Arapça:
مَّا لَهُم بِهِ مِنْ عِلْمٍ وَلَا لِآبَائِهِمْ ۚ كَبُرَتْ كَلِمَةً تَخْرُجُ مِنْ أَفْوَاهِهِمْ ۚ إِن يَقُولُونَ إِلَّا كَذِبًا
Çeviriyazı:
mâ lehüm bihî min `ilmiv velâ liâbâihim. kebürat kelimeten taḫrucü min efvâhihim. iy yeḳûlûne illâ keẕibâ.
Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:
Bu hususta ne kendilerinin, ne de atalarının hiçbir bilgisi yoktur. Ağızlarından çıkan söz ne büyük bir iftiradır. Onlar, yalandan başka bir şey söylemiyorlar.
Diyanet İşleri:
Allah'ın çocuk edindiğine dair ne kendilerinin ve ne de babalarının bir bilgisi vardır. Ağızlarından çıkan söz ne büyük iftiradır. Onlar yalnız ve yalnız yalan söylerler.
Abdulbakî Gölpınarlı:
Ne onların bir bilgisi var, ne atalarının; ağızlarından çıkan söz, ne de büyük söz. Onlar, ancak yalan söylüyorlar.
Şaban Piriş:
Onların da atalarının da o konu hakkında bir bilgisi yoktur. Ağızlarından çıkan bu söz pek büyüktür. Onlar yalandan başkasını söylemiyorlar.
Edip Yüksel:
Ne onların, ne de atalarının bu konuda bir bilgileri yoktur. Ağızlarından ne büyük bir söz çıkıyor! Yalandan başka şey söylemiyorlar.
Ali Bulaç:
Bu konuda ne kendilerinin, ne atalarının hiçbir bilgisi yoktur. Ağızlarından çıkan söz ne (kadar da) büyük. Onlar yalandan başkasını söylemiyorlar.
Suat Yıldırım:
Bu hususta, ne kendilerinin ne de babalarının hiçbir bilgileri yoktur. Ağızlarından çıkan o söz ne dehşetli bir söz!Ama onların iddia ettikleri, sırf yalandan ibaret!
Ömer Nasuhi Bilmen:
Buna dair ne kendilerinin bir bilgisi vardır ve ne de babalarının. Ne büyük bir söz ki, ağızlarından çıkıyor. Onlar başka değil, ancak yalan söylüyorlar.
Yaşar Nuri Öztürk:
Ona ilişkin ne kendilerinin bir ilmi vardır ne de atalarının. Söz olarak ne büyüktür ağızlarından çıkıveren! Onlar bir yalandan başka şey söylemiyorlar.
Bekir Sadak:
Birkac genc magaraya siginmis: «Rabbimiz! Katindan bize rahmet ver ve isimizde dogruyu goster, bizi basarili kil» demislerdi.
İbni Kesir:
Ne onların, ne de babalarının buna dair bilgileri vardır. O, ağızlarından çıkan ne büyük bir sözdür. Onlar yalnız ve yalnız yalan söylerler.
Adem Uğur:
Ne onların (Allah evlât edindi, diyenlerin), ne de atalarının bu konuda hiçbir bilgisi yoktur. Ağızlarından çıkan bu söz ne büyük oldu! Yalandan başka bir şey söylemiyorlar.
İskender Ali Mihr:
Onların ve babalarının (atalarının), ona (buna
Celal Yıldırım:
(Allah çocuk edindi) iddiasiyle ilgili ne kendilerinin, ne de babalarının bir bilgisi var. Ağızlarından çıkan söz ne büyük! Onlar yalandan başka bir şey söylemezler.
Tefhim ul Kuran:
Bu konuda ne kendilerinin, ne de atalarının hiç bir bilgisi yoktur. Ağızlarından çıkan söz ne (kadar da) büyük. Onlar yalandan başkasını söylemiyorlar.
Fransızca:
Ni eux ni leurs ancêtres n'en savent rien. Quelle monstrueuse parole que celle qui sort de leurs bouches ! Ce qu'ils disent n'est que mensonge.
İspanyolca:
Ni ellos ni sus predecesores tienen ningún conocimiento de eso. ¡Qué monstruosa palabra la que sale de sus bocas! No dicen sino mentira.
İtalyanca:
Non hanno scienza alcuna, come del resto i loro avi. E' mostruosa la parola che esce dalle loro bocche. Non dicono altro che menzogne.
Almanca:
Weder sie verfügen über Wissen darüber, noch ihre Vorfahren. Es ist ein ungeheuerliches Wort, das aus ihren Mündern kommt. Sie sagen gewiß nur Lügenhaftes.
Çince:
他们和他们的祖先,对于这句话都毫无知识,他们信口开河地说这句荒谬绝伦的话。
Hollandaca:
Daarvan hadden zij noch hunne vaderen kennis. Het woord dat uit hunnen mond komt, is eene grove zonde: zij zeggen niets anders dan leugen.
Rusça:
Ни они, ни их отцы не обладают знанием об этом. Тяжки слова, выходящие из их ртов. Они говорят одну только ложь.
Somalice:
Uma laha wax Cilmi ah iyaga iyo Aabayaalkood midna, waxaana waynaatay Kalimad ka soo Baxday Afafkooda, mana dhahayaan waxaan Been ahayn.
Swahilice:
Wao hawana ujuzi wa jambo hili, wala baba zao. Ni neno kuu hilo litokalo vinywani mwao. Hawasemi ila uwongo tu.
Uygurca:
ئۇلار ۋە ئۇلارنىڭ ئاتا - بوۋىلىرى بۇ بوھتانلىرىدا ھېچقانداق مەلۇماتقا ئىگە ئەمەس، ئۇلارنىڭ ئېغىزلىرىدىن چىققان سۆز نېمىدېگەن چوڭ! ئۇلار پەقەت يالغاننىلا ئېيتىدۇ
Japonca:
かれらはこのことに就いて何の知識もなく,かれらの祖先もまたそうであった。かれらの口をついて出る言葉は,由えしきものである。かれらの言葉は,偽りに外ならない。
Arapça (Ürdün):
«ما لهم به» بهذا القول «من علم ولا لآبائهم» من قبلهم القائلين له «كبرت» عظمت «كلمة تخرج من أفواههم» كلمة تمييز مفسر للضمير المبهم والمخصوص بالذم محذوف أي مقالتهم المذكورة «إن» ما «يقولون» في ذلك «إلا» مقولا «كذبا».
Hintçe:
न तो उन्हीं को उसकी कुछ खबर है और न उनके बाप दादाओं ही को थी (ये) बड़ी सख्त बात है जो उनके मुँह से निकलती है ये लोग झूठ मूठ के सिवा (कुछ और) बोलते ही नहीं
Tayca:
พวกเขาไม่มีความรู้ใดๆ ในเรื่องนี้ และบรรพบุรุษของพวกเขาก็เช่นกัน เป็นคำกล่าวที่น่าเกลียดยิ่งที่ออกจากปากของพวกเขา โดยที่พวกเขามิได้กล่าวอันใดนอกจากความเท็จ
İbranice:
(אף-על-פי) אין להם ולא היה לאבותיהם כל ידיעה על כך. נוראות הן המלים היוצאות מפיהם. אכן הם אומרים רק שקר
Hırvatça:
O tome oni ništa ne znaju, a ni preci njihovi. Kako krupna riječ izlazi iz usta njihovih! Oni ne govore drugo do laži!
Rumence:
Nici ei şi nici taţii lor nu au despre aceasta vreo ştiinţă. Grea este vorba ce le iese din gură. Ei nu spun decât minciuni!
Transliteration:
Ma lahum bihi min AAilmin wala liabaihim kaburat kalimatan takhruju min afwahihim in yaqooloona illa kathiban
Türkçe:
Ona ilişkin ne kendilerinin bir ilmi vardır ne de atalarının. Söz olarak ne büyüktür ağızlarından çıkıveren! Onlar bir yalandan başka şey söylemiyorlar.
Sahih International:
They have no knowledge of it, nor had their fathers. Grave is the word that comes out of their mouths; they speak not except a lie.
İngilizce:
No knowledge have they of such a thing, nor had their fathers. It is a grievous thing that issues from their mouths as a saying what they say is nothing but falsehood!
Azerbaycanca:
Bu barədə nə onların özlərinin, nə də (təqlid etdikləri) atalarının heç bir biliyi yoxdur. Onlar çox böyük-böyük danışırlar. (Ağızlarından çıxan söz necə də böyük küfrdür). Onlar ancaq yalan deyirlər!
Süleyman Ateş:
Bu hususta ne kendilerinin, ne de atalarının hiçbir bilgisi yoktur. Ağızlarından ne büyük (küstahça) söz çıkıyor! Onlar, yalandan başka bir şey söylemiyorlar.
Diyanet Vakfı:
Ne onların (Allah evlat edindi, diyenlerin), ne de atalarının bu konuda hiçbir bilgisi yoktur. Ağızlarından çıkan bu söz ne büyük oldu! Yalandan başka bir şey söylemiyorlar.
Erhan Aktaş:
Buna dair kendilerinin de atalarının da hiçbir bilgileri yoktur. Çok büyük söz ediyorlar. Yalandan başka bir şey söylemiyorlar.
Kral Fahd:
Ne onların (Allah evlât edindi, diyenlerin), ne de atalarının bu konuda hiçbir bilgisi yoktur. Ağızlarından çıkan bu söz ne büyük oldu! Yalandan başka bir şey söylemiyorlar.
Hasan Basri Çantay:
Ne onların, ne atalarının buna dâir hiç bir ilgisi yokdur. Ağızlarından çıkan söz ne büyük! Onlar yalandan başkasını söylemezler.
Muhammed Esed:
(Oysa,) O´nun hakkında ne kendilerinin, ne de atalarının doğru bir bilgisi var: Ne ağır bir söz, bu ağızlarından çıkan! Yalandan başka bir şey söylemiyorlar!
Gültekin Onan:
Bu konuda ne kendilerinin, ne atalarının hiç bir bilgisi yoktur. Ağızlarından çıkan söz ne (kadar da) büyük. Onlar yalandan başkasını söylemiyorlar.
Ali Fikri Yavuz:
Allah çocuk edindiğine dair ne kendilerinin bir ilmi vardır, ne de (taklid ettikleri) babalarının. Ağızlarından çıkan o söz ne büyük!... Onlar, ancak yalan söylüyorlar.
Portekizce:
A despeito de carecerem de conhecimento a tal respeito; o mesmo tendo acontecido com seus antepassados. É umablasfêmia o que proferem as suas bocas; não dizem senão mentiras!
İsveççe:
Liksom sina förfäder har de ingen [verklig] kunskap om Honom. Det är ett oerhört påstående som går över deras läppar - deras tal är idel lögner!
Farsça:
نه آنان به این [سخن خرافی و بی پایه] یقین و دانشی دارند و نه پدرانشان [بلکه گفتارشان از روی جهل و نادانی است] چه بزرگ سخنی است که [از روی افترا] از دهانشان بیرون می آید؛ آنان جز دروغ نمی گویند.
Kürtçe:
نەخۆیان زانابوون پێی نەباو و باپیرانیان چ قسەیەکی (بوختانێکی) گەورەیە کە لە دەمیان دەردەچێت جگە لە درۆ ھیچ شتێکی تر ناڵێن
Özbekçe:
На уларнинг ва на ота-боболарининг бу ҳақда илми йўқдир. Оғизларидан чиқадиган сўз қандай ҳам оғир. Улар ёлғондан бошқани айтмаслар. ( Ҳолбуки ўзлари тўқийдиларми ёки ота-боболарига суяниб гапирадиларми–барибир уларнинг бу даъволарида заррача илмийлик йўқ. Бу даъво жоҳилона айтилган қуруқ гап, холос. Аллоҳ ҳақида билмай туриб гапириш жуда оғир. Айниқса, илмсизларча, жоҳиллик билан, Аллоҳ Ўзига бола тутди, дейиш яна ҳам оғир.)
Malayca:
(Sebenarnya) mereka tiada mempunyai sebarang pengetahuan mengenainya, dan tiada juga bagi datuk nenek mereka; besar sungguh perkataan syirik yang keluar dari mulut mereka; mereka hanya mengatakan perkara yang dusta.
Arnavutça:
Ata, nuk kanë kurrfarë dijenie për këtë, e as etërit e tyre. Është kjo fjalë e madhe (e shëmtuar) që del nga goja e tyre! Ata flasin vetëm gënjeshtra.
Bulgarca:
Нито те имат знание за това, нито предците им. Голяма дума излиза от устата им. Те не изричат друго освен само лъжа.
Sırpça:
О томе они ништа не знају, а ни њихови преци. Како крупна реч излази из њихових уста! Они не говоре осим неистину!
Çekçe:
A nemají o tom oni ani otcové jejich žádného vědění; jak hrozné je slovo, jež z jejich úst vychází, a nic jiného než lež oni nemluví.
Urduca:
اِس بات کا نہ اُنہیں کوئی علم ہے اور نہ ان کے باپ دادا کو تھا بڑی بات ہے جو ان کے منہ سے نکلتی ہے وہ محض جھوٹ بکتے ہیں
Tacikçe:
Не. худ ба он донише доранд ва на падаронашон доштаанд. Чӣ бузург аст сухане, ки аз даҳонашон берун меояд ва дурӯғ мегӯянд!
Tatarca:
"Аллаһуның баласы бар", – дип дәлилсез наданлык белән әйтәләр һәм болардан элек бу сүзләрне әйтүче аталарының да дәлилләре вә белемнәре юк, Аллаһуның баласы бар дип авызларыннан чыккан сүз, әлбәттә, бик олугъ кабахәт сүз. Алар ул кабахәт сүзләрен фәкать ялганлап сөйлиләр.
Endonezyaca:
Mereka sekali-kali tidak mempunyai pengetahuan tentang hal itu, begitu pula nenek moyang mereka. Alangkah buruknya kata-kata yang keluar dari mulut mereka; mereka tidak mengatakan (sesuatu) kecuali dusta.
Amharca:
ለእነሱም ለአባቶቻቸውም በርሱ ምንም እውቀት የላቸውም፡፡ ከአፎቻቸው የምትወጣውን ቃል ምን አከበዳት! ውሸትን እንጂ አይናገሩም፡፡
Tamilce:
அவனைப் பற்றி (-அல்லாஹ்வைப் பற்றி) எந்த அறிவும் அவர்களுக்கும் இல்லை, அவர்களுடைய மூதாதைகளுக்கும் இல்லை. அவர்களின் வாய்களிலிருந்து வெளிப்படும் (இந்த) சொல் பெரும் பாவமாக இருக்கிறது. அவர்கள் பொய்யைத் தவிர கூறுவதில்லை. (இறைவனைப் பற்றி இணைவைப்பாளர்கள் பேசுவதெல்லாம் பொய்யாகும்.)
Korece:
그들에게는 그에 대한 지식이없고 그들의 선조들도 그러했으니 그들의 입에서 나오는 말은 슬프 게도 거짓이노라
Vietnamca:
Họ và cha mẹ của họ không hề có một chút kiến thức nào về điều đó cả. Thật nghiêm trọng thay cho lời nói từ cửa miệng của họ. Họ thực sự chỉ nói điều giả dối.
Ayet Linkleri: