Arapça:
وَشَدَدْنَا مُلْكَهُ وَآتَيْنَاهُ الْحِكْمَةَ وَفَصْلَ الْخِطَابِ
Çeviriyazı:
veşedednâ mülkehû veâteynâhü-lḥikmete vefaṣle-lḫiṭâb.
Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:
Biz onun mülkünü kuvvetlendirmiş ve kendisine hikmet ve hakkı batıldan ayırt etme kabiliyeti vermiştik.
Diyanet İşleri:
Onun hükümranlığını kuvvetlendirmiştik. Ona hikmet ve kesin hüküm selahiyeti vermiştik.
Abdulbakî Gölpınarlı:
Ve onun saltanatını kuvvetlendirdik ve ona peygamberlik ve gerçekle batılı ayırt ediş bilgisini verdik.
Şaban Piriş:
Onun (Davud'un) mülkünü güçlendirmiştik. Ona hikmeti ve açık/güzel konuşmayı vermiştik
Edip Yüksel:
Yönetimini güçlendirdik; ona bilgelik ve çok iyi bir yargılama gücü verdik.
Ali Bulaç:
Onun mülkünü güçlendirmiştik. Ona hikmet ve anlatım çarpıcılığını vermiştik.
Suat Yıldırım:
Biz onun hakimiyetini güçlendirdik, ona hikmet, nübüvvet, isabetli karar verme ve meramını güzelce ifade etme kabiliyeti verdik.
Ömer Nasuhi Bilmen:
Ve O´nun mülkünü kuvvetlendirmiştik ve O´na hikmet ve fasl-ı hitap vermiş idik.
Yaşar Nuri Öztürk:
Mülk ve yönetimini güçlendirmiştik. Kendisine hikmet ve hakla bâtılı ayıran söz etme yeteneği vermiştik.
Bekir Sadak:
Ey Davud! Seni suphesiz yeryuzunde hukumran kildik, o halde insanlar arasinda adaletle hukmet, hevese uyma yoksa seni Allah´in yolundan saptirir. Dogrusu, Allah´in yolundan sapanlara, onlara, hesap gununu unutmalarina karsilik cetin azap vardir. *
İbni Kesir:
Onun mülkünü pekiştirmiş, kendisine hikmet ve kesin söz söyleme hakkı vermiştik.
Adem Uğur:
Onun hükümranlığını kuvvetlendirmiş
İskender Ali Mihr:
Ve onun mülkünü (idaresini) güçlendirdik. Ve ona, hikmet ve faslı hitap (hak ile bâtılı ayırıp adaletle hükmetme, hitap etme yeteneği) verdik.
Celal Yıldırım:
Onun mülk ü saltanatını sağlamlaştırdık
Tefhim ul Kuran:
Onun mülkünü güçlendirmiştik. Ona hikmet ve anlatım çarpıcılığını vermiştik.
Fransızca:
Et Nous renforçâmes son royaume et lui donnâmes les sagesse et la faculté de bien juger .
İspanyolca:
Consolidamos su dominio y le dimos la sabiduría y la facultad de arbitrar.
İtalyanca:
Consolidammo la sua sovranità e gli demmo saggezza e capacità di giudizio.
Almanca:
Und WIR festigten seine Herrschaft und ließen ihm die Weisheit zuteil werden sowie die Sprachgewandtheit.
Çince:
. 我巩固他的国权,我赏赐他智慧和文辞。
Hollandaca:
Wij stichten zijn koninkrijk, en wij gaven hem wijsheid en welsprekendheid van woorden.
Rusça:
Мы укрепили его власть и даровали ему мудрость и решающее слово.
Somalice:
Waana adkaynay xukunkiisa (Daa'uud) waxaana siiney xigmad (Nabinimo) iyo fahmo iyo hadal cadday (iyo garsoorid).
Swahilice:
Na tukautia nguvu ufalme wake, na tukampa hikima, na kukata hukumu.
Uygurca:
داۋۇدنىڭ سەلتەنىتىنى كۈچەيتتۇق، ئۇنىڭغا ھېكمەت ۋە (ھەممە ئادەم چۈشىنىدىغان) روشەن سۆز - ئىبارىلەرنى ئاتا قىلدۇق
Japonca:
そこでわれはかれの王権を強化し,英知と断固たる決断力をかれに授けた。
Arapça (Ürdün):
«وشددنا ملكه» قوَّيناه بالجرس والجنود وكان يحرس محرابه في كل ليلة ثلاثون ألف رجل «وآتيناه الحكمة» النبوة والإصابة في الأمور «وفصل الخطاب» البيان الشافي في كل قصد.
Hintçe:
और हमने उनकी सल्तनत को मज़बूत कर दिया और हमने उनको हिकमत और बहस के फैसले की कूवत अता फरमायी थी
Tayca:
และเราได้ทำให้อาณาจักรของเขาเข้มแข็ง และเราได้ให้ความเข้าใจที่ถูกต้องแก่เขา และการตัดสินชี้ขาดในเรื่องต่าง ๆ
İbranice:
ואת מלכותו חיזקנו ונתנו לו את החכמה ואת כישרון ההבחנה והשיפוט
Hırvatça:
I učvrstili smo carstvo njegovo i dali mu mudrost i govor razlučujući.
Rumence:
Noi i-am întărit împărăţia sa şi l-am dăruit cu înţelepciune şi limpezime la vorbă.
Transliteration:
Washadadna mulkahu waataynahu alhikmata wafasla alkhitabi
Türkçe:
Mülk ve yönetimini güçlendirmiştik. Kendisine hikmet ve hakla bâtılı ayıran söz etme yeteneği vermiştik.
Sahih International:
And We strengthened his kingdom and gave him wisdom and discernment in speech.
İngilizce:
We strengthened his kingdom, and gave him wisdom and sound judgment in speech and decision.
Azerbaycanca:
Biz onun mülkünü (səltənətini) möhkəmləndirmiş, ona hikmət (peyğəmbərlik) və (haqla batili ayırd edib) düzgün hökm vermək qabiliyyəti bəxş etmişdik. (Davud çox müşkül məsələləri asanlıqla həll edər, ədalətli hökm çıxarardı).
Süleyman Ateş:
Onun mülkünü güçlendirmiştik, kendisine hikmet (peygamberlik, yüksek bilgi, hakkı batıldan ayırma, davaları çözme) ve açık, güzel konuşma (yeteneği) vermiştik.
Diyanet Vakfı:
Onun hükümranlığını kuvvetlendirmiş; ona hikmet ve güzel konuşma vermiştik.
Erhan Aktaş:
Onun gücünü pekiştirdik. Ona Hikmet’i(1) ve fesle-l hitâbı(2) verdik.
Kral Fahd:
Onun hükümranlığını kuvvetlendirmiş, ona hikmet ve güzel konuşma vermiştik.
Hasan Basri Çantay:
Onun mülkünü de kuvvetlendirdik. Ona hikmet ve fasl-ı Kitâb verdik.
Muhammed Esed:
Biz de (buna karşılık) o´nun otoritesini güçlendirmiş ve kararlarında hikmet ve basiret üzere olmasını sağlamıştık.
Gültekin Onan:
Onun mülkünü güçlendirmiştik. Ona hikmet ve anlatım çarpıcılığını vermiştik.
Ali Fikri Yavuz:
Biz onun mülkünü kuvvetlendirmiştik. Kendisine de peygamberlik ile kaza-hüküm ilmini verdik.
Portekizce:
E lhe fortalecemos o império e o agraciamos com a sabedoria e a jurisprudência.
İsveççe:
Och Vi befäste hans makt och gav honom visdom och säkert omdöme.
Farsça:
و حکومتش را محکم و استوار ساختیم و به او حکمت و منصب داوری عطا کردیم،
Kürtçe:
وە پاشایەتیەکەی ئەومان بەھێز کرد دانایی و گوفتاری جیاکەرەوەمان پێ بەخشی
Özbekçe:
Ва Биз унга мулкини қувватли қилиб бердик ҳамда ҳикматни ва ҳал қилгувчи китобни бердик. (Биз Довудга Пайғамбарликни ҳам бердик. Яна унга талашиб-тортишганлар орасидаги жанжални ҳал қилиш ҳукмини бердик. У ҳеч иккиланмай ҳукм чиқарар эди.)
Malayca:
Dan Kami kuatkan kerajaannya, serta Kami kurniakan kepadanya hikmah kebijaksanaan dan kepitahan berkata-kata (dalam menjalankan hukum dan menjatuhkan hukuman).
Arnavutça:
Dhe, Ne, ia kemi forcuar pushtetin e tij dhe i kemi dhënë mençuri dhe dijeni për të gjykuar.
Bulgarca:
И укрепихме неговото царство, и му дадохме мъдростта, и точното отсъждане.
Sırpça:
И учврстили смо његово царство и дали му мудрост и способност да расуђује.
Çekçe:
A jeho království jsme upevnili a moudrost a obratnost v souzení jsme mu dali.
Urduca:
ہم نے اس کی سلطنت مضبوط کر دی تھے، اس کو حکمت عطا کی تھے اور فیصلہ کن بات کہنے کی صلاحیت بخشی تھی
Tacikçe:
Фармонравоияшро устуворӣ бахшидем ва ӯро ҳикмату фасоҳат дар сухан ато кардем.
Tatarca:
Без аның хакимиятен гаскәр вә сакчылар белән куәтләдек, вә шәригать хөкемнәрен бирдек, һәм сүздә ачык сөйләүне, ягъни батылдан аралап хак сүзне сөйләүне бирдек.
Endonezyaca:
Dan Kami kuatkan kerajaannya dan Kami berikan kepadanya hikmahdan kebijaksanaan dalam menyelesaikan perselisihan.
Amharca:
መንግሥቱንም አበረታንለት፡፡ ጥበብንም ንግግርን መለየትንም ሰጠነው፡፡
Tamilce:
இன்னும், அவருடைய ஆட்சியை பலப்படுத்தினோம். அவருக்கு ஞானத்தையும் (-நபித்துவத்தையும் சட்ட நுணுக்கத்தையும்) மிகத்தெளிவான, மிக உறுதியான பேச்சையும் கொடுத்தோம்.
Korece:
하나님은 그의 왕국을 강하 게 하사 그에게 지혜와 분명한 판단력을 주었노라
Vietnamca:
TA đã củng cố quyền bính của (Dawood), ban cho Y sự khôn ngoan trong việc phán xét và ban cho y khả năng ăn nói quả quyết.
Ayet Linkleri: