Arapça:
وَيَعْلَمَ الَّذِينَ يُجَادِلُونَ فِي آيَاتِنَا مَا لَهُم مِّن مَّحِيصٍ
Çeviriyazı:
veya`leme-lleẕîne yücâdilûne fî âyâtinâ. mâ lehüm mim meḥîṣ.
Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:
Âyetlerimiz hakkında mücadele edenler bilsinler ki kendileri için kaçacak bir yer yoktur.
Diyanet İşleri:
Ayetlerimiz üzerinde tartışanlar, kendilerine kaçacak yer olmadığını bilsinler.
Abdulbakî Gölpınarlı:
Delillerimiz hakkında cedelleşmeye kalkışanlar, bilsinler ki onlara hiçbir yer yok ki kaçıp da kurtulsunlar.
Şaban Piriş:
Ayetlerimiz hakkında mücadele edenler bilsinler ki onların kaçıp kurtulacağı bir yer yoktur.
Edip Yüksel:
Ayetlerimiz ve mucizelerimiz üzerinde tartışanlar kendilerinin kaçacak bir yeri olmadığını bilirler.
Ali Bulaç:
(Öyle ki) Ayetlerimiz hakkında mücadele edenler, kendileri için hiçbir kaçacak yer olmadığını bilip-öğrensinler.
Suat Yıldırım:
Denizlerde dağlar gibi akıp giden gemiler de O'nun kudretinin ve hikmetinin delillerindendir. Eğer O dilerse rüzgârı durdurur, gemiler de denizin üstünde durakalır. Elbette bunda sabrı ve şükrü bol olanlar için alacak ibretler vardır.Yahut işledikleri günahlar sebebiyle o gemileri batırır, günahların birçoğunu da affeder.Böyle yapmasının bir sebebi de, âyetlerimiz hakkında tartışanların kaçacak bir yerleri olmadığını onlara bildirmektir.
Ömer Nasuhi Bilmen:
Ve Bizim âyetlerimizde mücadele edenler bilsin ki, onlar için bir mahall-i halas yoktur.
Yaşar Nuri Öztürk:
Ki ayetlerimiz hakkında tartışıp duranlar kendileri için kaçacak bir yer olmadığını bilsinler.
Bekir Sadak:
Zulum gordukten sonra hakkini alan kimselere, iste onlarin aleyhine bir yol yoktur.
İbni Kesir:
Ayetlerimiz üzerinde tartışanlar bilsinler ki
Adem Uğur:
Böylece âyetlerimiz üzerinde tartışanlar, kendilerine kaçacak bir yer olmadığını bilsinler.
İskender Ali Mihr:
Ve âyetlerimiz hakkında mücâdele edenler, onlar için sığınacak bir yer olmadığını bilsinler.
Celal Yıldırım:
Hem âyetlerimiz hakkında tartışıp iddialaşanlar, kendileri için kaçacak yer bulunmadığını bilsinler..
Tefhim ul Kuran:
(Öyle ki) Ayetlerimiz hakkında mücadele edenler, kendileri için hiçbir kaçacak yer olmadığını bilip öğrensinler.
Fransızca:
Ceux qui disputent à propos de Nos preuves savent bien qu'ils n'ont pas d'échappatoire.
İspanyolca:
Para que sepan quienes discuten sobre Nuestros signos que no tendrán escape.
İtalyanca:
Coloro che polemizzano sui Nostri segni, sappiano di non avere nessuna via d'uscita.
Almanca:
Und ER kennt diejenigen, die über Unsere Ayat disputieren. Für sie gibt es kein Entrinnen.
Çince:
为我的迹象而争论的人们,知道他们自己绝无处逃罪。
Hollandaca:
En zij, die onze teekenen betwisten, zullen weten, dat er geen weg voor hen zal wezen, om onze wraak te ontkomen.
Rusça:
Те, которые препираются относительно Наших знамений, знают, что они не смогут сбежать.
Somalice:
Waxayna ogaan kuwa ku murmi aayaadkanaga inuusan u sugnaanin meeley magan galaan.
Swahilice:
Na ili wajue wanao jadiliana katika Ishara zetu kwamba hawana pahala pa kukimbilia.
Uygurca:
بىزنىڭ ئايەتلىرىمىز ئۈستىدە مۇجادىلە قىلىدىغانلار ئۆزلىرىگە اﷲ نىڭ ئازابىدىن قېچىپ قۇتۇلىدىغان جاي يوق ئىكەنلىكىنى بىلىدۇ
Japonca:
しかし,われの印に就いて論議する者は,免れる場もないことを知るであろう。
Arapça (Ürdün):
«ويعلمُ» بالرفع مستأنف وبالنصب معطوف على تعليل مقدر، أي يغرقهم لينتقم منهم، ويعلم «الذين يجادلون في آياتنا ما لهم من محيص» مهرب من العذاب، وجملة النفي سدت مسد مفعولي يعلم، والنفي معلق عن العمل.
Hintçe:
और वह बहुत कुछ माफ़ करता है और जो लोग हमारी निशानियों में (ख्वाहमाख्वाह) झगड़ा करते हैं वह अच्छी तरह समझ लें कि उनको किसी तरह (अज़ाब से) छुटकारा नहीं
Tayca:
และเพื่อให้บรรดาผู้โต้แย้งเกี่ยวกับสัญญาณทั้งหลายของเราจะได้รู้ว่า สำหรับพวกเขานั้นไม่มีทางที่จะหลบหนีไปได้
İbranice:
למען ידעו אלה אשר מעוררים ויכוחים נגד אותותינו כי אין להם מפלט
Hırvatça:
da bi oni koji raspravljaju o ajetima i znakovima Našim znali da nemaju kud umaći.
Rumence:
Să ştie cei care se ceartă asupra semnelor Noastre că ei nu vor avea scăpare!
Transliteration:
WayaAAlama allatheena yujadiloona fee ayatina ma lahum min maheesin
Türkçe:
Ki ayetlerimiz hakkında tartışıp duranlar kendileri için kaçacak bir yer olmadığını bilsinler.
Sahih International:
And [that is so] those who dispute concerning Our signs may know that for them there is no place of escape.
İngilizce:
But let those know, who dispute about Our Signs, that there is for them no way of escape.
Azerbaycanca:
Bizim ayələrimiz (qüdrət nişanələrimiz) barəsində mübahisə edənlər bilsinlər ki, onlar üçün (əzabımızdan) qaçıb can qurtarmağa heç bir yer yoxudur!
Süleyman Ateş:
Ki ayetlerimiz hakkında tartışanlar, kendileri için kaçacak bir yer olmadığını bilsinler.
Diyanet Vakfı:
Böylece ayetlerimiz üzerinde tartışanlar, kendilerine kaçacak bir yer olmadığını bilsinler.
Erhan Aktaş:
Âyetlerimiz hakkında mücadele edenler, kendileri için sığınacak bir yer olmadığını bilsinler.
Kral Fahd:
Böylece âyetlerimiz üzerinde tartışanlar, kendilerine kaçacak bir yer olmadığını bilsinler.
Hasan Basri Çantay:
(Tâki) âyetlerimiz hakkında mücâdele etmekde olanlar, kendileri için kaç (ıb kurtul) acakları hiçbir yer olmadığını bilsin (ler).
Muhammed Esed:
Ve bilsinler ki, mesajlarımızı sorgulayanlar için kurtuluş yoktur.
Gültekin Onan:
(Öyle ki) Ayetlerimiz hakkında mücadele edenler, kendileri için hiçbir kaçacak yer olmadığını bilip öğrensinler.
Ali Fikri Yavuz:
Hem ayetlerimiz hakkında mücadele edenler, (onları inkâr edenler) bilsinler ki, kendileri için kaçacak bir yer yoktur.
Portekizce:
E saibam aqueles, que disputam acerca dos nossos versículos, que não terão escapatória.
İsveççe:
Och de som sätter Guds uppenbarelser i fråga skall veta att de aldrig kommer att finna en plats dit de kan fly.
Farsça:
و تا کسانی که درآیات ما می ادله و ستیزه می کنند، بدانند که آنان را [از عرصه قدرت ما] هیچ گریزگاهی نیست.
Kürtçe:
ئەوانەی کەدەمە قاڵی دەکەن دەربارەی بەڵگەکانی ئێمە دەزانن ھیچ پەنایەکیان نیە
Özbekçe:
Токи Бизнинг оятларимиз ҳақида тортишадиганлар билсинларки, улар учун ҳеч бир қочар жой йўқдир.
Malayca:
(Berlakunya yang demikian supaya nyata kekuasaan Kami) dan supaya orang-orang yang membantah ayat-ayat keterangan Kami mengetahui, bahawa mereka tidak akan dapat jalan melepaskan diri (dari azab seksa).
Arnavutça:
e që ta dinë ata, të cilët polemizojnë me argumentet Tona, se nuk kanë ku t’i shmangen dënimit Tonë.
Bulgarca:
За да знаят онези, които спорят за Нашите знамения, че не ще има за тях избавление.
Sırpça:
да би они који поричу Наше речи и знакове знали да Нашој казни не могу да умакну.
Çekçe:
A poznají ti, kdož ohledně znamení Našich se hádají, že pro ně úniku není.
Urduca:
اور اُس وقت ہماری آیات میں جھگڑے کرنے والوں کو پتہ چل جائے کہ ان کے لیے کوئی جائے پناہ نہیں ہے
Tacikçe:
Ва то бидонанд, касоне, ки дар оёти Мо ҷидол мекунанд. Ононро ҳеҷ гурезгоҳе нест.
Tatarca:
Коръән аятьләрен инкяр итеп низагълашкан кешеләр Аллаһ ґәзабыннан качып котылырга аларга урын юк икәнлекне белсеннәр өчен.
Endonezyaca:
Dan supaya orang-orang yang membantah ayat-ayat (kekuasaan) Kami mengetahui bahwa mereka sekali-kali tidak akan memperoleh jalan ke luar (dari siksaan).
Amharca:
(ከእነርሱ ለመበቀል)፤ እነዚያንም በአንቀጾቻችን የሚከራከሩትን ለማወቅ (ያጠፋቸዋል)፡፡ ለእነርሱ ምንም መሸሻ የላቸውም፡፡
Tamilce:
நமது வசனங்களில் தர்க்கிப்பவர்களை அவன் நன்கறிவான். தப்பிக்கும் இடம் ஏதும் அவர்களுக்கு இல்லை.
Korece:
그러나 하나님의 예증들에 관하여 논쟁하는 자 그들에게는 피할 길이 없음을 알게 하리라
Vietnamca:
Những kẻ thường tranh luận về các Lời Mặc Khải của TA nên biết là họ sẽ không có chốn dung thân.
Ayet Linkleri: