Arapça:
وَوَهَبْنَا لَهُم مِّن رَّحْمَتِنَا وَجَعَلْنَا لَهُمْ لِسَانَ صِدْقٍ عَلِيًّا
Çeviriyazı:
vevehebnâ lehüm mir raḥmetinâ vece`alnâ lehüm lisâne ṣidḳin `aliyyâ.
Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:
Biz onlara rahmetimizden lütuflarda bulunduk. Hepsine de dillerde güzel ve yüksek bir övgü verdik.
Diyanet İşleri:
Onlara rahmetimizden bağışta bulunduk. Onların her dilde üstün şekilde anılmalarını sağladık.
Abdulbakî Gölpınarlı:
Ve onlara rahmetimizden ihsanlar ettik, gerçek şöhretlerini yaydık, adlarını yücelttik.
Şaban Piriş:
Onlara rahmetimizden bağışta bulunduk ve Onlara dillerde yüksek ve sadakat (bir nam) bıraktık.
Edip Yüksel:
Onlara rahmetimizden verdik. Onlara, doğru ve onurlu bir dil bağışladık.
Ali Bulaç:
Onlara rahmetimizden armağan(lar) bağışladık ve onlar için yüce bir doğruluk dili verdik.
Suat Yıldırım:
Onlara rahmetimizden ihsanlarda bulunduk. Onlara dillerde ve dinlerde yüksek ve güzel bir nam bıraktık.
Ömer Nasuhi Bilmen:
Ve onlara rahmetimizden ihsan ettik ve onlar için dillerde yüksek, doğru bir sena nâsip kıldık.
Yaşar Nuri Öztürk:
Onlara, rahmetimizden nimetler bağışladık. Ve kendileri için yüksek bir doğruluk dili oluşturduk.
Bekir Sadak:
Kitap´da Idris´i de zikret, cunku o dosdogru bir peygamberdi.
İbni Kesir:
Bunlara rahmetimizden lutfettik. Onlar için yüce bir doğruluk dili verdik
Adem Uğur:
Onlara rahmetimizden bağışta bulunduk
İskender Ali Mihr:
Ve onlara, rahmetimizden bahşettik (karşılıksız verdik). Ve onları (Hz. İbrâhîm ve oğullarını), (bütün) dillerde, lisanlarda sadık ve âlî (üstün, yüce) kıldık.
Celal Yıldırım:
Onlara rahmetimizden sunduk ve onlar için çok yüce bir doğruluk dili verdik.
Tefhim ul Kuran:
Onlara rahmetimizden armağan(lar) bağışladık ve onlar için yüce bir doğruluk dili verdik.
Fransızca:
Et Nous leur donnâmes de par Notre miséricorde, et Nous leur accordâmes un langage sublime de vérité.
İspanyolca:
Les regalamos de Nuestra misericordia y les dimos una reputación buenísima.
İtalyanca:
Concedemmo loro la Nostra misericordia e un sublime, veritiero eloquio.
Almanca:
Und WIR haben ihnen von Unserer Gnade geschenkt und ihnen eine wahrhaftige, überragende Anerkennung zukommen lassen!
Çince:
我把我的恩惠赏赐他们,我使他们亨有真实的、崇高的声望。
Hollandaca:
En wij gaven hun, door onze genade de profetiën en kinderen en welvaart, en wij deden hen de hoogste aanbeveling verdienen.
Rusça:
Мы одарили их из Нашей милости и оставили о них правдивую молву.
Somalice:
waxaana ka siinnay naxariistanada (wanaag) waxaana u yeellay amaan run ah oo sarraysa.
Swahilice:
Na tukawapa rehema zetu na tukawajaalia kupewa sifa za kweli tukufu.
Uygurca:
ئۇلارغا بىزنىڭ رەھمىتىمىزنى ئاتا قىلدۇق، ئۇلارنىڭ نامىنى بەلەن ۋە يۇقىرى قىلدۇق
Japonca:
われは,かれらの上に慈悲を垂れ,また崇高な其実を伝える舌を授けた。
Arapça (Ürdün):
«ووهبنا لهم» للثلاثة «من رحمتنا» المال والولد «وجعلنا لهم لسان صدق عليا» رفيعا هو الثناء الحسن في جميع أهل الأديان.
Hintçe:
और उन सबको अपनी रहमत से कुछ इनायत फ़रमाया और हमने उनके लिए आला दर्जे का ज़िक्रे ख़ैर (दुनिया में भी) क़रार दिया
Tayca:
และเราได้ให้ความเมตตาของเราแก่พวกเขา และเราได้ทำให้พวกเขาได้รับการกล่าวขวัญที่ดี (ในหมู่มวลมนุษย์)
İbranice:
והענקנו להם מרחמינו, ונתנו להם לשון דוברת מרים
Hırvatça:
i darovasmo im svako dobro i učinismo da budu hvaljeni i po dobru spominjani.
Rumence:
Noi le-am dăruit din milostivenia Noastră şi le-am rânduit o limbă măreaţă a adevărului.
Transliteration:
Wawahabna lahum min rahmatina wajaAAalna lahum lisana sidqin AAaliyyan
Türkçe:
Onlara, rahmetimizden nimetler bağışladık. Ve kendileri için yüksek bir doğruluk dili oluşturduk.
Sahih International:
And We gave them of Our mercy, and we made for them a reputation of high honor.
İngilizce:
And We bestowed of Our Mercy on them, and We granted them lofty honour on the tongue of truth.
Azerbaycanca:
(Onların üçünü də) öz mərhəmətimizdən (ruzimizdən) ehsan buyurub tə’riflərini dillər əzbəri etdik. (Bütün din sahiblərinin, mö’minlərin yanında onların ehtiramını və mərtəbəsini ucaltdıq).
Süleyman Ateş:
Onlara rahmetimizden (mal ve çocuk) lutfettik ve onlar için yüce bir doğruluk dili verdik.
Diyanet Vakfı:
Onlara rahmetimizden bağışta bulunduk; kendilerine haklı ve yüksek bir şöhret nasip ettik.
Erhan Aktaş:
Ve rahmetimizden onlara lütfettik.(1) Onların doğrulukla anılmalarını sağladık.
Kral Fahd:
Onlara rahmetimizden bağışta bulunduk ve onlar için üstün güzel övgüler kıldık.
Hasan Basri Çantay:
Bunlara rahmetimizden (peygamberlik, mal ve evlâd) lûtfetdik. Onlar için çok yüce sadâkat dili de verdik.
Muhammed Esed:
ve o´nları rahmetimizle ödüllendirdik. Ve o´nlara doğru olanı (başkalarına) ulaştırmaları için üstün bir anlatım gücü bahşettik.
Gültekin Onan:
Onlara rahmetimizden armağan(lar) bağışladık ve onlar için yüce bir doğruluk dili verdik.
Ali Fikri Yavuz:
Hem bunlara rahmetimizden ihsanlar eyledik (çokca mal ve evlâd verdik). Hepsine de dillerde (bütün dinlerde) güzel ve yüksek bir övgü verdik.
Portekizce:
E os recompensamos com a Nossa misericórdia, e lhes garantimos honra e a língua veraz.
İsveççe:
Och Vi gav dem del av Vår nåd och lät [senare släkten] hålla dem högt i ära som sanningens män.
Farsça:
و به آنان از رحمت خود بخشیدیم، وبرای آنان [در میان مردم] نامی نیک و ستایشی والامرتبه قرار دادیم.
Kürtçe:
لە ڕەحمەتی خۆمان ئەوانمان بەھرەمەند کرد باسی چاکەی ئەوانمان خستە سەر زمانی (خەڵکی)
Özbekçe:
Ва уларга Ўз раҳматимиздан ҳадя этдик ҳамда уларга ростгўй ва олий тил бердик.
Malayca:
Dan Kami kurniakan kepada mereka dari rahmat Kami, dan Kami jadikan bagi mereka sebutan dan pujian yang tinggi dalam kalangan umat manusia.
Arnavutça:
Dhe, Na, ata i dhuruam nga mëshira Jonë dhe bëmë që ata, me të vërtetë, të lavdërohen me mirësi.
Bulgarca:
И им дарихме милост от Нас, и им отредихме голяма прослава.
Sırpça:
и даровасмо им Нашу милост и учинисмо да буду хваљени и по добру спомињани.
Çekçe:
A uštědřili jsme jim část z Našeho milosrdenství a jejich vznešený jazyk jsme pravdivým učinili.
Urduca:
اور ان کو اپنی رحمت سے نوازا اور ان کو سچی ناموری عطا کی
Tacikçe:
ва раҳмати Худро ба онҳо арзонӣ доштем ва сухани некӯ ва овозаи баланд додем.
Tatarca:
Вә Без аларга рәхмәтебездән мал вә балалар һәм пәйгамбәрлек бирдек, дәхи аларга һәрбер дин әһәле каршында яхшы вә дөрес сөйләүче тел бирдек, һәр дин әһәле аларны мактап сөйлиләр.
Endonezyaca:
Dan Kami anugerahkan kepada mereka sebagian dari rahmat Kami dan Kami jadikan mereka buah tutur yang baik lagi tinggi.
Amharca:
ለእነሱም ከችሮታችን ሰጠናቸው፡፡ ለእነርሱም ከፍ ያለ ምስጉን ዝናን አደረግንላቸው፡፡
Tamilce:
இன்னும், அவர்களுக்கு நமது அருளிலிருந்து வழங்கினோம். உயர்வான உண்மையான நிலையான புகழையும் நாம் அவர்களுக்கு ஏற்படுத்தினோம்.
Korece:
하나님은 그들에게 은혜를 베풀었고 진실의 말로 그들을 높 였노라
Vietnamca:
Và TA đã ban hồng ân cho họ (con cháu của Ibrahim) và làm vinh danh họ qua tiếng nói trung thực.
Ayet Linkleri: