Arapça:
وَجَعَلْنَا فِيهَا جَنَّاتٍ مِّن نَّخِيلٍ وَأَعْنَابٍ وَفَجَّرْنَا فِيهَا مِنَ الْعُيُونِ
Çeviriyazı:
vece`alnâ fîhâ cennâtim min neḫîliv vea`nâbiv vefeccernâ fîhâ mine-l`uyûn.
Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:
Biz orada hurmalıklardan, üzüm bağlarından bahçeler yaptık. İçlerinde pınarlardan sular fışkırttık.
Diyanet İşleri:
Orada hurmalıklar ve üzüm bağları var ederiz, aralarında pınarlar fışkırtırız.
Abdulbakî Gölpınarlı:
Ve orada hurmalıklardan, üzüm bağlarından bahçeler halkettik ve orada kaynaklar çıkarıp akıttık.
Şaban Piriş:
Yine orada, hurma ve üzüm bahçeleri yetiştiririz. Aralarından da pınarlar fışkırtırız.
Edip Yüksel:
Orada hurma ağaçları ve üzümlerden oluşan bağ ve bahçeler yetiştirdik ve pınarlar fışkırttık.
Ali Bulaç:
Biz, orada hurmalıklardan ve üzüm-bağlarından bahçeler kıldık ve içlerinde pınarlar fışkırttık:
Suat Yıldırım:
Orada üzüm bağları ve hurmalıklar yaptık, orada pınarlar fışkırttık.
Ömer Nasuhi Bilmen:
Ve orada hurmalıklardan ve üzüm bağlarından nice bostanlar vücuda getirdik ve orada su menbalarından suları akıtıverdik.
Yaşar Nuri Öztürk:
Onda hurmalardan, üzümlerden bahçeler oluşturduk, ondan pınarlar fışkırttık;
Bekir Sadak:
Aya erismek gunese dusmez. Gece de gunduzu gecemez. Her biri bir yorungede yururler.
İbni Kesir:
Ve orada hurmadan, üzümlerden bahçeler var ettik. Orada pınarlar fışkırttık.
Adem Uğur:
Biz, yeryüzünde nice nice hurma bahçeleri, üzüm bağları yarattık ve oralarda birçok pınarlar fışkırttık.
İskender Ali Mihr:
Ve orada, hurma ve üzüm bahçeleri kıldık (yaptık). Ve orada, pınarlar fışkırttık.
Celal Yıldırım:
Onda hurmalık ve üzüm bahçeleri meydana getirdik ve içinden pınarlar fışkırttık,
Tefhim ul Kuran:
Biz, onda hurmalıklardan ve üzüm bağlarından bahçeler kıldık ve içlerinde pınarlar fışkırttık.
Fransızca:
Nous y avons mis des jardins de palmiers et de vignes et y avons fait jaillir des sources,
İspanyolca:
Hemos plantado en ella palmerales y viñedos, hemos hecho brotar de ella manantiales,
İtalyanca:
Abbiamo posto su di essa giardini di palmeti e vigne e vi abbiamo fatto sgorgare le fonti,
Almanca:
Und WIR machten auf ihr Dschannat von Dattelpalmen und Rebstöcken und ließen in ihr Quellen entspringen,
Çince:
我在大地上创造许多椰枣园、葡萄园,我使许多源泉,从地中涌出,
Hollandaca:
En wij vormden daar tuinen van palmboomen en wijngaarden, en wij deden er fonteinen ontspringen.
Rusça:
Мы создали на ней сады из пальм и винограда и заставили биться в них источники,
Somalice:
Waxaana yeellay dhexdeeda beero Timir iyo Cinabyo ah, waxaana ka dillaacinay dhexdeeda ilo (Biyo ah).
Swahilice:
Na tukafanya ndani yake mabustani ya mitende na mizabibu, na tukatimbua chemchem ndani yake,
Uygurca:
بىز زېمىندا نۇرغۇنلىغان خورما باغلىرىنى، ئۈزۈم باغلىرىنى بەرپا قىلدۇق، شۇ زېمىندا بۇلاقلارنى ئېقىتتۇق
Japonca:
またわれは,そこにナツメヤシやブドウの園を設け,その間に泉を涌き出させる。
Arapça (Ürdün):
«وجعلنا فيها جنات» بساتين «من نخيلٍ وأعنابٍ وفجَّرنا فيها من العيون» أي بعضها.
Hintçe:
और हम ही ने ज़मीन में छुहारों और ऍंगूरों के बाग़ लगाए और हमही ने उसमें पानी के चशमें जारी किए
Tayca:
และเราได้ทำให้มีในแผ่นดินนั้นเรือกสวนมากหลาย จากอินทผลัมและองุ่น และเราได้ทำมีตาน้ำในนั้น
İbranice:
ונטענו בה גנים של תמרים וענבים, ופתחנו מתוכה את המעיינות
Hırvatça:
Mi smo po njoj stvorili bašče, palmike i vinograde, i učinili da iz nje izvori izviru,
Rumence:
Noi am rânduit pe el livezile de curmali şi podgoriile de vie şi am făcut să ţâşnească izvoare
Transliteration:
WajaAAalna feeha jannatin min nakheelin waaAAnabin wafajjarna feeha mina alAAuyooni
Türkçe:
Onda hurmalardan, üzümlerden bahçeler oluşturduk, ondan pınarlar fışkırttık;
Sahih International:
And We placed therein gardens of palm trees and grapevines and caused to burst forth therefrom some springs -
İngilizce:
And We produce therein orchard with date-palms and vines, and We cause springs to gush forth therein:
Azerbaycanca:
Biz orada xurma və üzüm bağları əmələ gətirir, bulaqlar qaynadırıq ki,
Süleyman Ateş:
Orada hurma ve üzüm bahçeleri yarattık; orada çeşmeler akıttık.
Diyanet Vakfı:
Biz, yeryüzünde nice nice hurma bahçeleri, üzüm bağları yarattık ve oralarda birçok pınarlar fışkırttık.
Erhan Aktaş:
Orada hurma ve üzüm bahçeleri yaptık. Ve orada pınarlar akıttık.
Kral Fahd:
Biz, yeryüzünde nice nice hurma bahçeleri, üzüm bağları yarattık ve oralarda birçok pınarlar fışkırttık.
Hasan Basri Çantay:
Biz orada hurmalıklardan, üzüm bağlarından nice bostanlar yapdık. İçlerinde pınarlardan (nicesini) fışkırtdık,
Muhammed Esed:
orada (nasıl) hurmalıklar ve üzüm bağları (yetiştirmiş) ve içlerinden (nasıl) pınarlar fışkırtmıştık,
Gültekin Onan:
Biz, orada hurmalıklardan ve üzüm bağlarından bahçeler kıldık ve içlerinde pınarlar fışkırttık.
Ali Fikri Yavuz:
Biz o arzda hurmalıklardan, üzüm bağlarından çeşitli bahçeler yaptık
Portekizce:
Nela produzimos, pomares de tamareiras e videiras, em que brotam mananciais,
İsveççe:
och där Vi låter palmlundar och vingårdar uppstå, vattnade av källor,
Farsça:
و در آن بوستان هایی از درختان خرما و انگور قرار دادیم، و در آن از چشمه های گوناگون روان ساختیم،
Kürtçe:
وە لەو (زەویە)دا چەند باخ لەخورما و ترێمان بەدی ھێنا و چەند کانیاومان تیادا ھەڵقوڵاندوە
Özbekçe:
Ва унда хурмо ва узум боғлари яратдик ҳамда ичидан булоқларни чиқардик.
Malayca:
Dan kami jadikan di bumi itu kebun-kebun kurma dan anggur, dan kami pancarkan padanya beberapa matair,
Arnavutça:
Ne kemi krijuar në tokë kopshte hurmesh dhe vreshta, - dhe kemi bërë në të burime uji,
Bulgarca:
И създаваме там градини с палми и грозде, и сторваме там да бликнат извори,
Sırpça:
Ми смо по њој створили баште, палмовике и винограде, и учинили смо да из ње извиру извори,
Çekçe:
A umístili jsme na ní háje palmové i vinice a dali jsme pramenům prýštit na ní,
Urduca:
ہم نے اس میں کھجوروں اور انگوروں کے باغ پیدا کیے اور اس کے اندر چشمے پھوڑ نکالے
Tacikçe:
Ва дар он боғҳое аз дарахтони хурмову токҳо падид овардем ва чашмаҳои равон сохтем,
Tatarca:
Янә Без җир өстендә хөрмә, йөзем бакчаларын бар кылдык һәм ул бакчаларда елгалар агыздык.
Endonezyaca:
Dan Kami jadikan padanya kebun-kebun kurma dan anggur dan Kami pancarkan padanya beberapa mata air,
Amharca:
በእርሷም ውሰጥ ከዘምበባዎችና ከወይኖች የኾኑ አትክልቶችን አደረግን፡፡ በእርሷም ውስጥ ምንጮችን አፈለቅን፡፡
Tamilce:
இன்னும், பேரீச்ச மரங்களையும் திராட்சைகளின் தோட்டங்களையும் அதில் நாம் ஏற்படுத்தினோம்; இன்னும், ஊற்றுக்கண்களை அதில் பிளந்தோடச் செய்தோம்,
Korece:
하나님은 그 안에 종려나무 와 포도나무가 있는 낙원을 두고 그곳으로 물이 흐르도록 하여
Vietnamca:
TA đã tạo ra nơi (mảnh đất chết khô) đó những vườn cây chà là và những vườn nho, và TA đã cho các dòng suối chảy trong đó.
Ayet Linkleri: