Arapça:
وَإِذْ قُلْنَا ادْخُلُوا هَٰذِهِ الْقَرْيَةَ فَكُلُوا مِنْهَا حَيْثُ شِئْتُمْ رَغَدًا وَادْخُلُوا الْبَابَ سُجَّدًا وَقُولُوا حِطَّةٌ نَّغْفِرْ لَكُمْ خَطَايَاكُمْ ۚ وَسَنَزِيدُ الْمُحْسِنِينَ
Çeviriyazı:
veiẕ ḳulne-dḫulû hâẕihi-lḳaryete fekülû minhâ ḥayŝü şi'tüm ragadev vedḫulü-lbâbe süccedev veḳûlû ḥiṭṭatün nagfir leküm ḫaṭâyâküm. vesenezîdü-lmuḥsinîn.
Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:
Hani bir zamanlar "Şu şehre girin de onun nimetlerinden dilediğiniz şekilde bol bol yiyin ve kapıdan secde ederek girin ve "hıtta" (bizi bağışla!) deyin ki, size, hatalarınızı mağfiret ediverelim, iyilik yapanlara nimetlerimizi daha da arttıracağız" dedik.
Diyanet İşleri:
Şu şehre girin, orada dilediğiniz gibi, bol bol yiyin, secde ederek kapısından girin, bağışla!" deyin, Biz de yanılmalarınızı bağışlarız, iyilere daha da artırırız" demiştik.
Abdulbakî Gölpınarlı:
Bir vakit şu şehre girin, nimetlerinden, nerede dilerseniz orada bolbol yiyin, kapısından secde ederek girin, burası yurttur deyin, yarlıganma dileyin de suçlarınızı örtelim; iyilikte bulunanların sevabını daha da arttıracağız demiştik.
Şaban Piriş:
Hani: "Şu kasabaya girip, dilediğiniz yerden istediğinizi bol bol yiyin. Kapısından secde ederek/boynu bükük, zelil olarak girin ve “Bağışla” deyin de sizi bağışlayalım. Güzel davrananların mükâfatını da artıralım." demiştik.
Edip Yüksel:
"Bu şehre girin. Orada dilediğiniz yerden bol bol yiyin. Kapıdan alçak gönüllü olarak girin ve dostça konuşun ki hatalarınızı bağışlayalım. Güzel davrananlara daha fazlasını veririz," demiştik.
Ali Bulaç:
Ve hatırlayın, demiştik ki: "Şu şehre girin ve orada istediğiniz yerde bol bol yiyin, yalnızca secde ederek kapısından girerken 'dileğimiz bağışlanmadır' deyin; (Biz de) hatalarınızı bağışlayalım; iyilik yapanların (ecirlerini) arttıracağız."
Suat Yıldırım:
Bir zaman da şöyle dedik: “Şu şehre girin ve orada istediğiniz yerden bol bol yiyin! Şehrin kapısından secde ederek, saygılı bir tavırla girin ve “Affet bizi ya Rebbenâ (hıtta)” deyin ki suçlarınızı affedelim; iyilik yapanların mükâfatlarını daha da artıracağız. [4,154; 7,161]
Ömer Nasuhi Bilmen:
Ve hani demiştik ki: «Şu kasabaya girin, ondan dilediğiniz yerde bol bol yiyiniz. Kapısından secde ederek giriniz ve ´hıtta´ deyiniz, sizin için hatalarınızı setredelim. Ve iyilik edenlere mükâfaatı daha artıracağız.»
Yaşar Nuri Öztürk:
Şöyle demiştik: "Girin şu kente; orada, dilediğiniz yerde bol bol yiyin. Kapıdan secde ederek girin ve 'Affet bizi!' deyin ki, hatalarınızı bağışlayalım. Biz güzel davranıp, güzellik üretenlere daha fazlasını da veririz."
Bekir Sadak:
«Bu sehre girin, orada dilediginiz gibi, bol bol yiyin, secde ederek kapisindan girin, bagisla! deyin, biz de yanilmalarinizi bagislariz, iyilere daha da artiririz» demistik.
İbni Kesir:
Hani
Adem Uğur:
(İsrailoğullarına:) Bu kasabaya girin, orada bulunanlardan dilediğiniz şekilde bol bol yeyin, kapısından eğilerek girin, (girerken) "
İskender Ali Mihr:
Ve o zaman demiştik ki: “Bu kasabaya girin, böylece onun (ni´metlerinden) dilediğiniz yerden bol bol yeyin. Secde ederek kapıdan girin ve “hıtta (günahlarımızın bağışlanmasını diliyoruz)” deyin. Biz de sizlere mağfiret edelim (günahlarınızı sevaba çevirelim). Ve muhsinlerin (ni´metlerini daha da) artıracağız.”
Celal Yıldırım:
Ve hatırlayın ki, bu şehre (Beytü´l-Makdis´e) girin, dilediğiniz yerde ondan (onun nimetlerinden) refah içinde bol bol yeyin. Kapısından da secde ederek (eğlip saygı göstererek veya baş yere koyup Hakk´a arz-ı şükranda bulunarak) girin ve «dileğimiz, günahlarımızın dökülmesidir» deyin. Biz de kusur ve suçlarınızı bağışlayalım. İyilik edenlere (Allah´ı görürcesine davrananlara nimetlerimizi) daha da artıracağız, demiştik.
Tefhim ul Kuran:
Ve (yine) hatırlayın, demiştik ki: «Şu şehre girin ve orada istediğiniz yerde bol bol yiyin, yalnızca secde ederek kapısından girerken ´dileğimiz bağışlamandır´ deyin
Fransızca:
Et [rappelez-vous], lorsque Nous dîmes : "Entrez dans cette ville, et mangez-y à l'envie où il vous plaira; mais entrez par la porte en vous prosternant et demandez la "rémission" (de vos péchés); Nous vous pardonnerons vos fautes si vous faites cela et donnerons davantage de récompense pour les bienfaisants.
İspanyolca:
Y cuando dijimos: «¡Entrad en esta ciudad, y comed donde y cuando queráis de lo que en ella haya! ¡Entrad por la puerta prosternándoos y decid '¡Perdón!'» Os perdonaremos vuestros pecados y daremos más a quienes hagan el bien.
İtalyanca:
E quando dicemmo: "Entrate in questa città e rifocillatevi dove volete a vostro piacimento; ma entrate dalla porta inchinandovi e dicendo "perdono". Noi perdoneremo i vostri peccati ed aumenteremo coloro che avranno operato il bene".
Almanca:
Und (erinnere daran), als WIR sagten: "Tretet ein in diese Ortschaft und esst darin allerorts, wo ihr wollt, reichlich. Und tretet ein durch das Tor Sudschudvollziehend und sagt: "Entlastung!" Dann vergeben WIR euch eure Verfehlungen und WIR werden die Muhsin noch mehr gewinnen lassen."
Çince:
当时,我说:你们进这城市去,你们可以随意吃其中所有丰富的食物。你们应当鞠躬而进城门,并且说:`释我重负。'我将赦宥你们的种种罪过,我要厚报善人。
Hollandaca:
Wij zeiden: Gaat in deze stad, geniet naar welbehagen van hetgeen zich daar bevindt: treedt de poort aandachtig binnen, en roept uit: Vergiffenis Heer! Wij willen u uwe misstappen ook vergeven, en het geluk der goeden verhoogen.
Rusça:
Вот Мы сказали: "Войдите в этот город и ешьте вволю, где пожелаете. Войдите во врата, поклонившись, и скажите: "Прости нас!" Мы простим ваши прегрешения и приумножим награду творящим добро".
Somalice:
Xusa markaan nidhi gala magaaladan oo kacuna xageeda Meejaad doontaan barwaaqa ah. kana gala irridda idinkoo sujuudsan dhahana (Eebow) hoobi (danbi) aan idiin dhaafno gafafkiinee. waxaan u siyaadinayna samafalayaasha (wanaag).
Swahilice:
Na tulipo sema: Ingieni mji huu, na humo mle mpendapo maridhawa, na ingieni katika mlango wake kwa unyenyekevu, na semeni: Tusamehe! Tutakusameheni makosa yenu, na tutawazidishia wema wafanyao wema.
Uygurca:
ئۆز ۋاقتىدا (مۇسا ئارقىلىق ئەجدادلىرىڭلارغا): «بۇ شەھەرگە (يەنى بەيتۇلمۇقەددەسكە) كىرىڭلار، ئۇ يەردە خالىغىنىڭلارچە كەڭتاشا يەپ - ئىچىڭلار، (بەيتۇلمۇقەددەس) دەرۋازىسىدىن (شۈكۈر قىلىش يۈزىسىدىن) سەجدە قىلغان ھالدا كىرىڭلار، (پەرۋەردىگارىمىز) گۇناھلىرىمىزنى كەچۈرگىن دەڭلار، گۇناھىڭلارنى مەغپىرەت قىلىمىز، ياخشىلارغا تېخىمۇ ئارتۇق ساۋاب بېرىمىز» دېدۇق
Japonca:
またこう言った時を思い起せ。「あなたがたは,この町に入り,意のままにそこで存分に食べなさい。頭を低くして門を入り,『御許し下さい。』と言え。われはあなたがたの過ちを赦し,また善行をする者には(報奨を)増すであろう。」
Arapça (Ürdün):
«وإذ قلنا» لهم بعد خروجهم من التيه «ادخلوا هذه القرية» بيت المقدس أو أريحا «فكلوا منها حيث شئتم رغدا» واسعا لاَ حَجْرَ فيه «وادخلوا الباب» أي بابها «سجداً» منحنين «وقولوا» مسألتنا «حطة» أي أن تحط عنا خطايانا «نغفر» وفي قراءة بالياء والتاء مبنياً للمفعول فيهما «لكم خطاياكم وسنزيد المحسنين» بالطاعة ثواباً.
Hintçe:
और (वह वक्त भी याद करो) जब हमने तुमसे कहा कि इस गाँव (अरीहा) में जाओ और इसमें जहाँ चाहो फराग़त से खाओ (पियो) और दरवाज़े पर सजदा करते हुए और ज़बान से हित्ता बख्शिश कहते हुए आओ तो हम तुम्हारी ख़ता ये बख्श देगे और हम नेकी करने वालों की नेकी (सवाब) बढ़ा देगें
Tayca:
และจงรำลึกถึงขณะที่เราได้กล่าวว่า พวกเจ้าจงเข้าไปในเมืองนี้ แล้วจงบริโภคจากเมืองนั้นอย่างกล้างขวาง ณ ที่ที่พวกเจ้าปรารถนา และจงเข้าประตูนั้น ไปในสภาพผู้โน้มศรีษะลงด้วยความนอบน้อม และจงกล่าวว่า “อิฏเฏาะฮฺ” เราก็จะอภัยโทษให้แก่พวกเจ้าซึ่งบรรดาความผิดของพวกเจ้า และเราจะเพิ่มพูนแก่บรรดาผู้กระทำความดี
İbranice:
וכאשר אמרנו, היכנסו אל העיירה הזאת, ואכלו מתוצרתה בשפע מכל אשר תרצו, והיכנסו סוגדים בשער והגידו: 'חטאנו' ,נסלח לכם על חטאיכם ונרבה את גמול המיטיבים
Hırvatça:
I kada smo rekli: "Uđite u ovaj grad i jedite što god hoćete! Na kapiju uđite klanjajući se i kažite: 'Oprost!', pa ćemo vam oprostiti grijehe vaše, a onima koji čine dobra djela dat ćemo i više."
Rumence:
Noi am spus: “Intraţi în această cetate, mâncaţi din roadele ei pe săturate de oriunde vreţi. Treceţi-i pragul, prosternaţi-vă şi spuneţi: “Iertare!” Noi vouă vă vom ierta greşelile şi le vom dărui mai mult decât atât făcătorilor de bine.
Transliteration:
Waith qulna odkhuloo hathihi alqaryata fakuloo minha haythu shitum raghadan waodkhuloo albaba sujjadan waqooloo hittatun naghfir lakum khatayakum wasanazeedu almuhsineena
Türkçe:
Şöyle demiştik: "Girin şu kente; orada, dilediğiniz yerde bol bol yiyin. Kapıdan secde ederek girin ve 'Affet bizi!' deyin ki, hatalarınızı bağışlayalım. Biz güzel davranıp, güzellik üretenlere daha fazlasını da veririz."
Sahih International:
And [recall] when We said, "Enter this city and eat from it wherever you will in [ease and] abundance, and enter the gate bowing humbly and say, 'Relieve us of our burdens.' We will [then] forgive your sins for you, and We will increase the doers of good [in goodness and reward]."
İngilizce:
And remember We said: "Enter this town, and eat of the plenty therein as ye wish; but enter the gate with humility, in posture and in words, and We shall forgive you your faults and increase (the portion of) those who do good."
Azerbaycanca:
Xatırlayın ki, (Tih səhrasından çıxandan sonra ) sizə: “Bu kəndə girin, bəyəndiyiniz yerdə, istədiyiniz şeyləri rahatlıqla yeyin və buranın qapısından (Allaha) səcdə edən halda “hittə!” (“bizi bağışla!”) söyləyərək daxil olun, Biz də günahlarınızı bağışlarıq. Biz yaxşı əməl edənlərin savabını (mükafatını) artıracağıq”, -demişdik.
Süleyman Ateş:
Demiştik ki: "Şu kente girin, oradan dilediğiniz yerde bol bol yeyin; secde ederek kapıdan girin ve "hitta (ya Rabbi, bizi affet)" deyin ki, biz de sizin hatalarınızı bağışlayalım, güzel davrananlara daha fazlasını da veririz.
Diyanet Vakfı:
(İsrailoğullarına:) Bu kasabaya girin, orada bulunanlardan dilediğiniz şekilde bol bol yeyin, kapısından eğilerek girin, (girerken) "Hıtta!" (Ya Rabbi bizi affet) deyin ki, sizin hatalarınızı bağışlayalım; zira biz, iyi davrananlara (karşılığını) fazlasıyla vereceğiz, demiştik.
Erhan Aktaş:
Hani: “Şu şehre girin, orada dilediğinizden bol bol yiyin. O kapıdan secde(1) ederek girin. Ve “Bizi bağışla.” deyin ki Biz de yanlışlarınızı bağışlayalım. İyilik yapanlara daha fazlasını vereceğiz.” demiştik.
Kral Fahd:
(İsrâiloğullarına:) Bu kasabaya girin, orada bulunanlardan dilediğiniz şekilde bol bol yiyin, kapısından secde ederek (eğilerek) girin, (girerken) «Hıtta!» (Yâ Rabbi bizi affet) deyin ki, sizin hatalarınızı bağışlayalım; zira biz, iyi davrananlara (karşılığını) fazlasıyla vereceğiz, demiştik.
Hasan Basri Çantay:
Hani: («Tîh» den çıkdıkdan sonra) şu kasabaya girib dilediğiniz yerde istediğinizi bol bol yeyin, kapısından secde ederek (eğilerek, saygı göstererek) girin ve (dileğimiz) hıtta (dır, günahlarımızın dökülüp düşmesidir) deyin, (tevbe edin de o sayede) kusurlarınızı örtelim, iyilik (ve itaat) edenler (in ecrin) i ise daha artıracağız» demişdik.
Muhammed Esed:
Ve yine (hatırlayın o günleri), Biz, "Bu beldeye girin ve yiyeceklerinden dilediğiniz kadar bol bol yiyin; fakat kapıdan (tevazu içinde) boyun eğerek girin ve ´Günahlarımızın yükünü üzerimizden kaldır!´ deyin ki, günahlarınızı bağışlayayım ve iyilik yapanlara sınırsız mükafat vereyim" demiştik.
Gültekin Onan:
Ve demiştik ki: "
Ali Fikri Yavuz:
Bir vakit de (Tîh sahrasından çıktıktan sonra): “- Şu Kudüs şehrine girin de nimetlerinden dilediğinizi, bol bol yeyin
Portekizce:
E quando vos dissemos: Entrai nessa cidade e comei com prodigalidade do que vos aprouver, mas entrai pela porta,prostrando-vos, e dizei: Remissão! Então, perdoaremos as vossas faltas e aumentaremos a recompensa dos benfeitores.
İsveççe:
Och [minns] Våra ord: ”Gå in i detta land och ät som ni har lust till av dess [frukter], men fall ned på era ansikten vid inträdet och be: 'Befria oss från bördan av vår synd!' [Då] skall Vi förlåta er era synder och därtill rikligt belöna dem som gör det goda och det rätta.”
Farsça:
و [یاد کنید] هنگامی را که گفتیم: به این شهر [بیت المقدس] وارد شوید، و از نعمت های آن هر چه خواستید، فراوان و گوارا بخورید و از دروازه [شهر یا درِ معبد] فروتنانه و سجده کنان درآیید و بگویید: [خدایا! خواسته ما] ریزش گناهان ماست، تا گناهانتان را بیامرزیم و به زودی [پاداش] نیکوکاران را بیفزایم.
Kürtçe:
(بیربکەنەوە) کاتێک کەووتمان: بچنە ئەم شارە (کە قودسە) ئەمجا لەوێ (ھەرچی ئارەزوو دەکەن) بخۆن بەتێروتەسەلی لەھەر لایەک کەحەز دەکەن وە لەدەرگاوە بچنە ژوورەوە بە ملکەچی (بەکڕنوشەوە) وە بڵێن (خوایە) لەگوناھەکانمان خۆش ببە ئەوسا لەگوناھەکانتان خۆش دەبین وەلەئایندەدا پاداشتی چاکەکاران زۆرتر دەکەین
Özbekçe:
«Ушбу қишлоққа кирингиз ва унинг хоҳлаган жойида енглар, еганингиз ош бўлсин ва эшикдан таъзим билан, ҳиттатун, деб киринг, сизнинг хатоларингизни мағфират қиламиз ва яхшиларга зиёда қиламиз», деганимизни эсланг. (Ушбу оятда, «Ушбу қишлоққа кирингиз», деган жумладаги «қишлоқ»дан мурод–Қуддуси шарифдир. Узоқ замонлар Мисрда ватангадо бўлиб юрган Бани Исроилга Аллоҳ таоло ватан ато қилиб, «қишлоққа кирингиз», деяпти. Бунинг устига яна: «Хоҳлаган жойингизда еб-ичинглар, еганларингиз ош бўлсин», деб катта марҳамат кўрсатяпти. Шу билан бирга, қандай ҳолда кириш лозимлигини ҳам ўргатди. Эшикдан сажда қилиб, яъни, одоб билан, «ҳиттатун» деган сўзни айтиб киринг, дейилди. «Ҳиттатун» дегани–афв эт, гуноҳимни кеч, деган маънони англатар экан. Бани Исроил агар қишлоққа сажда қилиб, гуноҳларини кечишини сўраб, Аллоҳ ўргатган сўзни айтиб кирсалар, Парвардигор уларга мағфират ваъда қилди. «Сизнинг хатоларингизни мағфират қиламиз ва яхшиларга зиёда қилиб берамиз», деди.)
Malayca:
Dan (kenangkanlah) ketika Kami berfirman: "Masuklah kamu ke bandar ini, kemudian makanlah dari benda-benda yang ada di dalamnya dengan sepuas-puasnya, apa sahaja yang kamu sukai. Dan masuklah kamu melalui pintunya dengan tunduk (merendah diri); dan (mintalah ampun dengan) berkata: ' Ya Allah ampunilah dosa kami '; supaya kami ampunkan kesalahan-kesalahan kamu, dan Kami akan tambah pula pahala orang-orang yang berbuat baik".
Arnavutça:
(Kujtonie) kur ju kemi thënë: “Ejani në këtë qytet dhe hani ç’të doni dhe sa të dëshironi, por, duke hyrë në qytet përuluni dhe thoni: “Falna!” – Na ua falim gabimet tuaja, e atyre që bëjnë vepra të mira, ua shtojmë shpërblimin!
Bulgarca:
И когато рекохме: “Влезте в това селище и яжте оттам в доволство, където пожелаете! И влезте през вратата, кланяйки се, и кажете: “Опрощение!”. Ние ще ви извиним прегрешенията и ще надбавим за благодетелните.”
Sırpça:
И када смо рекли: "Уђите у овај град и једите што год хоћете! На капију уђите клањајући се и кажите: 'Опрости!' Па ћемо вам опростити грехе ваше, а онима који чине добра дела даћемо и више."
Çekçe:
A hle, pravili jsme: 'Vejděte do města tohoto a pojídejte tam, kdekoliv se vám zachce, až dosyta. Vejděte do bran, skloňte se a rcete:, Odpuštění!? A My odpustíme vám hříchy vaše a rozmnožíme dobrodiní těm, kdož dobré konali.'
Urduca:
پھر یاد کرو جب ہم نے کہا تھا کہ، "یہ بستی جو تمہارے سامنے ہے، اس میں داخل ہو جاؤ، اس کی پیداوار جس طرح چاہو، مزے سے کھاؤ، مگر بستی کے دروازے میں سجدہ ریز ہوتے ہو ئے داخل ہونا اور کہتے جانا حطۃ حطۃ، ہم تمہاری خطاؤں سے در گزر کریں گے اور نیکو کاروں کو مزید فضل و کرم سے نوازیں گے"
Tacikçe:
Ва ба ёд оред он замонро, ки ба шумо гуфтем: «Ба ин қария дароед ва аз неъматҳои он ҳар чӣ ва ҳар ҷо, ки хоста бошед, ба фаровонӣ бихӯред! Вале саҷдакунон аз дарвоза дохил шавед ва бигӯед: «Боре гуноҳ аз мо кам кун». То хатоҳои шуморо биёмурзем ва ба подоши некӯкорон бияфзоем.
Tatarca:
Янә: "Әрихә шәһәренә керегез", – дип әйткәнемне дә хәтерләгез! Ягъни кырык елдан соң Муса үлгәч, Ягькуб балаларына Әрихә шәһәренә керергә Аллаһудан әмер булды. Шәһәргә кергәч, андагы ризыкларны киңлек белән теләгәнчә ашагыз, шәһәр капкасыннан кергәндә баш иеп, түбәнчелек белән керегез, һәм хаталарыбызны гафу ит, Раббым, дип әйтегез! Шулай кылсагыз, хата эшләрегезне ярлыкарбыз. Яхшы эшләрне кылучы мөэминнәргә нигъмәтләребезне бик тиз арттырырбыз.
Endonezyaca:
Dan (ingatlah), ketika Kami berfirman: "Masuklah kamu ke negeri ini (Baitul Maqdis), dan makanlah dari hasil buminya, yang banyak lagi enak dimana yang kamu sukai, dan masukilah pintu gerbangnya sambil bersujud, dan katakanlah: "Bebaskanlah kami dari dosa", niscaya Kami ampuni kesalahan-kesalahanmu, dan kelak Kami akan menambah (pemberian Kami) kepada orang-orang yang berbuat baik".
Amharca:
«ይህችንም ከተማ ግቡ፡፡ ከርሷም በሻችሁት ስፍራ ሰፊን (ምግብ) ተመገቡ፡፡ በሩንም ያጎነበሳችሁ ኾናችሁ ግቡ፤ (ጥያቄያችን የኃጢአታችን መርገፍ ነው) በሉም፡፡ ኃጢአቶቻችሁን ለናንተ እንምራለንና፡፡ በጎ ሠሪዎችንም (ምንዳን) እንጨምርላቸዋለን» ባልን ጊዜ (አስታውሱ)፡፡
Tamilce:
இன்னும் நாம் (உங்களுக்கு) கூறிய சமயத்தை நினைவு கூருங்கள்: நீங்கள் இந்த ஊரில் நுழையுங்கள்! ஆக, அதில் நீங்கள் நாடிய விதத்தில் தாராளமாகப் புசியுங்கள்! (அதன்) வாசலில் தலை குனிந்தவர்களாக நுழையுங்கள்! இன்னும், (எங்கள்) பாவச்சுமை நீங்கட்டும் எனக் கூறுங்கள்! (அப்படி நீங்கள் செய்தால்) உங்கள் குற்றங்களை உங்களுக்கு மன்னிப்போம். இன்னும், நல்லறம் புரிவோருக்கு (நன்மையை மேலும்) அதிகப்படுத்துவோம்.
Korece:
하나님이 말한 것을 상기하 라 이 마을로 들어가 그대들이 원 하는 대로 먹되 엎드려 문으로 들 어가 겸손히 회개하라 하나님이 그대들의 죄를 용서하고 선행을 베푸는 사람에게는 보상을 증가할 것이라
Vietnamca:
(Các ngươi hãy nhớ lại) khi TA bảo: “Các ngươi hãy vào thị trấn này (Palestine), các ngươi hãy tự do ăn uống thỏa thích và các ngươi hãy vào cổng trong sự phủ phục và cầu nguyện (TA): “Xin Ngài tha thứ tội lỗi cho bầy tôi” thì TA sẽ tha thứ tội lỗi cho các ngươi và TA sẽ ban thêm công đức cho những người làm tốt (trong các ngươi).
Ayet Linkleri: