Arapça:
قُلْ أَرَأَيْتُم مَّا أَنزَلَ اللَّهُ لَكُم مِّن رِّزْقٍ فَجَعَلْتُم مِّنْهُ حَرَامًا وَحَلَالًا قُلْ آللَّهُ أَذِنَ لَكُمْ ۖ أَمْ عَلَى اللَّهِ تَفْتَرُونَ
Çeviriyazı:
ḳul era'eytüm mâ enzele-llâhü leküm mir rizḳin fece`altüm minhü ḥarâmev veḥalâlâ. ḳul ellâhü eẕine leküm em `ale-llâhi tefterûn.
Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:
De ki, "Baksanıza, Allah sizin için nice rızıklar indirdi, siz onlardan bir kısmını haram, bir kısmını helâl yaptınız". De ki, "Size Allah mı izin verdi, yoksa siz Allah'a iftira mı ediyorsunuz?"
Diyanet İşleri:
De ki: "Allah'ın size indirdiği rızkın bir kısmını haram, bir kısmını helal kıldığınızı görmüyor musunuz?" De ki: "Size Allah mı izin verdi, yoksa Allah'a karşı yalan mı uyduruyorsunuz?"
Abdulbakî Gölpınarlı:
De ki: Allah'ın, size verdiği rızıklardan bir kısmını haram, bir kısmını helal saymanıza ne dersiniz? De ki: Allah mı izin verdi size, yoksa Allah'a iftira mı ediyorsunuz?
Şaban Piriş:
De ki: Allah’ın size indirdiği rızıkların bir kısmını haram, bir kısmını helal kıldığınızı görüyor musunuz? De ki: Size Allah mı izin verdi? Yoksa Allah hakkında yalan mı uyduruyorsunuz?
Edip Yüksel:
De ki, "ALLAH'ın size indirdiği rızıkların bir kısmını helal, bir kısmını da haram ettiğinizi görmez misiniz?" De ki, "ALLAH mı size izin verdi, yoksa ALLAH'a iftira mı ediyorsunuz?"
Ali Bulaç:
De ki: "Allah'ın sizin için indirdiği sizin bir kısmını haram ve helal kıldığınız rızıktan, haber var mı? Söyler misiniz?" De ki: "Allah mı size izin verdi, yoksa Allah hakkında yalan uydurup iftira mı ediyorsunuz?"
Suat Yıldırım:
De ki: “Peki, Allah'ın size ihsan ettiği rızıklardan, bir kısmını helâl, bir kısmını haram yapmanıza ne dersiniz?”De ki: “Allah mı sizin böyle yapmanıza izin verdi, yoksa siz Allah’a iftira mı ediyorsunuz?”
Ömer Nasuhi Bilmen:
De ki: «Bana haber veriniz! Allah Teâlâ sizin için rızktan neler indirdi ve siz ondan bir haram bir de helâl kıldınız.» De ki: «Allah Teâlâ mı size izin verdi, yoksa siz Allah´a iftira mı ediyorsunuz?»
Yaşar Nuri Öztürk:
De ki: "Ne oldu size de Allah'ın size rızık olarak indirdiği şeylerden bir haram yaptınız bir de helal?" De ki: "Allah mı size izin verdi, yoksa Allah'a iftira mı ediyorsunuz?"
Bekir Sadak:
Dunya hayatinda da, ahirette de mujde onlaradir. Allah´in sozlerinde hicbir degisme yoktur. Bu buyuk basaridir.
İbni Kesir:
De ki: Allah´ın size gönderdiği, sizin de bazılarını haram, bazılarını da helal kıldığınız rızıklar hakkında ne dersiniz? De ki: Allah mı size izin verdi, yoksa Allah´a iftira mı ediyorsunuz?
Adem Uğur:
De ki: Allah´ın size indirdiği rızıktan bir kısmını helâl, bir kısmını da haram bulmanıza ne dersiniz? De ki: Allah mı size izin verdi, yoksa Allah´a iftira mı ediyorsunuz?
İskender Ali Mihr:
De ki: “Allah´ın sizin için rızık olarak indirdiği şeyleri gördünüz mü? Sonra da onlardan (bir kısmını) haram ve (bir kısmını) helâl kıldınız.” De ki: “Allah size izin mi verdi, yoksa Allah´a iftira mı ediyorsunuz?”
Celal Yıldırım:
De ki: Baksanıza, Allah´ın size indirdiği rızıktan bir kısmını haram, bir kısmını helâl saydınız. De ki: Allah mı (bu hususta) size izin verdi, yoksa Allah´a karşı yalan mı uyduruyorsunuz ?
Tefhim ul Kuran:
De ki: «Allah´ın sizin için indirdiği sizin bir kısmını haram ve helal kıldığınız rızıktan, haber var mı? Söyler misiniz?» De ki: «Allah mı size izin verdi, yoksa Allah hakkında yalan uydurup iftira mı ediyorsunuz?»
Fransızca:
Que dites-vous de ce qu'Allah a fait descendre pour vous comme subsistance et dont vous avez alors fait des choses licites et des choses interdites ? - Dis : "Est-ce Allah qui vous l'a permis ? Ou bien forgez vous (des mensonges) contre Allah" ?
İspanyolca:
Di: «¿Habéis visto el sustento que Alá ha hecho bajar para vosotros? ¿Y habéis declarado esto lícito y aquello ilícito? ¿Es que Alá os lo ha permitido o lo habéis inventado contra Alá?»
İtalyanca:
Di': «Cosa pensate del cibo che Allah ha fatto scendere per voi e che dividete in illecito e lecito?». Di': «E' Allah che ve lo ha permesso oppure inventate menzogne contro Allah?».
Almanca:
Sag: "Wie seht ihr das, was ALLAH euch vom Rizq hinabsandte, dann ihr es in Haram und Halal eingeteilt habt?" Sag (weiter): "Erlaubte ALLAH es euch, oder erdichtet ihr im Namen ALLAHs?!"
Çince:
你说:你们告诉我吧!真主为你们降下的给养,你们把它分为违法的与合法的,你们究竟是奉真主的命令呢?还是假借真主的名义而造谣呢?
Hollandaca:
Zeg: verhaal mij van datgene wat God u tot voedsel heeft nedergezonden, hebt gij een deel geoorloofd en een ander deel ongeoorloofd verklaard? Zeg: Heeft God u geoorloofd, dit onderscheid te maken, of denkt gij eene leugen tegen God uit?
Rusça:
Скажи: "Что вы скажете об уделе, который ниспослал вам Аллах и часть которого вы объявили запретной, а часть - дозволенной?" Скажи: "Аллах позволил вам это или же вы возводите навет на Аллаха?"
Somalice:
waxaad dhahdaa ka warrama waxa Eebe idiin soo dejiyo oo Risqi ah ood ka yeesheen Qaar ka mida Xaaraan (qaarna) Xalaal, waxaad dhahdaa ma Eebaa idiin idmay mise Eebaad ku Beenabuuranaysaan.
Swahilice:
Sema: Je! Mwaonaje zile riziki alizo kuteremshieni Mwenyezi Mungu, nanyi mkafanya katika hizo nyengine haramu na nyengine halali. Sema: Je! Mwenyezi Mungu amekuruhusuni, au mnamzulia Mwenyezi Mungu tu?
Uygurca:
ئېيتقىنكى، «ئېيتىپ بېقىڭلارچۇ! سىلەرگە اﷲ چۈشۈرگەن رىزىقتىن بەزىسىنى ھارام، بەزىسىنى ھالال قىلدىڭلار، اﷲ سىلەرگە مۇنداق قىلىشقا ئىزنى بەردىمۇ؟ ياكى اﷲ قا يالغاننى چاپلامسىلەر؟»
Japonca:
言ってやるがいい。「アッラーが,御恵みとしてあなたがたに下されたものを考えてみなさい。何故あなたがたはその(一部を)非合法とし,また(一部を)合法としたのか。」言ってやるがいい。「アッラーがあなたがたに許されたのか,それともあなたがたがアッラーに就いて捏造したのか。」
Arapça (Ürdün):
«قل أرأيتم» أخبروني «ما أنزل الله» خلق «لكم من رزق فجعلتم منه حراما وحلالا» كالبحيرة والسائبة والميتة «قل آلله أذن لكم» في ذلك بالتحليل والتحريم لا «أم» بل «على الله تفترون» تكذبون بنسبة ذلك إليه.
Hintçe:
और जो कुछ वह जमा कर रहे हैं उससे कहीं बेहतर है (ऐ रसूल) तुम कह दो कि तुम्हारा क्या ख्याल है कि ख़ुदा ने तुम पर रोज़ी नाज़िल की तो अब उसमें से बाज़ को हराम बाज़ को हलाल बनाने लगे (ऐ रसूल) तुम कह दो कि क्या ख़ुदा ने तुम्हें इजाज़त दी है या तुम ख़ुदा पर बोहतान बाँधते हो
Tayca:
จงกล่าวเถิด (มุฮัมมัด) “พวกท่านเห็นแล้วมิใช่หรือ ซึ่งเครื่องยังชีพที่อัลลอฮ์ทรงประทานให้แก่พวกท่านแล้วพวกท่านก็ทำให้บางส่วนเป็นที่ต้องห้าม (หะรอม) และบางส่วนเป็นที่อนุมัติ(หะลาล)” จงกล่าวเถิด (มุฮัมมัด)“อัลลอฮ์ทรงอนุมัติให้แก่พวกท่าน หรือพวกท่านปั้นแต่งให้แก่อัลลอฮ์”
İbranice:
אמור: 'הראיתם מה הוריד אלוהים לכם כפרנסה , אולם אתם עשיתם חלק ממנו אסור וחלק מורשה? האם אלוהים הרשה לכם זאת, או שאתם משקרים בשם אלוהים
Hırvatça:
Reci: "Kažite vi meni zašto neku hranu koju vam Allah daje smatrate zabranjenom, a drugu dopuštenom?" Reci: "Da li vam je to Allah dozvolio ili o Allahu laži iznosite?!"
Rumence:
Spune: “Vedeţi ceea ce Dumnezeu v-a pogorât vouă întru înzestrare din care voi aţi oprit şi aţi îngăduit?” Spune: “Dumnezeu vi le-a îngăduit ori voi le-aţi născocit pe seama lui Dumnezeu?”
Transliteration:
Qul araaytum ma anzala Allahu lakum min rizqin fajaAAaltum minhu haraman wahalalan qul allahu athina lakum am AAala Allahi taftaroona
Türkçe:
De ki: "Ne oldu size de Allah'ın size rızık olarak indirdiği şeylerden bir haram yaptınız bir de helal?" De ki: "Allah mı size izin verdi, yoksa Allah'a iftira mı ediyorsunuz?"
Sahih International:
Say, "Have you seen what Allah has sent down to you of provision of which you have made [some] lawful and [some] unlawful?" Say, "Has Allah permitted you [to do so], or do you invent [something] about Allah?"
İngilizce:
Say: "See ye what things Allah hath sent down to you for sustenance? Yet ye hold forbidden some things thereof and (some things) lawful." Say: "Hath Allah indeed permitted you, or do ye invent (things) to attribute to Allah?"
Azerbaycanca:
De: “Allahın sizə ruzi olaraq (göydən) nə endirdiyini gördünüzmü ki, onun bir qismini haram, bir qismini isə halal etdiniz?” De: “(Bunu deməyə) Allah Özü sizə izin verdi, yoxsa Allaha iftira yaxırsınız?”
Süleyman Ateş:
De ki: "Gördünüz mü, Allah'ın size rızık olarak indirdiği şeylerin bir kısmını haram ve bir kısmını helal yaptınız." De ki: "Allah mı size böyle izin verdi, yoksa siz Allah'a iftira mı ediyorsunuz?"
Diyanet Vakfı:
De ki: Allah'ın size indirdiği rızıktan bir kısmını helal, bir kısmını da haram bulmanıza ne dersiniz? De ki: Allah mı size izin verdi, yoksa Allah'a iftira mı ediyorsunuz?
Erhan Aktaş:
De ki: “Allah’ın size rızık olarak indirdiklerinin bir kısmını helâl, bir kısmını harâm yaptığınızı(1) görmüyor musunuz?” De ki: “Allah mı size izin verdi, yoksa Allah’a iftira mı ediyorsunuz?”
Kral Fahd:
(Ey Muhammed!) De ki: Biliyor musunuz, Allah'ın size indirdiği rızıktan bir kısmını helâl, bir kısmını da haram kıldınız?De ki: Allah mı size izin verdi, yoksa Allah'a iftira mı ediyorsunuz?
Hasan Basri Çantay:
De ki: «Allahın size indirib de (kendi kendinize) ondan (kimini) haram, (kimini) halâl yapdığınız rızıkdan ne haber? Söyleyin bana?» De ki: «Allah mı size izin verdi de (öyle yapdınız), yoksa Allaha iftira mı ediyorsunuz?»
Muhammed Esed:
De ki: "Hiç Allah´ın sizin için rızık olarak indirdiği şeyler üzerinde düşündünüz mü? O rızıklar ki, bir kısmını yasaklıyor, bir kısmını da meşru görüyorsunuz". De ki: "(Böyle yapmanız konusunda) size Allah mı izin verdi; yoksa (düpedüz) kendi tahminlerinizi mi Allah´a yakıştırıyorsunuz?"
Gültekin Onan:
10:58
Ali Fikri Yavuz:
(Ey Rasûlüm), müşriklere de ki: “-Allah sizin için rızık olarak hangi şeyleri indirdi de, siz ondan bir haram ve bir halâl yaptınız, bana haber verin. “ De ki: “- Size Allah mı izin verdi (de böyle yaptınız), yoksa Allah’a iftira mı ediyorsunuz?
Portekizce:
Dize ainda: Reparastes nas dádivas que Deus vos envia, as quais classificais em lícitas e ilícitas? Dize-lhes mais:Acaso, Deus vo-lo autorizou, ou forjais mentiras acerca de Deus?
İsveççe:
Säg: "Vad anser ni om det som Gud har låtit komma er till del för er försörjning, om vilket ni säger att [något] är förbjudet och [något] tillåtet?" Säg: "Har Gud gett er tillstånd [till detta] eller tillskriver ni Gud vad ni [själva] tänker ut?"
Farsça:
بگو: به من خبر دهید که آنچه خدا از رزق و روزی برای شما نازل کرده و شما بخشی از آن را حرام و بخشی را حلال کردید. بگو: آیا خدا این حرام و حلال کردن را به شما اجازه داده یا بر خدا دروغ می بندید؟!
Kürtçe:
بڵێ (بەو بێ بڕوایانە) پێم بڵێن ئەوەی خوا ناردوویەتیە خوارەوە بۆتان لە ڕزق و ڕۆزی ھەندێکیتان کردووە بە حەرام و (ھەندێکی) بە حەڵاڵ بڵێ ئایا خوا مۆڵەتی (ئەوەی) پێ داوون (لەخۆتانەوە شتانێک حەڵاڵ و شتانێکیش حەرام بکەن) یان درۆ دەکەن بەناوی خواوە
Özbekçe:
Сен: «Аллоҳ сизга нозил қилган ризқдан хабар беринг-чи! Уни ҳаром ва ҳалол қилиб олдингиз!» деб айт. Сен: «Аллоҳ сизга изн бердими ёки Аллоҳга нисбатан ёлғон тўқияпсизми?» деб айт.
Malayca:
Katakanlah (kepada kaum yang mengada-adakan sesuatu hukum): "Sudahkah kamu nampak baik-buruknya sesuatu yang diturunkan Allah untuk manfaat kamu itu sehingga dapat kamu jadikan sebahagian daripadanya haram, dan sebahagian lagi halal?" Katakanlah lagi (kepada mereka): "Adakah Allah izinkan bagi kamu berbuat demikian, atau kamu hanya mengada-adakan secara dusta terhadap Allah?".
Arnavutça:
Thuaj: “Çka mendoni ju për ushqimin, që ua ka zbritur Perëndia, e ju prej tij keni bërë diçka të ndaluar e diçka të lejuar?” Thuaj: “A ju ka lejuar Perëndia atë, apo po ia shpifni Perëndisë?”
Bulgarca:
Кажи: “Виждате ли какво препитание ви низпосла Аллах, а сторихте от него възбранено и позволено?” Кажи: “Аллах ли ви позволи, или за Аллах измисляте?”
Sırpça:
Реци: „Кажите ви мени зашто неку храну коју вам Аллах даје сматрате забрањеном, а другу допуштеном?“ Реци: „Да ли вам је то Аллах дозволио или о Аллаху износите лажи?!“
Çekçe:
Zeptej se: 'Co soudíte? Z toho, co Bůh seslal jako obživu, jste si učinili věci dovolené a zakázané.' Rci: 'Dovolil vám to Bůh; anebo jste si sami vymyslili lež proti Bohu?'
Urduca:
اے نبیؐ، ان سے کہو “تم لوگوں نے کبھی یہ بھی سوچا ہے کہ جو رزق اللہ نے تمہارے لیے اتارا تھا اس میں سے تم نے خود ہی کسی کو حرام اور کسی کو حلال ٹھیرا لیا!" اِن سے پوچھو، اللہ نے تم کو اس کی اجازت دی تھی؟ یا تم اللہ پر افترا کر رہے ہو؟
Tacikçe:
Бигӯ: «Оё ба ризқе, ки Худо бароятон нозил кардааст, нигаристаед? Баъзеро ҳаром шумурдед ва баъзеро ҳалол». Бигӯ: «Худо ба шумо иҷоза додааст ё ба Ӯ дурӯғ мебандед?»
Tatarca:
Әйт: "Әйә күрдегезме Аллаһ сезнең өчен иңдергән ризыкларны, яки үз белдегегез илә кайберләрен хәләл, кайберләрен хәрам кылдыгыз". Янә әйт: "Шулай үз белдегегез белән хөкем итәргә Аллаһ сезгә рөхсәт бирдеме? Яки Аллаһуга ялганны ифтира кыласызмы? Әлбәттә, бу хөкемегез Аллаһуга ифтира.
Endonezyaca:
Katakanlah: "Terangkanlah kepadaku tentang rezeki yang diturunkan Allah kepadamu, lalu kamu jadikan sebagiannya haram dan (sebagiannya) halal". Katakanlah: "Apakah Allah telah memberikan izin kepadamu (tentang ini) atau kamu mengada-adakan saja terhadap Allah?"
Amharca:
«አላህ ከሲሳይ ለእናንተ ያወረደውን ከእርሱም እርምና የተፈቀደ ያደረጋችሁትን አያችሁን» በላቸው፡፡ «አላህ (ይህንን) ለእናንተ ፈቀደላችሁን ወይስ በአላህ ላይ ትቀጣጥፋላችሁ» በላቸው፡፡
Tamilce:
(நபியே!) கூறுவீராக: “(மக்களே) அறிவிப்பீர்களாக, உங்களுக்காக அல்லாஹ் இறக்கிவைத்த உணவில், அதில் சிலவற்றை ஆகாதவை என்றும், சிலவற்றை ஆகுமானவை என்றும் நீங்கள் ஆக்கிக்கொள்கிறீர்களா? அல்லாஹ் (இதற்கு) உங்களுக்கு அனுமதி அளித்தானா? அல்லது, அல்லாஹ்வின் மீது நீங்கள் (இவ்வாறு கற்பனையாக) இட்டுக் கட்டுகிறீர்களா?”
Korece:
일러가로되 하나님께서 너희를 위해 창조한 일용할 양식을 생각하여 보았느뇨 너희는 그중의 일부를 금기하고 일부는 허락하였더라 일러가로되 하나님께서 그 렇게 하도록 허락하셨느뇨 아니 면 하나님에 대하여 거짓하느뇨
Vietnamca:
(Hỡi Thiên Sứ Muhammad), Ngươi hãy nói (với những kẻ đa thần): “Các ngươi có xem lại việc các ngươi tự ý cấm và cho phép dùng các bổng lộc mà Allah đã ban xuống cho các ngươi không?” Ngươi hãy nói với chúng: “Phải chăng Allah đã cho phép các ngươi (quyền hạn đó) hay các ngươi chỉ bịa đặt rồi nói khống cho Allah?
Ayet Linkleri: