Kur'an Ayetleri

Sûre No: 

2

Sûredeki Ayet No: 

66

Ayet No: 

73

Sayfa No: 

10

Nüzûl Yeri: 

Arapça: 

فَجَعَلْنَاهَا نَكَالًا لِّمَا بَيْنَ يَدَيْهَا وَمَا خَلْفَهَا وَمَوْعِظَةً لِّلْمُتَّقِينَ

Çeviriyazı: 

fece`alnâhâ nekâlel limâ beyne yedeyhâ vemâ ḫalfehâ vemev`iżatel lilmütteḳîn.

Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır: 

Bu ibret dolu cezayı öncekilere ve sonrakilere bir ders, korunacaklara da bir nasihat, bir öğüt yaptık.

Diyanet İşleri: 

İçinizden cumartesi günü azgınlık edenleri elbette biliyorsunuz. Onlara "Aşağılık birer maymun olunuz" dedik; bunu, çağdaşlarına ve sonradan geleceklere bir ceza örneği ve Allah'a karşı gelmekten sakınanlara öğüt olsun diye yaptık.

Abdulbakî Gölpınarlı: 

O zaman bunu görenlerle sonradan gelenlere ibret, sakınanlara da bir öğüt olmak üzere onları maymun şekline sokmuştuk.

Şaban Piriş: 

Böylece onların akıbetini hem önlerinde bulunanlar için, hem de kendilerinden sonra gelecekler için bir ibret ve Allah’tan korkanlar için de bir öğüt vesilesi yaptık.

Edip Yüksel: 

Bu cezayı çağdaşlarına ve sonraki kuşaklara bir ibret ve erdemli insanlar için de bir öğüt yaptık.

Ali Bulaç: 

Bunu, hem çağdaşlarına, hem sonra gelecek olanlara 'ibret verici bir ceza', takva sahipleri için de bir öğüt kıldık.

Suat Yıldırım: 

Bunu, hem bu hâdiseye şahit olanlara, hem de sonradan gelecek olan nesillere bir ibret ve korunacaklara da bir öğüt kıldık.

Ömer Nasuhi Bilmen: 

Artık bunu o zamandakilere ve ondan sonrakilere bir ibret, müttekiler için de bir nasihat kıldık.

Yaşar Nuri Öztürk: 

Bu durumu, o zamankilere ve onların ardından geleceklere ibret dolu bir ceza, takva sahiplerine de bir öğüt yaptık.

Bekir Sadak: 

2:65

İbni Kesir: 

Artık bunu hem önündekilere, hem de ardındakilere ibret verici bir ceza, hem de müttakilere bir öğüt kıldık.

Adem Uğur: 

Biz bunu (maymunlaşmış insanları), hadiseyi bizzat görenlere ve sonradan gelenlere bir ibret dersi, müttakîler için de bir öğüt vesilesi kıldık.

İskender Ali Mihr: 

Böylece onu (cezayı) hayatta olanlara ve onların ardından geleceklere bir ibret ve takva sahipleri için bir öğüt kıldık.

Celal Yıldırım: 

İşte Biz bu (milletin tutumunu ve başlarına gelen kötü sonuçları) kendi devirlerinde yaşayanlara ve sonradan gelecek olanlara bir ibret ve takva (Allah´tan korkup kötülüklerden sakınan irfan) sahiplerine bir öğüt kıldık.

Tefhim ul Kuran: 

Bunu, hem çağdaşlarına, hem sonradan gelecek olanlara ´ders verici bir ceza,´ takva sahipleri için de bir öğüd kıldık.

Fransızca: 

Nous fîmes donc de cela un exemple pour les villes qui l'entouraient alors et une exhortation pour les pieux.

İspanyolca: 

E hicimos de ello un castigo ejemplar para los contemporáneos y sus descendientes, una exhortación para los temerosos de Alá.

İtalyanca: 

Ne facemmo un terribile esempio per i loro contemporanei e per le generazioni che sarebbero seguite e un ammonimento ai timorati.

Almanca: 

Und Wir machten sie zu einem Strafexempel für die Zeitgenossen, für die Nachwelt und zur Ermahnung für die Muttaqi.

Çince: 

我以这种刑罚为前人和後人的戒与敬畏者的教训。

Hollandaca: 

En wij lieten hen dienen tot een voorbeeld voor hunne tijdgenooten en voor hunne nakomelingen, en tot eene waarschuwing voor de vromen.

Rusça: 

Мы сделали это примерным наказанием для них самих и для будущих поколений, а также назиданием для богобоязненных.

Somalice: 

waxaana kayeelay ciqabtaas waanada waxa ka horeeya iyo wax ka danbeeyaba, iyo waano kuwa dhowrsada.

Swahilice: 

Kwa hivyo tukayafanya hayo kuwa onyo kwa wale walio kuwa katika zama zao na walio kuja baada yao, na mawaidha kwa wachamngu.

Uygurca: 

ئۇنى (يەنى ئۇلارغا بېرىلگەن بۇ جازانى) زامانداشلىرى ۋە كېيىنكىلەر ئۈچۈن ئىبرەت، تەقۋادارلار ئۈچۈن ۋەز - نەسىھەت قىلدۇق

Japonca: 

われはこうしてあなたがたの時代,また後代の者ヘの見せしめとし,また主を畏れる者への訓戒とした。

Arapça (Ürdün): 

«فجعلناها» أي تلك العقوبة «نكالاً» عبرة مانعة من ارتكاب مثل ما عملوا «لما بين يديها وما خلفها» أي للأمم التي في زمانها وبعدها «وموعظة للمتقين» الله وخصوا بالذكر لأنهم المنتفعون بخلاف غيرهم.

Hintçe: 

पस हमने इस वाक़ये से उन लोगों के वास्ते जिन के सामने हुआ था और जो उसके बाद आनेवाले थे अज़ाब क़रार दिया, और परहेज़गारों के लिए नसीहत

Tayca: 

แล้วเราได้ให้การลงโทษนั้นเป็นเยี่ยงอย่างแก่ประชาชาติที่อยู่เบื้องหน้ามัน และประชาชาติที่อยู่เบื้องหลังมัน และให้เป็นข้อเตือนสติแก่ผู้เกรงกลัวทั้งหลาย

İbranice: 

זאת עשינו כעונש לדוגמא לדורם ולבאים אחריהם ולקח ליראים

Hırvatça: 

To naselje smo učinili opomenom obližnjim naseljima, a poukom za bogobojazne.

Rumence: 

Noi am făcut aceasta drept învăţătură celor de faţă şi celor de după ei şi drept predică celor temători.

Transliteration: 

FajaAAalnaha nakalan lima bayna yadayha wama khalfaha wamawAAithatan lilmuttaqeena

Türkçe: 

Bu durumu, o zamankilere ve onların ardından geleceklere ibret dolu bir ceza, takva sahiplerine de bir öğüt yaptık.

Sahih International: 

And We made it a deterrent punishment for those who were present and those who succeeded [them] and a lesson for those who fear Allah.

İngilizce: 

So We made it an example to their own time and to their posterity, and a lesson to those who fear Allah.

Azerbaycanca: 

Biz bunu onlarla bir dövrdə yaşayanlar və sonradan gələnlər üçün ibrət və müttəqilərdən ötrü nəsihət olsun deyə etdik.

Süleyman Ateş: 

Ve bunu, önündekilere ve ardından geleceklere ibret bir ceza, (Allah'ın azabından) korunanlara da bir öğüt yaptık.

Diyanet Vakfı: 

Biz bunu (maymunlaşmış insanları), hadiseyi bizzat görenlere ve sonradan gelenlere bir ibret dersi, müttakiler için de bir öğüt vesilesi kıldık.

Erhan Aktaş: 

Biz bunu, onlara ve onlardan sonra gelecek kuşaklara ibret; muttakîlere(1) de bir öğüt olarak yaptık.

Kral Fahd: 

Biz bu (maymunlaşmış insanları) hadiseyi bizzat görenler ve sonradan gelenler için bir ibret dersi, müttakîler için de bir öğüt vesilesi kıldık.

Hasan Basri Çantay: 

Binâen´aleyh onu hem önündekilere (o zaman hazır olanlara), hem ardındakilere (sonradan geleceklere) ibret verici ceza ve (mü´minlerden) takvaaye erenler de bir öğüd yaptık.

Muhammed Esed: 

Ve onları hem kendi zamanları, hem de bütün gelecek zamanlar için uyarıcı bir örnek kıldık, Allah´a karşı sorumluluklarının bilincinde olanlara da ibret alınacak bir ders.

Gültekin Onan: 

Bunu çağdaşlarına / yanında olanlara (lima beyne yedeyha) ve sonraki kuşaklara / gelecek olanlara (halfeha) bir ceza / azab / ibret verici ceza (nekalen) ve muttakiler için de bir öğüt / nasihat (mevızaten) yaptık.

Ali Fikri Yavuz: 

Biz, o azâbı

Portekizce: 

E disso fizemos um exemplo para os seus contemporâneos e para os seus descendentes, e uma exortação para ostementes a Deus.

İsveççe: 

Vi gjorde detta för att ge ett varnande exempel för samtid och eftervärld och en allvarlig erinran till de gudfruktiga.

Farsça: 

در نتیجه، آن [می ازات] را عبرتی برای کسانی که شاهدِ حادثه بودند، وکسانی که بعد از آنان می آیند، و پندی برای پرواپیشگان قرار دادیم.

Kürtçe: 

ئەمجا ئەم سزایەمان کردە پەند بۆ خەڵکانی ئەو سەردەمەو ئەوانەی دوای ئەوان وەبەئامۆژگاری بۆ پارێزکاران

Özbekçe: 

Биз бу (ҳодиса) ни унинг олдидагиларга ва кейинидагиларга ва тақводорларга мавъиза қилдик. (Ушбу хабарлардан Бани Исроилнинг яна икки ахлоқини билиб олса бўлади. 1. Кўп таъкидлашга қарамай, ўзларига тушган ваҳийдан, илоҳий кўрсатмалардан юз ўгириш. 2. Буйруқ ва қайтариқларга юзаки амал қилган бўлиб, аслида, хилоф иш тутиш. Имом Аҳмад ривоят қилган ҳадисда Пайғамбар алайҳиссалом: «Яҳудийлар қилган ишни сизлар қилманглар, Аллоҳ харом қилган нарсаларни ҳар хил ҳийлалар билан ҳалол ҳисобламанглар», дейдилар.)

Malayca: 

Maka Kami jadikan apa yang berlaku itu sebagai suatu hukuman pencegah bagi orang-orang yang ada pada masa itu dan orang-orang yang datang kemudian, dan suatu pengajaran bagi orang-orang yang (hendak) bertaqwa.

Arnavutça: 

Këtë ngjarje e kemi bërë dënim për bashkëkohanikët dhe për breznitë e tyre, kurse këshillë për ata që i drojnë Perëndisë.

Bulgarca: 

Сторихме го за назидание по тяхно време и след тях, и за поука на богобоязливите.

Sırpça: 

То насеље смо учинили опоменом оближњим насељима, а поуком за богобојазне.

Çekçe: 

A učinili jsme je trestem výstražným pro ty, kteří žili předtím i potom, i varováním pro bohabojné.

Urduca: 

اس طرح ہم نے اُن کے انجام کو اُس زمانے کے لوگوں اور بعد کی آنے والی نسلوں کے لیے عبرت اور ڈرنے والوں کے لیے نصیحت بنا کر چھوڑا

Tacikçe: 

Ва онҳоро ибрати муосирон ва ояндагон ва панде барои парҳезгорон гардонидем.

Tatarca: 

Без аларны шулай хурлыкка салдык һәм һәлак иттек гыйбрәт өчен вә Аллаһудан курыкканлыкларга вәгазь булсын өчен.

Endonezyaca: 

Maka Kami jadikan yang demikian itu peringatan bagi orang-orang dimasa itu, dan bagi mereka yang datang kemudian, serta menjadi pelajaran bagi orang-orang yang bertakwa.

Amharca: 

(ቅጣቲቱንም) ለነዚያ በስተፊትዋ ለነበሩትና ለነዚያም ከበኋላዋ ላሉት (ሕዝቦች) መቀጣጫ ለፈራህያንም መገሰጫ አደረግናት፡፡

Tamilce: 

ஆக, அதை (-குரங்குகளாக மாற்றப்பட்டதை) அதற்கு முன்னால் (அவர்கள் செய்த) பாவங்களுக்கும் அதற்கு பின்னால் (வருபவர்கள் செய்கின்ற அது போன்ற) பாவங்களுக்கும் (முன்னுதாரணமான) தண்டனையாகவும், இறையச்சமுள்ளவர்களுக்கு ஓர் உபதேசமாகவும் ஆக்கினோம்.

Korece: 

그리하여 하나님은 그 세대 의 백성과 그들의 후손들에게 벌 을 내렸으며 하나님을 두려워 하 는 사람들에게는 교훈을 주었노라

Vietnamca: 

TA đã lấy sự trừng phạt đó làm bài học cho các thế hệ đang sống trong thời đại của họ và các thế hệ sau họ và làm lời răn dạy cho những người ngoan đạo.