Kur'an Ayetleri

Sûre No: 

3

Sûredeki Ayet No: 

176

Ayet No: 

469

Sayfa No: 

73

Nüzûl Yeri: 

Arapça: 

وَلَا يَحْزُنكَ الَّذِينَ يُسَارِعُونَ فِي الْكُفْرِ ۚ إِنَّهُمْ لَن يَضُرُّوا اللَّهَ شَيْئًا ۗ يُرِيدُ اللَّهُ أَلَّا يَجْعَلَ لَهُمْ حَظًّا فِي الْآخِرَةِ ۖ وَلَهُمْ عَذَابٌ عَظِيمٌ

Çeviriyazı: 

velâ yaḥzünke-lleẕîne yüsâri`ûne fi-lküfr. innehüm ley yeḍurrü-llâhe şey'â. yürîdü-llâhü ellâ yec`ale lehüm ḥażżan fi-l'âḫirah. velehüm `aẕâbün `ażîm.

Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır: 

Küfürde yarışanlar seni üzmesin. Onlar, Allah'a hiç bir şekilde zarar veremezler. Allah onlara ahirette bir pay vermemek istiyor. Onlar için büyük bir azap vardır.

Diyanet İşleri: 

Küfürde yarışanlar seni üzmesin; şüphesiz onlar Allah'a bir zarar veremezler. Allah ahirette onlara bir pay vermemek istiyor; onlara büyük azab vardır.

Abdulbakî Gölpınarlı: 

Ve o, küfre doğru koşakoşa, yarışarak gidenler, seni mahzun etmesin, onlar Allah'ı hiçbir suretle zararlandıramazlar. Allah, onlara ahiretten hiçbir pay vermeyi murad etmemiştir ki ve onlaradır pek büyük azap.

Şaban Piriş: 

Küfürde yarışanlar seni üzmesin. Onlar Allah’a hiçbir zarar veremezler. Allah onlara, ahiretten hiçbir nasip vermemek istiyor ve onlara büyük bir azap vardır.

Edip Yüksel: 

İnkarcılıkta yarışanlar seni üzmesin. Onlar ALLAH'a hiçbir zarar veremez. ALLAH ahirette onlara bir pay vermemek istiyor. Onlar için büyük bir azap var.

Ali Bulaç: 

Küfürde 'büyük çaba harcayanlar' seni üzmesin. Çünkü onlar, Allah'a hiçbir şeyle zarar veremezler. Allah, onları ahirette pay sahibi kılmamayı ister. Onlar için büyük bir azap vardır.

Suat Yıldırım: 

İnkâra koşuşanlar sana kaygı vermesin, Onlar Allah'ın dînine asla zarar veremezler. Allah onlara âhirette nasip vermemek istiyor. Onlara büyük bir azap vardır.

Ömer Nasuhi Bilmen: 

O küfre koşanlar seni mahzun etmesinler. Şüphe yok ki onlar Allah Teâlâ´ya bir şey ile zarar veremezler. Allah Teâlâ istiyor ki onlara ahirette bir nâsip vermesin. Ve onlar için azîm bir azap vardır.

Yaşar Nuri Öztürk: 

Küfür içinde koşuşanlar sana üzüntü vermesin. Şu bir gerçek ki, onlar Allah'a hiçbir şekilde zarar veremezler. Allah, onlara âhirette bir nasip vermemeyi istemektedir. Onlar için çok büyük bir azap öngörülmüştür.

Bekir Sadak: 

Allah´in bol nimetinden verdiklerinde cimrilik edenler, sakin bunun kendileri icin hayirli oldugunu sanmasinlar, bilakis bu onlarin kotulugunedir. Cimrilik yaptiklari sey, kiyamet gunu boyunlarina dolanacaktir. Goklerin ve yerin mirasi Allah´indir. Allah islediklerinizden haberdardir. *

İbni Kesir: 

Küfre koşanlar, seni üzmesin. Şüphesiz onlar, Allah´a zarar veremezler. Allah, onlara ahirette hiç bir nasib vermemek istiyor. Onlar için büyük bir azab vardır.

Adem Uğur: 

(Resûlüm) İnkârda yarışanlar sana kaygı vermesin. Çünkü onlar, Allah´a hiçbir zarar veremezler. Allah onlara, ahiretten yana bir nasip vermemek istiyor. Onlar için çok büyük bir azap vardır.

İskender Ali Mihr: 

Ve küfre koşanlar seni mahzun etmesin. Muhakkak ki onlar, Allah´a hiçbir şey ile asla zarar veremezler. Allah, onlara ahirette bir nasip vermemek istiyor. Ve onlar için “Büyük Azap” vardır.

Celal Yıldırım: 

Küfürde yarışanlar seni kaygılandırmasın

Tefhim ul Kuran: 

Küfürde ´büyük çaba harcayanlar´ seni üzmesin. Çünkü onlar, Allah´a hiç bir şeyle zarar veremezler. Allah, onları ahirette pay sahibi kılmamayı ister. Onlar için büyük bir azab vardır.

Fransızca: 

N'aie (ô Muhammad) aucun chagrin pour ceux qui se jettent rapidement dans la mécréance. En vérité, ils ne nuiront en rien à Allah. Allah tient à ne leur assigner aucune part de biens dans l'au-delà. Et pour eux il y aura un énorme châtiment.

İspanyolca: 

Que no te entristezca ver a quienes se precipitan en la incredulidad. No podrán causar ningún daño a Alá. Alá no quiere darles parte en la otra vida. Tendrán un castigo terrible.

İtalyanca: 

Non essere afflitto per quelli che accorrono alla miscredenza. In verità non potranno nuocere ad Allah in nulla. Allah non darà loro parte alcuna nell'altra vita e avranno castigo immenso.

Almanca: 

Und sei nicht traurig wegen denjenigen, die zum Kufr eilen. Gewiß, diese schaden ALLAH in keiner Weise. ALLAH will ihnen keinen Anteil am Jenseits gewähren. Und für sie ist überharte Peinigung bestimmt.

Çince: 

争先投入迷信的人,不要让他使你忧愁。他们绝不能损伤真主一丝毫。真主欲使他们在后世没有福分;他们将受重大的刑罚。

Hollandaca: 

Laten zij u niet bedroeven, die het ongeloof zoo haastig najagen: zij zullen God nooit het minst schaden. God zal hun geen deel in de toekomstige wereld geven, en zij zullen eene gestrenge straf ondergaan.

Rusça: 

Пусть не печалят тебя те, которые спешат к неверию. Они ничем не навредят Аллаху. Аллах желает лишить их доли в Последней жизни, и им уготованы великие мучения.

Somalice: 

Yeyna ku murug galin kuwa u Deg degi Gaalnimada iyagu kama Dhibaan Eebe waxba, wuxuu Dooni Eebe inuusan ugu yeelin Nasiib Aakhiree waxayna Mudan Cadaab Weyn.

Swahilice: 

Wala wasikuhuzunishe wale wanao kimbilia ukafirini. Hakika hao hawamdhuru kitu Mwenyezi Mungu. Mwenyezi Mungu anataka asiwawekee sehemu yoyote katika Akhera, na yao wao adhabu kubwa.

Uygurca: 

(ئى مۇھەممەد!) كۇفرىغا ئۆزلىرىنى ئاتىغانلار (يەنى سۆزلىرى ۋە ھەرىكەتلىرى بىلەن كۇفرىغا شاپاشلايدىغان مۇناپىقلار) سېنى غەمكىن قىلمىسۇن، ئۇلار ھەقىقەتەن (كۇفرى بىلەن) اﷲ قا قىلچە زىيان يەتكۈزەلمەيدۇ. اﷲ ئاخىرەتتە ئۇلارغا (ساۋابتىن) ھېچبىر نېسىۋە بەرمەسلىكنى خالايدۇ؛ ئۇلار چوڭ ئازابقا دۇچار بولىدۇ

Japonca: 

不信心に向かって急ぐ者のために,あなたの心を痛ませてはならない。かれらは,少しもアッラーを損えない。アッラーは来世において,かれらに福分を与えることを望まれない。かれらは重い懲罰を受けるだけである。

Arapça (Ürdün): 

«ولا يُحْزِنْكَ» بضم الياء وكسر الزاي وبفتحها وضم الزاي من أحزنه «الذين يسارعون في الكفر» يقعون فيه سريعا بنصرته وهم أهل مكة أو المنافقون أي لا تهتم لكفرهم «إنَّهمُ لن يضروا الله شيئا» بفعلهم وإنما يضرون أنفسهم «يريد الله ألا يجعل لهم حظّا» نصيبا «في الآخرة» أي الجنة فلذلك خذلهم الله «ولهم عذاب عظيم» في النار.

Hintçe: 

और (ऐ रसूल) जो लोग कुफ़्र की (मदद) में पेश क़दमी कर जाते हैं उनकी वजह से तुम रन्ज न करो क्योंकि ये लोग ख़ुदा को कुछ ज़रर नहीं पहुँचा सकते (बल्कि) ख़ुदा तो ये चाहता है कि आख़ेरत में उनका हिस्सा न क़रार दे और उनके लिए बड़ा (सख्त) अज़ाब है

Tayca: 

และจงอย่าให้บรรดาผู้รีบเร่งกันในการปฏิเสธศรัทธา เป็นที่เสียใจแก่เจ้า แท้จริงพวกเขาจะไม่ก่อ่ให้เกิดอันตรายแก่อัลลอฮ์ ได้แต่อย่างใดเลย อัลลอฮ์นั้นทรงต้องการที่จะไม่ให้มีส่วนได้ใด ๆ แก่พวกเขาในปรโลก และสำหรับพวกเขานั้นคือการลงโทษอันยิ่งใหญ่

İbranice: 

אליצערוךאלההממהרים לכפור, הםלאיזיקולאלוהים בכלום. אלוהים חפץ שלא לתת להם חלק בעולם הבא, להם עונש אדיר

Hırvatça: 

Neka te ne žaloste oni koji srljaju u nevjerovanje. Oni nimalo neće Allahu nauditi. Allah neće da im učini bilo kakvo dobro na ahiretu i njima pripada patnja velika.

Rumence: 

Cei care se grăbesc către tăgadă, să nu te mâhnească. Ei cu nimic nu-L păgubesc pe Dumnezeu. Dumnezeu nu le va da nici o bucurie în Viaţa de Apoi, ci, de o osândă cumplită, vor avea parte.

Transliteration: 

Wala yahzunka allatheena yusariAAoona fee alkufri innahum lan yadurroo Allaha shayan yureedu Allahu alla yajAAala lahum haththan fee alakhirati walahum AAathabun AAatheemun

Türkçe: 

Küfür içinde koşuşanlar sana üzüntü vermesin. Şu bir gerçek ki, onlar Allah'a hiçbir şekilde zarar veremezler. Allah, onlara âhirette bir nasip vermemeyi istemektedir. Onlar için çok büyük bir azap öngörülmüştür.

Sahih International: 

And do not be grieved, [O Muhammad], by those who hasten into disbelief. Indeed, they will never harm Allah at all. Allah intends that He should give them no share in the Hereafter, and for them is a great punishment.

İngilizce: 

Let not those grieve thee who rush headlong into Unbelief: Not the least harm will they do to Allah: Allah's plan is that He will give them no portion in the Hereafter, but a severe punishment.

Azerbaycanca: 

Küfrə can atanlar səni kədərləndirməsin! Əlbəttə, onlar Allaha heç bir zərər yetirə bilməzlər, Allah da istər ki, axirətdə onlara heç bir pay verməsin. Onları böyük bir əzab gözləyir!

Süleyman Ateş: 

İnkara koşanlar seni üzmesin, onlar Allah'a hiçbir zarar veremezler. Allah onlara ahirette hiçbir nasip koymamak istiyor. Onlar için büyük bir azab vardır.

Diyanet Vakfı: 

(Resulüm) İnkarda yarışanlar sana kaygı vermesin. Çünkü onlar, Allah'a hiçbir zarar veremezler. Allah onlara, ahiretten yana bir nasip vermemek istiyor. Onlar için çok büyük bir azap vardır.

Erhan Aktaş: 

Küfürde yarışanlar, seni üzmesin. Çünkü onlar, Allah’a hiçbir zarar veremezler. Allah, onları âhirette nasipsiz bırakmak istiyor. Onlar için çok büyük bir azâp vardır.

Kral Fahd: 

(Rasûlüm) İnkârda yarışanlar sana kaygı vermesin. Çünkü onlar, Allah'a hiçbir zarar veremezler. Allah onlara, ahiretten yana bir nasip vermemek istiyor. Onlar için çok büyük bir azap vardır.

Hasan Basri Çantay: 

(Habîbim) o küfre koşuşanlar seni mahzun etmesin. Çünkü onlar Allaha hiç bir şeyle zarar veremezler. Allah onlara âhiretde bir nasıyp vermemeyi irâde eder, Onlar için pek büyük bir azap vardır.

Muhammed Esed: 

Hakikati inkarda birbirleriyle yarışanlardan dolayı üzülme: Onlar, Allah´a hiçbir zarar veremezler. Onların ahiret(in nimetlerin)den hiç pay alamamaları Allah´ın muradıdır ve onları şiddetli bir azap beklemektedir.

Gültekin Onan: 

Küfürde ´büyük çaba harcayanlar´ seni üzmesin. Çünkü onlar, Tanrı´ya hiç bir şeyle zarar veremezler. Tanrı, onları ahirette pay sahibi kılmamayı ister. Onlar için büyük bir azab vardır.

Ali Fikri Yavuz: 

O küfürde yarışanlar, sana keder vermesin. Çünkü onlar Allah’a asla bir zarar edebilecek değillerdir. Allah onlara ahirette bir nasip vermemeyi diliyor. Onlar için çok acıklı bir azap vardır.

Portekizce: 

Que não te atribulem aqueles que se precipitam na incredulidade, porquanto em nada prejudicam Deus. Deus não osfará compartilhar da bem-aventurança da vida futura, e assim, sofrerão um severo castigo.

İsveççe: 

Sörj inte över dem som tävlar om att förneka sanningen; de kan på intet sätt skada Gud. Det är Guds vilja att inte ge dem del av det eviga livets goda, ja, ett plågsamt straff väntar dem.

Farsça: 

و مبادا آنان که در کفر می شتابند، تو را اندوهگین کنند، آنان هرگز به خدا هیچ زیانی نمی رسانند، خدا می خواهد [به سزای کفرشان] هیچ بهره ای در آخرت برای آنان قرار ندهد، و برای آنان عذابی بزرگ است.

Kürtçe: 

بادڵ غەمگینت نەکەن ئەوانەی پێشبڕکێ و پەلە دەکەن لەبێ بڕواییدا بێگومان ئەوانە ھەرگیز ھیچ زیانێک ناگەیەنن بەخوا خوا دەیەوێت کەھیچ بەشێکیان بۆ دانەنێت لەڕۆژی دوایی دا وەبۆ ئەوان سزایەکی گەورە ھەیە

Özbekçe: 

Куфрга ошиқаётганлар сени хафа қилмасин. Албатта, улар ҳаргиз Аллоҳга бирор зарар етказа олмаслар. Аллоҳ уларга охиратда насиба қилмасликни хоҳлайдир. Уларга улкан азоб бордир.

Malayca: 

Dan janganlah engkau berdukacita (wahai Muhammad), disebabkan orang-orang yang segera menceburkan diri dalam kekufuran; kerana sesungguhnya mereka tidak sekali-kali akan dapat mendatangkan mudarat kepada Allah sedikitpun. Allah menetapkan tidak memberi kepada mereka (balasan baik syurga) pada hari akhirat kelak, dan mereka pula beroleh azab seksa yang amat besar.

Arnavutça: 

Mos të brengosin ty (o Muhammed!) ata që nxitojnë në mohim. Sepse, me të vërtetë ata nuk mund t’i bëjnë kurrfarë dëmi Perëndisë. Perëndia don që të mos i shpërblejë ata me kurrfarë dhurate në botën tjetër; dhe për ata ka ndëshkim të madh.

Bulgarca: 

И да не те наскърбяват онези, които се надпреварват в неверието! Те с нищо не ще навредят на Аллах. Аллах иска да не им отреди дял в отвъдния живот. За тях има огромно мъчение.

Sırpça: 

Нека те не жалосте они који срљају у неверовање. Они нимало не могу да науде Аллаху. Аллах неће да им учини било какво добро на Будућем свету и њима припада велика патња.

Çekçe: 

Nermuť se pro ty, kdož do nevěrectví se řítí, vždyť oni ničím Bohu neuškodí; Bůh nehodlá dát jim podíl v životě budoucím, leč připravil pro ně trest nesmírný.

Urduca: 

(اے پیغمبرؐ) جو لوگ آج کفر کی راہ میں بڑی دوڑ دھوپ کر رہے ہیں ان کی سرگرمیاں تمہیں آزردہ نہ کریں، یہ اللہ کا کچھ بھی نہ بگاڑ سکیں گے اللہ کا ارادہ یہ ہے کہ اُن کے لیے آخرت میں کوئی حصہ نہ رکھے، اور بالآخر ان کو سخت سزا ملنے والی ہے

Tacikçe: 

Онон, ки ба куфр мешитобанд, туро ғамгин насозанд. Инҳо ҳеҷ зиёне ба Худо намерасонанд. Худо мехоҳад онҳоро дар охират бебаҳра гардонад ва барояшон азобест бузург!

Tatarca: 

Ий Мухәммәд г-м, надан ахмакларның көферлеккә ашыгулары сине хәсрәтләндермәсен. Дөреслектә алар Аллаһуга һич тә зарар итә алмаслар. Аллаһ аларның ахирәттә өлешсез булуларын тели һәм аларгадыр олы ґәзаб.

Endonezyaca: 

Janganlah kamu disedihkan oleh orang-orang yang segera menjadi kafir; sesungguhnya mereka tidak sekali-kali dapat memberi mudharat kepada Allah sedikitpun. Allah berkehendak tidak akan memberi sesuatu bahagian (dari pahala) kepada mereka di hari akhirat, dan bagi mereka azab yang besar.

Amharca: 

እነዚያም በክህደት የሚቻኮሉት አያሳዝኑህ፡፡ ከነርሱ ፈጽሞ አላህን በምንም አይጎዱምና፡፡ አላህ በመጨረሻይቱ ዓለም ለእነሱ ዕድልን ላያደርግ ይሻል፡፡ ለእነርሱም ታላቅ ቅጣት አላቸው፡፡

Tamilce: 

இன்னும், (நபியே!) நிராகரிப்பில் விரைபவர்கள் உம்மை கவலைப்படுத்த வேண்டாம். நிச்சயமாக அவர்கள் அல்லாஹ்விற்கு எதையும் அறவே தீங்கிழைக்க மாட்டார்கள். மறுமையில் அறவே நற்பாக்கியத்தை அவர்களுக்கு ஏற்படுத்தாமல் இருக்கவே அல்லாஹ் நாடுகிறான். இன்னும், அவர்களுக்கு மகத்தான தண்டனை உண்டு.

Korece: 

믿음을 쉽사리 저버리는 자들이 그대를 슬프게 하지 아니하 며 그들은 하나님을 조금도 저해 할 수 없노라 하나님은 내세에서 그들에게 아무런 양식도 주지 아 니하시며 그들에게는 가혹한 재앙 만 있을 따름이라

Vietnamca: 

Ngươi (Thiên Sứ Muhammad) đừng để cho bản thân bị buồn rầu trước việc những kẻ nhanh chân lao thân vào sự vô đức tin. Quả thật họ sẽ không bao giờ gây hại được Allah. Allah không muốn cho họ hưởng bất cứ gì ở Đời Sau và họ phải đối mặt với một sự trừng phạt khủng khiếp.