Arapça:
إِنَّ فِي ذَٰلِكَ لَآيَاتٍ وَإِن كُنَّا لَمُبْتَلِينَ
Çeviriyazı:
inne fî ẕâlike leâyâtiv vein künnâ lemübtelîn.
Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:
Şüphesiz bunda sizin için birtakım ibretler vardır. Çünkü biz, kullarımızı böyle denemişizdir.
Diyanet İşleri:
Doğrusu bunlarda dersler vardır. Biz şüphesiz insanları denemekteyiz.
Abdulbakî Gölpınarlı:
Şüphe yok ki bundan deliller var elbet ve şüphesiz ki biz, insanları deneriz.
Şaban Piriş:
Şüphesiz bunda ayetler/belgeler vardır ve elbette biz imtihan ediyoruz.
Edip Yüksel:
Bunda işaretler ve dersler vardır. Biz elbette sizleri denemekteyiz.
Ali Bulaç:
Hiç şüphesiz bunda ayetler vardır ve Biz gerçekten denemeden geçiririz.
Suat Yıldırım:
Bunda elbette alınacak çok ibretler var. Gerçekten Biz insanları imtihan etmekteyiz.
Ömer Nasuhi Bilmen:
Şüphe yok ki, bunda elbette bir nice ibretler vardır ve hakikaten Biz elbette pek imtihan edicileriz.
Yaşar Nuri Öztürk:
Biz onları imtihan ediyor idiysek de bunda elbette ibretler vardır!
Bekir Sadak:
«Oysa tehdit edildiginiz sey ne kadar, hem de ne kadar uzak!»
İbni Kesir:
Şüphesiz ki bunda ayetler vardır. Biz, elbette deneyenleriz.
Adem Uğur:
Şüphesiz bunda (Nuh ve kavminin başından geçenlerde) birtakım ibretler vardır. Hakikaten biz (kullarımızı böyle) deneriz.
İskender Ali Mihr:
Elbette bunda âyetler vardır. Ve muhakkak ki Biz, imtihan edenleriz.
Celal Yıldırım:
Şüphesiz ki (bu önemli ve ibretli olayda) birçok öğütler ve dersler vardır. Doğrusu biz hep (böyle) sınava çekeriz.
Tefhim ul Kuran:
Hiç şüphesiz bunda ayetler vardır ve biz gerçekten denemeden geçiririz.
Fransızca:
Voilà bien là des signes. Nous sommes certes Celui qui éprouve.
İspanyolca:
Ciertamente, hay en ello signos. En verdad, ponemos a prueba...»
İtalyanca:
Questi certamente furono segni. In verità Noi siamo Colui che mette alla prova.
Almanca:
Gewiß, darin gibt sind zweifelsohne Ayat, und WIR waren doch Prüfende!
Çince:
此中确有许多迹象,我确是考验者。
Hollandaca:
Waarlijk, hierin lagen teekens onzer almacht, en wij beproefden de menschen daardoor.
Rusça:
Воистину, в этом есть знамения. Воистину, Мы подвергаем испытанию.
Somalice:
Arrintaasna waxaa ku Sugan Aayaad waxaana nahay kuwo wax Imtixaama.
Swahilice:
Hakika katika hayo yapo mazingatio. Na kwa yakini Sisi ni wenye kuwafanyia mtihani.
Uygurca:
ھەقىقەتەن بۇنىڭدا (يەنى نۇھنىڭ ئۈممىتىنىڭ ئىشلىرىدا ئەقىل ئىگىلىرى ئۈچۈن) نۇرغۇن ئىبرەتلەر بار، بىز بەندىلەرنى (پەيغەمبەرلەرنى ئەۋەتىش بىلەن) ئەلۋەتتە سىنايمىز
Japonca:
本当にこの中には(理解ある者への)種々の印がある。われは(人びとを)試練するものである。
Arapça (Ürdün):
«إن في ذلك» المذكور من أمر نوح والسفينة وإهلاك الكفار «لآيات» دلالات على قدرة الله تعالى «وإن» مخففة من الثقيلة واسمها ضمير الشأن «كنا لمبتلين» قوم نوح بإرساله إليهم ووعظه.
Hintçe:
इसमें शक नहीं कि हसमें (हमारी क़ुदरत की) बहुत सी निशानियाँ हैं और हमको तो बस उनका इम्तिहान लेना मंज़ूर था
Tayca:
แท้จริงในการนั้นย่อมเป็นสัญญาณข้อเตือนสติมากหลาย และถึงแม้ว่าเราเป็นผู้ทดสอบปวงบ่าวของเรา
İbranice:
אכן, בזאת יש אותות, ואכן, אנו הבוחנים
Hırvatça:
U tome su, zaista, znakovi, a Mi smo, doista, stavljali na kušnju
Rumence:
Întru aceasta sunt semne şi Noi punem la încercare.
Transliteration:
Inna fee thalika laayatin wain kunna lamubtaleena
Türkçe:
Biz onları imtihan ediyor idiysek de bunda elbette ibretler vardır!
Sahih International:
Indeed in that are signs, and indeed, We are ever testing [Our servants].
İngilizce:
Verily in this there are Signs (for men to understand); (thus) do We try (men).
Azerbaycanca:
Şübhəsiz ki, bunda (insanlar üçün) ibrətlər vardır. Həqiqətən, Biz (bəla, müsibət göndərməklə bəndələrimizi) imtahana çəkirik!
Süleyman Ateş:
Gerçi biz, (onları) sınıyorduk ama, bu olayda (sizler için de) nice ibretler vardır.
Diyanet Vakfı:
Şüphesiz bunda (Nuh ve kavminin başından geçenlerde) birtakım ibretler vardır. Hakikaten biz (kullarımızı böyle) deneriz.
Erhan Aktaş:
Bunda kesinlikle âyetler(1) vardır. Ve Biz kesinlikle sınayanlarız.
Kral Fahd:
Şüphesiz bunda (Nuh ve kavminin başından geçenlerde) birtakım ibretler vardır. Hakikaten biz (kullarımızı böyle) deneriz.
Hasan Basri Çantay:
Şübhe yok ki bunda nice ibretler vardır. Biz elbette (insanları) imtihaana çekenleriz.
Muhammed Esed:
Bu (kıssa)da, muhakkak ki, (düşünen insanlar için çıkarılacak) dersler vardır; ve şüphesiz, Biz (insanı) sınavdan geçirmekteyiz.
Gültekin Onan:
Hiç şüphesiz bunda ayetler vardır ve biz gerçekten denemeden geçiririz.
Ali Fikri Yavuz:
Şüphesiz bunda (Nûh kıssasında) ibret alıncak çok alâmetler var. Doğrusu biz (bu şekilde insanları) imtihana çekenleriz.
Portekizce:
Em verdade, nisto há sinais, conquanto já os tenhamos provado.
İsveççe:
I detta ligger helt visst budskap [till de klarsynta]; Vi sätter [ständigt människorna] på prov.
Farsça:
همانا در این [سرگذشت] نشانه هایی [از قدرت، رحمت و انتقام خدا] برای عبرت گیرندگان است؛ و یقیناً ما آزمایش کننده بندگانیم.
Kürtçe:
بەڕاستی لەم (بەسەرھاتەی نوحدا ) پەند ونیشانەی زۆر ھەیە (بۆ کەسانی ژیر و ھۆشمەند) وە بەڕاستی ئێمە تاقیکەرەوەین (بۆ ھەموو خەڵک)
Özbekçe:
Албатта, бунда оят-ибратлар бордир. Албатта, Биз синовчи бўлган эдик.
Malayca:
Sesungguhnya pada yang demikian itu terdapat tanda-tanda (yang mendatangkan iktibar); dan sesungguhnya Kami tetap menguji (hamba-hamba Kami).
Arnavutça:
Me të vërtetë, në këtë ka argumente dhe Ne, me të vërtetë, i vëmë në sprovë (njerëzit).
Bulgarca:
В това има знамения. Ние непременно изпитваме [рабите].
Sırpça:
У томе су, заиста, поуке, а Ми смо заиста стављали на кушњу.
Çekçe:
A věru jsou v tom znamení a My vskutku jsme byli těmi, kdož zkouškám podrobují.
Urduca:
اِس قصے میں بڑی نشانیاں ہیں اور آزمائش تو ہم کر کے ہی رہتے ہیں
Tacikçe:
Дар ин достон ибратҳову пандҳост ва мо танҳо озмояндагоне будем.
Tatarca:
Аллаһуга итагать итүче мөэминнәрнең әнә шулай котылуларында һәм залимнәрнең һәлак булуында гыйбрәтләр бар, Без аларны Нухны җибәреп имтихан кылдык.
Endonezyaca:
Sesungguhnya pada (kejadian) itu benar-benar terdapat beberapa tanda (kebesaran Allah), dan sesungguhnya Kami menimpakan azab (kepada kaum Nuh itu).
Amharca:
በዚህ ውስጥ (ለከሃሊነታችን) ምልከቶች አልሉበት፡፡ እነሆ! (የኑሕን ሰዎች) በእርግጥም ፈትታኞች ነበርን፡፡
Tamilce:
நிச்சயமாக இதில் பல அத்தாட்சிகள் உள்ளன. நிச்சயமாக நாம் (அவர்களை) சோதிப்பவர்களாக இருந்தோம்.
Korece:
실로 그 안에는 예증이 있었 으며 우리는 이 말씀으로 그들을시험했노라
Vietnamca:
Quả thật, nơi sự việc đó là những dấu hiệu (về quyền năng của TA trong việc giúp đỡ những người có đức tin cũng như trong việc trừng phạt những kẻ vô đức tin). Và quả thật, TA luôn thử thách.
Ayet Linkleri: