Arapça:
۞ وَمَا كَانَ الْمُؤْمِنُونَ لِيَنفِرُوا كَافَّةً ۚ فَلَوْلَا نَفَرَ مِن كُلِّ فِرْقَةٍ مِّنْهُمْ طَائِفَةٌ لِّيَتَفَقَّهُوا فِي الدِّينِ وَلِيُنذِرُوا قَوْمَهُمْ إِذَا رَجَعُوا إِلَيْهِمْ لَعَلَّهُمْ يَحْذَرُونَ
Çeviriyazı:
vemâ kâne-lmü'minûne liyenfirû kâffeh. felevlâ nefera min külli firḳatim minhüm ṭâifetül liyetefeḳḳahû fi-ddîni veliyünẕirû ḳavmehüm iẕâ race`û ileyhim le`allehüm yaḥẕerûn.
Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:
Bununla beraber müminlerin hepsinin birden topyekün savaşa katılmaları uygun değildir. Her kabileden bir kısım insanlar da din ilimlerinde derinleşmeli ve kabileleri savaştan dönüp gelince onları uyarmalıdır ki, böylece Allah'ın azabından sakınırlar.
Diyanet İşleri:
İnananlar toptan savaşa çıkmamalıdır. Her topluluktan bir taifenin dini iyi öğrenmek ve milletlerini geri döndüklerinde uyarmak üzere geri kalmaları gerekli olmaz mı? Ki böylece belki yanlış hareketlerden çekinirler.
Abdulbakî Gölpınarlı:
İnananların hepsinin savaşa gitmesi lazım değil; bir kısmı savaşa gitmeli, bir topluluk da çekinmelerini sağlamak için kavimleri savaştan dönüp gelerek onlarla buluşunca onları korkutmak için dini hükümleri iyice öğrenmeye çalışmalıdır.
Şaban Piriş:
Müminlerin toptan savaşa çıkmaları uygun değildir. Ama her topluluktan bir grup çıksın. Ta ki dinde derin bilgiye kavuşma ve kavimleri geri döndüklerinde onları uyarmak için (geri de bir topluluk kalsın). Umulur ki sakınırlar.
Edip Yüksel:
(Mekke'de kalan) İnananların, topluca (Medine'ye hicret eden peygamberi ziyaret için) yola çıkmaları doğru olmaz. Her gruptan sadece bir kaç kişi, dini anlayıp öğrenmek için harekete geçmeli. Nitekim böylece, halklarına geri döndüklerinde, halklarının uyanık bulunması için onları uyarabilsinler.
Ali Bulaç:
Mü'minlerin tümünün öne fırlayıp çıkmaları gerekmez. Öyleyse onlardan her bir topluluktan bir grup, çıktığında (bir grup da), dinde derin bir kavrayış edinmek (tafakkuhta bulunmak) ve kavimleri kendilerine geri döndüğünde onları uyarmak için (geride kalabilir). Umulur ki onlar da kaçınıp-sakınırlar.
Suat Yıldırım:
Bununla beraber müminlerin hepsinin top yekün sefere çıkmaları uygun değildir.Öyleyse her topluluktan büyük kısmı savaşa çıkarken, bir takım da din hususunda sağlam bilgi sahibi olmak, dinî hükümleri öğrenmek için çalışmalı ve savaşa çıkanlar geri döndüklerinde kötülüklerden sakınmaları ümidiyle, onları uyarmalıdır.
Ömer Nasuhi Bilmen:
Ve maamafih bütün mü´minlerin birden toplanıp sefere çıkmaları doğru değildir. Onların her bir fırkasından bir zümre dinde fekâhat sahibi olmaya çalışmalı ve kavimlerine dönünce de onları inzar etmelidirler. Umulur ki, onlar sakınırlar.
Yaşar Nuri Öztürk:
İnananların hepsinin birden savaşa çıkmaları doğru değildir. Onların her kesiminden bir grubun dinde derin bilgiler edinmek ve sefere çıkan topluluk geri döndüğünde, korunmaları ümidiyle onları uyarmak için arkada kalmaları gerekmez mi?
Bekir Sadak:
Bir sure inince, «Sizi bir kimse goruyor mu?» diye birbirlerine bakarlar, sonra donup giderler. Anlamaz bir guruh olmalarina karsilik Allah onlarin kalblerini imandan dondurmustur.
İbni Kesir:
Mü´minlerin hepsi de seferber olacak değildirler. Her topluluktan bir taifenin dinini iyi öğrenmek ve kendisine döndüklerinde kavmini uyarmak üzere geri kalmaları gerekmez mi? Olur ki kaçınırlar. 9
Adem Uğur:
Müminlerin hepsinin toptan sefere çıkmaları doğru değildir. Onların her kesiminde bir gurup dinde (dinî ilimlerde) geniş bilgi elde etmek ve kavimleri (savaştan) döndüklerinde onları ikaz etmek için geride kalmalıdır. Umulur ki sakınırlar.
İskender Ali Mihr:
Mü´minlerin hepsinin birden sefere çıkması gerekmez (uygun olmaz). Böylece, her fırkadan bir grup sefere çıkmayıp, kendi kavimlerini, onlara geri döndükleri zaman, onları inzar etmeleri (uyarmaları) için, dîni çok iyi fıkıh etsinler! Böylece onlar hazer ederler (Allah´tan çekinirler).
Celal Yıldırım:
Mü´minlerin toptan (hiç kimse geriye kalmamak şartiyle) savaşa çıkmaları uygun değildir. Her grup (kabile) savaşa çıkarken kendilerinden birkaç kişinin dinî ilimleri öğrenmeleri ve geri döndükleri zaman sakınırlar diye kavimlerini bu hususta uyarmaları (onlara öğrendiklerini öğretmeleri) gerekmez mi?
Tefhim ul Kuran:
Mü´minlerin tümünün öne fırlayıp çıkmaları gerekmez. Öyleyse onlardan her bir topluluktan bir grup, çıktığında (bir grup da), dinde derin bir kavrayış edinmek (tafakkuhta bulunmak) ve kavimleri kendilerine geri döndüğünde onları uyarıp korkutmak için (geride kalabilir) . Umulur ki onlar da kaçınıp sakınırlar.
Fransızca:
Les croyants n'ont pas à quitter tous leurs foyers. Pourquoi de chaque clan quelques hommes ne viendraient-il pas s'instruire dans la religion, pour pouvoir à leur retour, avertir leur peuple afin qu'ils soient sur leur garde .
İspanyolca:
No tienen por qué acudir todos los creyentes. Que de cada agrupación de ellos sólo algunos acudan a instruirse en la Religión, a fin de advertir a los suyos cuando regresen a ellos. Quizás, así tengan cuidado.
İtalyanca:
I credenti non vadano in missione tutti insieme. Perché mai un gruppo per ogni tribù, non va ad istruirsi nella religione, per informarne il loro popolo quando saranno rientrati, affinché stiano in guardia?
Almanca:
Es ist nicht angebracht, daß die Mumin - alle zusammen aufbrechen. Wäre doch aus jeder Gemeinde von ihnen eine Gruppe aufgebrochen, um sich im Din zu bilden und ihre Leute zu ermahnen, wenn sie zu ihnen zurückkehren, damit diese sich vorsehen!
Çince:
信士们不宜全体出征,他们为何不这样做呢?每族中有一部分人出征,以便留守者专攻教义,而在同族者还乡的时候,加以警告,以便他们警惕。
Hollandaca:
De geloovigen zijn niet verplicht allen te gelijk ten strijde te trekken. Indien een deel van iederen stam niet vertrekt, geschiedt dit om zich met ijver in hunnen godsdienst te onderrichten, en om hun volk te vermanen, indien zij terugkeeren, opdat het volk op zijne goede zij.
Rusça:
Верующим не следует выступать в поход всем вместе. Почему бы не отправить из каждой группы по отряду, чтобы они могли изучить религию и увещевать людей, когда они вернутся к ним? Быть может, они будут остерегаться.
Somalice:
mana aha inay Mu'miniinta oo dhan Baxaan, ee may Koox kastaha qaar ka baxdo inay Diinta kasaan, una igaan dadkooda markay u soo noqdaan waxay u dhawdahay inay digtoonaadaane.
Swahilice:
Wala haiwafalii Waumini kutoka wote. Lakini kwa nini hawatoki baadhi katika kila kundi miongoni mwao, wakajifunze vyema Dini, na kisha waje kuwaonya wenzao watakapo warejea, ili wapate kujihadharisha?
Uygurca:
مۆمىنلەرنىڭ ھەممىسىنىڭ جىھادقا چىقىشى لايىق ئەمەس (ئۇلارنىڭ بىر تۈركۈمى جىھادقا چىقتى)، ئۇلارنىڭ ئىچىدىكى ھەر بىر جامائەدىن يەنە بىر تۈركۈمى دىنىي ئالىم بولۇپ، ئۇلار قەۋمىنىڭ قېشىغا قايتقاندىن كېيىن، قەۋمىنىڭ اﷲ تىن قورقۇشى ئۈچۈن، ئۇلارنى ئاگاھلاندۇرۇش مەقسىتىدە نېمىشقا (ئىلىم تەلەپ قىلىشقا) چىقمىدى؟
Japonca:
信者は,全員が一斉に出動すべきではない。各団のうち一部が,出動し,そして残留者は宗教に就いて理解を深め,皆が帰った時かれらに警告を与える。恐らく出動した者は注意するであろう。
Arapça (Ürdün):
ولما وبِّخوا على التخلف وأرسل النبي صلى الله عليه وسلم سرية نفروا جميعا فنزل «وما كان المؤمنون لينفروا» إلى الغزو «كافة فلولا» فهلا «نفر من كلِّّّّ فرقة» قبيلة «منهم طائفة» جماعة، ومكث الباقون «ليتفقَّهوا» أي الماكثون «في الدين ولينذروا قومهم إذا رجعوا إليهم» من الغزو بتعليمهم ما تعلموه من الأحكام «لعلهم يحذرون» عقاب الله بامتثال أمره ونهيه، قال ابن عباس فهذه مخصوصة بالسرايا، والتي قبلها بالنهي عن تخلُّف واحد فيما إذا خرج النبي صلى الله عليه وسلم.
Hintçe:
और ये भी मुनासिब नहीं कि मोमिननि कुल के कुल (अपने घरों में) निकल खड़े हों उनमें से हर गिरोह की एक जमाअत (अपने घरों से) क्यों नहीं निकलती ताकि इल्मे दीन हासिल करे और जब अपनी क़ौम की तरफ पलट के आवे तो उनको (अज्र व आख़िरत से) डराए ताकि ये लोग डरें
Tayca:
ไม่บังควรที่บรรดาผู้ศรัทธาจะออกไปสู้รบกันทั้งหมด ทำไมแต่ละกลุ่มในหมู่พวกเขาจึงไม่ออกไปเพื่อหาความเข้าใจในศาสนา และเพื่อจะได้ตักเตือนหมู่คณะของพวกเขา เมื่อพวกเขาได้กลับมายังหมู่คณะของพวกเขา โดยหวังว่าหมู่คณะของพวกเขาจะได้ระมัดระวัง
İbranice:
אין חובה על כל המאמינים לצאת ללחימה , די בחלק מכל קבוצה לצאת, כדי שאלה שלא יצאו יוכלו ללמוד את הדת, וכאשר בני קבוצתם יחזרו אליהם מהמלחמה, הם ילמדו אותם מה שלמדו בהעדרם , כדי שיהיו זהירים
Hırvatça:
Nije trebalo da svi vjernici odjednom idu u boj. Neka se po nekoliko njih iz svake zajednice potrudi da se upute u vjerske nauke i neka upozoravaju svoj narod kada im se vrate, da bi na oprezu bili.
Rumence:
Nu se cade credincioşilor să plece cu toţii la luptă. De ce n-ar merge doar câţiva din fiece tabără ca să înveţe Legea şi apoi să-şi prevină poporul când se vor întoarce la el? Poate se vor păzi!
Transliteration:
Wama kana almuminoona liyanfiroo kaffatan falawla nafara min kulli firqatin minhum taifatun liyatafaqqahoo fee alddeeni waliyunthiroo qawmahum itha rajaAAoo ilayhim laAAallahum yahtharoona
Türkçe:
İnananların hepsinin birden savaşa çıkmaları doğru değildir. Onların her kesiminden bir grubun dinde derin bilgiler edinmek ve sefere çıkan topluluk geri döndüğünde, korunmaları ümidiyle onları uyarmak için arkada kalmaları gerekmez mi?
Sahih International:
And it is not for the believers to go forth [to battle] all at once. For there should separate from every division of them a group [remaining] to obtain understanding in the religion and warn their people when they return to them that they might be cautious.
İngilizce:
Nor should the Believers all go forth together: if a contingent from every expedition remained behind, they could devote themselves to studies in religion, and admonish the people when they return to them,- that thus they (may learn) to guard themselves (against evil).
Azerbaycanca:
(Ehtiyac olmadıqda) mö’minlərin hamısı birdən (cihada, döyüşə) çıxmamalıdır. Barı, hər tayfadan bir dəstə (elm öyrənmək, sonra da onuu dindaşlarına öyrətmək üçün) qalsın ki, camaatı (döyüşdən) qayıtdığı zaman onları (Allahın əzabı ilə) qorxutsun. Bəlkə, onlar (əldə etdikləri biliklər sayəsində yaramaz işlərdən, nalayiq hərəkətlərdən) çəkinsinlər!
Süleyman Ateş:
İnsanların hepsi toptan sefere çıkacak değillerdi. Ama her kabileden bir cemaatin dini iyice öğrenmeleri ve dönüp kavimlerine geldiklerinde, sakınmaları umuduyla onları uyarmaları için sefere çıkmaları gerekmez miydi?
Diyanet Vakfı:
Müminlerin hepsinin toptan sefere çıkmaları doğru değildir. Onların her kesiminde bir gurup dinde (dini ilimlerde) geniş bilgi elde etmek ve kavimleri (savaştan) döndüklerinde onları ikaz etmek için geride kalmalıdır. Umulur ki sakınırlar.
Erhan Aktaş:
Mü’minlerin toptan seferber olmaları uygun değildir. Dinde bilgi(1) edinmek için her grubun içinden birtakım kimseler gitmeli ve döndüklerinde halklarını bilgilendirmelidirler. Umulur ki onlar sakınırlar.
Kral Fahd:
Müminlerin hepsinin toptan sefere çıkmaları doğru değildir. Onların her kesiminden bir grup dinde (dini ilimlerde) geniş bilgi elde etmek ve kavimleri (savaştan) döndüklerinde onları ikaz etmek için geride kalmalıdır. Umulur ki sakınırlar.
Hasan Basri Çantay:
(Bununla beraber) mü´minlerin hepsinin (topyekûn) savaşa çıkmaları lâyık değildir. O halde (onların her sınıfından yalınız birer zümre savaşa gitmeli), kimi de — dîn ve şerîat ilimlerini iyice öğrenmeleri ve kavmleri (savaşdan) dönüp kendilerine geldikleri zaman onları Allah azâbıyle korkutmaları için — (gitmeyip kalmalıdırlar). Olur ki (bu suretle mü´minler aykırı hareketlerden) kaçınırlar.
Muhammed Esed:
Bütün bunlarla birlikte, (savaş zamanı) müminlerin hepsinin toptan yola çıkması doğru olmaz; onların arasında her gruptan bazılarının seferden geri kalmaları, (bunun yerine) Din hakkında derin ve sağlam bir bilgi elde etmek yolunda çaba göstermeleri ve (böylece) seferden dönen kardeşlerini aydınlatmaya çalışmaları daha yerinde olacaktır; böylece belki, onlar (da) kötülüğe karşı kendilerini (daha iyi) korumuş olacaklardır.
Gültekin Onan:
İnançlıların tümünün öne fırlayıp çıkmaları gerekmez. Öyleyse onlardan her bir topluluktan bir grup, çıktığında (bir grup da), dinde kavrayış (tefekkahu) (edinmek) ve kavimleri kendilerine geri döndüğünde onları uyarmak için (geride kalabilir). Umulur ki onlar da kaçınıp sakınırlar.
Ali Fikri Yavuz:
Bununla beraber müminlerin hepsi toplanıp birden savaşa çıkmaları uygun değildir. Her kabileden büyük bir kısım savaşa gitmeli, onlardan bir kısmı da, din ilimlerini öğrenmek ve kabileleri savaştan kendilerine döndüğü zaman, onları Allah’ın azâbı ile korkutmak için, geri kalmalıdır. Olur ki, Allah’ın azâbından sakınırlar.
Portekizce:
Não devem todos os fiéis, de uma só vez, sair para o combate; deve permanecer uma parte de cada coletividade, parainstruir-se na fé, e assim admoestar s sua gente quando regressar, a fim de que se acautelem.
İsveççe:
Men alla troende bör inte gå ut i strid. Om några i varje grupp blir kvar kan de fördjupa sina kunskaper i religionen för att sedan [förmana och] varna de sina vid deras återkomst, [varna dem] att vara på sin vakt [mot det onda].
Farsça:
و مؤمنان را نسزد که همگی [به سوی جهاد] بیرون روند؛ چرا از هر جمیعتی گروهی [به سوی پیامبر] کوچ نمی کنند تا در دین آگاهی یابند و قوم خود را هنگامی که به سوی آنان بازگشتند، بیم دهند، باشد که [از مخالفت با خدا و عذاب او] بپرهیزند.
Kürtçe:
وە نەدەبوو باوەڕداران تێکڕا ھەموو دەرچن و بڕۆن (بۆجیھاد کردن) ئەگەر دەربچوونایە لە ھەموو کۆمەڵێکیان چەند کەسێک بۆ ئەوەی لە ئاینەکەیان تێبگەن و شارەزابن بۆ ئەوەی گەل و ھۆزەکەیان (شارەزا بکەن لەوەی کە فێری بوون) بیشیان ترسێنن (لەئاگری دۆزەخ) کاتێک گەڕانەوە (لەجیھاد کردن) بۆلایان بۆ ئەوەی ئەوانیش (شارەزاببن) وبێدار ببنەوە (لەنەزانی)
Özbekçe:
Мўминларнинг ҳаммалари (жангга) қўзғолишлари лозим эмас. Ҳар жамоадан бир нафар тоифа бўлсайди. Улар динни чуқур англаб, қайтиб келган вақтларида қавмларини огоҳлантирардилар. Шоядки, улар ҳазир бўлсалар. (Ушбу ояти каримадаги мўминларнинг ҳаммалари бирдан жиҳодга чиқишлари лозим эмаслиги ҳақидаги маъно, бошқа оятлардаги ҳамма чиқиши лозимлиги ҳақидаги маъноларга қарама-қарши келмайди. Ҳар бир оятга мақомга қараб амал қилинади. Баъзи вақтлар бўладики, ҳамма жиҳодга чиқиши тақазо қилинади. Баъзи вақтларда эса, ҳамманинг чиқиши шарт эмас. Керакли даражада чиқса етади. Ҳамма нарса вазиятга қараб, Ислом жамияти раҳбарлари томонидан аниқланади. Биз ўрганаётган бу оятда ҳамма жиҳодга чиқиши лозим бўлмаган ҳолат ҳақида гап кетмоқда.)
Malayca:
Dan tidaklah (betul dan elok) orang-orang yang beriman keluar semuanya (pergi berperang); oleh itu, hendaklah keluar sebahagian sahaja dari tiap-tiap puak di antara mereka, supaya orang-orang (yang tinggal) itu mempelajari secara mendalam ilmu yang dituntut di dalam ugama, dan supaya mereka dapat mengajar kaumnya (yang keluar berjuang) apabila orang-orang itu kembali kepada mereka; mudah-mudahan mereka dapat berjaga-jaga (dari melakukan larangan Allah).
Arnavutça:
Nuk duhet të shkojnë (në ushtri) të gjithë besimtarët. E, pse të mos shkojë prej çdo grupi nga një njësi, që të mësohet në besim dhe kur të kthehet tek ata të këshillojë popullin e vet që t’i druajnë Perëndisë.
Bulgarca:
И не бива вярващите да тръгват на бой вкупом. По една част от всяка тяхна група да се заеме с изучаване на религията, за да увещава народа си, когато се върне при него, та да се предпазят!
Sırpça:
Не треба сви верници да иду бој. Нека се по неколико њих из сваке заједнице потруде да се подуче верским наукама и нека упозоравају свој народ када им се врате, да би били на опрезу.
Çekçe:
Věřící nechť se nevypravují všichni najednou; proč by se z každé skupiny nemohl vypravit jeden oddíl, aby se lidé z něho poučili o náboženství a aby po návratu mohli varovat svůj lid - snad budou se mít na pozoru!
Urduca:
اور یہ کچھ ضروری نہ تھا کہ اہل ایمان سارے کے سارے ہی نکل کھڑے ہوتے، مگر ایسا کیوں نہ ہوا کہ ان کی آبادی کے ہر حصہ میں سے کچھ لوگ نکل کر آتے اور دین کی سمجھ پیدا کرتے اور واپس جا کر اپنے علاقے کے باشندوں کو خبردار کرتے تاکہ وہ (غیر مسلمانہ روش سے) پرہیز کرتے
Tacikçe:
Ва натавонанд мӯъминон, ки ҳамагӣ ба сафар раванд. Чаро аз ҳар гурӯҳе дастае ба сафар нараванд, то дониши дини хешро биёмузанд ва чун бозгаштанд, мардуми худро хушдор диҳанд, бошад, ки аз зишткорӣ ҳазар кунанд?
Tatarca:
Мөэминнәрнең барчасы да сугышка чыгулары дөрес түгел, әгәр һәрбер фиркадән бер таифә сугышка чыкмасалар, дин белемен өйрәнмәк вә өйрәтмәк өчен дәхи сугышка киткән кешеләр кайткач аларга өйрәтмәк өчен, шаять сугышка киткән кешеләр дә вәгазьләнерләр иде.
Endonezyaca:
Tidak sepatutnya bagi mukminin itu pergi semuanya (ke medan perang). Mengapa tidak pergi dari tiap-tiap golongan di antara mereka beberapa orang untuk memperdalam pengetahuan mereka tentang agama dan untuk memberi peringatan kepada kaumnya apabila mereka telah kembali kepadanya, supaya mereka itu dapat menjaga dirinya.
Amharca:
ምእምናንም (ከነቢዩ ጋር ካልኾነ) በሙሉ ሊወጡ አይገባም፡፡ ከእነሱ ውስጥ ከየክፍሉ አንዲት ጭፍራ ለምን አትወጣም፡፡ (ሌሎቹ) ሃይማኖትን እንዲማሩና ወገኖቻቸው ወደነርሱ በተመለሱ ጊዜ እንዲጠነቀቁ ይገስጹዋቸው ዘንድ (ለምን አይቀሩም)፡፡
Tamilce:
நம்பிக்கையாளர்கள் அனைவருமே (நபியை தனியாக விட்டுவிட்டு ஊரிலிருந்து) புறப்படுவது சரியல்ல. மார்க்கத்தில் அவர்கள் ஞானம் பெறுவதற்காகவும் தங்கள் சமுதாயத்திடம் திரும்பும்போது அவர்களை எச்சரிப்பதற்காகவும் உங்களில் ஒவ்வொரு பிரிவினரிலிருந்தும் ஒரு கூட்டம் (மட்டும் போருக்கு) புறப்பட்டிருக்க வேண்டாமா? (ஊரில் தங்கிய) அவர்கள் (இதன் மூலம்) எச்சரிக்கையாக இருப்பார்கள்.
Korece:
신앙인 모두가 전투에 나가서는 아니 되나니 그들 가운데 일 부만 출전하고 일부는 남아 신앙 과 학업에 열중케 하여 그들이 돌 아올 때 그들 백성에게 충고하며 그들 스스로 경각토록 하라 하였 느니라
Vietnamca:
Không bắt buộc những người có đức tin phải ra đi chinh chiến cùng một lúc. Nếu mỗi nhóm cử một thành phần đại diện (ở lại) tiếp thu và học hỏi kiến thức tôn giáo và cảnh báo người dân của mình khi họ trở về, mong rằng mọi người nhận thức được những điều nên tránh.
Ayet Linkleri: