Kur'an Ayetleri

Sûre No: 

40

Sûredeki Ayet No: 

12

Ayet No: 

4145

Sayfa No: 

468

Nüzûl Yeri: 

Arapça: 

ذَٰلِكُم بِأَنَّهُ إِذَا دُعِيَ اللَّهُ وَحْدَهُ كَفَرْتُمْ ۖ وَإِن يُشْرَكْ بِهِ تُؤْمِنُوا ۚ فَالْحُكْمُ لِلَّهِ الْعَلِيِّ الْكَبِيرِ

Çeviriyazı: 

ẕâliküm biennehû iẕâ dü`iye-llâhü vaḥdehû kefertüm. veiy yüşrak bihî tü'minû. felḥukmü lillâhi-l`aliyyi-lkebîr.

Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır: 

(Onlara şöyle cevap verilir): "Bu azab size şu sebeptendir: Siz tek Allah'a davet edildiğiniz zaman inkâr ettiniz. Ama O'na ortak koşulunca inandınız. Artık hüküm, o yüce ve büyük Allah'ındır."

Diyanet İşleri: 

Onlara: "Yalnız Allah çağrıldığı zaman inkar ederdiniz de, O'na eş koşulunca inanırdınız. Bugün hüküm, yüce Allah'ındır" denir.

Abdulbakî Gölpınarlı: 

Bu da, Allah birdir dendi mi kafir olmamızdan ve ona eşler olduğu söylenince inanmanızdandır; artık hüküm, pek yüce ve pek büyük Allah'ın.

Şaban Piriş: 

İşte bu (azap), dünyada iken yalnızca Allah’a (ibadete) çağrıldığında küfretmeniz, O’na ortak koşulduğunda ise iman etmeniz sebebiyledir. Oysa, hakimiyet, üstün ve büyük olan Allah’ındır.

Edip Yüksel: 

Çünkü, YALNIZ ALLAH çağrıldığı zaman inkar ederdiniz. Ancak kendisine ortak koşulduğunda inanırdınız. Hüküm, Üstün ve Büyük olan ALLAH'a aittir.

Ali Bulaç: 

Sizin (durumunuz) böyledir. Çünkü bir olan Allah'a çağırıldığınız zaman inkar ettiniz. O'na ortak koşulduğunda inanıp-onayladınız. Artık hüküm, Yüce, büyük olan Allah'ındır.

Suat Yıldırım: 

Onlara şöyle cevap verilir:“Bu hale düşmenizin sebebi şudur ki: Allah'ın birliğine inanmaya çağırıldığınızda reddederdiniz, ama O’nun eşinden, ortağından bahsedildiğinde inanırdınız.Artık şimdi hakkınızdaki karar o çok ulu ve yüce Allah’a aittir.” [6,27-28]

Ömer Nasuhi Bilmen: 

(Onlara cevaben denilecektir ki:) «Bu, size o sebeptendir ki, ´Allah birdir,´ diye beyan olununca siz inkar ettiniz ve O´na şerik koşulacak olursa inanıveriyordunuz. Artık hüküm, o pek yüce, pek büyük olan Allah´a aitir.»

Yaşar Nuri Öztürk: 

Bu halinizin sebebi şu: Allah'a, yalnız O'na çağrıldığınzda inkâr etmiştiniz. O'na ortak koşulduğunda ise iman ediyordunuz. Artık hüküm o en yüce, o en büyük olan Allah'ın...

Bekir Sadak: 

Onlari, yureklerin agiza gelecegi, tasadan yutkunacaklari yaklasan kiyamet gunu ile uyar. Zalimlerin ne dostu ne de sozu dinlenecek sefaatcisi olur.

İbni Kesir: 

Bunun sebebi şudur: Yalnız Allah´a dua edildiği zaman inkar ederdiniz de, O´na şirk koşulunca inanırdınız. Artık hüküm

Adem Uğur: 

(Onlara denir ki:) İşte bunun sebebi şudur: Tek Allah´a ibadete çağrıldığı zaman inkâr edersiniz. O´na ortak koşulunca (bunu) tasdik edersiniz. Artık hüküm, yücelerin yücesi Allah´ındır.

İskender Ali Mihr: 

Bu, sizin tek olan Allah´a çağrıldığınız zaman inkâr etmeniz sebebiyledir. Ve O´na (Allah´a) şirk koşulunca inanıyordunuz. Artık hüküm, Yüce ve Büyük olan Allah´a aittir.

Celal Yıldırım: 

Bu böyledir

Tefhim ul Kuran: 

«Sizin (durumunuz) böyledir. Çünkü bir olan Allah´a çağırıldığınız zaman inkâr ettiniz. O´na şirk koşulduğunda da inanıp onayladınız. Artık hüküm, yüce, büyük olan Allah´ındır.»

Fransızca: 

"...Il en est ainsi car lorsqu'Allah était invoqué seul (sans associé), vous ne croyiez pas; et si on Lui donnait des associés, alors vous croyiez. Le jugement appartient à Allah, le Très-Haut, le Très Grand".

İspanyolca: 

Esto os pasa porque, cuando se invocaba a Alá Solo, no creíais, mientras que, si se Le asociaban otros dioses, creíais. La decisión, pues, pertenece a Alá, el Altísimo, el Grande.

İtalyanca: 

«Questo [avviene] perché quando Allah, l'Unico, era invocato, restavate increduli e quando invece Gli attribuivano associati credevate [in essi]. Il Giudizio appartiene ad Allah, l'Altissimo, il Grande».

Almanca: 

Dies weil, als einzig zu ALLAH gerufen wurde, ihr Kufr betrieben habt, doch wenn Ihm gegenüber Schirk betrieben wird, schenkt ihr (ihnen) Iman. Also das Urteilen unterliegt ALLAH, Dem Allhöchsten, Dem Allgroßen.

Çince: 

这是因为祈祷真主的时候,你们否认了他的独一;如果以物配他,你们就承认那是合理的,故判决只归真主--至尊至大的主。

Hollandaca: 

En men zal hun antwoorden: Dit is u wedervaren, omdat, als er van een eenigen God tot u werd gepredikt, gij niet geloofdet; maar indien eene meervoudigheid van goden met hem werd vereenigd, gij geloofdet; en het oordeel behoort den hoogen, den grooten God.

Rusça: 

Это - потому, что когда призывали одного Аллаха, вы не веровали. Если же к Нему приобщали сотоварищей, вы верили. Решение принимает только Аллах, Возвышенный, Большой".

Somalice: 

Arrintaas waxaa ugu wacan in marka loo yeedho Eebe kaliya aad gaaloowdaan, haddii wax lala wadaajiyana aad rumeysaan xukunka dhamantiisna Eebaa iska leh ee sarreeya waynna.

Swahilice: 

Hayo ni hivyo kwa sababu mlikuwa akiombwa Mwenyezi Mungu peke yake mnakataa. Na akishirikishwa mnaamini. Basi hukumu ni ya Mwenyezi Mungu Mtukufu Mkuu.

Uygurca: 

بۇ شۇنىڭ ئۈچۈندۇركى، سىلەر اﷲ نى بىر دەپ بىلىشكە چاقىرىلغاندا (بۇنى) ئىنكار قىلدىڭلار، ئەگەر اﷲ قا شېرىك كەلتۈرۈلسە (يەنى لات، ئۇززا قاتارلىق بۇتلارغا چوقۇنۇشقا چاقىرىلساڭلار) ئۇنى تەستىق قىلىسىلەر (يەنى ئۇلارنىڭ ئىلاھلىقىنى ئېتىراپ قىلىسىلەر)، ھۆكۈم يۈكسەك، بۈيۈك اﷲ قا خاستۇر

Japonca: 

(すると答えられよう。)「そんなことになったのは,唯一なるアッラーを崇めることは拒否したが,かれに同位者が配される時には信じた。つまり裁決は,至高にして至大なアッラーに属するのである。」

Arapça (Ürdün): 

«ذلكم» أي العذاب أنتم فيه «بأنه» أي بسبب أنه في الدنيا «إذا دعي الله وحده كفرتم» بتوحيده «وإن يُشرَك به» يجعل له شريك «تؤمنوا» تصدقوا بالإشراك «فالحكم» في تعذيبكم «لله العليِّ» على خلقه «الكبير» العظيم.

Hintçe: 

ये इसलिए कि जब तन्हा ख़ुदा पुकारा जाता था तो तुम ईन्कार करते थे और अगर उसके साथ शिर्क किया जाता था तो तुम मान लेते थे तो (आज) ख़ुदा की हुकूमत है जो आलीशान (और) बुर्ज़ुग है

Tayca: 

นั่นก็เพราะว่า แท้จริงเมืออัลลอฮฺพระองค์เดียวถูกกล่าวขึ้น พวกเจ้าก็ปฎิเสธศรัทธา และเมื่อหากให้มีการตั้งภาคีกับพระองค์พวกเจ้าก็ศรัทธา ดังนั้น การตัดสินชี้ขาดเป็นสิทธิของอัลลอฮฺ ผู้ทรงสูงส่ง ผู้ทรางยิ่งใหญ่

İbranice: 

(ואז נאמר להם:) 'לא! כי כאשר נקרא אלוהים לבדו, כפרתם, ואולם כאשר צירפו לו שותפים האמנתם (בהם,) אכן המשפט לאלוהים העליון והאדיר

Hırvatça: 

"To vam je zato što niste vjerovali kad je prizivan Allah Jedini, a vjerovali ste ako bi Mu neko drugi u obožavanju pridružen bio! Presuda pripada jedino Allahu, Uzvišenom i Velikom."

Rumence: 

Aceasta vă este vouă, căci atunci când Dumnezeu, Unul, era chemat, aţi rămas tăgăduitori, crezând în cei ce îi erau alăturaţi. Judecata este a lui Dumnezeu Înaltul, Marele.

Transliteration: 

Thalikum biannahu itha duAAiya Allahu wahdahu kafartum wain yushrak bihi tuminoo faalhukmu lillahi alAAaliyyi alkabeeri

Türkçe: 

Bu halinizin sebebi şu: Allah'a, yalnız O'na çağrıldığınzda inkâr etmiştiniz. O'na ortak koşulduğunda ise iman ediyordunuz. Artık hüküm o en yüce, o en büyük olan Allah'ın...

Sahih International: 

[They will be told], "That is because, when Allah was called upon alone, you disbelieved; but if others were associated with Him, you believed. So the judgement is with Allah, the Most High, the Grand."

İngilizce: 

(The answer will be:) "This is because, when Allah was invoked as the Only (object of worship), ye did reject Faith, but when partners were joined to Him, ye believed! the Command is with Allah, Most High, Most Great!"

Azerbaycanca: 

(Onlara belə cavab veriləcəkdir: ) “Bu (əzab) ona görədir ki, (dünyada) yalnız Allah çağırıldığı (Allahdan başqa heç bir tanrı yoxdur deyildiyi) zaman inkar edir, Ona şərik qoşulduqda isə inanırdınız. İndi isə hökm (hər şeydən) uca, böyük olan Allahındır!”

Süleyman Ateş: 

(Şöyle cevap verilir): Bu(duruma düşmeniz)in sebebi şudur: Tek Allah'a çağrıldığınız zaman inkar ederdiniz. O'na ortak koşulunca inanırdınız. Artık hüküm yüce ve büyük Allah'a aittir.

Diyanet Vakfı: 

(Onlara denir ki:) İşte bunun sebebi şudur: Tek Allah'a ibadete çağrıldığı zaman inkar edersiniz. O'na ortak koşulunca (bunu) tasdik edersiniz. Artık hüküm, yücelerin yücesi Allah'ındır.

Erhan Aktaş: 

Bu, sizin bir tek Allah’a çağrıldığınız zaman küfretmeniz nedeniyledir. O’na şirk koşulunca îmân ediyordunuz. Artık karar yüce ve büyük olan Allah’ındır.

Kral Fahd: 

(Onlara denir ki:) İşte bunun sebebi şudur: Tek Allah'a ibadete çağrıldığı zaman inkâr edersiniz. O’na ortak koşulunca (bunu) tasdik edersiniz. Artık hüküm, yücelerin yücesi Allah'ındır.

Hasan Basri Çantay: 

Bunun sebebi şudur: Bir olarak Allaha düâ edildiği zaman siz küfretdiniz. Eğer Ona eş katılırsa tasdıyk ediyordunuz. Artık hukûm, O çok yüce, O çok büyük Allahındır.

Muhammed Esed: 

(Ve onlara şöyle denilecektir:) "Bu (başınıza geldi), çünkü Tek Allah´a her çağrıldığınızda bu hakikati inkar ettiniz; ama O´na ortak koşulunca (hemen) inandınız! Artık hüküm, Büyük ve Yüce Allah´ındır!"

Gültekin Onan: 

&quot

Ali Fikri Yavuz: 

Bu (azab size) şundan dolayıdır ki, Allah birdir denildiği zaman, inkâr ettiniz. Fakat O’na ortak koşulunca iman ediyordunuz. Artık hüküm, her şeyden yüce ve büyük olan Allah’ındır.

Portekizce: 

Tal vos acontecerá, porque ao ser invocado Deus, o Único, simplesmente O negáveis; em troca, quando Lhe eraassociado algo, acreditáveis. Assim, pois, sabei que o juízo é de Deus, o Grandioso, o Altíssimo!

İsveççe: 

Och de skall få till svar: "Detta [drabbar er] därför att ni, då den Ende Guden åkallades, ständigt förnekade [Honom], men då andra [väsen] sattes vid Hans sida, trodde ni [på dem]. Nej, Hans är domen - den Höge, den Väldige."

Farsça: 

این [سختیِ عذاب] به سبب این است که چون خدا به یگانگی [و بدون معبودانتان] خوانده می شد [یگانگی اش] را انکار می کردید، و اگر برای او شریک و همتایی قرار داده می شد، باور می کردید؛ پس [اکنون] داوری، ویژه خدای والامرتبه و بزرگ است.

Kürtçe: 

ئەم سزایەتان لەبەر ئەوەیە کە بەڕاستی ھەرکاتێك خوا بەتاك و تەنھایی بپەرسترایە ئێوە بێ باوەڕ دەبوون وە ئەگەر ھاوبەشی بۆ دابنرایە باوەڕتان دەھێنا (بەو ھاوبەش دانانە) بڕیاردان ھەر بۆ خوای بڵند و بەرزو گەورەیە

Özbekçe: 

Бундай бўлишингиз Аллоҳнинг ёлғиз Ўзига даъват қилинганида, куфр келтирганингиз, Унга ширк келтирилса, иймон келтирганингиз учундир. Бас, ҳукм олий ва улуғ Аллоҳникидир.

Malayca: 

(Lalu dikatakan kepada mereka): "Azab yang kamu berada padanya itu adalah kerana keadaan kamu apabila Allah Yang Maha Esa sahaja diseru dan disembah, kamu kufur (dan menolak cara bertauhid itu); dan apabila dipersekutukan sesuatu dengan Allah, kamu percaya (dan menerima bawaan syirik itu). Maka kuasa menjalankan keadilan adalah hak Allah, Yang Maha Tinggi (dari apa yang dipersekutukan), lagi Yang Maha Besar (pemerintahanNya)".

Arnavutça: 

Kjo është për atë, që kur thirrej Perëndia i Vetëm, mohojshi, e nëse i përshkruhej shok Atij – ju besojshi. Vendimi i përket vetëm Perëndisë, të lartësuar e të madh.

Bulgarca: 

Това е, защото като бе позоваван единствено Аллах, вие не повярвахте, а като се съдружаваше с Него, повярвахте. А отсъждането е на Аллах, Всевишния, Превеликия.

Sırpça: 

„То вам је зато што нисте веровали кад се позивало Једином Аллаху, а веровали сте ако би Му неко други био придружен у обожавању! Пресуда припада једино Аллаху, Узвишеном и Великом.“

Çekçe: 

'A toto je trest za to, že když vyzýváno bylo k víře v Boha jediného, vy jste neuvěřili, však když k Němu byli jiní přidružováni, věřili jste. Rozsudek pak náleží Bohu vznešenému, velikému!'

Urduca: 

(جواب ملے گا) "یہ حالت جس میں تم مبتلا ہو، اِس وجہ سے ہے کہ جب اکیلے اللہ کی طرف بلایا جاتا تھا تو تم ماننے سے انکار کر دیتے تھے اور جب اُس کے ساتھ دوسروں کو ملایا جاتا تو تم مان لیتے تھے اب فیصلہ اللہ بزرگ و برتر کے ہاتھ ہے"

Tacikçe: 

Ин азоб ба он сабаб аст, ки чун Худоро ба яктоӣ мехонданд, шумо инкор мекардед ва агар барои Ӯ шарике қарор медоданд, шумо ба он шарик имон меовардед. Пас фармон фармони Худои баландмартабаи бузург аст.

Tatarca: 

Бу ґәзаб сезгә тиешле булды, чөнки сезгә әйтелсә, Аллаһу тәгаләне бер генә дип белегез, Ул ялгыз тына, бер генә дип әйтегез, дип, сез инкяр итәдер идегез, әмма Аллаһуның шәриге-тиңдәше яки хатыны яки баласы бар, дип, ялган әйтсәләр, сез ул бик зур ялган сүзгә ышанадыр идегез. Инде хөкем итеп сезгә ґәзаб бирмәк бөек вә олугъ Аллаһ эшедер.

Endonezyaca: 

Yang demikian itu adalah karena kamu kafir apabila Allah saja disembah. Dan kamu percaya apabila Allah dipersekutukan. Maka putusan (sekarang ini) adalah pada Allah Yang Maha Tinggi lagi Maha Besar.

Amharca: 

«ይህ እነሆ አላህ ብቻውን በተጠራ ጊዜ ስለ ካዳችሁ በእርሱም ተጋሪ ቢደረግ የምታምኑ ስለ ኾናችሁ ነው፡፡ ስለዚህ ፍርዱ ከፍተኛ ታላቅ ለኾነው አላህ ብቻ ነው፡፡»

Tamilce: 

இது ஏனென்றால், நிச்சயமாக அல்லாஹ், அவன் ஒருவன் மட்டும் அழைக்கப்பட்டால் நீங்கள் (அவனை ஏற்காமல்) நிராகரித்தீர்கள். அவனுக்கு இணைவைத்து வணங்கப்பட்டால் (அவனை) நம்பிக்கை கொள்கிறீர்கள். ஆக, எல்லா அதிகாரமும் (ஆட்சியும்) மிக உயர்ந்தவனும் மிகப் பெரியவனுமாகிய அல்லாஹ்வுக்கே உரியது. (அப்படியிருக்க அவனல்லாதவர்களை எப்படி வணங்க முடியும்.)

Korece: 

그것은 하나님을 유일신으로경배하라고 했을 때 너희가 믿음 을 거역하고 그분과 함께 우상을 섬긴 것 때문이라 실로 심판은 가 장 위에 계시고 가장 훌륭하신 하 나님이 하시니라

Vietnamca: 

(Họ sẽ được bảo): “Đó là bởi vì, khi Allah được cầu nguyện một mình thì các ngươi không tin còn nếu có các thần linh ngụy tạo được tổ hợp cùng với Ngài thì các ngươi lại tin. Do đó, sự phán xét chỉ thuộc quyền của một mình Allah, Đấng Tối Cao, Đấng Vĩ Đại.”