Kur'an Ayetleri

Sûre No: 

20

Sûredeki Ayet No: 

110

Ayet No: 

2458

Sayfa No: 

319

Nüzûl Yeri: 

Arapça: 

يَعْلَمُ مَا بَيْنَ أَيْدِيهِمْ وَمَا خَلْفَهُمْ وَلَا يُحِيطُونَ بِهِ عِلْمًا

Çeviriyazı: 

ya`lemü mâ beyne eydîhim vemâ ḫalfehüm velâ yüḥîṭûne bihî `ilmâ.

Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır: 

Allah, onların geleceklerini de, geçmişlerini de bilir. Onlar ise O'nu ilmen kavrayamazlar.

Diyanet İşleri: 

Allah onların geçmişlerini de, geleceklerini de bilir. Onların hiçbirinin ilmi ise O'nu kuşatamaz.

Abdulbakî Gölpınarlı: 

Önlerinde ne varsa onu da bilir, artlarında ne varsa onu da ve onların bilgisi, bunu ihata edemez.

Şaban Piriş: 

Allah, önlerindekini de; arkalarındakini de bilir. Onların hiçbirinin ilmi ise O'nu kuşatamaz.

Edip Yüksel: 

Hiç kimse O'nu bilgice kavrayamazken, O onların geçmişini de geleceğini de bilir.

Ali Bulaç: 

O, önlerindekini de, arkalarındakini de bilir. Onlar ise, bilgi bakımından O'nu kavrayıp kuşatamazlar.

Suat Yıldırım: 

O, onların geleceklerini de geçmişlerini de bilir. Kulların ilmi ise bunu asla kavrayamaz. [2,255]

Ömer Nasuhi Bilmen: 

Onların ilerisinde olanı da, gerilerinde olanı da bilir. Onlar ise O´nu ilmen ihata edemezler.

Yaşar Nuri Öztürk: 

Onların önden gönderdiklerini de arkada bıraktıklarını da bilir, ama onlar O'nu ilimle kuşatamazlar.

Bekir Sadak: 

N/A

İbni Kesir: 

O, onların önlerindekini de, arkalarındakini de bilir. Onların hiç birinin ilmi asla bunu kavrayamaz.

Adem Uğur: 

O, insanların geleceklerini de geçmişlerini de bilir. Onların ilmi ise bunu kapsayamaz:

İskender Ali Mihr: 

(Allah), onların önündeki(leri) ve arkasındaki(leri) (onların geçmişini ve geleceğini) bilir ve onu, ilim ile ihata edemezler (bilemezler).

Celal Yıldırım: 

Allah onların önlerindekini de, arkalarındakini de bilir

Tefhim ul Kuran: 

O, önlerindekini de, arkalarındakini de bilir. Onlar ise, bilgi bakımından O´nu kavrayıp kuşatmazlar.

Fransızca: 

Il connaît ce qui est devant eux et ce qui est derrière eux, alors qu'eux-mêmes ne Le cernent pas de leur science.

İspanyolca: 

Conoce su pasado y su futuro mientras que ellos no pueden abarcarlos en su ciencia.

İtalyanca: 

Egli conosce quello che li precede e quello che li segue, mentre la loro scienza non può comprenderLo.

Almanca: 

ER kennt das, was vor ihnen und was hinter ihnen liegt. Sie jedoch haben kein umfassendes Wissen über Ihn.

Çince: 

在他们前面的和在他们后面的,真主都知道,而他们却不知道。

Hollandaca: 

God kent wat vóór hen en wat achter hen is, maar ze begrijpen dat niet.

Rusça: 

Он знает их будущее и прошлое, но они не способны объять Его своим знанием.

Somalice: 

Wuxuu ogyahay Eebe waxa hortaada ah iyo waxa ka dambeeya mana ku koobayaan Eebe ogaansho.

Swahilice: 

Yeye anajua yaliyo mbele yao, na yaliyo nyuma yao. Wala wao hawawezi kumjua Yeye vilivyo.

Uygurca: 

اﷲ ئۇلارنىڭ ئالدىدىكىنى ۋە كەينىدىكىنى بىلىدۇ، ئۇلار بولسا ئۇنى بىلمەيدۇ

Japonca: 

かれは,かれらの前にあること,後ろにあることを知っておられる。だがかれら(人間)の知識では,それを計り知ることは出来ない。

Arapça (Ürdün): 

«يعلم ما بين أيديهم» من أمور الآخرة «وما خلفهم» من أمور الدنيا «ولا يحيطون به علماً» لا يعلمون ذلك.

Hintçe: 

(ग़रज़ सब कुछ) वह जानता है और ये लोग अपने इल्म से उसपर हावी नहीं हो सकते

Tayca: 

พระองค์ทรงรอบรู้สิ่งต่าง ๆ ที่อยู่ข้างหน้าพวกเขา และสิ่งต่าง ๆที่อยู่ลับหลังพวกเขาและความรู้ของพวกเขาไม่อาจจะเท่าเทียมความรู้ของพระองค์ได้

İbranice: 

הוא יודע את אשר לפניהם ואת אשר מעבר להם, ואולם הם לא יוכלו להכיל את מלוא הדעת עליו

Hırvatça: 

On zna šta su radili i šta ih čeka, a oni znanjem ne mogu Njega obuhvatiti.

Rumence: 

El ştie ceea ce se afla înaintea şi înapoia lor, însă ei nu-L pot cuprinde pe El întru ştiinţă.

Transliteration: 

YaAAlamu ma bayna aydeehim wama khalfahum wala yuheetoona bihi AAilman

Türkçe: 

Onların önden gönderdiklerini de arkada bıraktıklarını da bilir, ama onlar O'nu ilimle kuşatamazlar.

Sahih International: 

Allah knows what is [presently] before them and what will be after them, but they do not encompass it in knowledge.

İngilizce: 

He knows what (appears to His creatures as) before or after or behind them: but they shall not compass it with their knowledge.

Azerbaycanca: 

(Rəbbin) onların keçmişini də, gələcəyini də bilir. (Allah insanların nə etdiklərini, nə edəcəklərini, qazanacaqları savabları və günahları, dünyada və axirətdə aqibətlərinin necə olacağını Öz əzəli elmi ilə bilir). Onların elmi isə Onu (Allahın zatını) əhatə edib qavraya bilməz!

Süleyman Ateş: 

O, onların önlerindekini ve arkalarındakini (geçmişlerini ve geleceklerini) bilir; onlar ise bilgice O'nu kavrayamazlar.

Diyanet Vakfı: 

O, insanların geleceklerini de geçmişlerini de bilir. Onların ilmi ise bunu kapsayamaz:

Erhan Aktaş: 

Onların önlerindekini ve arkalarındakini bilir.(1) Ama onlar, O’nu bilgice kavrayamazlar.(2)

Kral Fahd: 

O, onların önlerindekini de arkalarındakini de bilir; fakat onlar, bilgileriyle O'nu (Allah'ı) kuşatamazlar.

Hasan Basri Çantay: 

O, onların önlerindekileri de, arkalarındakilerini de bilir. Onların ilmi ise asla bunu kavrayamaz.

Muhammed Esed: 

(Çünkü) O, insanların gözleri önünde olanı da, onlardan saklı tutulanı da bütünüyle bilmektedir, ama onlar O´nu bilgice asla kuşatamazlar.

Gültekin Onan: 

O, önlerindekini de, arkalarındakini de bilir. Onlar ise, bilgi bakımından O´nu kavrayıp kuşatamazlar.

Ali Fikri Yavuz: 

Allah, onların geleceklerini de, geçmişlerini de bilir. Kulların ilmi ise asla bunu kavrayamaz.

Portekizce: 

Ele lhes conhece tanto o passado como o futuro, não obstante eles não logrem conhecê-Lo.

İsveççe: 

Han vet allt vad [människor] kan veta och allt som är dolt för dem, men de kan inte nå Honom med [sin] kunskap.

Farsça: 

[خدا] آنچه را [از احوال و اعمال بندگان] پیش روی آنهاست و آنچه را [از ثواب و کیفر] در آینده دارند، می داند و آنان از جهت دانش به او احاطه ندارند،

Kürtçe: 

(خوا) دەزانێت و ئاگادارە بەھەموو ئەو شتانەی لەپێشیانەوەیە (لەقیامەتدا چاوەڕێیانە) وە بەھەموو ئەو شتانە لەپاشیانەوەیە (لە دونیادا کردوویانە) بەڵام ئەوان دەربارەی خوا ھەموو شتێک نازانن

Özbekçe: 

У уларни олдиларидаги нарсаларни ҳам, орқаларидаги нарсаларни ҳам билур. Улар эса, уни илм ила иҳота қила олмаслар. (Аллоҳ таоло бандаларнинг келажагини ҳам ўтмишини ҳам билади. Илмнинг барчаси Аллоҳникидир. Одамлар эса ҳеч нарса билмаслар.)

Malayca: 

Allah mengetahui apa yang di hadapan mereka (dari hal-hal dunia), dan apa yang di belakang mereka (dari perkara akhirat); sedang mereka tidak mengetahuinya secara meliputi.

Arnavutça: 

Ai di ç’ka para tyre dhe ç’ka pas tyre; e ata, nuk mund ta ngërthejnë dijeninë e Perëndisë – me dijeninë e tyre.

Bulgarca: 

Знае Той какво е било преди тях и какво ще бъде след тях. А те не обхващат нищо от Неговото знание.

Sırpça: 

Он зна шта су радили и шта их чека, а они знањем не могу Њега да обухвате.

Çekçe: 

On zná, co je před nimi i co je za nimi, zatímco oni to nemohou obsáhnout ve svém vědění.

Urduca: 

وہ لوگوں کا اگلا پچھلا سب حال جانتا ہے اور دُوسروں کو اس کا پورا عِلم نہیں ہے

Tacikçe: 

Ҳар чиро дар пеши рӯи онҳост ва ҳар чиро дар пушти сарашон аст медонад ва илми онон Ӯро дар бар нагирад.

Tatarca: 

Аллаһ, кешеләрнең алларындагы эшләрен дә вә артларындагы эшләрен дә беләдер, әмма кешеләр, Аллаһуның үзен дә һәм эшен дә белмәсләр.

Endonezyaca: 

Dia mengetahui apa yang ada di hadapan mereka dan apa yang ada di belakang mereka, sedang ilmu mereka tidak dapat meliputi ilmu-Nya.

Amharca: 

በስተፊታቸው ያለውን በስተኋላቸውም ያለውን ሁሉ ያውቃል፡፡ በእርሱም ዕውቀትን አያካብቡም፤ (አያውቁም)፡፡

Tamilce: 

அவர்களுக்கு முன் உள்ளதையும் (மறுமையில் நடக்கப் போவதையும்) அவர்களுக்குப் பின்னுள்ளதையும் (உலகில் அவர்கள் செய்த செயல்களையும்) அவன் நன்கறிவான். அவர்கள் அவனை முழுமையாக சூழ்ந்தறிய மாட்டார்கள்.

Korece: 

그분은 그들 이전에 있었던것과 그들 이후에 있었던 것을 알 고 계시나 그들은 그분에 관하여 지식이 없노라

Vietnamca: 

Ngài (Allah) biết rõ điều gì trước họ (nhân loại) và điều gì sau họ nhưng họ thì không biết một tí gì về chúng cả.

Ayet Linkleri: 

Rubu tag: 

Hizb tag: