Arapça:
سَيَقُولُونَ لِلَّهِ ۚ قُلْ فَأَنَّىٰ تُسْحَرُونَ
Çeviriyazı:
seyeḳûlûne lillâh. ḳul feennâ tüsḥarûn.
Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:
(Bunlar da) Allah'ındır. diyecekler. "Öyle ise nasıl olur da büyülenirsiniz?" de.
Diyanet İşleri:
Allah'tır diyecekler; "Öyleyse nasıl aldanıyorsunuz" de.
Abdulbakî Gölpınarlı:
Diyecekler ki: Bunlar da Allah'ın. De ki: Ne diye hala boş şeylere kapılmadasınız?
Şaban Piriş:
“Allah’tır” diyecekler. Öyleyse nasıl olup da büyüye kapılıp, aldatılıyorsunuz de!
Edip Yüksel:
ALLAH.," diyeceklerdir. De ki, "O halde nasıl da aldanıyorsunuz?
Ali Bulaç:
Allah'ındır" diyecekler. De ki: "Öyleyse nasıl oluyor da böyle büyüleniyorsunuz?
Suat Yıldırım:
Elbette, “Allah'tır” diyecekler. Sen de ki: Öyleyse nasıl oluyor da büyülenip gerçekten uzaklaşıyorsunuz?”
Ömer Nasuhi Bilmen:
Hemen diyeceklerdir ki: «Allah içindir.» De ki: «Artık siz nereden büyüleniyorsunuz?»
Yaşar Nuri Öztürk:
Allah'tır! diyecekler. De ki: "Nasıl oluyor da büyüleniyorsunuz?"
Bekir Sadak:
Biz onlara vadettigimizi sana elbette gosterebiliriz.
İbni Kesir:
Allah´tır, diyecekler. Öyleyse nasıl aldanıyorsunuz? de.
Adem Uğur:
(Bunların hepsi) Allah´ındır diyecekler. Öyle ise nasıl olup da büyüye kapılıyorsunuz? de.
İskender Ali Mihr:
“Allah´ındır (Allah´tır).” diyecekler. De ki: “Öyleyse nasıl aldatılıyorsunuz?”
Celal Yıldırım:
Allah´ın elindedir, diyecekler. De ki: O halde nasıl nereden büyüleniyorsunuz ?!
Tefhim ul Kuran:
«Allah´ındır» diyecekler. De ki: «Öyleyse nasıl oluyor da siz böyle büyüleniyorsunuz?»
Fransızca:
Ils diront : "Allah". Dis : "Comment donc se fait-il que vous soyez ensorcelés ? " [au point de ne pas croire en Lui].
İspanyolca:
Dirán: «¡Alá!» Di: «Y ¿cómo podéis estar tan sugestionados?»
İtalyanca:
Risponderanno: «Allah». Di': «Com'è dunque che siete stregati?».
Almanca:
Sie werden sagen: "ALLAH!" Sag: "Wie werdet ihr denn verblendet?!"
Çince:
他们要说:是真主。
Hollandaca:
Zij zullen antwoorden: God. Zeg: Waarom laat gij u dan misleiden.
Rusça:
Они скажут: "Аллах". Скажи: "До чего же вы обмануты!"
Somalice:
Waxay Odhan Eebe, Dheh Xaggee Laydiin Sixri.
Swahilice:
Watasema: (Ufalme huo) ni wa Mwenyezi Mungu. Sema: Basi vipi mnadanganyika?
Uygurca:
ئۇلار: «اﷲ» دەيدۇ. ئېيىتقىنكى، «سىلەر قانداقمۇ قايمۇقتۇرۇلىسىلەر؟»
Japonca:
かれらは必ず「アッラー。」と言うであろう。言ってやるがいい。「それならあなたがたは,どうして惑わされたのか。」
Arapça (Ürdün):
«سيقولون لله» وفي قراءة بلام الجر في الموضعين نظرا إلى أن المعنى من له ما ذكر «قل فأنى تسحرون» تخدعون وتصرفون عن الحق عبادة الله وحده أي كيف تخيل لكم أنه باطل.
Hintçe:
तो ये लोग फौरन बोल उठेंगे कि (सब एख्तेयार) ख़ुदा ही को है- अब तुम कह दो कि तुम पर जादू कहाँ किया जाता है
Tayca:
พวกเขาจะกล่าวว่า “มันเป็นของอัลลอฮ์” จงกล่าวเถิดมุฮัมมัด “ดังนั้นพวกท่านถูกหลอกลวงได่อย่างไร ?”
İbranice:
הם יאמרו: 'זה אלוהים.' אמור: 'אם כן כיצד אתם מוקסמים
Hırvatça:
"To je Allahovo!", odgovorit će, a ti reci: "Pa kako ste onda opčinjeni!?"
Rumence:
Ei vor spune: “Dumnezeu!” Spune: “Cum de sunteţi vrăjiţi?”
Transliteration:
Sayaqooloona lillahi qul faanna tusharoona
Türkçe:
"Allah'tır!" diyecekler. De ki: "Nasıl oluyor da büyüleniyorsunuz?"
Sahih International:
They will say, "[All belongs] to Allah." Say, "Then how are you deluded?"
İngilizce:
They will say, "(It belongs) to Allah." Say: "Then how are ye deluded?"
Azerbaycanca:
Onlar mütləq: “(Bu qüdrət, bu vəsflər yalnız) Allahındır!” – deyə cavab verəcəklər. Sən də de: “Bəs elə isə (Şeytana aldanıb haqqa boyun qoymaqdan, Allahın ayələrinə inanmaqdan və yalnız Ona ibadət etməkdən) nə cür (aldanılıb) döndərilirsiniz?
Süleyman Ateş:
(Her şeyin yönetimi) Allah'a aittir diyecekler. "O halde nasıl büyüleniyorsunuz?" de.
Diyanet Vakfı:
"(Bunların hepsi) Allah'ındır" diyecekler. Öyle ise nasıl olup da büyüye kapılıyorsunuz? de.
Erhan Aktaş:
“Allah’tır.” diyecekler. De ki: “Öyleyse nasıl oluyor da aldanıyorsunuz?”
Kral Fahd:
«(Bunların hepsi) Allah'ındır» diyecekler. Öyle ise nasıl olup da büyüye kapılıp (hakkın yalan, yalanın da hak olduğuna inanarak) aldanıyorsunuz? de.
Hasan Basri Çantay:
(Buna karşı da yine «Hepsi) Allahındır» diyecekler. De ki: «O halde nasıl olub da böyle büyüleniyorsunuz»?
Muhammed Esed:
"Allah!" diye cevap vereceklerdir. De ki: "Peki, o halde, nasıl böyle aldatılabilirsiniz?"
Gültekin Onan:
"
Ali Fikri Yavuz:
Yine “-Allah’ındır” diyecekler. Onlara de ki: “- O halde nereden aldatılıyorsunuz (da hakkı inkâr, ediyorsunuz)?”
Portekizce:
Responderão: Deus! Dize-lhes: Como, então, vos deixais enganar?
İsveççe:
[Och] de kommer att svara: "Gud." Säg: "Hur har ni då kunnat bli [till den grad] förvillade?"
Farsça:
خواهند گفت: [این ویژگی ها] فقط برای خداست. بگو: پس چگونه [بازیچه] نیرنگ و افسون می شوید [و از راه خدا منحرفتان می کنند؟!]
Kürtçe:
بێگومان دەڵێن (ھەموو ئەوانە) ھی خوان بڵێ کەواتە ئێوە چۆن سیحر و جادووتان لێکراوە (کە ئاینی خـوا بەناھەق دەزانن لەگەڵ داننانتان بەھەموو ڕاستیەکانیدا)
Özbekçe:
«Аллоҳникидир», дерлар. Сен: «Қандоқ ҳам сеҳрланмоқдасиз-а?!» деб айт. (Агар ўша нарсалар Аллоҳники эканини билсангиз, нима учун Аллоҳга иймон келтирмаяпсиз?! Кофир ҳолингизда юрибсиз? Буни фақат сеҳрланган одам қилиши мумкин, холос. Сиз қандоқ ҳам сеҳрлангансиз-а?! Ушбу саволлар мушрикларга, Аллоҳга ширк келтирадиганларга берилмоқда. Бунда Аллоҳга турли-туман бут-санамларни ширк келтирадиганлар ҳам, аҳли китоб бўла туриб, Аллоҳга баъзи шахсларни ширк келтирадиганлар ҳам баробардирлар. Чунки уларнинг ҳаммаси Аллоҳдан бошқа ҳеч бир зот бирор нарсани ярата олмаслигини, бирор нарсага молик бўла олмаслигини билгани ҳолда, Аллоҳнинг ваҳдониятига эмас, ширкка қараб юрадилар. Улар бу ишни ҳужжат-далил йўқлигидан қиладиларми?)
Malayca:
Mereka akan menjawab: "(Segala-galanya) dikuasai Allah". Katakanlah: "Jika demikian, bagaimana kamu tertarik hati kepada perkara yang tidak benar?"
Arnavutça:
Ata thonë: “I Perëndisë (është pushteti)”. E, ti thuaj: “E përse jeni të mashtruar?”
Bulgarca:
Ще кажат: “На Аллах!” Кажи: “Как тогава сте омагьосвани?”
Sırpça:
“Аллах!” Одговориће, а ти реци: “Па зашто онда допуштате да будете заведени?”
Çekçe:
Odvětí: 'Bůh.' Rci: 'Jak můžete být tedy tak očarováni?'
Urduca:
یہ ضرور کہیں گے کہ یہ بات تو اللہ ہی کے لیے ہے کہو، پھر کہاں سے تم کو دھوکا لگتا ہے؟
Tacikçe:
Хоҳанд гуфт: «Худо». Бигӯ: «Пас чаро фиреб ме- хӯред?»
Tatarca:
Әлбәттә, һәр нәрсәгә патшалык Аллаһ кулыңда диярләр. Алай булгач, ничек шайтан вәсвәсәсенә алданасыз диген!
Endonezyaca:
Mereka akan menjawab: "Kepunyaan Allah". Katakanlah: "(Kalau demikian), maka dari jalan manakah kamu ditipu?"
Amharca:
«በእርግጥ አላህ ነው» ይሉሃል፡፡ «ታዲያ እንዴት ትታለላላችሁ» በላቸው፡፡
Tamilce:
அவர்கள் கூறுவார்கள்: “(அவற்றின் பேராட்சி) அல்லாஹ்விற்கு உரியதே!” (நபியே!) நீர் கூறுவீராக: “ஆக, நீங்கள் (அந்த உண்மையை நம்பிக்கை கொள்வதிலிருந்து) எவ்வாறு திசை திருப்பப்படுகிறீர்கள்!”
Korece:
하나님 이시라 그들이 말하 리니 일러가로되 그러면 어찌하여너희는 현혹되고 있느뇨
Vietnamca:
Họ sẽ trả lời: “Allah” Ngươi hãy bảo họ: “Vậy sao các người mê muội (trong sự thờ phượng các thần linh hư cấu ngoài Ngài?)”.
Ayet Linkleri: