Kur'an Ayetleri

Sûre No: 

10

Sûredeki Ayet No: 

18

Ayet No: 

1382

Sayfa No: 

210

Nüzûl Yeri: 

Arapça: 

وَيَعْبُدُونَ مِن دُونِ اللَّهِ مَا لَا يَضُرُّهُمْ وَلَا يَنفَعُهُمْ وَيَقُولُونَ هَٰؤُلَاءِ شُفَعَاؤُنَا عِندَ اللَّهِ ۚ قُلْ أَتُنَبِّئُونَ اللَّهَ بِمَا لَا يَعْلَمُ فِي السَّمَاوَاتِ وَلَا فِي الْأَرْضِ ۚ سُبْحَانَهُ وَتَعَالَىٰ عَمَّا يُشْرِكُونَ

Çeviriyazı: 

veya`büdûne min dûni-llâhi mâ lâ yeḍurruhüm velâ yenfe`uhüm veyeḳûlûne hâülâi şüfe`âünâ `inde-llâh. ḳul etünebbiûne-llâhe bimâ lâ ya`lemü fi-ssemâvâti velâ fi-l'arḍ. sübḥânehû vete`âlâ `ammâ yüşrikûn.

Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır: 

Allah'ı bırakıyorlar da, kendilerine ne fayda, ne de zarar verebilecek olan şeylere tapıyorlar ve "Bunlar bizim Allah katında şefaatçilerimizdir." diyorlar. De ki, "Siz Allah'a göklerde ve yerde O'nun bilmediği bir şeyi mi haber veriyorsunuz?" Allah onların ortak koştukları şeylerin hepsinden münezzehtir.

Diyanet İşleri: 

Onlar, Allah'ı bırakarak, kendilerine fayda da zarar da veremeyen putlara taparlar: "Bunlar, Allah katında bizim şefaatçılarımızdır" derler. De ki: "Göklerde ve yerde, Allah'ın bilmediği bir şeyi mi O'na haber veriyorsunuz?" Allah, onların ortak koşmalarından münezzeh ve yücedir.

Abdulbakî Gölpınarlı: 

Ve Allah'ı bırakırlar da kendilerine ne bir zarar edebilecek, ne bir fayda verebilecek şeylere taparlar ve bunlar derler, Allah katında şefaatçilerimiz bizim. De ki: Allah'a, göklerde ve yeryüzünde bilmediği birşeyi mi haber vermedesiniz? O, müşriklerin şirk koştukları şeylerden tamamıyla münezzehtir ve çok yücedir.

Şaban Piriş: 

Kendilerine fayda da zarar da veremeyen şeylere: Bunlar Allah katında bizim şefaatçilerimizdir, diyerek Allah’tan başkalarına ibadet ederler. De ki: Allah’a, göklerde ve yerde bilmediği bir şeyi mi haber veriyorsunuz? Allah, koştukları şirklerden münezzeh ve yücedir.

Edip Yüksel: 

ALLAH'ı bırakıp, kendilerine ne zarar ne de yarar veremiyenlere tapıyorlar ve "Bunlar, ALLAH yanında bize şefaat edecekler," diyorlar. De ki: "ALLAH'ın göklerde ve yerde bilmediği şeyleri mi O'na bildiriyorsunuz? O çok yücedir, ortak koştuklarınızdan uzaktır."

Ali Bulaç: 

Allah'ı bırakıp kendilerine zarar vermeyecek ve yararları dokunmayacak şeylere kulluk ederler ve: "Bunlar Allah Katında bizim şefaatçilerimizdir" derler. De ki: "Siz, Allah'a, göklerde ve yerde bilmediği bir şey mi haber veriyorsunuz? O, sizin şirk koştuklarınızdan uzak ve Yücedir."

Suat Yıldırım: 

Onlar, Allah'tan başka kendilerine ne zarar ne de fayda veremeyen birtakım nesnelere ibadet ediyor ve “Onlar Allah katında bizim şefaatçilerimizdir.” diyorlar.De ki: Böyle bir şey olacak da Allah bilmeyecek ha!Ne o, yoksa siz Allah’a göklerde ve yerde olup da bilmediği şeylerin varlığını mı haber vereceğinizi iddia ediyorsunuz?Hâşâ! O, onların iddia ettikleri her türlü ortaktan münezzehtir, yücedir. [13,33]

Ömer Nasuhi Bilmen: 

Ve onlar, Allah Teâlâ´nın gayrı, kendilerine ne mazarrat ve ne de menfaat veremiyecek olanlara ibadet ederler ve derler ki: «Bunlar Allah Teâlâ´nın yanında bizim şefaatçilerimizdir.» De ki: «Allah Teâlâ´ya ne göklerde ve ne de yerde bilmediği bir şeyi mi haber veriyorsunuz? O (Hâlik-ı Azîm) onların şirk koştukları şeylerden münezzehtir, müteâlidir.»

Yaşar Nuri Öztürk: 

Allah'ın yanında bir de kendilerine zarar veremeyen, yarar sağlayamayan şeylere kulluk ediyorlar ve şöyle diyorlar: "Bunlar bizim Allah katındaki şefaatçılarımızdır." De onlara: "Allah'a, göklerde ve yerde bilmediği şeyleri mi haber veriyorsunuz?" Şanı yücedir O'nun, ortak koştuklarından arınmıştır O.

Bekir Sadak: 

Allah onlari kurtarinca, hemen yeryuzunde haksiz yere taskinliklara baslarlar. Ey insanlar! Gecici Dunya hayatinda yaptiginiz taskinlik aleyhinizedir. Sonra donusunuz Bizedir. Yaptiklarinizi size bildiririz.

İbni Kesir: 

Onlar Allah´ı bırakarak

Adem Uğur: 

Onlar Allah´ı bırakıp kendilerine ne zarar ne de fayda verebilecek şeylere tapıyorlar ve: Bunlar, Allah katında bizim şefaatçılarımızdır, diyorlar. De ki: &quot

İskender Ali Mihr: 

Ve onlara fayda ve zarar vermeyen Allah´tan başka şeylere (putlara) kulluk (ibadet) ediyorlar. Ve “Bunlar, Allah´ın yanında bizim şefaatçilerimiz.” diyorlar. De ki: “Yeryüzünde ve semalarda bilmediği bir şeyi Allah´a haber mi veriyorsunuz?” O, Sübhan´dır (münezzehtir), onların ortak koştuğu şeylerden yücedir.

Celal Yıldırım: 

Onlar (inkarcı putperestler), Allah´ı bırakıp kendilerine zarar ve yarar veremiyen cisimlere tapıyorlar ve «Bunlar Allah yanında şefaatçilerimizdir» diyorlar. De ki: Allah´a göklerde ve yerde bilmediği bir şeyi mi haber veriyorsunuz ?! O, onların ortak koştuklarından münezzehtir ve çok yücedir.

Tefhim ul Kuran: 

Allah´ı bırakıp kendilerine zarar vermeyecek, yararları da dokunmayacak şeylere kulluk ederler ve: «Bunlar Allah katında bizim şefaatçilerimizdir» derler. De ki: «Siz, Allah´a göklerde ve yerde bilmediği bir şey mi haber veriyorsunuz? O, sizin şirk katmakta olduklarınızdan uzak ve yücedir.»

Fransızca: 

Ils adorent au lieu d'Allah ce qui ne peut ni leur nuire ni leur profiter et disent : "Ceux-ci sont nos intercesseurs auprès d'Allah". Dis : "Informerez-vous Allah de ce qu'Il ne connaît pas dans les cieux et sur la terre ? " Pureté à Lui, Il est Très élevé au-dessus de ce qu'Ils Lui associent !

İspanyolca: 

En lugar de servir a Alá, sirven lo que no puede ni dañarles ni aprovecharles, y dicen: «¡Éstos son nuestros intercesores ante Alá!» Di: «¿Es que pretendéis informar a Alá de algo, en los cielos o en la tierra, que Él no sepa?» ¡Gloria a Él! ¡Está por encima de lo que Le asocian!

İtalyanca: 

Quello che adorano in luogo di Allah non li danneggia e non giova loro. Dicono: «Essi sono i nostri intercessori presso Allah». Di': «Volete informare - Allah di qualcosa che non conosce nei cieli e sulla terra?». Gloria a Lui, Egli è ben più alto di ciò che Gli associano!

Almanca: 

Und sie dienen anstelle von ALLAH dem, was ihnen weder Schaden noch Nutzen bringen kann, und sagten: "Diese sind unsere Fürbittenden bei ALLAH." Sag: "Setzt ihr ALLAH etwa (damit) in Kenntnis über etwas, was ER weder in den Himmeln noch auf der Erde kennt?!" Gepriesen-erhaben sei ER über das, was sie an Schirk betreiben.

Çince: 

除真主外,他们崇拜那对他们既无福又无祸的东西,他们说:这些(偶像)是在真主那里替我们说情的。你说:难道真主不知道天地间有此事,而要你们来告诉他吗!赞美真主,他超乎万物!他超乎他们在他之外所崇拜的东西!

Hollandaca: 

Zij aanbidden naast God datgene, wat hun schaden noch bevoordeelen kan, en zij zeggen: Dit zijn onze tusschenpersonen bij God. Antwoord: Zoudt gij God iets in den hemel of op de aarde kunnen doen kennen wat hij niet kent?. Geloofd zij hij! en het zij verre van hem, wat gij met hem vereenigt!

Rusça: 

Они поклоняются наряду с Аллахом тому, что не причиняет им вреда и не приносит им пользы. Они говорят: "Они - наши заступники перед Аллахом". Скажи: "Разве вы можете поведать Аллаху такое на небесах и на земле, чего бы Он не знал?" Пречист Он и превыше тех, кого вы приобщаете в сотоварищи.

Somalice: 

Waxay Caabudayaan Eebe ka sokow waxaan Dhibayn Anfaceyna waxayna Odhan kuwana waa Shafeecayaalkanaga Eebe Agtiisa, waxaad Dhahdaa ma waxaad uga warramaysaan Eebe wuxuusan ku Ogayn Samooyinja iyo Dhulka, wuxuu ka Nasahanyahay oo ka Sarreeyaa waxay la Wadaajiyeen Eebe.

Swahilice: 

Nao, badala ya Mwenyezi Mungu, wanaabudu wasio wadhuru wala kuwanufaisha, na wanasema: Hawa ndio waombezi wetu kwa Mwenyezi Mungu! Sema: Je! Mnamwambia Mwenyezi Mungu asiyo yajua ya katika mbingu wala katika ardhi? Subhanahu wa Taa'la! Ametakasika na ametukuka na hao wanao mshirikisha naye.

Uygurca: 

ئۇلار اﷲ نى قويۇپ، ئۆزلىرىگە پايدا - زىيان يەتكۈزەلمەيدىغان نەرسىلەرگە چوقۇنىدۇ، «بۇلار (يەنى بۇتلار) اﷲ نىڭ دەرگاھىدا بىزگە شاپائەت قىلغۇچىلار» دېيىشىدۇ، ئەجەبا، ئاسمانلاردا ۋە زېمىندا بۇنداق نەرسە (يەنى اﷲ نىڭ شېرىكى ياكى شاپائەت قىلغۇچى) بولۇپ، ئۇنى اﷲ بىلمەي قېلىپ، سىلەر اﷲ قا ئۇنى ئېيتىپ بېرەمسىلەر؟ اﷲ ئۇلارنىڭ شېرىك كەلتۈرگەن نەرسىلىرىدىن پاكتۇر ۋە يۈكسەكتۇر

Japonca: 

かれらはアッラーの外に,かれらを害せず,また益のないものに仕えて,「これら(の神々)は,アッラーの御前でわたしたちを執り成すものです。」と言う。言ってやるがいい。「あなたがたは,天地においてアッラーの知らないことを,かれに告げようとするのか。」かれを讃えなさい。かれはかれらが配するものの上に高くおられる。

Arapça (Ürdün): 

«ويعبدون من دون الله» أي غيره «ما لا يضرهم» إن لم يعبدوه «ولا ينفعهم» إن عبدوه وهو الأصنام «ويقولون» عنها «هؤلاء شفعاؤنا عند الله قل» لهم «أتنبئون الله» جبروته «بما لا يعلم في السموات والأرض» استفهام إنكار إذ لو كان له شريك لعلمه، إذا لا يخفى عليه شيء «سبحانه» تنزيها له «وتعالى عما يشركونـ» به معه.

Hintçe: 

या लोग ख़ुदा को छोड़ कर ऐसी चीज़ की परसतिश करते है जो न उनको नुकसान ही पहुँचा सकती है न नफा और कहते हैं कि ख़ुदा के यहाँ यही लोग हमारे सिफारिशी होगे (ऐ रसूल) तुम (इनसे) कहो तो क्या तुम ख़ुदा को ऐसी चीज़ की ख़बर देते हो जिसको वह न तो आसमानों में (कहीं) पाता है और न ज़मीन में ये लोग जिस चीज़ को उसका शरीक बनाते है

Tayca: 

และพวกเขาจะเคารพภักดีสิ่งอื่นไปจากอัลลอฮ์ ที่มิได้ให้โทษแก่พวกเขา และมิได้ให้ประโยชน์แก่พวกเขา และพวกเขาจะกล่าวว่า “เหล่านี้คือผู้ช่วยเหลือเรา ณ ที่อัลลอฮ์” จงกล่าวเถิด(มุฮัมมัด) “พวกท่านจะแจ้งข่าวแก่อัลลอฮ์ด้วยสิ่งที่พระองค์ไม่ทรงรู้ ในบรรดาชั้นฟ้าและในแผ่นดินกระนั้นหรือ? พระองค์ทรงมหาบริสุทธิ์และทรงสูงส่ง เหนือสิ่งที่พวกเขาตั้งภาคีขึ้น”

İbranice: 

והם עובדים מלבד אלוהים (אלילים) אשר לא יזיקו יונה להם או יועילו להם, ואומרים: 'אלה ימליצו עלינו בפני אלוהים.' אמור: 'האם אתם מודיעים לאלוהים מה שהוא אינו יודע בשמים ובארץ? ישתבח שמו ויתרומם מעל השותפים (אשר מייחסים לו)

Hırvatça: 

Oni, pored Allaha, obožavaju nešto što im ne može ni nauditi niti im može kakvu korist pribaviti, i govore: "Ovo su naši zagovornici kod Allaha." Reci: "Zar da Allaha obavještavate da na nebesima i na Zemlji postoji nešto što On ne zna da postoji?!" Uzvišen je On i vrlo visoko u odnosu na ono što Njemu u obožavanju pridružuju.

Rumence: 

Cei cărora ei se închină în afara lui Dumnezeu, nu-i pot nici păgubi şi nici folosi. Ei spun: “Aceştia sunt mijlocitorii noştri la Dumnezeu!” Spune: “Voi îi daţi de ştire lui Dumnezeu de ceea ce nu cunoaşte în ceruri şi pe pământ?” “Mărire Lui şi înălţar

Transliteration: 

WayaAAbudoona min dooni Allahi ma la yadurruhum wala yanfaAAuhum wayaqooloona haolai shufaAAaona AAinda Allahi qul atunabbioona Allaha bima la yaAAlamu fee alssamawati wala fee alardi subhanahu wataAAala AAamma yushrikoona

Türkçe: 

Allah'ın yanında bir de kendilerine zarar veremeyen, yarar sağlayamayan şeylere kulluk ediyorlar ve şöyle diyorlar: "Bunlar bizim Allah katındaki şefaatçılarımızdır." De onlara: "Allah'a, göklerde ve yerde bilmediği şeyleri mi haber veriyorsunuz?" Şanı yücedir O'nun, ortak koştuklarından arınmıştır O.

Sahih International: 

And they worship other than Allah that which neither harms them nor benefits them, and they say, "These are our intercessors with Allah " Say, "Do you inform Allah of something He does not know in the heavens or on the earth?" Exalted is He and high above what they associate with Him

İngilizce: 

They serve, besides Allah, things that hurt them not nor profit them, and they say: "These are our intercessors with Allah." Say: "Do ye indeed inform Allah of something He knows not, in the heavens or on earth?- Glory to Him! and far is He above the partners they ascribe (to Him)!"

Azerbaycanca: 

Onlar Allahı qoyub özlərinə nə bir xeyir, nə də bir zərər verə bilən bütlərə ibadət edir və: “Bunlar Allah yanında bizdən ötrü şəfaət edənlərdir!” – deyirlər. De: “Allaha göylərdə və yerdə (Özünə şərik) bilmədiyi bir şeyimi xəbər verirsiniz? Allah Özünə şərik qoşulan bütlərdən uzaqdır və ucadır!”

Süleyman Ateş: 

Allah'ı bırakıp kendilerine ne zarar, ne de yarar veremeyen şeylere tapıyorlar ve: "Bunlar Allah katında bizim şefa'atçilerimizdir!" diyorlar. De ki: "Allah'ın, göklerde ve yerde bilmediği bir şeyi mi Allah'a haber veriyorsunuz?" O, onların koştukları ortaklardan uzak ve yücedir.

Diyanet Vakfı: 

Onlar Allah'ı bırakıp kendilerine ne zarar ne de fayda verebilecek şeylere tapıyorlar ve: Bunlar, Allah katında bizim şefaatçılarımızdır, diyorlar. De ki: "Siz Allah'a göklerde ve yerde bilemeyeceği bir şeyi mi haber veriyorsunuz? Haşa! O, onların ortak koştuklarından uzak ve yücedir."

Erhan Aktaş: 

Onlar, Allah’ın yanı sıra bir de kendilerine ne bir zarar ne bir yarar sağlamayan şeylere kulluk ediyorlar ve “Bunlar, Allah’ın katında bizim şefaatçilerimizdir.(1)” diyorlar. De ki: “Allah’a, göklerde ve yerde kendisinin bilmediği bir şeyi mi haber veriyorsunuz?” Allah, onların ortak koştuklarından Münezzeh’tir(2) ve Çok Yüce’dir.

Kral Fahd: 

Onlar Allah'ı bırakıp kendilerine ne zarar ne de fayda verebilecek şeylere tapıyorlar ve: «Bunlar, Allah katında bizim şefaatçılarımızdır» diyorlar. De ki: «Siz Allah’a göklerde ve yerde bilemeyeceği bir şeyi mi haber veriyorsunuz? Hâşâ! O, onların ortak koştuklarından uzak ve yücedir.»

Hasan Basri Çantay: 

Onlar Allâhı bırakıb, kendilerine ne bir zarar, kendilerine ne bir fâide veremeyecek olan şeylere taparlar. Bir de: «bunlar (bu putlar) Allah yanında bizim şefâatcılarımızdır» derler. De ki: «Siz, Allaha göklerde ve yerde bilmeyeceği bir şey mi haber veriyorsunuz»? Haaşâ, O, eş tutmakda oldukları her şeyden çok uzakdır, çok yücedir.

Muhammed Esed: 

ve (ne de) Allah´la beraber, kendilerine ne bir yarar ne de zarar verebilecek durumda olmayan şeylere veya varlıklara kulluk edip (kendi kendilerine), "Bunlar bizim Allah katındaki kayırıcılarımızdır" diyen (kimse)ler!.. De ki: "Göklerde ve yerde Allah´ın bilmediği bir şeyi mi O´na haber verebileceğinizi sanıyorsunuz? (Yoo,) kudret ve egemenliğinde sınırsız olan O´dur, ve insanların O´na, ilahlığında ortak yakıştırdıkları her şeyden sonsuzcasına yücedir.

Gültekin Onan: 

Tanrı´yı bırakıp kendilerine zarar vermeyecek, yararları da dokunmayacak şeylere kulluk ederler ve: «Bunlar Tanrı katında bizim şefaatçilerimizdir» derler. De ki: &quot

Ali Fikri Yavuz: 

Allah’ı bırakıp kendilerine ne bir zarar, ne de bir menfaat vermeyecek şeylere (putlara) tapıyorlar ve bir de: “-Bu putlar, Allah katında bizim şefaatçılarımızdır.” diyorlar. De ki: “-Siz, Allah’a, göklerde ve yerde bilmediği bir şeyi mi haber vereceksiniz?” Haşa, Allah, onların ortak koştukları her şeyden çok uzakatır, çok yücedir.

Portekizce: 

E adoram, em vez de Deus, os que não poder prejudicá-los nem beneficiá-los, dizendo: Estes são os nossosintercessores junto a Deus. Pretendeis ensinar a Deus algo que Ele possa ignorar dos céus e da terra? Glorificado e exaltadoseja de tudo quanto Lhe atribuem!

İsveççe: 

Vid sidan av Gud dyrkar de vad som varken kan skada eller gagna dem och säger: "De är våra talesmän inför Gud." Säg: "Vill ni underrätta Gud om något i himlarna eller på jorden som Han inte känner till? Stor är Han i Sin härlighet, höjd över allt vad [människor] vill sätta vid Hans sida!"

Farsça: 

و آنان به جای خدا چیزهایی را می پرستند که نه زیانی به آنان می رسانند و نه سودی به آنان می دهند؛ و می گویند: اینان شفیعان ما نزد خدایند. بگو: آیا خدا را به شفیعانی خبر می دهید که آنها را در آسمان ها و زمین [به عنوان شفیع] نمی شناسد؟ او از آنچه که شریک او قرار می دهند، منزّه و برتر است.

Kürtçe: 

ئەوانە بێجگە لەخوا شتانێک دەپەرستن کە نەزیانیان پێ دەگەیەنن نەسوود و قازانج وە دەڵێن ئەو بتانە تکا کارمانن لای خوا (ئەی موحەممەد ﷺ بەوانە) بڵێ ئایا ئێوە ھەواڵ دەدەن بەخوا بەشتێک کەبێ ئاگایە لێی لەئاسمانەکان و زەویدا خوا پاک و بێگەرد و بڵندە لەوەی کە دەیکەنە ھاوبەشی

Özbekçe: 

Улар Аллоҳни қўйиб, ўзларига зарар ҳам, манфаат ҳам етказа олмайдиган нарсаларга ибодат қиларлар ва: «Ана ўшалар бизнинг Аллоҳ ҳузуридаги шафоатчиларимиздир!» дерлар. Сен: «Аллоҳга у осмонлару ерда билмайдиган нарсаларнинг хабарини бермоқчимисизлар?!» деб айт. Аллоҳ улар келтираётган ширкдан пок ва юксак зотдир.

Malayca: 

Dan mereka menyembah yang lain dari Allah, sesuatu yang tidak dapat mendatangkan mudarat kepada mereka dan tidak dapat mendatangkan manfaat kepada mereka dan mereka pula berkata: "Mereka (yang kami sembah itu) ialah pemberi- pemberi syafaat kepada kami di sisi Allah". Katakanlah (wahai Muhammad): "Adakah kamu hendak memberitahu kepada Allah akan apa yang Ia tidak mengetahui adanya di langit dan di bumi (padahal Allah mengetahui segala-galanya)? Maha Suci Allah dan tertinggi keadaanNya dari apa yang mereka sekutukan."

Arnavutça: 

Ata adhurojnë – përveç Perëndisë – atë që as nuk u bënë dëm, as nuk u sjell dobi dhe thonë: “Këta janë ndërmjetësit tonë te Perëndia! Thuaj: “A mundeni ju t’i tregoni Perëndisë se në qiej dhe në Tokë ekziston diçka që nuk e di Ai?!” Qoftë lavdëruar Ai dhe lartë qoftë nga ajo që i bëjnë shok Atij!

Bulgarca: 

И служат не на Аллах, а на онова, което нито им вреди, нито им помага, и казват: “Тези са нашите застъпници пред Аллах.” Кажи: “Нима ще известите Аллах за нещо, както на небесата, така и на земята, което Той да не знае? Пречист е Той, превисоко е над оно

Sırpça: 

Они, поред Аллаха, обожавају оно што не може нити да им науди нити да им какву корист донесе, и говоре: „Ови се за нас заузимају код Аллаха.“ Реци: „Зар да Аллаха обавештавате да на небесима и на Земљи постоји нешто што Он не зна да постоји?!“ Узвишен је Он и врло високо у односу на оне које Му придружују.

Çekçe: 

Oni uctívají místo Boha něco, co jim nemůže ani škodit, ani prospívat; a říkají: 'Toto jsou přímluvci naši u Boha!' Rci: 'Chcete poučovat Boha o něčem, co by neznal na nebesích a na zemi? Sláva Mu, oč vznešenější je On než to, co k Němu přidružujete!'

Urduca: 

یہ لوگ اللہ کے سوا اُن کی پرستش کر رہے ہیں جو ان کو نہ نقصان پہنچا سکتے ہیں نہ نفع، اور کہتے یہ ہیں کہ یہ اللہ کے ہاں ہمارے سفارشی ہیں اے محمدؐ، ان سے کہو “کیا تم اللہ کو اُس بات کی خبر دیتے ہو جسے وہ نہ آسمانوں میں جانتا ہے نہ زمین میں؟" پاک ہے وہ اور بالا و برتر ہے اُس شرک سے جو یہ لوگ کرتے ہیں

Tacikçe: 

Ғайри Худо чизҳоеро мепарастанд, ки на судашон мерасонад на зиён. Ва мегӯянд: «Инҳо шафеъони мо дар назди Худоянд». Бигӯ: «Оё ба Худо аз чизе хабар медиҳед, ки дар замину осмон аз он хабаре надорад? Худо пок аст ва аз он чӣ бо Ӯ шарик месозед, болотар аст!»

Tatarca: 

Мөшрикләр Аллаһудан башка файда да вә зарар да ирештерә алмый торган сынымнарга гыйбадәт кылалар һәм әйтәләр: "Бу сынымнар Аллаһ хозурыңда безнең шәфәгатьчеләребез", – дип. Син аларга әйт: "Сез Аллаһуга җирдәге вә күкләрдәге Үзе белмәгән нәрсәләрдән хәбәр бирәсезме? Ягъни Аның тиңдәше булып та Үзе белми, сез беләсезме? Мөшрикләр тиңдәш кылган нәрсәләрдән Аллаһ пакь вә бик бөек дәрәҗәдә.

Endonezyaca: 

Dan mereka menyembah selain daripada Allah apa yang tidak dapat mendatangkan kemudharatan kepada mereka dan tidak (pula) kemanfaatan, dan mereka berkata: "Mereka itu adalah pemberi syafa'at kepada kami di sisi Allah". Katakanlah: "Apakah kamu mengabarkan kepada Allah apa yang tidak diketahui-Nya baik di langit dan tidak (pula) dibumi?" Maha Suci Allah dan Maha Tinggi dan apa yang mereka mempersekutukan (itu).

Amharca: 

ከአላህም ሌላ የማይጎዳቸውን የማይጠቅማቸውንም ይግገዛሉ፡፡ «እነዚህም አላህ ዘንድ አማላጆቻችን ናቸው» ይላሉ፡፡ «አላህን በሰማያትና በምድር ውስጥ የማያውቀው ነገር ኖሮ ትነግሩታላችሁን» በላቸው፡፡ ከሚያጋሩት ሁሉ ጠራ፤ ላቀም፡፡

Tamilce: 

எது அவர்களுக்கு தீங்கிழைக்காதோ; இன்னும், அவர்களுக்கு பலனளிக்காதோ அதைத்தான் அவர்கள் அல்லாஹ்வை அன்றி வணங்குகிறார்கள். இன்னும், “இவை அல்லாஹ்விடம் எங்களுடைய பரிந்துரையாளர்கள்” என்று கூறுகிறார்கள். (ஆகவே, நபியே! அவர்களை நோக்கி,) “வானங்களிலும் பூமியிலும் அல்லாஹ்விற்கு அவன் அறியாதவற்றை நீங்கள் அறிவிக்கிறீர்களா? அவன் மிகப் பரிசுத்தமானவன்; இன்னும், அவர்கள் இணைவைப்பவற்றை விட்டு அவன் (தகுதியால்) மிக உயர்ந்தவனாக இருக்கிறான்” என்று கூறுவீராக.

Korece: 

그들은 하나님 외의 다른 것을 숭배하나니 이것들은 해치 지도 못하고 그들에게 도움도 주 지 못하니라 이들이 하나님 앞에 서 말하길 이들은 우리의 중재자 들이라 일러가로되 너희는 천지에있는 것 중 그분이 알지 못하는 것이 있는지 하나님께 말할 수 있느뇨 그분을 칭송하라 그분은 그 들이 숭배하는 것 위에 계시니라

Vietnamca: 

(Những kẻ đa thần) tôn thờ ngoài Allah những thứ không gây hại cho họ cũng không mang lợi cho họ và họ nói: “Đây là những vị đại diện can thiệp cho chúng tôi trước Allah”. Ngươi (hỡi Thiên Sứ Muhammad) hãy nói với chúng: “Có phải các người muốn cho Allah biết điều mà (các người tưởng rằng) Ngài không biết chuyện gì xảy ra trong các tầng trời và trái đất?” Allah Vinh Quang và Tối Cao vượt bên trên mọi thứ mà chúng tổ hợp (với Ngài).

Rubu tag: 

Hizb tag: