Arapça:
يَعْلَمُ مَا بَيْنَ أَيْدِيهِمْ وَمَا خَلْفَهُمْ وَلَا يَشْفَعُونَ إِلَّا لِمَنِ ارْتَضَىٰ وَهُم مِّنْ خَشْيَتِهِ مُشْفِقُونَ
Çeviriyazı:
ya`lemü mâ beyne eydîhim vemâ ḫalfehüm velâ yeşfe`ûne illâ limeni-rteḍâ vehüm min ḫaşyetihî müşfiḳûn.
Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:
Allah, onların önlerindekini de, arkalarındakini de (yaptıklarını ve yapacaklarını) bilir. Onlar, Allah'ın hoşnud olduğu kimseden başkasına şefaat etmezler. Hepsi de O'nun korkusundan titrerler.
Diyanet İşleri:
Allah, onların yaptıklarını ve yapmakta olduklarını bilir. Onlar Allah'ın hoşnut olduğu kimseden başkasına şefaat edemezler; O'nun korkusundan titrerler.
Abdulbakî Gölpınarlı:
O bilir, onların önlerinde ve artlarında ne varsa ve Tanrı rızasına mazhar olandan başkasına şefaat de edemezler ve onlar, onun korkusundan ürkerler.
Şaban Piriş:
Allah, onların önlerindekini de arkalarındakini de bilir. Allah’ın razı olduğu kimseden başkasına şefaat edemezler. O’nun korkusundan, sakınıp ürkerler.
Edip Yüksel:
O onların geçmişini ve geleceğini bilir. Onlar O'nun hoşnut olduğu kullarından başkası için şefaat etmezler. Onlar bile O'nun karşısında saygıyla titrerler.
Ali Bulaç:
O, önlerindekini ve arkalarındakini bilir; onlar şefaat etmezler (kendisinden) hoşnut olunandan başka. Ve onlar, O'nun haşmetinden içleri titremekte olanlardır.
Suat Yıldırım:
O onların yaptıklarını da yapacaklarını da, açıkladıklarını da gizlediklerini de bilir. Onlar, sadece O'nun razı olduğu kimse hakkında şefaat ederler. O’na duydukları tazimden ötürü çekinir, titrerler. [2,255; 34,23]
Ömer Nasuhi Bilmen:
Onların ilerilerindekini de gerilerindekini de bilir ve razı olduğundan başkasına şefaat de edemezler ve onlar O´nun mehabetinden kemal-i itina ile korkar kimselerdir.
Yaşar Nuri Öztürk:
O, onların önlerindekini de arkalarındakini de bilir. Onlar, O'nun hoşnutluk verdiklerinden başkasına da şefaat etmezler. Ve onlar O'nun korkusundan titrerler.
Bekir Sadak:
Senden once de hicbir insani olumsuz kilmadik, sen olursun de onlar baki kalir mi?
İbni Kesir:
O, onların önlerindekilerini de bilir, arkalarındakini de bilir. Onlar, Allah´ın hoşnud olduğu kimseden başkasına şefaat edemezler ve O´nun korkusundan titrerler.
Adem Uğur:
Allah, onların önlerindekini de, arkalarındakini de (yaptıklarını da, yapacaklarını da) bilir. Allah rızasına ulaşmış olanlardan başkasına şefaat etmezler. Onlar, Allah korkusundan titrerler!
İskender Ali Mihr:
Onların önünde ve arkasında olan şeyleri (muhafız melekleri) bilir. Ve onlar, (Allah´ın) rızasına ermiş olanlardan başkasına şefaat etmezler. Ve onlar, O´nun (Allah´ın) haşyetinden korkanlardır.
Celal Yıldırım:
Allah onların önlerindekini de, arkalarındakini de bilir. Onlar ancak Allah´ın razı olacağı kimse için şefaat ederler ve onlar Allah korkusundan saygıyla titrerler.
Tefhim ul Kuran:
O, önlerindekini de, arkalarındakini de bilmektedir
Fransızca:
Il sait ce qui est devant eux et ce qui derrière eux. Et Ils n'intercèdent qu'en faveur de ceux qu'Il a agréés [tout en étant] pénétrés de Sa crainte.
İspanyolca:
Él conoce su pasado y su futuro. No intercederán sino por aquéllos de quienes Él esté satisfecho. Están imbuidos del miedo que Él les inspira.
İtalyanca:
Egli conosce quel che li precede e quel che li segue ed essi non intercedono se non in favore di coloro di cui Ssi compiace, e sono compenetrati di timor di Lui.
Almanca:
ER kennt das, was vor ihnen und was hinter ihnen ist. Und sie legen keine Fürbitte ein, außer für denjenigen, dem ER Wohlgefallen erwies. Und sie sind von der Ehrfurcht Ihm gegenüber zitternd.
Çince:
他知道在他们前面和后面的;他们只替他所喜悦者说情。他们为敬畏他而恐 惧。
Hollandaca:
Hij weet wat vóór hen en wat achter hen is; zij zullen voor niemand tusschen beiden treden. Behalve voor wien hem zal behagen, en zij beven uit vrees voor hem.
Rusça:
Он ведает их прошлое и будущее. Они заступаются только за тех, кем Он доволен, а сами трепещут от страха перед Ним.
Somalice:
wuxuu ogyahay waxa hortooda iyo Gadaashooda ah umana shafeecaan Ciduu ka raaliyahay mooyee iyaguna Cabsidiisay la Baqaan.
Swahilice:
Anayajua yaliyo mbele yao na yaliyo nyuma yao. Wala hawamwombei yeyote ila yule anaye mridhia Yeye, nao kwa ajili ya kumwogopa wananyenyekea.
Uygurca:
اﷲ ئۇلارنىڭ قىلغانلىرىنى ۋە قىلماقچى بولغانلىرىنى بىلىپ تۇرىدۇ، ئۇلار اﷲ رازى بولغانلارغىلا شاپائەت قىلىدۇ، اﷲ نىڭ ھەيۋىسىدىن تىترەپ تۇرىدۇ
Japonca:
かれは,かれら(天使)以前にあるものも,以後にあるものをも知っておられ,かれが受け入れる者の外は,執り成しをしない。かれら(天使)はかれに畏れ仕える。
Arapça (Ürdün):
«يعلم ما بين أيديهم وما خلفهم» ما عملوا وما هم عاملون «ولا يشفعون إلا لمن ارتضى» تعالى أن يشفع له «وهم من خشيته» تعالى «مشفقون» خائفون.
Hintçe:
जो कुछ उनके सामने है और जो कुछ उनके पीछे है (ग़रज़ सब कुछ) वह (खुदा) जानता है और ये लोग उस शख्स के सिवा जिससे खुदा राज़ी हो किसी की सिफारिश भी नहीं करते और ये लोग खुद उसके ख़ौफ से (हर वक्त) ड़रते रहते हैं
Tayca:
พระองค์ทรงรอบรู้ สิ่งที่อยู่เบื้องหน้าพวกเขา และสิ่งที่อยู่เบื้องหลังพวกเขา และพวกเขาจะไม่ให้ความช่วยเหลือแก่ผู้ใด นอกจากผู้ที่พระองค์ทรงพอพระทัย และเนื่องจากความกลัวพวกเขาจึงเนื้อตัวสั่น
İbranice:
הוא יודע את אשר לפניהם ואת אשר מעבר להם, ולא יוכלו להמליץ על מישהו בלי רצונו והם חרדים מיראתו
Hırvatça:
On zna šta su radili i šta će raditi, i oni će se samo za onoga s kim On bude zadovoljan zauzimati, a oni i sami, iz straha prema Njemu, strepe.
Rumence:
El ştie ce este înaintea lor şi ce este înapoia lor. Ei nu mijlocesc decât pentru cei de care Dumnezeu este mulţumit şi sunt pătrunşi de teamă.
Transliteration:
YaAAlamu ma bayna aydeehim wama khalfahum wala yashfaAAoona illa limani irtada wahum min khashyatihi mushfiqoona
Türkçe:
O, onların önlerindekini de arkalarındakini de bilir. Onlar, O'nun hoşnutluk verdiklerinden başkasına da şefaat etmezler. Ve onlar O'nun korkusundan titrerler.
Sahih International:
He knows what is [presently] before them and what will be after them, and they cannot intercede except on behalf of one whom He approves. And they, from fear of Him, are apprehensive.
İngilizce:
He knows what is before them, and what is behind them, and they offer no intercession except for those who are acceptable, and they stand in awe and reverence of His (Glory).
Azerbaycanca:
(Allah) onların öndəkilərini də, arxalarındakını da (nə etdiklərini və nə edəcəklərini) bilir. Onlar yalnız (Allahın) razı olduğu (izin verdiyi) kəslərdən ötrü şəfaət edə bilər və Onun heybətindən qorxarlar.
Süleyman Ateş:
(Allah) Onların önlerinde ve arkalarında olanı bilir. (Allah'ın) razı olduğundan başkasına şefa'at edemezler ve onlar, O'nun korkusundan titrerler.
Diyanet Vakfı:
Allah, onların önlerindekini de, arkalarındakini de (yaptıklarını da, yapacaklarını da) bilir. Allah rızasına ulaşmış olanlardan başkasına şefaat etmezler. Onlar, Allah korkusundan titrerler!
Erhan Aktaş:
Allah, onların bütün yapıp ettiklerini bilir. Ve onlar, rızasına ermiş olanlardan başkasına şefaat(1) edemezler. Onlar, O’na duydukları derin saygıdan titrerler.
Kral Fahd:
Allah, onların önlerindekini de bilir, arkalarındakini de. (Allah'ın) Rıza gösterdiği kimselerden başkasına şefaat edemezler; O'nun korkusundan titrerler.
Hasan Basri Çantay:
Önlerindekini de, arkalarındakini de O bilir. Bunlar, Onun rızâsına ermiş olandan başka kimseye şefaat etmezler. Bunlar Onun korkusundan titreyenlerdir.
Muhammed Esed:
O, onların gözünün önünde olanları da bilir, onlardan gizli tutulan şeyleri de bilir; bunun içindir ki, onlar, O´nun (zaten) hoşnut olduğu insanların dışında kimseye yan çıkıp kayıramazlar; çünkü (herkesten önce) onların kendileri O´nun korkusuyla titrerler.
Gültekin Onan:
O, önlerindekini ve arkalarındakini bilir onlar şefaat etmezler (kendisinden) hoşnut olunandan başka. Ve onlar, O´nun haşmetinden içleri titremekte olanlardır.
Ali Fikri Yavuz:
Allah, onların önlerindekinide, arkalarındakini de (yaptıklarını ve yapacaklarını) bilir ve onlar, O’nun rıza verdiği kimselerden başkasına şefaat edemezler. Hepsi O’nun korkusundan titrerler.
Portekizce:
Ele conhece tanto o que há antes deles como o que há depois deles, e não podem interceder em favor de ninguém, salvode quem a Ele aprouver, são, ante seu temor, a Ele reverentes.
İsveççe:
Han vet allt vad [människor] kan veta och allt som är dolt för dem, och de kan inte tala till förmån för någon annan än den som Han är nöjd med. Och de bävar inför Hans [majestät].
Farsça:
خدا همه گذشته آنان و آینده شان را می داند، و جز برای کسی که خدا بپسندد شفاعت نمی کنند، و آنان از ترس [عظمت و جلال] او هراسان و بیمناکند.
Kürtçe:
(خوا) دەزانێت وئاگادارە بە ئەوەی لەدونیا لەبەر دەستیاندایە وە بە ئەوەی لەڕۆژی دواییدا بۆیان ئامادەکراوە وە (فریشتەکان) تکا ناکەن تەنھا بۆ ئەو کەسە نەبێت (خوا) ڕازی بێت (تکای بۆ بکرێت) وە ئەوان (فریشتەکان) لەترس وھەیبەتی خوا زۆر دەترسن
Özbekçe:
У зот уларнинг олдиларидаги нарсани ҳам, ортларидаги нарсани ҳам биладир. Улар фақат у зот рози бўлган шахсларгагина шафоат қилурлар. Улар у зотнинг қўрқинчидан титраган ҳолда турурлар.
Malayca:
Allah mengetahui apa yang di hadapan mereka (yang telah mereka lakukan), dan apa yang di belakang mereka (yang akan mereka lakukan); dan mereka tidak memohon syafaat melainkan bagi sesiapa yang diredhai Allah; dan mereka pula sentiasa cemas takut daripada ditimpa azabNya.
Arnavutça:
Ai di se ç’kishte para tyre dhe çka do të ketë pas tyre, dhe (ata) ndërmjetësojnë vetëm për ata që është i kënaqur (Perëndia), e ata janë të brengosur nga frika prej Tij.
Bulgarca:
Знае Той какво е било преди тях и какво ще бъде след тях. И се застъпват само за онзи, от когото Той е доволен. И от страх пред Него тръпнат.
Sırpça:
Он зна шта су радили и шта ће да ураде, и они се заузимају само за оног са којим је Он задовољан, а и сами су, из страхопоштовања према Њему, богобојазни.
Çekçe:
A On zná dobře, co je před nimi a co je za nimi, a oni se přimlouvat nesmějí, leč za toho, v němž On nalezne zalíbení; a oni se před Ním třesou bázní.
Urduca:
جو کچھ اُن کے سامنے ہے اسے بھی وہ جانتا ہے اور جو کچھ اُن سے اوجھل ہے اس سے بھی وہ باخبر ہے وہ کسی کی سفارش نہیں کرتے بجز اُس کے جس کے حق میں سفارش سننے پر اللہ راضی ہو، اور وہ اس کے خوف سے ڈرے رہتے ہیں
Tacikçe:
Медонад ҳар чӣ дар баробари онҳост ва ҳар чӣ пушти сари онҳост. Ва онон ҷуз касонерю, ки Худо аз онҳо хушнуд аст, шафоъат намекунанд ва аз бими Ӯ ларзонанд.
Tatarca:
Аллаһ, кешеләрнең үткәндәге эшләгән эшләрен вә киләчәктә эшләячәк эшләрен белер, һәм фәрештәләрнең алларындагы вә артларындагы эшләрен белер, ул фәрештәләр шәфәгать итмәсләр, мәгәр Аллаһ риза булган кешегә генә шәфәгать итәрләр, шулай булса да Аллаһудан куркып түбәнчелек кылучылардыр.
Endonezyaca:
Allah mengetahui segala sesuatu yang dihadapan mereka (malaikat) dan yang di belakang mereka, dan mereka tiada memberi syafa'at melainkan kepada orang yang diridhai Allah, dan mereka itu selalu berhati-hati karena takut kepada-Nya.
Amharca:
በፊታቸው ያለውንና በኋላቸው ያለውንም ሁሉ ያውቃል፡፡ ለወደደውም ሰው እንጅ ለሌላው አያማልዱም፡፡ እነርሱም እርሱን ከመፍራታቸው የተነሳ ተጨናቂዎች ናቸው፡፡
Tamilce:
அ(ந்த வான)வர்களுக்கு முன் உள்ளதையும் அவர்களுக்குப் பின் உள்ளதையும் அவன் நன்கறிவான். அவன் விரும்பியவர்களுக்கே தவிர அவர்கள் சிபாரிசு செய்யமாட்டார்கள். இன்னும், அவர்கள் அவனுடைய அச்சத்தால் (அவனுக்கு மாறு செய்யாமல்) மிகுந்த எச்சரிக்கையுடன் பயந்தவர்களாக இருப்பார்கள்.
Korece:
그분은 그들 앞에 있는 것과뒤에 있는 모든 것을 알고 계시니라 그들은 그분이 허락하는 자를 제외하고는 중재하지 아니하니 그들은 그분을 두려워하고 경외하 노라
Vietnamca:
Ngài biết điều gì trước họ và điều gì sau họ và họ không can thiệp giùm cho ai được ngoại trừ cho người nào mà Ngài ưng thuận. Và họ luôn sợ Ngài.
Ayet Linkleri: