Arapça:
اللَّهُ يَسْتَهْزِئُ بِهِمْ وَيَمُدُّهُمْ فِي طُغْيَانِهِمْ يَعْمَهُونَ
Çeviriyazı:
allâhü yestehziü bihim veyemüddühüm fî ṭugyânihim ya`mehûn.
Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:
(Asıl) Allah onlarla alay eder ve taşkınlıkları içinde serserice dolaşmalarına mühlet verir.
Diyanet İşleri:
Onlarla Allah alay eder ve taşkınlıkları içinde bocalar durumda bırakır.
Abdulbakî Gölpınarlı:
Allah onlarla alay eder, taşkınlıklarında, azgınlıklarında başı boş dolaşsınlar diye mühlet verir onlara.
Şaban Piriş:
Allah da onlarla alay eder ve onları taşkınlıkları içinde şaşkın bir halde bırakır.
Edip Yüksel:
ALLAH da, taşkınlıkları içinde bocalar durumda bırakarak onlarla alay eder.
Ali Bulaç:
(Asıl) Allah onlarla alay eder ve taşkınlıkları içinde şaşkınca dolaşmalarına (belli bir) süre tanır.
Suat Yıldırım:
Allah da kendileriyle alay eder ve azgınlıklarında onlara mühlet verir; böylece onlar bir müddet başıboş dolaşırlar.
Ömer Nasuhi Bilmen:
Allah Teâlâ ise onlar ile istihzâ eder. Onları kendi azgınlıklarında şaşkın bir halde bırakır.
Yaşar Nuri Öztürk:
Allah onlarla alay ediyor ve onları, kendi azgınlıkları içinde bocalar bir halde sürüklüyor.
Bekir Sadak:
Onlarla Allah alay eder ve taskinliklari icinde bocalar durumda birakir.
İbni Kesir:
Allah da onlarla istihza eder ve azgınlıklarında şaşkın bir halde dolaştırır.
Adem Uğur:
Gerçekte, Allah onlarla istihza (alay) eder de azgınlıklarında onlara fırsat verir, bu yüzden onlar bir müddet başıboş dolaşırlar.
İskender Ali Mihr:
Allah da onlarla istihza (alay) eder ve onlara mühlet verir. Kendi azgınlıkları (isyanları) içinde bocalarlar.
Celal Yıldırım:
Allah onlarla alay eder de kendilerini taşkınlıkları içinde bocalar şekilde bırakır.
Tefhim ul Kuran:
Allah da onlarla alay eder ve tuğyan (azgınca taşkınlık) ları içinde şaşkınca dolaşmalarına (belli bir) süre verir.
Fransızca:
C'est Allah qui Se moque d'eux et les endurcira dans leur révolte et prolongera sans fin leur égarement.
İspanyolca:
Alá les devolverá la broma y les dejará que persistan en su rebeldía, errando ciegos.
İtalyanca:
Allah si burla di loro, lascia che sprofondino nella ribellione, accecati.
Almanca:
ALLAH vergilt ihnen ihren Spott und läßt sie in ihrer Maßlosigkeit bestärken - sie bleiben verblendet.
Çince:
真主将用他们的愚弄还报他们,将任随他们彷徨於悖逆之中。
Hollandaca:
Maar God zal met hen spotten: Hij zal hen langen tijd in hunne dwaling laten, onzeker heen en weder geslingerd.
Rusça:
Аллах поиздевается над ними и увеличит их беззаконие, в котором они скитаются вслепую.
Somalice:
Eebaa ja abaal marin Jees jeeska, wuxuuna u siyaadin kibirkooda iyo Baadidooda, iyagoo ku dhexwareeri.
Swahilice:
Mwenyezi Mungu atawadhihaki wao na atawawacha katika upotofu wao wakitangatanga ovyo.
Uygurca:
مەسخىرە قىلغانلىقلىرى ئۈچۈن اﷲ ئۇلارنى جازالايدۇ، ئۇلارنى گۇمراھلىقلىرىدا قويۇپ بېرىدۇكى، ئۇلار تېڭىرقىغان ھالدا يۈرۈشىدۇ
Japonca:
だがアッラーは,このような連中を愚弄し,不信心のままに放置し,当てもなくさ迷わせられる。
Arapça (Ürdün):
«الله يستهزئ بهم» يجازيهم باستهزائهم «ويمدهم» يُمهلهم «في طغيانهم» بتجاوزهم الحد بالكفر «يعمهون» يترددون تحيراً حال.
Hintçe:
(वह क्या बनाएँगे) खुदा उनको बनाता है और उनको ढील देता है कि वह अपनी सरकशी में ग़लत पेचाँ (उलझे) रहें
Tayca:
อัลลอฮฺจะทรงเย้ยหยันพวกเขา และจะทรงยืดเวลาให้พวกเขาระเหเร่ร่อนอยู่ในการละเมิดของพวกเขาต่อไป
İbranice:
אלוהים מהתל בהם, מאריך את תקופת שחיתותם ומעוור אותם
Hırvatça:
Allah se njima izruguje i - puštajući ih - pomaže im da u svojoj osionosti lutaju.
Rumence:
Dumnezeu îşi bate joc de ei, lăsându-i să meargă orbeşte în ticăloşia lor.
Transliteration:
Allahu yastahzio bihim wayamudduhum fee tughyanihim yaAAmahoona
Türkçe:
Allah onlarla alay ediyor ve onları, kendi azgınlıkları içinde bocalar bir halde sürüklüyor.
Sahih International:
[But] Allah mocks them and prolongs them in their transgression [while] they wander blindly.
İngilizce:
Allah will throw back their mockery on them, and give them rope in their trespasses; so they will wander like blind ones (To and fro).
Azerbaycanca:
(Belə əməllərin müqabilində) Allah da onlara (dünya va axirətdə) istehza edər və (dünyada) onlara o qədər möhlət verər ki, öz zəlalətləri icində şaşqın (və sərgərdan) qalarlar. (Və ya: Allah da onlara istehza edər və onları öz zəlalətləri, tüğyanları içində saxlayar).
Süleyman Ateş:
Allah da kendileriyle alay eder ve onları bırakır; taşkınları içinde bocalayıp dururlar.
Diyanet Vakfı:
Gerçekte, Allah onlarla istihza (alay) eder de azgınlıklarında onlara fırsat verir, bu yüzden onlar bir müddet başıboş dolaşırlar.
Erhan Aktaş:
Allah da onları alay konusu yapar. Azgınlıkları içinde bocalayıp durmalarına zaman tanır.
Kral Fahd:
Gerçekte, Allah onlarla istihza (alay) eder de azgınlıklarında onlara fırsat verir, bu yüzden onlar bir müddet başıboş dolaşırlar.
Hasan Basri Çantay:
(Asıl) Allah onlarla istihza eder ve taşkınlıkları, azgınlıkları içinde serseri dolaşmalarına mühlet verir.
Muhammed Esed:
Allah da bu alaycı tavırlarından dolayı onlara hak ettikleri karşılığı verecek ve onları küstahlıkları ile baş başa şaşkınca bocalamaya terk edecektir.
Gültekin Onan:
Tanrı da onlarla alay eder ve taşkınlıkları (tuğyan) içinde bocalamalarına / şaşkınca dolaşmalarına (ya´mehun) süre tanır.
Ali Fikri Yavuz:
Cenâb’ı Allah münafıkları, ettikleri istihzanın cezası ile cezalandırır
Portekizce:
Mas Deus escarnecerá deles e os abandonará, vacilantes, em suas transgressões.
İsveççe:
Gud skall straffa dem för deras skämt; men Han låter dem hållas en tid i sitt trotsiga övermod, snubblande än hit än dit i blindo.
Farsça:
خدا آنان را [به کیفر این کار منافقانه در دنیا و آخرت] عذاب خواهد کرد، و آنان را در سرکشی وتجاوزشان مهلت می دهد [تا در گمراهی شان] سرگردان وحیران بمانند.
Kürtçe:
خوا گاڵتە بەوان دەکات (لە بەرانبەر گاڵتە کردنەکەیان) وەماوەیان دەدات تا لەسەرکەشی خۆیاندا سەر لێشێواو بن
Özbekçe:
Аллоҳ уларни истеҳзо қилади ва туғёнларида довдирашларига қўйиб беради.
Malayca:
Allah (membalas) memperolok-olok, dan membiarkan mereka meraba-raba dalam kesesatan mereka (yang melampaui batas itu).
Arnavutça:
Perëndia tallet me ta; Ai do t’i lë një kohë të gjatë që të bredhin andej-këndej në mohimin e tyre.
Bulgarca:
На тях се присмива Аллах и им дава отсрочка в тяхната престъпност да се лутат.
Sırpça:
Аллах се њима изругава и оставља их да у својој арогантности лутају.
Çekçe:
Bůh se jim však sám vysměje a ponechá je dlouho tápat jak slepé ve vzpurnosti jejich.
Urduca:
اللہ ان سے مذاق کر رہا ہے، وہ ان کی رسی دراز کیے جاتا ہے، اور یہ اپنی سرکشی میں اندھوں کی طرح بھٹکتے چلے جاتے ہیں
Tacikçe:
Худост ки онҳоро масхара мекунад ва онҳоро вомегузорад то ҳамчунон дар туғёни хеш саргардон бимонанд.
Tatarca:
Аллаһ аларны үзләрен каты мәсхәрә кылыр һәм аларны адашу юлында калдырыр, хак юлны таба алмыйча, хәйран булып йөрерләр.
Endonezyaca:
Allah akan (membalas) olok-olokan mereka dan membiarkan mereka terombang-ambing dalam kesesatan mereka.
Amharca:
አላህ በነሱ ይሳለቅባቸዋል፤ በጥመታቸውም ውስጥ የሚዋልሉ ሲኾኑ ያዘገያቸዋል፡፡
Tamilce:
அல்லாஹ் அவர்களை கேலி செய்கிறான். இன்னும், அவர்களுடைய அட்டூழியத்தில் அவர்கள் கடுமையாக அட்டூழியம் செய்பவர்களாக அவர்களை விட்டுவைக்கிறான்.
Korece:
하나님이 그들을 조롱하사 그들을 암흑속에서 버리시니 그들은 장님처럼 방황하노라
Vietnamca:
Allah cũng bỡn cợt với họ và Ngài bỏ mặc cho họ lang thang vơ vẩn trong sự thái quá của họ.
Ayet Linkleri: