Kur'an Ayetleri

Sûre No: 

24

Sûredeki Ayet No: 

47

Ayet No: 

2838

Sayfa No: 

356

Nüzûl Yeri: 

Arapça: 

وَيَقُولُونَ آمَنَّا بِاللَّهِ وَبِالرَّسُولِ وَأَطَعْنَا ثُمَّ يَتَوَلَّىٰ فَرِيقٌ مِّنْهُم مِّن بَعْدِ ذَٰلِكَ ۚ وَمَا أُولَٰئِكَ بِالْمُؤْمِنِينَ

Çeviriyazı: 

veyeḳûlûne âmennâ billâhi vebirrasûli veeṭa`nâ ŝümme yetevellâ ferîḳum minhüm mim ba`di ẕâlik. vemâ ülâike bilmü'minîn.

Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır: 

Bir de "Allah'a ve Resulüne inandık ve itaat ettik" diyorlar da, sonra bunun arkasından yan çiziyorlar; bunlar mümin değillerdir.

Diyanet İşleri: 

Münafıklar: "Allah'a ve Peygamber'e inandık, itaat ettik" derler; sonra da bir takımı yüz çevirirler. İşte bunlar inanmış değillerdir.

Abdulbakî Gölpınarlı: 

Ve derler ki: İnandık Allah'a ve Peygambere ve itaat ettik, sonra da onların bir kısmı bu sözün ardından yüz çevirir ve onlar inanmış kişiler değildir.

Şaban Piriş: 

(Münafıklar) Allah’a ve Rasûlüne iman ettik, itaat ettik, diyorlar; sonra içlerinden bir grup, bundan sonra yüz çeviriyor. Bunlar, mümin değillerdir.

Edip Yüksel: 

"ALLAH'a ve elçiye inandık ve itaat ettik," derler. Fakat sonra, bunun ardından, onlardan bir grup yüz çevirir; bunlar inanmış değildir.

Ali Bulaç: 

Onlar derler ki: "Allah'a ve elçisine iman ettik ve itaat ettik" sonra bunun ardından onlardan bir grup sırt çevirir. Bunlar iman etmiş değildirler.

Suat Yıldırım: 

Çünkü niceleri: “Biz Allah'a ve Resulüne inandık ve itaat ettik” derler de sonra onlardan bir kısmı, buna rağmen geri dönerler. İşte bunlar mümin değildirler. [4,150]

Ömer Nasuhi Bilmen: 

Ve derler ki: «Allah´a ve Peygambere inandık ve itaat ettik.» Bundan sonra onlardan bir tâife yüz çevirirler ve onlar imân etmiş kimseler değildirler.

Yaşar Nuri Öztürk: 

Allah'a ve o resule inandık, boyun eğdik. diyorlar, sonra da içlerinden bir fırka bunun hemen ardından yüz çeviriyor. Bunlar, inanmış insanlar değiller.

Bekir Sadak: 

Eger kendilerine emredersen, o iki yuzluler, savasa cikacaklarina butun gucleriyle yemin ederler. De ki: «Yemin etmeyin

İbni Kesir: 

Allah´a da Peygambere de inandık ve itaat ettik, derler. Sonra da bunun ardından bir takımı yüz çevirir. Bunlar inanmış kimseler değillerdir.

Adem Uğur: 

(Bazı insanlar:) &quot

İskender Ali Mihr: 

Ve: “Allah´a ve resûle îmân ettik ve itaat ettik.” derler. Sonra da onların bir kısmı bundan sonra döner. Ve işte onlar, mü´min değillerdir.

Celal Yıldırım: 

İkiyüzlü dönekler, «biz Allah´a ve Peygamber´e imân edip buyruklarına başeğdik» derler. Sonra bunun ardından onlardan bir kısmı yüzçevirirler. îşte bunlar (gerçek) mü´minler değillerdir.

Tefhim ul Kuran: 

Onlar derler ki: «Allah´a ve Resule iman ettik ve itaat ettik» sonra da bunun ardından onlardan bir grup sırt çevirir. Bunlar iman etmiş değildirler.

Fransızca: 

Et ils disent : "Nous croyons en Allah et au messager et nous obéissons". Puis après cela, une partie d'entre eux fait volte-face. Ce ne sont point ceux-là les croyants.

İspanyolca: 

Y dicen: «¡Creemos en Alá y en el Enviado y obedecemos!» Pero luego, después de eso, algunos de ellos vuelven la espalda. Esos tales no son creyentes.

İtalyanca: 

Dicono: " Crediamo in Allah e nel Messaggero e obbediamo", poi alcuni di loro volgono le spalle. Costoro non sono affatto credenti.

Almanca: 

Und sie sagen: "Wir haben den Iman an ALLAH und an den Gesandten verinnerlicht und gehorcht." Dann wendet sich danach eine Gruppe von ihnen ab. Und diese sind doch keine Mumin.

Çince: 

他们说:我们已信仰真主和使者,我们已顺从了。此后,他们中有一伙人违背正道;这等人绝不是信士。

Hollandaca: 

De huichelaars zeggen: Wij gelooven in God en zijn gezant en wij gehoorzamen; maar daarna wendt zich een deel hunner af en zijn geene ware geloovigen.

Rusça: 

Они (лицемеры) говорят: "Мы уверовали в Аллаха и Посланника и повинуемся". Но после этого часть их отворачивается, и они не являются верующими.

Somalice: 

Waxay Dhihi (Munaafiqiintu) Waxaan rumeeynay Eebe iyo Rasuulka waana Adeecnay markaasaa waxaa Jeedsada Kooxo ka Mid ah Intaas ka Dib, Kuwaasi ma ah Mu'miniin.

Swahilice: 

Na wanasema: Tumemuamini Mwenyezi Mungu na Mtume, na tumet'ii. Kisha kikundi katika hao hugeuka baada ya hayo. Wala hao si wenye kuamini.

Uygurca: 

(مۇناپىقلار) «اﷲ قا ۋە پەيغەمبەرگە ئىمان ئېيتتۇق ۋە ئىتائەت قىلدۇق» دېيىشىدۇ، ئاندىن ئۇلاردىن بىر جامائە شۇنىڭدىن (يەنى ئىماننى دەۋا قىلغاندىن) كېيىن، (شەرىئەت ھۆكمىدىن) يۈز ئۆرۈيدۇ، ئۇلار (ھەقىقەتتە) مۆمىن ئەمەس

Japonca: 

かれら(偽信者)は,「わたしたちはアッラーと使徒を信じ,服従する。」と言う。だがその後,かれらの一部は背き去った。これらの者は(真の)信者ではない。

Arapça (Ürdün): 

«ويقولون» المنافقون «آمنا» صدقنا «بالله» بتوحيده «وبالرسول» محمد «وأطعنا» هما فيما حكما به «ثم يتولى» يعرض «فريق منهم من بعد ذلك» عنه «وما أولئك» المعرضون «بالمؤمنين» المعهودين الموافق قلوبهم لألسنتهم.

Hintçe: 

और (जो लोग ऐसे भी है जो) कहते हैं कि ख़ुदा पर और रसूल पर ईमान लाए और हमने इताअत क़ुबूल की- फिर उसके बाद उन में से कुछ लोग (ख़ुदा के हुक्म से) मुँह फेर लेते हैं और (सच यूँ है कि) ये लोग ईमानदार थे ही नहीं

Tayca: 

และพวกเขากล่าวกันว่า เราศรัทธาต่ออัลลอฮ์และอัลร่อซูล และเราเชื่อฟังปฏิบัติตามแล้วส่วนหนึ่งจากพวกเขาก็หันหลังกลับไปหลังจากนั้น และพวกเหล่านั้นมิใช่ผู้ศรัทธาอย่างแท้จริง

İbranice: 

יש האומרים, אנו מאמינים באלוהים ובשליח ואנו מצייתים להם, ואז סולדת קבוצה מהם ,ואין אלה במאמינים

Hırvatça: 

Oni govore: "Mi vjerujemo u Allaha i Poslanika, i pokoravamo se", a potom se grupa njih okreće; nisu oni vjernici.

Rumence: 

Ei spun: “Noi credem în Dumnezeu şi în trimis şi le dăm ascultare.” Unii se întorc însă de îndată după aceasta: aceştia nu sunt credincioşi.

Transliteration: 

Wayaqooloona amanna biAllahi wabialrrasooli waataAAna thumma yatawalla fareequn minhum min baAAdi thalika wama olaika bialmumineena

Türkçe: 

"Allah'a ve o resule inandık, boyun eğdik." diyorlar, sonra da içlerinden bir fırka bunun hemen ardından yüz çeviriyor. Bunlar, inanmış insanlar değiller.

Sahih International: 

But the hypocrites say, "We have believed in Allah and in the Messenger, and we obey"; then a party of them turns away after that. And those are not believers.

İngilizce: 

They say, "We believe in Allah and in the messenger, and we obey": but even after that, some of them turn away: they are not (really) Believers.

Azerbaycanca: 

(Münafiqlər: ) “Allaha, Peyğəmbərə iman gətirdik, itaət etdik!” – deyər, bundan sonra isə onlardan bir dəstə (Peyğəmbərdən) üz çevirər. Belələri mö’min (dilləri ilə ürəkləri bir olan müsəlman) deyillər.

Süleyman Ateş: 

Allah'a ve Elçiye inandık ve ita'at ettik, diyorlar. Sonra onladan bir grup, bunun ardından dönüyor. Bunlar inanmış değillerdir.

Diyanet Vakfı: 

(Bazı insanlar:) "Allah'a ve Peygamber'e inandık ve itaat ettik" diyorlar; ondan sonra da içlerinden bir gurup yüz çeviriyor. Bunlar inanmış değillerdir.

Erhan Aktaş: 

“Allah’a ve Resûl’e îmân ettik ve tâbi olduk.” diyorlar. Sonra da onların bir kısmı yan çiziyor. Bunlar, îmân etmiş değillerdir.

Kral Fahd: 

(Bazı insanlar:) «Allah'a ve Peygamber’e inandık ve itaat ettik» diyorlar ondan sonra da içlerinden bir grup yüz çeviriyor. Bunlar inanmış değillerdir.

Hasan Basri Çantay: 

(Münafıklar): «Allaha da, peygambere de inandık, itaat etdik» derler de sonra bunun arkasından içlerinden bir zümre yüz çevirirler. Bunlar mü´min adamlar değildir.

Muhammed Esed: 

Çünkü, (niceleri) "Allah´a ve Rasul´e inandık, itaat ettik!" derler de, sonra onlardan bir kısmı, bu (sözlerine) rağmen, (doğru yoldan) geri dönerler; işte böyleleri hiçbir zaman (gerçek) müminler değillerdir.

Gültekin Onan: 

Onlar derler ki: &quot

Ali Fikri Yavuz: 

Bir de münafıklar: “-Allah’a ve Rasûlüne inandık ve itaat ettik.” diyorlar da, sonra bunun arkasından bir zümresi yüz çeviriyor. Bunlar, (kalbleriyle inanmış) müminler değillerdir.

Portekizce: 

Dizem: Cremos em Deus e no Mensageiro, e obedecemos. Logo, depois disso, uma parte deles volta as costas, porquenão é fiel.

İsveççe: 

De säger: "Vi tror på Gud och på Sändebudet och vi lyder." Men därefter drar sig några av dem [på nytt] undan; de är inte troende.

Farsça: 

و می گویند: به خدا و این پیامبر ایمان آوردیم و اطاعت کردیم، سپس گروهی از آنان پس از این [اعتراف] روی می گردانند، و اینان مؤمن [واقعی] نیستند.

Kürtçe: 

وە ئەوانە دەڵێن بڕوامان ھێناوە بەخواو بەپێغەمبەرو گوێڕایەڵیمان کردووە پاشان کۆمەڵێک لەوان پشتی تێ دەکەن لەپاش ئەوەی (ووتیان بڕوامان ھێناوە) وە ئەوانە (لەڕاستیدا) ئیماندار نین

Özbekçe: 

Улар: «Аллоҳга ва Пайғамбарга иймон келтирдик ва итоат қилдик», дерлар. Сўнгра улардан бир гуруҳи юз ўгириб кетурлар. Ана ўшалар мўмин эмаслар. (У гуруҳ–мунофиқлардир. Улар тиллари билан: «Аллоҳга ва Пайғамбарга иймон келтирдик ва итоат қилдик», дейдилар. Лекин иймонга амални қўшмайдилар. Оғизлари билан иймонли эканлари ҳақида сафсата сотсалар ҳам, ҳаётда иймон тақозоси ила амал қилмай, Ислом шариатига юришни истамай, бошқа қонун-қоидалар асосида яшашга уринадилар. Аллоҳга ва Пайғамбарга (с. а. в.) иймонлари борлигини айтсалар ҳам, уларга итоат этишлари ҳақида оғиз кўпиртириб сўзласалар ҳам, амал қилмайдилар. Уларга, айниқса, Нур сураси ўқилганда юраклари сиқилиб кетади. Чунки бу сура уларга зинони, очиқ-сочиқликни, ахлоқий бузуқлик бўлмиш ҳавойи нафснинг хоҳишларини ман қилиб, одоб-ахлоқ доирасида ҳалол-пок яшашни таклиф этади. «Сўнгра улардан бир гуруҳи юз ўгириб кетурлар». Тиллари билан айтган гапларига амал қилиш керак бўлганда юз ўгириб, бошқа томонга қараб кетадилар.)

Malayca: 

Dan (di antara orang-orang yang tidak dikehendakiNya ke jalan yang lurus ialah) mereka yang berkata: "Kami beriman kepada Allah dan kepada RasulNya serta kami taat"; kemudian sepuak dari mereka berpaling (membelakangkan perintah Allah dan Rasul) sesudah pengakuan itu, dan (kerana berpalingnya) tidaklah mereka itu menjadi orang-orang yang sebenarnya beriman.

Arnavutça: 

E, hipokritët thonë: “Na kemi besuar Perëndinë dhe Pejgamberin dhe kemi qenë të përulur”. E, pastaj, u shmangën disa prej tyre (pasi e thanë këtë). E, këta (në të vërtetë), nuk janë besimtarë.

Bulgarca: 

Казват [лицемерите]: “Повярвахме в Аллах и в Пратеника, и се покорихме.” Сетне част от тях се отмята след това. Тези не са вярващи.

Sırpça: 

Лицемери говоре: „Ми верујемо у Аллаха и Посланика, и покоравамо се“, а затим се неки од њих одмећу. Нису они верници.

Çekçe: 

A říkají: 'Uvěřili jsme v Boha a posla Jeho a jsme poslušní!' Potom se však skupina z nich obrátí zády a takoví nejsou věřící!

Urduca: 

یہ لوگ کہتے ہیں کہ ہم ایمان لائے اللہ اور رسولؐ پر اور ہم نے اطاعت قبول کی، مگر اس کے بعد ان میں سے ایک گروہ (اطاعت سے) منہ موڑ جاتا ہے ایسے لوگ ہرگز مومن نہیں ہیں

Tacikçe: 

Ва мегӯянд: «Ба Худову паёмбараш имон овардаем ва итоъат мекунем». Пае аз он гурӯҳе аз онҳо бозмегарданд. Ва инҳо имон наёвардаанд,

Tatarca: 

Монафикълар әйтерләр: "Без Аллаһуга вә рәсүлгә иман китердек һәм аларга итагать иттек", – дип, соңра шул сүзләреннән соң Аллаһуга вә рәсүлгә итагать итүдән алардан бер фирка баш тартты, алар чын ышанучы түгел, иманнары юк.

Endonezyaca: 

Dan mereka berkata: "Kami telah beriman kepada Allah dan rasul, dan kami mentaati (keduanya)". Kemudian sebagian dari mereka berpaling sesudah itu, sekali-kali mereka itu bukanlah orang-orang yang beriman.

Amharca: 

በአላህና በመልክተኛውም አምነናል ታዘናልም ይላሉ፡፡ ከዚያም ከዚህ በኋላ ከእነሱ ከፊሉ ይሸሻል፡፡ እነዚያም ምእምናን አይደሉም፤

Tamilce: 

அவர்கள் கூறுகிறார்கள்: “நாங்கள் அல்லாஹ்வையும் தூதரையும் நம்பிக்கை கொண்டோம், இன்னும், (அவர்களுக்கு) கீழ்ப்படிந்தோம்” என்று. பிறகு, அவர்களில் ஒரு பிரிவினர் அதற்குப் பின்னர் (ஈமானை விட்டு) திரும்பி விடுகிறார்கள். அ(த்தகைய)வர்கள் நம்பிக்கையாளர்கள் இல்லை.

Korece: 

우리는 하나님과 선지자들을믿고 순종하나이다 라고 말하고 나서 등을 돌리는 무리가 있나니 이들은 결코 믿음을 가진자들이 아니라

Vietnamca: 

Họ (những kẻ giả tạo đức tin – Munafiq) nói “Chúng tôi đã có đức tin nơi Allah và Thiên Sứ và chúng tôi xin vâng lệnh” nhưng rồi sau đó một phần tử của họ quay đi. Quả thật, họ không phải là những người có đức tin.