Arapça:
فَقَدْ كَذَّبُوا فَسَيَأْتِيهِمْ أَنبَاءُ مَا كَانُوا بِهِ يَسْتَهْزِئُونَ
Çeviriyazı:
feḳad keẕẕebû feseye'tîhim embâü mâ kânû bihî yestehziûn.
Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:
Üstelik (ona) "yalandır" dediler; fakat onlara alay edip durdukları şeyin haberleri yakında gelecektir.
Diyanet İşleri:
Evet, yalanladılar; alay edip durdukları şeylerin haberleri kendilerine ulaşacaktır.
Abdulbakî Gölpınarlı:
Gerçekten de yalanladılar, artık yakında alay ettikleri şeyin haberleri gelip çatacak onlara.
Şaban Piriş:
Onlar, yalanladılar; ama alay ettikleri şeyin haberleri onlara gelecektir.
Edip Yüksel:
Yalanladıkları için, eğlenceye aldıkları şeylerin haberleri kendilerine ulaşacaktır.
Ali Bulaç:
Gerçekten yalanladılar; fakat, alay konusu yaptıkları şeyin haberi kendilerine pek yakında gelecektir.
Suat Yıldırım:
Nitekim işte bu mesajı da yalan saydılar, ama alay edip durdukları Kur'ân’ın bildirdiği olaylar, yakında başlarına gelince, alay etmenin ne demek olduğunu anlayacaklardır.
Ömer Nasuhi Bilmen:
Muhakkak ki, tekzîp ettiler. Artık kendisiyle istihzâda bulundukları şeyin haberleri kendilerine yakında gelecektir.
Yaşar Nuri Öztürk:
Yemin olsun, yalanladılar ama yakında gelecektir onlara alaya alıp durdukları şeyin haberleri.
Bekir Sadak:
(12-14) Musa: «Rabbim! Dogrusu beni yalanlamalarindan korkuyorum
İbni Kesir:
Onlar, gerçekten yalanladılar. Ama alay edip durdukları şeylerin haberleri kendilerine yakında gelecektir.
Adem Uğur:
Üstelik (ona) "
İskender Ali Mihr:
Böylece onlar yalanladılar. Fakat alay etmiş oldukları şeyin haberleri onlara yakında gelecek.
Celal Yıldırım:
Cidden (onu) yalanladılar. Alaya aldıkları hususların haberi kendilerine gelecektir.
Tefhim ul Kuran:
Gerçekten yalanladılar
Fransızca:
Et ils ont traité de mensonge [tout ce qui leur vient du Seigneur]. Il leur viendra bientôt des nouvelles de ce dont ils se raillent.
İspanyolca:
Han desmentido, pero recibirán noticias de aquello de que se burlaban.
İtalyanca:
Lo hanno tacciato di menzogna. Ben presto avranno notizie di ciò che scherniscono.
Almanca:
Also bereits leugneten sie ab, so wird ihnen noch dieMitteilung dessen zuteil, das sie zu verspotten pflegten.
Çince:
他们确已否认真理,他们所嘲笑的事的结局,将降临他们。
Hollandaca:
En zij hebben deze van valschheid beschuldigd; maar er zal een boodschap tot hen komen, waarmede zij niet zullen spotten.
Rusça:
Они сочли это ложью, и к ним придут вести о том, над чем они издевались.
Somalice:
Waxayna Beeniyeen (Xaqa) waxaase u Imaan Warka waxay ku Jees Jeesayeen.
Swahilice:
Kwa yakini wamekanusha; kwa hivyo zitakuja wafikia khabari za yale waliyo kuwa wakiyafanyia mzaha.
Uygurca:
ئۇلار راستلا (قۇرئاننى) ئىنكار قىلدى، مەسخىرە قىلغان نەرسىنىڭ خەۋەرلىرى (يەنى ئاقىۋىتى) ئۇلارغا كېلىدۇ
Japonca:
かれらは(それを)嘘であるとする。だが今にその愚弄することが,其実となって,かれらに降りかかるのである。
Arapça (Ürdün):
«فقد كذبوا» به «فسيأتيهم أنباء» عواقب «ما كانوا به يستهزءُون».
Hintçe:
उन लोगों ने झुठलाया ज़रुर तो अनक़रीब ही (उन्हें) इस (अज़ाब) की हक़ीकत मालूम हो जाएगी जिसकी ये लोग हँसी उड़ाया करते थे
Tayca:
แล้วแน่นอนพวกเขาได้ปฏิเสธ ดังนั้นข่าวคราวที่พวกเขาเคยเยาะเย้ยมันนั้นก็จะมายังพวกเขา
İbranice:
וכבר התכחשו לה, אולם עוד יבוא עליהם העונש שהיו לועגים לו
Hırvatça:
I oni poriču, a doći će im vijesti o onome čemu se izruguju.
Rumence:
Ei hulesc acum, însă curând le vor veni proorocirile despre ceea ce ei batjocoresc.
Transliteration:
Faqad kaththaboo fasayateehim anbao ma kanoo bihi yastahzioona
Türkçe:
Yemin olsun, yalanladılar ama yakında gelecektir onlara alaya alıp durdukları şeyin haberleri.
Sahih International:
For they have already denied, but there will come to them the news of that which they used to ridicule.
İngilizce:
They have indeed rejected (the Message): so they will know soon (enough) the truth of what they mocked at!
Azerbaycanca:
Onlar (Qur’anı) yalan hesab etdilər. Onların istehza etdiklərinin (Qur’anın müşriklərə veriləcək əzab barəsindəki) xəbərləri gəlib onlara çatacaqdır. (Qiyamət günü, yaxud Bədr döyüşündə büsbütün mə’yus olacaqlar).
Süleyman Ateş:
Yalanladılar ama, alay edip durdukları şeyin haberleri, yakında kendilerine gelecektir.
Diyanet Vakfı:
Üstelik (ona) "yalandır" derler; fakat alay edip durdukları şeylerin haberleri yakında onlara gelecektir.
Erhan Aktaş:
Sonra da kesin olarak yalanladılar. Fakat alay ettikleri şeyin haberleri yakında onlara gelecek.
Kral Fahd:
Üstelik (ona) «yalandır» derler, fakat alay edip durdukları şeylerin haberleri yakında onlara gelecektir.
Hasan Basri Çantay:
Şimdi (kat´î suretde) tekzîb etdiler. (Fakat) istihza edegeldikleri (hakıykatların mühim) haberleri yakında onlara gelecekdir.
Muhammed Esed:
Nitekim, işte (bu mesajı da) yalanladılar. Ama alay edip durdukları şeyin tahakkuku yakında bütün açıklığıyla onların karşısına çıkarılacak!
Gültekin Onan:
Gerçekten yalanladılar
Ali Fikri Yavuz:
Onlar, ısrarla Peygamberi ve Kur’an’ı yalanladılar. Fakat o istihza ettikleri Kur’an’ın dehşetli (azab) haberi kendilerine yakında gelecektir. (Bedir savaşında veya kıyamette perişan olacaklardır).
Portekizce:
Desmentem-na; porém, bem logo lhes chegarão notícias do que escarnecem!
İsveççe:
Nu har de påstått [att även detta budskap] är en lögn. Men [tids nog] skall de få veta vad det var som de förnekade och brukade skämta om.
Farsça:
همانا [آیات و وعده های ما را] تکذیب کردند [تا جایی که آنها را به مسخره گرفتند] پس به زودی خبرهای [مهم] آنچه که آن را مسخره می کردند [از حقّانیّت آیات، وعده های ما و تحقّق عذاب های دنیایی و آخرتی] به آنان می رسد.
Kürtçe:
جا بێگومان ئەوانە بەدرۆیان زانی و باوەڕیان پێ نەکرد (ئەوەی ناردبومان) جا بەزوویی بۆیان دێت ھەواڵەکانی ئەوەی ئەوان گاڵتەو لاقرتیان پێ دەکرد
Özbekçe:
Бас, батаҳқиқ, ёлғонга чиқардилар. Яқинда уларга ўзлари истеҳзо қилган нарсанинг хабари келажакдир.
Malayca:
Oleh kerana mereka telah mendustakan Al-Quran, maka sudah tentu akan datang kepada mereka berita-berita (azab) mengenai perkara yang mereka ejek-ejek itu.
Arnavutça:
Ata, me të vërtetë, e kanë përgënjeshtruar (këtë këshillë), andaj, do t’i arrijë ata, me siguri përfundimi i asaj, me të cilën janë tallë.
Bulgarca:
Те го взимаха за лъжа, но ще дойдат при тях вестите за онова, на което се подиграваха.
Sırpça:
Они поричу – па стићи ће их сигурно последице оног чему се изругују.
Çekçe:
a za lež je prohlásili; však dostane se jim zvěsti o tom, čemu se posmívali!
Urduca:
اب کہ یہ جھٹلا چکے ہیں، عنقریب اِن کو اس چیز کی حقیقت (مختلف طریقوں سے) معلوم ہو جائے گی جس کا یہ مذاق اڑاتے رہے ہیں
Tacikçe:
Пас дурӯғ бароварданд. Ба зуди хабари он чизҳое, ки масхарааш мекарданд, ба онҳо бирасад.
Tatarca:
Тәхкыйк алар Коръәнне ялганга тоттылар, әлбәттә, аларга килер Коръәнне кимсетүләренең хәбәре вә җәзасы, ул вакытта белерләр Коръәннең хаклыгын, ләкин соң булыр.
Endonezyaca:
Sungguh mereka telah mendustakan (Al Quran), maka kelak akan datang kepada mereka (kenyataan dari) berita-berita yang selalu mereka perolok-olokkan.
Amharca:
በእርግጥም አስተባበሉ፡፡ የዚያም በእርሱ ይሳለቁበት የነበሩት ወሬዎች (ፍጻሜ) ይመጣባቸዋል፡፡
Tamilce:
ஆக, திட்டமாக இவர்கள் (நமது தூதரையும் அவர் கொண்டு வந்ததையும்) பொய்ப்பித்தனர். ஆகவே, அவர்கள் எதை கேலி செய்பவர்களாக இருந்தனரோ அதன் (நிகழ்வதுடைய) செய்திகள் அவர்களிடம் விரைவில் வரும்.
Korece:
그들은 그 메세지를 부정하였으니 그들이 조롱했던 사실을 알 게 되리라
Vietnamca:
Quả thật, họ đã phủ nhận (những điều mà Thiên Sứ của họ đã mang đến), rồi đây họ sẽ nhận được tin về những điều mà họ đã từng chế giễu.
Ayet Linkleri: