی گئی

Tacikçe: 

На осмон бар онҳо гирист ва на замин ва на ба онҳо мӯҳлат дода шуд.

Tatarca: 

Аларның һәлак булуына җир дә һәм күк тә еламады, һәм ґәзаблары икенче вакытка кичектерелмәде.

Endonezyaca: 

Maka langit dan bumi tidak menangisi mereka dan merekapun tidak diberi tangguh.

Amharca: 

ሰማይና ምድርም በእነርሱ ላይ አላለቀሱም፡፡ የሚቆዩም አልነበሩም፡፡

Tamilce: 

ஆக, அவர்கள் மீது வானமும் பூமியும் அழவில்லை. அவர்கள் (பாவமன்னிப்பு தேடுவதற்கு) அவகாசம் கொடுக்கப்படுபவர்களாகவும் இருக்கவில்லை.

Korece: 

그들을 위해 하늘도 땅도 눈물을 흘리지 아니했으며 그들에게 는 유예도 없었노라

Vietnamca: 

Trời đất chẳng khóc thương cho chúng, và chúng cũng không được tạm tha.