Arapça:
وَمِنْهُم مَّن يَسْتَمِعُونَ إِلَيْكَ ۚ أَفَأَنتَ تُسْمِعُ الصُّمَّ وَلَوْ كَانُوا لَا يَعْقِلُونَ
Çeviriyazı:
veminhüm mey yestemi`ûne ileyk. efeente tüsmi`u-ṣṣumme velev kânû lâ ya`ḳilûn.
Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:
İçlerinden seni dinlemeye gelenler de var. Sen, sağırlara, üstelik akılsız da olanlara dinletebilir misin?
Diyanet İşleri:
Aralarında sana kulak veren vardır. Sen, sağırlara, üstelik akılları da almazsa, işittirebilir misin?
Abdulbakî Gölpınarlı:
İçlerinde seni dinleyen de var, fakat sen, üstelik bir de akılları olmayan sağırlara söz duyurabilir misin hiç?
Şaban Piriş:
Onlardan seni dinleyenler vardır. Şayet akletmez olduysalar sağırlara sen mi işittireceksin?
Edip Yüksel:
Onlardan seni dinleyenler de var; akıllarını kullanmayan sağırlara sen mi işittireceksin?
Ali Bulaç:
Onlardan seni dinleyecekler vardır. Ama hiç duymayan -sağırlara -üstelik hiç akılları ermiyorsa- sen mi duyuracaksın?
Suat Yıldırım:
Onların içinde senin söylediklerini dinlemeye gelenler de var.Fakat sen sağırlara nasıl duyurabilirsin ki? Hele akıllarını da kullanmıyorlarsa!
Ömer Nasuhi Bilmen:
Ve onların içinde senin sözlerini işitmek isteyenler de vardır. Fakat sağırlara mı işittireceksin? Eğer akılları da kesmez kimseler bulunmuş ise.
Yaşar Nuri Öztürk:
İçlerinde sana kulak verenler de vardır. Peki, sağırlara sen mi işittireceksin? Hele bir de akıllarını kullanmıyorlarsa!
Bekir Sadak:
Her ummetin bir peygamberi vardir. Onlara peygamberleri geldiginde aralarinda adaletle hukum verilmis olur. Onlarin haklari yenmez.
İbni Kesir:
İçlerinde sana kulak verenler vardır. Fakat sen sağırlara işittirebilir misin? Üstelik akılları da hiç ermiyorsa.
Adem Uğur:
Onlardan seni dinleyenler vardır. Fakat sağırlara -üstelik akılları da ermiyorsa- sen mi duyuracaksın?
İskender Ali Mihr:
Onlardan seni dinleyen kimseler var. Fakat akıl etmiyorlarsa sağırlara sen mi duyuracaksın?
Celal Yıldırım:
İçlerinden sana kulak verenler eksik değildir. Sen sağırlara —hele bir de akılları ermiyorsa— işittirebilir misin ?
Tefhim ul Kuran:
Onlardan seni dinleyecekler vardır. Ama hiç duymayan, sağırlara -üstelik hiç akılları ermiyorsa- sen mi duyuracaksın?
Fransızca:
Et il en est parmi eux qui te prêtent l'oreille. Est-ce toi qui fait entendre les sourds, même s'ils sont incapables de comprendre.
İspanyolca:
De ellos hay quienes te escuchan. Pero ¿puedes tú hacer que los sordos oigan, aun cuando no comprendan...?
İtalyanca:
Tra loro c'è qualcuno che ti ascolta: potresti far sentire i sordi che non sono in grado di capire?
Almanca:
Und unter ihnen sind manche, die dir zuhören. Möchtest du etwa den Tauben Gehör verleihen, selbst dann, sollten sie nicht verständig sind?!
Çince:
他们中有倾听你的,难道你能使聋子闻道吗?如果他们是不明理的。
Hollandaca:
Er zijn sommigen van hen die naar u luisteren; maar wilt gij de dooven hoorend maken, als zij niets verstaan?
Rusça:
Среди них есть и такие, которые выслушивают тебя. Разве ты можешь заставить слышать глухих, если они к тому же не разумеют?
Somalice:
waxaa ka mida gaalada kuwo ku dhagaysan ma adaa wax maqashiin kara mid dhaga la' oon wax kasayn.
Swahilice:
Na wapo miongoni mwao wanao kusikiliza. Je, wewe unaweza kuwafanya viziwi wasikie ijapo kuwa hawafahamu?
Uygurca:
ئۇلارنىڭ ئىچىدە (قۇرئان ئوقۇغىنىڭدا) ساڭا قۇلاق سالىدىغانلار بار، سەن گاسلارغا (يەنى اﷲ ئاڭلاش ئىقتىدارىنى ئېلىپ تاشلىغانلارغا) ئۇلار ھېچ نەرسىنى چۈشەنمىسىمۇ ئاڭلىتالامسەن؟
Japonca:
かれらの中には,あなたに耳を傾ける者がある。だがあなたは,聞けない者に聞かせることができようか,かれらは,やはり理解しないのである。
Arapça (Ürdün):
«ومنهم من يستمعون إليك» إذا قرأت القرآن «أ فأنت تُسمع الصم» شبههم بهم في عدم الانتفاع بما يتلى عليهم «ولو كانوا» مع الصمم «لا يعقلون» يتدبرون.
Hintçe:
और उनमें से बाज़ ऐसे हैं कि तुम्हारी ज़बानों की तरफ कान लगाए रहते हैं तो (क्या) वह तुम्हारी सुन लेगें हरगिज़ नहीं अगरचे वह कुछ समझ भी न सकते हो
Tayca:
และในหมู่พวกเขามีผู้ฟัง (การอ่านอัลกุรอาน)ของเจ้า เจ้าจะให้คนหูหนวกได้ยินกระนั้นหรือ? และถึงแม้พวกเขาหูหนวก แต่ก็ไม่ใช้ปัญญา
İbranice:
ויש כאלה ביניהם שמקשיבים לך,האם תוכל להשמיע לחירשים על אף שהם לא יבינו
Hırvatça:
Ima među njima onih koji te slušaju. A možeš li ti učiniti da te gluhi čuju, ako još i ne razumiju?!
Rumence:
Unii dintre ei te ascultă. Îi vei face pe surzi să audă, chiar dacă ei nu pricep nimic?
Transliteration:
Waminhum man yastamiAAoona ilayka afaanta tusmiAAu alssumma walaw kanoo la yaAAqiloona
Türkçe:
İçlerinde sana kulak verenler de vardır. Peki, sağırlara sen mi işittireceksin? Hele bir de akıllarını kullanmıyorlarsa!
Sahih International:
And among them are those who listen to you. But can you cause the deaf to hear, although they will not use reason?
İngilizce:
Among them are some who (pretend to) listen to thee: But canst thou make the deaf to hear,- even though they are without understanding?
Azerbaycanca:
Onların içərisində (Qur’an oxuyarkən) səni dinləyənlər (lakin onu qəbul etməyənlər) də vardır. (Onun) ağlıkəsməz, anlamaz karlara sənmi eşitdirə bilcəksən?!
Süleyman Ateş:
İçlerinden sana kulak verip dinleyenler de vardır. Fakat sağırlara sen mi duyuracaksın? Hele akıllarını da kullanmıyorlarsa!
Diyanet Vakfı:
Onlardan seni dinleyenler vardır. Fakat sağırlara -üstelik akılları da ermiyorsa- sen mi duyuracaksın?
Erhan Aktaş:
Onlardan seni dinleyenler de var. Ancak sağırlara duyurabilir misin? Üstelik akıllarını da kullanmıyorlarsa!
Kral Fahd:
Onlardan seni dinleyenler vardır. Fakat sağırlara üstelik akılları da ermiyorsa sen mi duyuracaksın?
Hasan Basri Çantay:
Onlardan sana kulak verenler vardır. Fakat sağırlara sen mi duyuracaksın? Hele akılları da olmazsa!
Muhammed Esed:
Ve, onların aralarında sana kulak verir gibi yapanlar var; ama, eğer akıllarını kullanmıyorlarsa, sen sesini hiç sağırlara işittirebilir misin?
Gültekin Onan:
Onlardan seni dinleyecekler vardır. Ama hiç duymayana, sağırlara -üstelik hiç akletmiyorsa- sen mi duyuracaksın?
Ali Fikri Yavuz:
İçlerinden seni, (okuduğun Kur’an’ı ve hükümlerini) dinlemeğe gelenler de var. Fakat, akılları da yokken sağırlara sen mi duyuracaksın?
Portekizce:
Entre eles há os que te escutam. Poderias fazer ouvir os surdos, uma vez que não entendem?
İsveççe:
Det finns de bland dem som [låtsas] lyssna till dig; men kan du få de döva att höra, fastän de inte vill använda sitt förstånd
Farsça:
و برخی از آنان به تو گوش می دهند [ولی گویا نمی شنوند] آیا تو می توانی کران را گرچه اندیشه نمی کنند، بشنوانی؟
Kürtçe:
(کافران) کەسی وایان ھەیە گوێت لێ دەگرن (کەقورئان دەخوێنیت) جا ئایا تۆ گوفتارت بەکەڕان دەژنەوێنی؟ ئەگەر چی ئەو کەڕانە ھیچیش تێنەگەن
Özbekçe:
Ва улардан сенга қулоқ тутадиганлари ҳам бор. Агар ақл ишлатмасалар, карқулоқларга сен эшиттира олурмисан?!
Malayca:
Dan di antara mereka (yang ingkar) itu, ada yang datang mendengar ajaranmu (dengan tidak mendapat faedah sedikitpun sebagai orang pekak); maka engkau (wahai Muhammad) tidak berkuasa menjadikan orang-orang yang pekak itu mendengar, juga kalau mereka menjadi orang-orang yang tidak mahu memahami perkara yang didengarnya.
Arnavutça:
Ka prej tyre, që të përgjojnë. Por, a mund të bësh ti, që të dëgjojnë të shurdhëtit, të cilët skanë as mend?
Bulgarca:
Някои от тях се вслушват в теб, ала нима ти ще накараш глухите да чуят, ако не проумяват?
Sırpça:
Има међу многобошцима оних који те слушају. А можеш ли ти да учиниш да те глуви чују, ако још и не разумеју?!
Çekçe:
A mezi nimi jsou někteří, kdož ti naslouchají; můžeš však způsobit, aby slyšeli hluší, když k tomu ještě nechápou?
Urduca:
ان میں بہت سے لوگ ہیں جو تیری باتیں سنتے ہیں، مگر کیا تو بہروں کو سنائیگا خواہ وہ کچھ نہ سمجھتے ہوں؟
Tacikçe:
Баъзе аз онҳо ба ту гӯш медиҳанд. Оё агар дарнаёбанд, ту метавонӣ каронро шунаво созӣ?
Tatarca:
Алардан бәгъзеләре синең Коръән укыганыңны тыңларлар, ләкин Аллаһ сүзе икәнлегенә иман китермәсләр. Син аларга хак сүзне ишеттерермен дип уйлыйсыңмы, алар саңгырау булып һичнәрсә аңламасалар да?
Endonezyaca:
Dan di antara mereka ada orang yang mendengarkanmu. Apakah kamu dapat menjadikan orang-orang tuli itu mendengar walaupun mereka tidak mengerti.
Amharca:
ከእነሱም ወደ አንተ የሚያዳምጡ (እና የማያምኑ) አልሉ፡፡ አንተ ደንቆሮዎችን የማያውቁ ቢኾኑም ታሰማለህን
Tamilce:
இன்னும், அவர்களில் உம் பக்கம் (நீர் கூறும் உண்மைகளை) செவியுறுபவர்களும் உண்டு. (ஆனால், அவர்கள் நம்பிக்கை கொள்ள மாட்டார்கள்.) ஆக, செவிடர்களை, - அவர்கள் சிந்தித்து புரியாதவர்களாக இருந்தாலும் - நீர் கேட்க வைப்பீரா? (அது உம்மால் முடியுமா?)
Korece:
그들 가운데 그대에게 귀를 기울인자 있으나 귀머거리요 이 성이 없는 그들로 하여금 그대는 듣게 할 수 있겠느뇨
Vietnamca:
Trong số (những kẻ đa thần) có người đến (giả vờ) nghe Ngươi (Thiên Sứ) xướng đọc (Qur’an). (Nhưng Ngươi – hỡi Thiên Sứ Muhammad, hãy biết rằng) làm sao Ngươi có thể làm cho người điếc nghe được cũng như làm sao Ngươi có thể hướng dẫn (đám người) khi chúng không hiểu gì?
Ayet Linkleri: