
en eddû ileyye `ibâde-llâh. innî leküm rasûlün emîn.
Arapça:
أَنْ أَدُّوا إِلَيَّ عِبَادَ اللَّهِ ۖ إِنِّي لَكُمْ رَسُولٌ أَمِينٌ
Türkçe:
Şöyle sesleniyordu: "Ey Allah'ın kulları, bana gelin! Çünkü ben sizin için güvenilir bir resulüm."
Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:
O peygamber onlara şöyle demişti: "Esaretiniz altındaki Allah'ın kullarını bana teslim edin. Çünkü ben size gönderilmiş güvenilir bir peygamberim.
Diyanet Vakfı:
"Allah'ın kulları! Bana gelin! Çünkü ben size (gönderilmiş) güvenilir bir resulüm"
İngilizce:
Saying: "Restore to me the Servants of Allah: I am to you an messenger worthy of all trust;
Fransızca:
[leur disant]: "Livrez-moi les serviteurs d'Allah ! Je suis pour vous un Messager digne de confiance.
Almanca:
"Gebt mir ALLAHs Diener! Gewiß, ich bin für euch ein vertrauenswürdiger Gesandter.
Rusça:
Он сказал: "Верните мне рабов Аллаха. Я являюсь посланником к вам, заслуживающим доверия.
Açıklama:

veel lâ ta`lû `ale-llâh. innî âtîküm bisülṭânim mübîn.
Arapça:
وَأَن لَّا تَعْلُوا عَلَى اللَّهِ ۖ إِنِّي آتِيكُم بِسُلْطَانٍ مُّبِينٍ
Türkçe:
"Allah'a karşı ululuk taslamayın! Ben size apaçık bir kanıt getirmekteyim."
Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:
Allah'a karşı üstünlük taslamayın. Şüphesiz ki ben size apaçık bir delil getiriyorum.
Diyanet Vakfı:
Allah'a karşı ululuk taslamayın. Çünkü ben size apaçık bir delil getiriyorum.
İngilizce:
And be not arrogant as against Allah: for I come to you with authority manifest.
Fransızca:
Ne vous montrez pas hautains vis-à-vis d'Allah, car je vous apporte une preuve évidente.
Almanca:
Und erhebt euch nicht in Arroganz ALLAH gegenüber! Gewiß, ich brachte euch einen deutlichen Beweis.
Rusça:
Не превозноситесь над Аллахом, ведь я принес вам явное доказательство.
Açıklama:

veinnî `uẕtü birabbî verabbiküm en tercümûn.
Arapça:
وَإِنِّي عُذْتُ بِرَبِّي وَرَبِّكُمْ أَن تَرْجُمُونِ
Türkçe:
"Ben, beni taşlamınzdan Rabbim ve Rabbinize sığındım."
Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:
Gerçekten ben, beni taşlamanızdan dolayı benim de Rabbim, sizin de Rabbiniz olan Allah'a sığındım.
Diyanet Vakfı:
Ben, beni taşlamanızdan, benim ve sizin Rabbiniz olan Allah'a sığındım.
İngilizce:
For me, I have sought safety with my Lord and your Lord, against your injuring me.
Fransızca:
Et je cherche protection auprès de mon Seigneur et votre Seigneur, pour que vous ne me lapidiez pas.
Almanca:
Und gewiß, ich suchte Schutz bei meinem HERRN und eurem HERRN, daß ihr mich steinigt.
Rusça:
Я прибег к защите моего Господа и вашего Господа, чтобы вы не побили меня камнями.
Açıklama:

veil lem tü'minû lî fa`tezilûn.
Arapça:
وَإِن لَّمْ تُؤْمِنُوا لِي فَاعْتَزِلُونِ
Türkçe:
"Bana inanmadınızsa bari benden uzak durun!"
Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:
Eğer siz bana iman etmezseniz hemen yanımdan uzaklaşın."
Diyanet Vakfı:
Eğer bana inanmazsanız, hiç değilse yanımdan uzaklaşın.
İngilizce:
If ye believe me not, at least keep yourselves away from me.
Fransızca:
Si vous ne voulez pas croire en moi, éloignez-vous de moi".
Almanca:
Und solltet ihr mir keinen Iman schenken, dann bleibt mir fern!"
Rusça:
Если же вы не верите мне, то оставьте меня".
Açıklama:

fede`â rabbehû enne hâülâi ḳavmüm mücrimûn.
Arapça:
فَدَعَا رَبَّهُ أَنَّ هَٰؤُلَاءِ قَوْمٌ مُّجْرِمُونَ
Türkçe:
Sonra Rabbine, "Bunlar suç işleyen bir topluluktur." diye yakardı.
Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:
Musa: "Şüphesiz ki bunlar suçlu bir kavimdir." diyerek yardım etmesi için Rabbine yalvardı.
Diyanet Vakfı:
Bunun üzerine Musa: Bunlar suç işleyen bir toplumdur, diye Rabbine arzetti.
İngilizce:
(But they were aggressive:) then he cried to his Lord: "These are indeed a people given to sin."
Fransızca:
Il invoqua alors son Seigneur : "Ce sont des gens criminels".
Almanca:
Dann richtete Bittgebet an seinen HERRN: "Diese sind doch schwer verfehlende Leute."
Rusça:
Затем он воззвал к своему Господу: "Они являются грешными людьми".
Açıklama:

feesri bi`ibâdî leylen inneküm müttebe`ûn.
Arapça:
فَأَسْرِ بِعِبَادِي لَيْلًا إِنَّكُم مُّتَّبَعُونَ
Türkçe:
Bunun üzerine, Allah buyurdu: "O halde kullarımı geceleyin yola çıkar, çünkü takip edileceksiniz."
Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:
Allah buyurdu ki: "Kullarımı geceleyin yürüt. Çünkü siz takib edileceksiniz.
Diyanet Vakfı:
Allah, O halde kullarımı geceleyin yola çıkar. Çünkü takip edileceksiniz, buyurdu.
İngilizce:
(The reply came:) "March forth with My Servants by night: for ye are sure to be pursued.
Fransızca:
"Voyage de nuit avec Mes serviteurs; vous serez poursuivis .
Almanca:
"Also mache dich mit Meinen Dienern nachts auf den Weg! Gewiß, ihr werdet verfolgt.
Rusça:
Аллах сказал: "Выступи с Моими рабами ночью. Воистину, вас будут преследовать.
Açıklama:

vetruki-lbaḥra rahvâ. innehüm cündüm mugraḳûn.
Arapça:
وَاتْرُكِ الْبَحْرَ رَهْوًا ۖ إِنَّهُمْ جُندٌ مُّغْرَقُونَ
Türkçe:
"Denizi açık bırak, çünkü onlar, boğulmaya mahkûm edilmiş bir ordudur."
Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:
Karşıya geçince denizi olduğu gibi açık bırak. Çünkü onlar suda boğulacak bir ordudur."
Diyanet Vakfı:
Denizi açık halde bırak. Çünkü onlar boğulacak bir ordudur.
İngilizce:
And leave the sea as a furrow (divided): for they are a host (destined) to be drowned.
Fransızca:
Laisse la mer calme; [telle que tu l'as franchie] ce sont, des armées [voués] à la noyade".
Almanca:
Und laß das Meer still sein! Gewiß, sie sind ertränkte Soldaten."
Rusça:
Оставь море в покое - их воинство будет потоплено".
Açıklama:

kem terakû min cennâtiv ve`uyûn.
Arapça:
كَمْ تَرَكُوا مِن جَنَّاتٍ وَعُيُونٍ
Türkçe:
Geriye nice bahçeler, nice pınarlar bıraktılar.
Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:
Onlar neler bırakmışlardı, ne bahçeler, ne pınarlar!
Diyanet Vakfı:
Onlar geride nice şeyler bıraktılar; bahçeler, çeimeler,
İngilizce:
How many were the gardens and springs they left behind,
Fransızca:
Que de jardins et de sources ils laissèrent [derrière eux]
Almanca:
Wie viele Dschannat und Quellen sie hinterließen,
Rusça:
Сколько они оставили садов, источников,
Açıklama:

vezürû`iv vemeḳâmin kerîm.
Arapça:
وَزُرُوعٍ وَمَقَامٍ كَرِيمٍ
Türkçe:
Nice ekinler, nice seçkin makamlar.
Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:
Ne ekinler, ne güzel kaynaklar,
Diyanet Vakfı:
Ekinler, güzel konaklar,
İngilizce:
And corn-fields and noble buildings,
Fransızca:
que de champs et de superbes résidences,
Almanca:
auch Gewächs und edlen Aufenthalt
Rusça:
посевов, благородных мест
Açıklama:

vena`metin kânû fîhâ fâkihîn.
Arapça:
وَنَعْمَةٍ كَانُوا فِيهَا فَاكِهِينَ
Türkçe:
İçinde zevk sürdükleri nice nimetler.
Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:
Ve içinde eğlenip durdukları nice nimetler ve refah!
Diyanet Vakfı:
Ve zevkü sefa sürdükleri nice nimetler!
İngilizce:
And wealth (and conveniences of life), wherein they had taken such delight!
Fransızca:
que de délices au sein desquels ils réjouissaient.
Almanca:
sowie Wohlergehen, in dem sie freudenerregt waren.
Rusça:
и блаженства, в котором они наслаждались!
Açıklama:
Sayfalar
