Arapça:
قُلْ إِنَّمَا أُنذِرُكُم بِالْوَحْيِ ۚ وَلَا يَسْمَعُ الصُّمُّ الدُّعَاءَ إِذَا مَا يُنذَرُونَ
Çeviriyazı:
ḳul innemâ ünẕiruküm bilvaḥy. velâ yesme`u-ṣṣummü-ddü`âe iẕâ mâ yünẕerûn.
Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:
De ki: "Ben sizi ancak vahiyle korkutup uyarıyorum," uyarıldıkları zaman sağırlar çağrıyı duymazlar.
Diyanet İşleri:
De ki: "Ben ancak sizi vahy ile uyarıyorum" Uyarıldıkları zaman, sağırlar çağrıyı duymazlar.
Abdulbakî Gölpınarlı:
De ki: Ben sizi vahiyle korkutup duruyorum ancak, fakat sağırlar, korkutuldukları zaman da kendilerini davet edenin sözünü duymazlar.
Şaban Piriş:
De ki: Sizi ancak vahiy ile uyarıyorum. Uyarıldıkları zaman ancak sağırlar çağrıyı işitmez.
Edip Yüksel:
"Ben sizi ancak vahiy ile uyarıyorum," de. Ne var ki, sağırlar uyarıldıkları vakit çağrıyı işitmez.
Ali Bulaç:
De ki: "Ben sizi yalnızca vahy ile uyarıp-korkutuyorum. Ancak sağır olanlar, uyarıldıklarında çağrıyı işitmezler."
Suat Yıldırım:
De ki: “Ben Sizi sadece vahiyle uyarıyorum. Fakat belli ki sağırlar ikaz edildikleri zaman bu çağrıyı duyamazlar.”
Ömer Nasuhi Bilmen:
De ki: «Ben sizi ancak vahy ile korkutuyorum. Sağır olanlar ise korkutuldukları zaman dâveti işitmezler.»
Yaşar Nuri Öztürk:
De ki: "Ben sizi ancak vahiyle uyarıyorum." Ama sağırlar, uyarıldıklarında çağrıyı işitmezler ki!
Bekir Sadak:
And olsun ki, daha once Ibrahim´e de akla uygun olani gostermistik. Biz onu biliyorduk.
İbni Kesir:
De ki: Ben ancak sizi vahiy ile uyarıyorum. Sağırlar uyarıldıkları zaman çağrıyı işitmezler.
Adem Uğur:
De ki: Ben, sadece, vahiy ile sizi ikaz ediyorum. Fakat, sağır olanlar, ikaz edildikleri zaman bu çağrıyı duymazlar.
İskender Ali Mihr:
De ki: “Ben, sizi sadece vahiy ile uyarıyorum.” Ve sağırlar, uyarıldıkları zaman (uyarıldıkları) şeye daveti işitmezler.
Celal Yıldırım:
De ki: Ben ancak sizi vahiy ile uyarıyorum. Ama ne kadar uyarılsalar da sağırlar uyarı davetini işitmezler.
Tefhim ul Kuran:
De ki: «Ben sizi yalnızca vahy ile uyarıp korkutmaktayım. Ancak sağır olanlar, uyarıldıklarında çağrıyı işitmezler.»
Fransızca:
Dis : "Je vous avertis par ce qui m'est révélé". Les sourds, cependant, n'entendent pas l'appel quand on les avertit.
İspanyolca:
Di: «Os advierto, en verdad, por la Revelación, pero los sordos no oyen el llamamiento cuando se les advierte».
İtalyanca:
Di': «Non faccio altro che avvertirvi con la Rivelazione». Ma i sordi non odono il richiamo quando li si avverte.
Almanca:
Sag: "Ich warne euch ausschließlich mit dem Wahy." Doch die Tauben vernehmen keinen Ruf, wenn sie gewarnt werden.
Çince:
你说:我只借启示而警告你们。当聋子被警告的时候,他们听不见召唤。
Hollandaca:
Zeg: Ik predik u alleen de openbaring van God; de dooven willen uwe roepstem niet hooren, als gij onder hen predikt.
Rusça:
Скажи: "Я предостерегаю вас посредством откровения". Но глухие не слышат зова, даже когда их предостерегают.
Somalice:
Waxaad Dhahdaa waxaa uun aan idiinku Digi Waxyiga Mana Maqlo Dhagoole Dhawaaqa marka loo Digi.
Swahilice:
Sema: Mimi nakuonyeni kwa Wahyi. Na viziwi hawasikii wito wanapo onywa.
Uygurca:
(ئى مۇھەممەد!) «مەن سىلەرنى پەقەت ۋەھيى ئارقىلىق ئاگاھلاندۇرىمەن» دېگىن. گاسلار ئاگاھلاندۇرۇلغان چاغدا دەۋەتنى ئاڭلىمايدۇ (ئى مۇشرىكلار! سىلەر سەركەشلىكىڭلارنىڭ قاتتىقلىقىدىن خۇددى گاسقا ئوخشاش دەۋەتنى ئاڭلىمايسىلەر، ۋەز - نەسىھەتنى قوبۇل قىلمايسىلەر)
Japonca:
言ってやるがいい。「わたしは只啓示によって,あなたがたに警告するだけである。」だが聞かない者は,警告されてもその呼びかけが聞こえない。
Arapça (Ürdün):
«قل» لهم «إنما أنذركم بالوحي» من الله لا من قبل نفسي «ولا يسمع الصم الدعاء إذا» بتحقيق الهمزتين وتسهيل الثانية بينها وبين الياء «ما ينذرون» هم لتركهم العمل بما سمعوه من الإنذار كالصم.
Hintçe:
(ऐ रसूल) तुम कह दो कि मैं तो बस तुम लोगों को ''वही'' के मुताबिक़ (अज़ाब से) डराता हूँ (मगर तुम लोग गोया बहरे हो) और बहरों को जब डराया जाता है तो वह पुकारने ही को नहीं सुनते (डरें क्या ख़ाक)
Tayca:
จงกล่าวเถิดมุฮัมมัด “แท้จริงฉันเพียงตักเตือนพวกท่านด้วยวะฮีเท่านั้น” แต่คนหูหนวกไม่ได้ยินเสียงเรียกร้อง เมื่อพวกเขาถูกตักเตือน
İbranice:
אמור: 'אזהירכם רק על-פי מה שנגלה לי,' ואולם החירשים לא ישמעו את הקול הקורא כאשר יוזהרו
Hırvatça:
Reci: "Ja vas upozoravam Objavom!", ali, gluhi ne čuju poziv kada ih se upozorava.
Rumence:
Spune: “Eu nu vă previn decât din Dezvăluire, însă surzii nu aud chemarea când sunt preveniţi.”
Transliteration:
Qul innama onthirukum bialwahyi wala yasmaAAu alssummu aldduAAaa itha ma yuntharoona
Türkçe:
De ki: "Ben sizi ancak vahiyle uyarıyorum." Ama sağırlar, uyarıldıklarında çağrıyı işitmezler ki!
Sahih International:
Say, "I only warn you by revelation." But the deaf do not hear the call when they are warned.
İngilizce:
Say, "I do but warn you according to revelation": But the deaf will not hear the call, (even) when they are warned!
Azerbaycanca:
(Ya Rəsulum!) De: “Mən sizi ancaq vəhy ilə qorxuduram”. Karlar qorxudulduğu zaman çağırışı eşitməzlər!
Süleyman Ateş:
De ki: "Ben ancak sizi vahiyle uyarıyorum. Ama sağır(lar) uyarıldıkları zaman çağırıyı işitmez(ler)."
Diyanet Vakfı:
De ki: Ben, sadece, vahiy ile sizi ikaz ediyorum. Fakat, sağır olanlar, ikaz edildikleri zaman bu çağrıyı duymazlar.
Erhan Aktaş:
De ki: “Ben sizi ancak vahiy ile uyarıyorum.” Ne var ki sağırlar uyarılsalar da çağrıyı duymazlar.
Kral Fahd:
De ki: Ben, sadece, vahiy ile sizi ikaz ediyorum. Fakat, sağır olanlar, ikaz edildikleri zaman bu çağrıyı duymazlar,
Hasan Basri Çantay:
De ki: «Ben ancak vahy ile sizin başınıza gelecek tehlikeleri haber veriyorum». (Fakat) sağırlar inzâr (ve tehdîd) edilecekleri zaman duymazlar.
Muhammed Esed:
De ki: "Ben yalnızca vahye dayanarak sizi uyarıyorum!" Ne var ki, (kalbi) sağır olan kimseler bu çağrıyı işitmeyecek(ler)dir, defalarca uyarılsalar da.
Gültekin Onan:
De ki: "
Ali Fikri Yavuz:
(Ey Rasûlüm, kâfirlere) de ki: “- Ben sizi ancak vahy ile (Kur’an’la) korkutuyorum.” Amma onlar ne kadar korkutulsalar (faydası yok, çünkü) sağırlar daveti işitmezler.
Portekizce:
Dize-lhes: Só vos admoesto com a revelação; no entanto, os surdos não ouvem a predicação, mesmo quando sãoadmoestados.
İsveççe:
SÄG [Muhammad]: "Jag varnar er inte med andra ord än de som uppenbaras [för mig]!" Men de som [låtsas] döva kan inte uppfatta varningen.
Farsça:
بگو: من فقط شما را به وسیله وحی بیم می دهم، ولی کران، بانگ دعوت را هنگامی که بیمشان دهند، نمی شنوند.
Kürtçe:
(ئەی موحەممەد ﷺ) بڵێ: بێگومان من تەنھا ئێوە بێدار دەکەمەوە (دەتان ترسێنم) بەنیگا و وەحی وە کەڕەکان بانگەوازی(حەق) نابیستن کاتێک کە دەترسێنرێن
Özbekçe:
Сен: «Мен сизларни фақат ваҳий орқалигина огоҳлантирурман. Гунглар огоҳлантирилганларида даъватни эшитмаслар», дегин.
Malayca:
Katakanlah (wahai Muhammad): "Sesungguhnya aku hanyalah memberi amaran kepada kamu dengan wahyu (Al-Quran yang diturunkan Allah kepadaku); dan sudah tentu orang-orang yang pekak tidak dapat mendengar seruan apabila mereka diberi amaran, (maka janganlah kamu menjadi pekak kerana azab Tuhan amatlah berat).
Arnavutça:
Thuaj: “Unë vetëm ju paralajmëroj juve me shpallje”. Por, të shurdhërit nuk dëgjojnë thirrjen kurparalajmërohen.
Bulgarca:
Кажи [о, Мухаммад]: “Аз ви предупреждавам само чрез онова, което ми се разкрива.” Но не чуват глухите зова, когато ги предупреждават.
Sırpça:
Реци: „Ја вас упозоравам Објавом!“ Али, глуви не чују позив када се упозоравају.
Çekçe:
Rci: 'Já varuji vás jedině vnuknutím mně daným, však hluší neslyší volání, jsou-li varováni.'
Urduca:
اِن سے کہہ دو کہ "میں تو وحی کی بنا پر تمہیں متنبہ کر رہا ہوں" مگر بہرے پکار کو نہیں سنا کرتے جبکہ اُنہیں خبردار کیا جائے
Tacikçe:
Бигӯ: «Ман шуморо ба ваҳй бим медиҳам», вале каронро чун бим диҳанд, намешунаванд.
Tatarca:
Әйт: "Мина Аллаһудан иңдерелгән Коръән аятьләре белән сезне куркытырмын, ләкин Аллаһ ґәзабы белән куркытылган чакта, минем иманга чакыруымны саңгырау кеше ишетмәс.
Endonezyaca:
Katakanlah (hai Muhammad): "Sesungguhnya aku hanya memberi peringatan kepada kamu sekalian dengan wahyu dan tiadalah orang-orang yang tuli mendengar seruan, apabila mereka diberi peringatan"
Amharca:
«የማስፈራራችሁ በተወረደልኝ ብቻ ነው፡፡ ግን ደንቆሮዎች በሚስፈራሩ ጊዜ ጥሪን አይሰሙም» በላቸው፡፡
Tamilce:
(நபியே!) கூறுவீராக: நான் உங்களை எச்சரிப்பதெல்லாம் வஹ்யின் மூலமாகத்தான். இன்னும், செவிடர்களோ அவர்கள் எச்சரிக்கப்படும்போது (நேர்வழியின்) அழைப்புக்கு செவிசாய்க்க மாட்டார்கள்.
Korece:
일러가로되 실로 나는 계시 에 의하여 너희들에게 경고할 뿐 이라 그러나 귀머거리는 경고하는부름을 들을 수 없노라
Vietnamca:
Ngươi hãy nói (hỡi Thiên Sứ Muhammad!): “Quả thật, ta chỉ cảnh báo các người (hỡi nhân loại) theo Lời Mặc Khải.” Tuy nhiên, kẻ điếc sẽ không nghe được tiếng gọi dù y có được cảnh báo đi chăng nữa.
Ayet Linkleri: