Kur'an Ayetleri

Sûre No: 

2

Sûredeki Ayet No: 

59

Ayet No: 

66

Sayfa No: 

9

Nüzûl Yeri: 

Arapça: 

فَبَدَّلَ الَّذِينَ ظَلَمُوا قَوْلًا غَيْرَ الَّذِي قِيلَ لَهُمْ فَأَنزَلْنَا عَلَى الَّذِينَ ظَلَمُوا رِجْزًا مِّنَ السَّمَاءِ بِمَا كَانُوا يَفْسُقُونَ

Çeviriyazı: 

febeddele-lleẕîne żalemû ḳavlen gayra-lleẕî ḳîle lehüm feenzelnâ `ale-lleẕîne żalemû riczem mine-ssemâi bimâ kânû yefsüḳûn.

Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır: 

Bunun üzerine o zulme devam edenler sözü değiştirdiler, onu kendilerine söylenildiğinden başka bir şekle soktular. Biz de kötülük yaptıkları için o zalimlere murdar bir azap indirdik.

Diyanet İşleri: 

Ama zulmedenler, kendilerine söylenmiş olan sözü başka sözle değiştirdiler. Biz de, zalimlere, yoldan çıkmalarından dolayı gökten azab indirdik.

Abdulbakî Gölpınarlı: 

Fakat zulmedenler, sözü, kendilerine söylenen şekilden başka bir şekle sokmuşlar, değiştirmişlerdi. Biz de zulmedenlere, kötülükte bulunduklarından dolayı gökten bir azap indirivermiştik.

Şaban Piriş: 

Fakat, zulmedenler kendilerine söylenmiş olan sözü başka bir sözle değiştirdiler. Biz de, zalimlere, günah işleyerek yoldan çıktıkları için gökten kahredici bir azap indirmiştik.

Edip Yüksel: 

Ancak içinizdeki zalimler, kendilerine verilen kelimeleri başka kelimelerle değiştirdiler. Nitekim, yoldan çıktıkları için zulmedenlerin üzerine gökten bir azap indirdik.

Ali Bulaç: 

Ama zulmedenler, kendilerine söylenen sözü bir başkasıyla değiştirdiler. Biz de o zalimlerin yaptıkları bozgunculuğa karşılık, üzerlerine gökten iğrenç bir azap indirdik.

Suat Yıldırım: 

Ne var ki o zalimler sözü değiştirip başka şekle koydular. Biz de o zalimlere, itaat dışına çıktıkları için, gökten acı bir azap indirdik.

Ömer Nasuhi Bilmen: 

Fakat nefislerine zulmedenler, sözü kendilerine söylenilenden başkasına tebdîl ettiler. Biz de zulmeden kimseler üzerine yaptıkları fısklar sebebiyle gökten korkunç bir azap indirdik.

Yaşar Nuri Öztürk: 

Ne var ki zulme sapanlar, bir sözü kendilerine söylenmiş olandan başkasıyla değiştirdiler. Bunun üzerine biz, bu zalimler üstüne, ürettikleri kötülüklere karşılık olarak gökten bir pislik indirdik.

Bekir Sadak: 

Ama zulmedenler, kendilerine soylenmis olan sozu baska sozle degistirdiler. Biz de, zalimlere, yoldan cikmalarindan dolayi gokden azab indirdik. *

İbni Kesir: 

Zulmedenler, sözü

Adem Uğur: 

Fakat zalimler, kendilerine söylenenleri başka sözlerle değiştirdiler. Bunun üzerine biz, yapmakta oldukları kötülükler sebebiyle zalimlerin üzerine gökten acı bir azap indirdik.

İskender Ali Mihr: 

Böylece o zalimler, sözleri, kendilerine söylenenden başka bir sözle değiştirdiler. Biz de o zaman fıska düştüklerinden dolayı o zulmedenlerin üzerine gökten bir azap indirdik.

Celal Yıldırım: 

Kendilerine zulmedenler, söylenenleri başka bir sözle değiştirdiler. Bu yüzden o zulmedenler üzerine ilâhî buyrukların dışına çıkmalarına karşılık gökten kötü bir azâb indirdik..

Tefhim ul Kuran: 

Ama zulmedenler, kendilerine söylenen sözü bir başkasıyla değiştirdiler. Biz de o zalimlerin yaptıkları bozgunculuğa karşılık, üzerine gökten iğrenç bir azab indirdik.

Fransızca: 

Mais, à ces paroles, les pervers en substituèrent d'autres, et pour les punir de leur fourberie Nous leur envoyâmes du ciel un châtiment avilissant.

İspanyolca: 

Pero los impíos cambiaron por otras las palabras que se les habían dicho e hicimos bajar contra los impíos un castigo del cielo por haber obrado perversamente.

İtalyanca: 

Ma gli empi cambiarono la parola che era stata data loro. E facemmo scendere dal cielo un castigo sugli empi, per castigare la loro perversione.

Almanca: 

Dennoch tauschten diejenigen, die Unrecht begingen, ein Wort gegen das aus, das ihnen nicht gesagt wurde, dann schickten WIR über diejenigen, die Unrecht begingen, Peinigung vom Himmel für das, was sie an Fisq zu betreiben pflegten.

Çince: 

但不义的人改变了他们所奉的嘱言,故我降天灾於不义者,那是由於他们的犯罪。

Hollandaca: 

Maar de boozen veranderen dit woord met een ander, wat hun niet was gegeven, en wij hebben onzen toorn op de boozen uit den hemel neêrgezonden, om hunne goddeloosheid te straffen.

Rusça: 

Беззаконники заменили сказанное им слово другим, и Мы ниспослали на беззаконников наказание с неба за то, что они поступали нечестиво.

Somalice: 

markaasay ku badaleen kuwwi dulmi falay hadalkii loo yidhi mid aan ahayn, markaasaan kaga soodajinay kuwii dulmiga falay Cadaab samada faasiqnimadoodii ay falayeen darteed.

Swahilice: 

Lakini walio dhulumu waliibadili kauli isiyo kuwa waliyo ambiwa. Kwa hivyo tukaiteremsha juu ya wale walio dhulumu adhabu kutoka mbinguni kwa sababu ya walivyo kuwa wamepotoka.

Uygurca: 

زۇلۇم قىلغۇچىلار ئۆزلىرىگە سۆزلەنگەن سۆزنى باشقا سۆزگە ئۆزگەرتىۋەتتى، زۇلۇم قىلغۇچىلار يولدىن چىققانلىقلىرى (يەنى اﷲ قا ئاسىيلىق قىلغانلىقلىرى) ئۈچۈن، ئۇلارغا ئاسماندىن ئازاب چۈشۈردۇق

Japonca: 

だがかれらの中の不義を行う者は,かれらに告げた言葉を,(勝手に)変えてしまった。それでわれは,それら不義を行う者の上に天から懲罰を下した。度々(わが命に)背いたためである。

Arapça (Ürdün): 

«فبدل الذين ظلموا» منهم «قولا غير الذي قيل لهم» فقالوا: حبة في شعرة ودخلوا يزحفون على أستاههم «فأنزلنا على الذين ظلموا» فيه وضع الظاهر موضع المضمر مبالغة في تقبيح شأنهم «رجزاً» عذاباً طاعوناً «من السماء بما كانوا يفسقون» بسب فسقهم أي خروجهم عن الطاعة فهلك منهم في ساعة سبعون ألفاً أو أقل.

Hintçe: 

तो जो बात उनसे कही गई थी उसे शरीरों ने बदलकर दूसरी बात कहनी शुरू कर दी तब हमने उन लोगों पर जिन्होंने शरारत की थी उनकी बदकारी की वजह से आसमानी बला नाज़िल की

Tayca: 

แล้วบรรดาผู้อธรรมเหล่านั้น ได้เปลี่ยนเอาคำพูดหนึ่งซึ่งมิใช่คำพูดที่ถูกกล่าวแก่พวกเขา เราจึงได้ให้การลงโทษจากฟากฟ้าลงมาแก่บรรดาผู้อธรรมเหล่านั้น เนื่องจากการที่พวกเขาละเมิด

İbranice: 

ואולם, המקפחים החליפו אמירה שונה מאשר נאמר להם, על כן הורדנו על המקפחים עונש מן השמים בגין מה שהיו פושעים

Hırvatça: 

Onda su oni koji su zulum učinili zamijenili riječi drugim koje im nisu rečene, pa smo Mi na one koji su zulum učinili s neba kaznu spustili, zato što su buntovni bili.

Rumence: 

Nedrepţii au schimbat cu un alt cuvânt cuvântul ce le fusese spus. Atunci Noi am trimis urgie din ceruri asupra celor nedrepţi pentru stricăciunea lor.

Transliteration: 

Fabaddala allatheena thalamoo qawlan ghayra allathee qeela lahum faanzalna AAala allatheena thalamoo rijzan mina alssamai bima kanoo yafsuqoona

Türkçe: 

Ne var ki zulme sapanlar, bir sözü kendilerine söylenmiş olandan başkasıyla değiştirdiler. Bunun üzerine biz, bu zalimler üstüne, ürettikleri kötülüklere karşılık olarak gökten bir pislik indirdik.

Sahih International: 

But those who wronged changed [those words] to a statement other than that which had been said to them, so We sent down upon those who wronged a punishment from the sky because they were defiantly disobeying.

İngilizce: 

But the transgressors changed the word from that which had been given them; so We sent on the transgressors a plague from heaven, for that they infringed (Our command) repeatedly.

Azerbaycanca: 

(Özlərinə) zülm edənlər onlara deyilən (əmr olunan) sözü başqası ilə dəyişdirdilər (“bizi bağışla” mə’nasında işlədilən “hittə” sözünə gülərək onu “buğda” mə’nasında olan “hintə” sözü ilə əvəz etdilər). Biz də o zalımlara etdikləri haqsızlığa görə göydən şiddətli əzab göndərdik.

Süleyman Ateş: 

Derken o zalimler, onu, kendilerine söylenenden başka bir sözle değiştirdiler. Biz de yaptıkları kötülüklerden dolayı o zulmedenlerin üzerine gökten bir azab indirdik.

Diyanet Vakfı: 

Fakat zalimler, kendilerine söylenenleri başka sözlerle değiştirdiler. Bunun üzerine biz, yapmakta oldukları kötülükler sebebiyle zalimlerin üzerine gökten acı bir azap indirdik.

Erhan Aktaş: 

Fakat zâlimler, sözü, söylenenden başka bir şekle soktular. O zâlimlere, doğru yoldan sapmalarına karşılık gökten bir azâp indirdik.

Kral Fahd: 

Fakat (onların içlerinden ) zulmedenler, kendilerine söylenenleri başka sözlerle değiştirdiler. Bunun üzerine biz, zalimlerin üzerine fâsıklık yapmalarından dolayı gökten acı bir azap indirdik.

Hasan Basri Çantay: 

(Evet, öyle demişdik de içlerinden nefislerine) zulmedenler sözü kendilerine söylenenden başkasına çevirmişlerdi, biz de o zaalimlerin üstüne gökden etdikleri fıskın karşılığı olmak üzere murdar bir azâb indirmişdik.

Muhammed Esed: 

Ama o zulmetmeye şartlanmış olanlar kendilerine tevdi edilmiş olan (söz)ü başka bir sözle değiştirdiler: bunun üzerinde Biz de yoldan çıkmalarından ötürü o zalimlerin üzerine gökten bir bela indirdik.

Gültekin Onan: 

Ancak zalimler kendilerine söylenen sözü (kavlen) (yani: ´dileğimiz bağışlanmadır´ı-?) başkasıyla değiştirdiler (bedele). Biz de fasıklık (yapma)larına karşılık o zalimlerin üzerine gökten iğrenç bir azap (riczen) indirdik.

Ali Fikri Yavuz: 

O (nefislerine) zulmedenler, emrolundukları sözü değiştirdiler. (Tevbe ettik, mânasına gelen Hıtta kelimesini alaya alarak buğday mânasında olan Hınta’ya çevirdiler.) Biz de, o zâlimlere, yaptıkları fıskın karşılığı olmak üzere, gökten bir azâb indirdik.

Portekizce: 

Os iníquos permutaram as palavras por outras que não lhe haviam sido ditas, pelo que enviamos sobre eles um castigodo céu, por sua depravação.

İsveççe: 

Men de som framhärdade i synd satte andra ord i stället för det som de uppmanats att säga, och Vi lät ett straff från ovan drabba [dessa] syndare på grund av deras trots och olydnad.

Farsça: 

ولی ستمکاران، سخنی را که [بیرون دروازه شهر] به آنان گفته شده بود [پس از ورود به شهر] به سخنی دیگر تبدیل کردند [به جای درخواست ریزش گناهان، درخواست امور مادی کردند]. ما هم بر ستمکاران به سبب آنکه همواره نافرمانی می کردند، عذابی از آسمان فرود آوردیم.

Kürtçe: 

کەچی ئەوانەی ستەمکار بوون (ئەوەی پێیان ووترا بوو) گۆڕییان بەقسەیەک کەپێیان نەووترا بوو ئیتر ئێمەش رشتمان بەسەر ئەوانەی کەستەمیان کرد سزایەک لەئاسمانەوە بەھۆی ئەونافەرمانیەی کەکردیان

Özbekçe: 

Бас, зулм қилганлар уларга айтилган сўзни бошқасига алмаштирдилар. Биз зулм қилганларга фисқ қилаётганлари учун осмондан азоб туширдик. ( Бани Исроил яна бузғунчилик қилди. Аллоҳ таоло ўргатган «ҳиттатун» сўзи ўрнига бошқа сўзни алмаштириб айтдилар. Имом Бухорий Абу Ҳурайра розийаллоҳу анҳудан ривоят қиладиларки, Пайғамбар алайҳиссалом: «Бани Исроилга, эшикдан таъзим қилиб, ҳиттатун, деб киринглар, дейилган эди. Улар думбалари билан судралиб, сўзни алмаштириб, ҳаббатун фи шаъратин, деб кирдилар», дедилар. Ушбу ҳадисдан маълум бўладики, улар ҳам амалда, ҳам сўзда хилоф қилганлар. Сажда (таъзим) қилиб киринглар, дейилса, думбалари билан судралиб кирганлар. «Ҳиттатун» деб айтинглар, дейилса, «ҳаббатун фи шаъратин», яъни, арпа дони ичидаги бир дона дон, дейишган. Уларнинг бу ишлари ҳам зулм, ҳам фисқ–Аллоҳнинг амридан чиқиш эди. Шунинг учун Аллоҳ таоло уларга осмондан азоб туширди.)

Malayca: 

Kemudian orang-orang yang zalim (penderhaka) itu mengubah perkataan (perintah kami) yang dikatakan kepada mereka dengan melakukan sebaliknya; maka Kami turunkan ke atas orang-orang yang zalim itu bala bencana dari langit, dengan sebab mereka sentiasa berlaku fasik (menderhaka).

Arnavutça: 

Dhe, ata që dëmtuan veten, duke ndryshuar fjalën me një fjalë tjetër (në tallje), Ne, u sollëm atyre – mëkatarëve një dënim nga qielli, meqë bënin ngatërresa;

Bulgarca: 

Ала угнетителите подмениха словото, което им бе казано, с друго. И изсипахме над угнетителите напаст от небето, защото бяха нечестивци.

Sırpça: 

Онда су они који су неправду учинили заменили речи другим које им нису речене, па смо Ми на оне који су неправду учинили с неба казну спустили, зато што су грешници били.

Çekçe: 

Avšak ti, kdož byli nespravedliví, zaměnili slovo Naše něčím jiným, než bylo jim řečeno. A seslali jsme na ty, kdož nespravedliví byli, trest z nebes za to, že byli zkažení.

Urduca: 

مگر جو بات کہی گئی تھی، ظالموں نے اُسے بدل کر کچھ اور کر دیا آخر کار ہم نے ظلم کرنے والوں پر آسمان سے عذاب نازل کیا یہ سزا تھی ان نافرمانیوں کی، جو وہ کر رہے تھے

Tacikçe: 

Аммо ситамкорон он суханро дигар карданд ва бар онон ба ҷазои гуноҳе, ки карда буданд, азобе осмонӣ фуруд овардем.

Tatarca: 

Ягькуб балалары арасында булган залимнәр шәһәргә кергәндә үзләренә золым кылдылар, ягъни шәһәр капкасыннан кергәндә Аллаһудан әмер ителгән сүзне әйтмичә, башка сүзгә алыштырдылар, ягъни шәһәргә кергәндә Аллаһудан гафу сорап, тәүбә итеп керер урнына, шайтан өйрәткән сүзне әйтеп, тәкәбберләнеп керделәр. Ул залимнәргә явызлык кылганнары өчен күктән рисвай итүче ґәзаб иңдердек.

Endonezyaca: 

Lalu orang-orang yang zalim mengganti perintah dengan (mengerjakan) yang tidak diperintahkan kepada mereka. Sebab itu Kami timpakan atas orang-orang yang zalim itu dari langit, karena mereka berbuat fasik.

Amharca: 

እነዚያም የበደሉት ሰዎች ከዚያ ለነሱ ከተባሉት ሌላ ቃልን ለወጡ፡፡ በነዚያም በበደሉት ላይ ያመጹ በመሆናቸው ምክንያት መቅሠፍትን አወረድንባቸው፡፡

Tamilce: 

ஆக, (அந்த) அநியாயக்காரர்கள் தங்களுக்கு எது கூறப்பட்டதோ அதை வேறு வார்த்தையாக மாற்றி(க் கூறி)னார்கள். எனவே, அவர்கள் (அல்லாஹ்வின் கட்டளையை) மீறுபவர்களாக இருந்த காரணத்தால் (அந்த) அநியாயக்காரர்கள் மீது வானத்திலிருந்து நாம் தண்டனையை இறக்கினோம்.

Korece: 

그러나 그 우매한 사람들은 그들에게 계시된 말씀을 변조하였 으니 하나님께서 그 우매한 사람 들에게 하늘로부터 혹사병을 보내 도다. 이는 그들이 계속 죄를 범했기 때문이라

Vietnamca: 

Tuy nhiên, những kẻ làm điều sai quấy đã thay đổi lời nói đó thành lời khác với lời đã bảo ban họ, thế là TA đã giáng tai họa từ trời xuống trừng phạt những kẻ làm điều sai quấy bởi những hành động tội lỗi của họ.