Kur'an Ayetleri

Sûre No: 

14

Sûredeki Ayet No: 

46

Ayet No: 

1796

Sayfa No: 

261

Nüzûl Yeri: 

Arapça: 

وَقَدْ مَكَرُوا مَكْرَهُمْ وَعِندَ اللَّهِ مَكْرُهُمْ وَإِن كَانَ مَكْرُهُمْ لِتَزُولَ مِنْهُ الْجِبَالُ

Çeviriyazı: 

veḳad mekerû mekrahüm ve`inde-llâhi mekruhüm. vein kâne mekruhüm litezûle minhü-lcibâl.

Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır: 

Gerçekten onlar çeşitli hileler ve tuzaklar kurdular. Allah katında da onlara hilelerine karşı azab var; isterse onların hileleri dağları yerinden oynatacak olsun

Diyanet İşleri: 

Şüphesiz onlar düzenlerini kurdular; oysa dağları yerinden oynatacak olsa bile, bu düzenleri hep Allah'ın elindeydi.

Abdulbakî Gölpınarlı: 

Düzenlerini yaptılar, düzdükleri hilelerin cezasıysa Allah katında, hatta hilelerinden dağlar bile yerinden oynasa.

Şaban Piriş: 

Onlar tuzaklar kurdular, ama Allah katında da onlara tuzak vardır. İsterse onların tuzakları dağları yerinden oynatacak olsun.

Edip Yüksel: 

Onlar planlarını yaptılar, halbuki planları ALLAH'ın kontrolündeydi. Planları dağları yerinden oyanatacak kadar olsa bile..

Ali Bulaç: 

Gerçek şu ki, onlar hileli-düzenler kurdular. Oysa onların düzenleri, dağları yerlerinden oynatacak da olsa, Allah Katında onlara hazırlanmış düzen (kötü bir karşılık) vardır.

Suat Yıldırım: 

Onlar tuzaklar kurdular, ama Allah nezdinde de onlara tuzak var, isterse onların tuzakları dağları yerinden oynatacak olsun!

Ömer Nasuhi Bilmen: 

Ve muhakkak ki, (onlar) hileleriyle hilede bulundular ve onların hilesi, Allah katında (malum)dur. Ve onların hilesi, ondan dağlar zail olacak bir (kuvvette) değildir.

Yaşar Nuri Öztürk: 

Tuzaklarını kurmuşlardı ama Allah katında da onlar için tuzak var. Zaten onların tuzakları dağları yerinden oynatacak türden olsa neye yarar!

Bekir Sadak: 

Bu, Allah herkese yaptiginin karsiligini verecegi icin boyledir. Dogrusu Allah hesabi cabuk gorur.

İbni Kesir: 

Gerçekten onlar, düzenlerini kurmuşlardı. Halbuki dağları oynatacak güçte olsa bile, onların bu düzenleri hep Allah´ın elindeydi.

Adem Uğur: 

Hilelerinin cezası Allah katında (malum) iken, onlar, tuzaklarını kurmuşlardı. Halbuki onların hileleriyle dağlar yerinden gidecek değildi!

İskender Ali Mihr: 

Onlar tuzaklarını (hilelerini) kurmuşlardı. Ve onların tuzakları (hileleri) Allah´ın indindedir (Allah onların tuzaklarını bilir), onların tuzakları (hileleri), dağları yok edecek (güçte) olsa bile...

Celal Yıldırım: 

Onlar kurmak istedikleri tuzağı kurdular

Tefhim ul Kuran: 

Gerçek şu ki, onlar hileli düzenler kurdular. Oysa onların düzenleri, dağları yerlerinden oynatacak da olsa, Allah katında onlara hazırlanmış düzen (kötü bir karşılık) vardır.

Fransızca: 

Ils ont certes comploté. Or leur complot est (inscrit) auprès d'Allah même si leur complot était assez puissant pour faire disparaître les montagnes...

İspanyolca: 

Urdieron intrigas, pero Alá las conocía, y eso que eran intrigas como para trasladar montañas.

İtalyanca: 

Tramarno l, ma la loro trama è nota ad Allah, foss'anche una trama capace di fare a pezzi le montagne.

Almanca: 

Und bereits haben sie ihre Intrigen geplant. Doch bei ALLAH sind ihre Intrigen bekannt, und obgleich ihre Intrigen so (heftig) waren, daß davon die Berge vergehen würden.

Çince: 

他们确已用计谋,在真主那里,有他们的计谋(的果报)。他们的计谋,不足以移动群山。

Hollandaca: 

Zij gebruiken hunne grootste listen om der waarheid weerstand te bieden; maar hunne list is duidelijk voor God, die in staat is hunne plannen te verijdelen, al waren hunne listen zoo groot, dat de bergen daardoor, konden worden bewogen.

Rusça: 

Они строили свои козни, но их козни были у Аллаха. А ведь козни эти могли сдвинуть горы (или не могли сдвинуть горы).

Somalice: 

iyagoo dhagar samayn Eebe agtiisaana Abaalka dhagartoodu yahay, dhagartooduna ma aha mid la suulaan (tagaan) Buuruhu.

Swahilice: 

Na kwa hakika walifanya vitimbi vyao, na vitimbi vyao anavijua Mwenyezi Mungu. Wala vitimbi vyao si vya kuondosha milima.

Uygurca: 

ئۇلار ھەقىقەتەن (پەيغەمبەرلەرگە ۋە مۆمىنلەرگە) مىكىر ئىشلەتتى. ئۇلارنىڭ مىكرى تاغنى ئۆرۈۋەتكۈدەك (چوڭ) بولسىمۇ، اﷲ ئۇلارنىڭ مىكرىنى بەربات قىلىدۇ

Japonca: 

かれらは確かに策謀を企んだ。仮令かれらの策謀がそれによって山を移す程のものであっても,かれらが策謀したのはアッラーの御手の中であった。

Arapça (Ürdün): 

(وقد مكروا) بالنبي صلى الله عليه وسلم (مكرهم) حيث أرادوا قتله أو تقييده أو إخراجه (وعند الله مكرهم) أي علمه أو جزاؤه (وإن) ما (كان مكرهم) وإن عظم (لتزول منه الجبال) المعنى لا يعبأ به ولا يضر إلا أنفسهم والمراد بالجبال هنا قيل حقيقتها وقيل شرائع الإسلام المشبهة بها في القرار والثبات وفي قراءة بفتح لام لتزول ورفع الفعل فإن مخففة والمراد تعظيم مكرهم وقيل المراد بالمكر كفرهم ويناسبه على الثانية "" تكاد السماوات يتفطرن منه وتنشق الأرض وتخر الجبال هدا "" وعلى الأول ما قرئ وما كان.

Hintçe: 

और वह लोग अपनी चालें चलते हैं (और कभी बाज़ न आए) हालॉकि उनकी सब हालतें खुदा की नज़र में थी और अगरचे उनकी मक्कारियाँ (उस गज़ब की) थीं कि उन से पहाड़ (अपनी जगह से) हट जाये

Tayca: 

และแน่นอนพวกเขาได้วางแผนของพวกเขา และแผนของพวกเขาอยุ่ที่อัลลอฮฺ ถึงแม้ว่าแผนของพวกเขาจะทำให้ภูเขาเคลื่อนย้ายไปก็ตาม

İbranice: 

והם תכננו מזימה, אך אלוהים יודע על מזימתם. אפילו אם הרים היו נעקרים מעוצמת מזימתם

Hırvatça: 

I oni lukavstva svoja pletu, a Allah zna za lukavstva njihova, samo što lukavstva njihova ne mogu brda pokrenuti.

Rumence: 

Ei au urzit vicleşuguri, însă vicleşugurile lor sunt cunoscute lui Dumnezeu, chiar dacă sunt atât de puternice încât fac munţii să piară.

Transliteration: 

Waqad makaroo makrahum waAAinda Allahi makruhum wain kana makruhum litazoola minhu aljibalu

Türkçe: 

Tuzaklarını kurmuşlardı ama Allah katında da onlar için tuzak var. Zaten onların tuzakları dağları yerinden oynatacak türden olsa neye yarar!

Sahih International: 

And they had planned their plan, but with Allah is [recorded] their plan, even if their plan had been [sufficient] to do away with the mountains.

İngilizce: 

Mighty indeed were the plots which they made, but their plots were (well) within the sight of Allah, even though they were such as to shake the hills!

Azerbaycanca: 

(Kafirlər Peyğəmbərə və islam dininə qarşı bacardıqları qədər) hiylə qurdular. Onların hiyləsi Allah dərgahında mə’lumdur (və buna görə də cəzalarını da alacaqlar). Onların hiyləsi ilə dağlar (islam dini, onun hökmləri) yerindən oynayan deyildir! (Və ya onların hiyləsi dağları yerindən oynatsa belə, yenə də Allahın dini qarşısında acizdir!)

Süleyman Ateş: 

Onlar tuzaklarını kurdular. Oysa tuzakları dağları yerinden kaldıracak (cinsten) olsa bile onların tuzakları, Allah'ın yanındaydı (Allah onların tuzaklarını bozar, cezalarını verirdi).

Diyanet Vakfı: 

Hilelerinin cezası Allah katında (malum) iken, onlar, tuzaklarını kurmuşlardı. Halbuki onların hileleriyle dağlar yerinden gidecek değildi!

Erhan Aktaş: 

Onlar, her türlü planı yapmışlardı. Oysaki dağları yerinden oynatacak derecede güçlü olduğunu sandıkları planları Allah’ın denetimi altındadır.

Kral Fahd: 

Hilelerinin cezası Allah katında (malum) iken, onlar, tuzaklarını kurmuşlardı. Halbuki onların hileleriyle dağlar yerinden gidecek değildi!

Hasan Basri Çantay: 

Hakıykat, onlar (peygamberlere karşı) bir takım tuzaklar kurmuşlardı. Halbuki onların tuzaklarından dağlar yerinden oynayıb gitmiş olsa bile Allah katında onlara âid (nice nice) cezalar vardır.

Muhammed Esed: 

(Hal böyleyken,) onlar yine de, çürük ve asılsız tasarımlara dayanan oyunlarını oynamaya devam etmekteler; oysa, onların bütün oyunları, bütün düzenleri Allah´ın bilgisi içindedir. (Kafirler hakikat karşısında asla başarıya ulaşamazlar) velev ki bu oyunları dağları yerinden oynatacak kadar (yetkince kurgulanmış veyahut güçlü kuvvetli) olsun.

Gültekin Onan: 

Gerçek şu ki, onlar hileli düzenler kurdular. Oysa onların düzenleri, dağları yerlerinden oynatacak da olsa, Tanrı katında onlara hazırlanmış düzen (kötü bir karşılık) vardır.

Ali Fikri Yavuz: 

Gerçekten onlar, (İslâma karşı) hile ve tuzaklarını kurdular. Allah katında da onlara hilelerine karşı azap var

Portekizce: 

E conspiraram; porém, Deus tem registrado tais conspirações, mesmo que as suas conspirações tenham abalado asmontanhas.

İsveççe: 

De smidde onda planer, men Gud kände deras planer och [skulle ha omintetgjort dem] även om man med deras hjälp hade kunnat flytta berg.

Farsça: 

و آنان [نهایت] نیرنگشان را [بر ضدِّ خدا و پیامبران] به کار گرفتند، و [کیفر عقوبت دنیایی و آخرتی] نیرنگشان نزد خداست و هر چند که از نیرنگشان کوه ها از جا کنده شود.

Kürtçe: 

بێگومان ئەو (بێ باوەڕانە) پیلانی گەورەی خۆیانیان گێڕا (دژی پێغەمبەرەکانیان) خوای گەورە ئاگادارە بە پیلانەکانیان وە ھەر چەندە پیلانەکەیان شاخەکانی پێ بترازێت (و لەبن بێت)

Özbekçe: 

Дарҳақиқат, улар ўз макрларини қилдилар. Ҳолбуки, уларнинг макрлари, гарчи макрларидан тоғлар заволга учрайдиган бўлса ҳам, Аллоҳнинг ҳузуридадир. (Кофир-мушриклар Пайғамбарга (с. а. в.), мўминларга, динга қарши қўлларидан келган барча макрларни қилдилар. Аммо уларнинг макрлари ҳар қанча кучли ҳатто тоғларни йўқ қилиб юборадиган даражада бўлмасин, ҳеч нарса қила олмайдилар. Чунки уларнинг барча макрлари Аллоҳ таолонинг ҳузуридадир, У ҳаммасини кўриб, билиб туради. Ўзи хоҳлаганича тасарруф қилади.)

Malayca: 

Dan sesungguhnya mereka telah menjalankan rancangan jahat mereka (untuk menentang Islam), sedang di sisi Allah ada balasan bagi rancangan jahat mereka, walau rancangan jahat mereka itu, dapat melenyapkan gunung-ganang sekalipun.

Arnavutça: 

Dhe ata thurin dredhitë e tyre, e te Perëndia është dënimi i dredhive të tyre; për dredhitë e atyre nuk mund t’i lëkundin malet.

Bulgarca: 

И замисляха лукавство, ала при Аллах е замисълът им, дори техният замисъл да бе такъв, че да се разрушат от него планините.

Sırpça: 

И они лукавства своја плету, а Аллах зна за њихова лукавства, само што њихова лукавства не могу брда да покрену.

Çekçe: 

Oni úklady své chystali, však Bůh si s nimi ví rady, i kdyby úklady jejich byly takové, že horami by hýbaly.

Urduca: 

انہوں نے اپنی ساری ہی چالیں چل دیکھیں، مگر اُن کی ہر چال کا توڑ اللہ کے پاس تھا اگرچہ اُن کی چالیں ایسی غضب کی تھیں کہ پہاڑ اُن سے ٹل جائیں

Tacikçe: 

Онон найрангҳои худ намуданд ва Худо аз найрангҳояшон огоҳ буд. Ҳарчанд, ки аз найрангҳояшор кӯҳ аз пой меафтод.

Tatarca: 

Хәзерге кяферләр хакка каршы мәкерлек кылсалар, әүвәлге кәферләр дә хакка каршы мәкерлек кылдылар, һәр кәфәрнең мәкере Аллаһуга мәгълүм, гәрчә аларның мәкерләре тауларны урыныннан кубарырлык зур булса да, Аллаһ мәкеренә каршы тора алмаслар.

Endonezyaca: 

Dan sesungguhnya mereka telah membuat makar yang besar padahal di sisi Allah-lah (balasan) makar mereka itu. Dan sesungguhnya makar mereka itu (amat besar) sehingga gunung-gunung dapat lenyap karenanya.

Amharca: 

(በነቢዩ ላይ) ሴራቸውንም በእርግጥ አሴሩ፡፡ ሴራቸውም (ቅጣቱ) አላህ ዘንድ ነው፡፡ ሴራቸውም ኮረብታዎች (ሕግጋቶች) በእርሱ የሚወገዱበት አልነበረም፡፡

Tamilce: 

மேலும், திட்டமாக அவர்கள் தங்கள் சூழ்ச்சியை செய்(து முடித்)தனர். அல்லாஹ்விடம் அவர்களுடைய சூழ்ச்சி அறியப்பட்டதாக இருக்கிறது. அவர்களுடைய சூழ்ச்சி, அதனால் மலைகள் பெயர்த்துவிடும்படி இருந்தாலும் சரியே! (அல்லாஹ்வின் வல்லமைக்கு முன் அது ஒன்றுமே இல்லை.)

Korece: 

그들이 음모하였으나 그들 의 음모가 비록 산들을 진동한다 하여도 그들의 음모는 하나님 안 에 있었노라

Vietnamca: 

(Tại nơi dừng chân tội lỗi đó) chúng đã bàn bạc kế hoạch (để loại trừ Thiên Sứ Muhammad và Islam), và kế hoạch đó của chúng đã bị Allah thâu tóm, mặc dù kế hoạch đó của chúng dữ dội làm chấn động cả núi non.