Arapça:
فَلَمَّا أَنجَاهُمْ إِذَا هُمْ يَبْغُونَ فِي الْأَرْضِ بِغَيْرِ الْحَقِّ ۗ يَا أَيُّهَا النَّاسُ إِنَّمَا بَغْيُكُمْ عَلَىٰ أَنفُسِكُم ۖ مَّتَاعَ الْحَيَاةِ الدُّنْيَا ۖ ثُمَّ إِلَيْنَا مَرْجِعُكُمْ فَنُنَبِّئُكُم بِمَا كُنتُمْ تَعْمَلُونَ
Çeviriyazı:
felemmâ encâhüm iẕâ hüm yebgûne fi-l'arḍi bigayri-lḥaḳḳ. yâ eyyühe-nnâsü innemâ bagyüküm `alâ enfüsiküm metâ`a-lḥayâti-ddünyâ ŝümme ileynâ merci`uküm fenünebbiüküm bimâ küntüm ta`melûn.
Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:
Sonra Allah onları oradan kurtarır, kurtulur kurtulmaz yeryüzünde çeşitli taşkınlıklara başlarlar. Ey insanlar taşkınlığınız sırf kendi zararınızadır. Şu değersiz dünya hayatının bir süre tadını çıkarınız, sonra nasıl olsa dönüp bize geleceksiniz. Biz de bütün yaptıklarınızı tek tek size haber vereceğiz.
Diyanet İşleri:
Allah onları kurtarınca, hemen yeryüzünde haksız yere taşkınlıklara başlarlar. Ey insanlar! Geçici dünya hayatında yaptığınız taşkınlık aleyhinizedir. Sonra dönüşünüz Bizedir. Yaptıklarınızı size bildiririz.
Abdulbakî Gölpınarlı:
Onları kurtarınca da görürsün ki gene yeryüzünde haksız yere azgınlığa girişmişler. Ey insanlar, azgınlığınız, ancak kendinize, dünya menfaatlerinin sonucudur bu, sonra dönüp geleceğiniz yer, bizim tapımızdır ve biz, neler yaptıysanız hepsini haber vereceğiz size.
Şaban Piriş:
Allah onları kurtarınca, hemen yeryüzünde (şirk koşarak) haksız yere taşkınlık ederler. Ey insanlar, sizin taşkınlığınız dünya kendi aleyhinizedir. (Bununla ancak) Dünya hayatından geçici olarak faydalanırsınız. Sonra da dönüşünüz bizedir. O zaman size yapmakta olduğunuz amelleri haber veririz.
Edip Yüksel:
Onları kurtarınca da yeryüzünde haksız yere taşkınlık yapmaya başlarlar. Ey insanlar, taşkınlığınız kendinize karşıdır. Dünya hayatının geçici zevkine düşkünsünüz; halbuki dönüşünüz bizedir ve yapmış olduğunuz her şeyi size haber veririz.
Ali Bulaç:
Ama (Allah) onları kurtarınca, hemen haksız yere, yeryüzünde taşkınlığa koyulurlar. Ey insanlar, sizin taşkınlığınız, ancak kendi aleyhinizedir; (bu) dünya hayatının geçici metaıdır. Sonra dönüşünüz Bizedir, Biz de yaptıklarınızı size haber vereceğiz.
Suat Yıldırım:
Fakat Allah onları kurtarınca bir de bakarsın ki yine yeryüzünde haksız taşkınlıklar ve türlü yolsuzluklar yapıyorlar.Ey insanlar! İyi biliniz ki taşkınlığınız sadece kendi aleyhinizedir.Elde edeceğiniz en fazla şey, bu fani hayatın geçici menfaatidir. Sonunda dönüp Bizim huzurumuza geleceksiniz ve Biz de yaptıklarınızı size bir bir göstereceğiz. [17,67; 29,65; 31,32]
Ömer Nasuhi Bilmen:
Fakat onları kurtarınca onlar derhal yeryüzünde haksız yere taşkınlıklarda bulunurlar. Ey insanlar! Şüphe yok ki, sizin taşkınlığınız kendi şahıslarınızın aleyhinedir. Dünya hayatı bir meta´dır. Sonra dönüşünüz Bizedir. Artık Biz de size neler yapmış olduklarınızı elbette haber vereceğizdir.
Yaşar Nuri Öztürk:
Ama Allah onları kurtarınca, hiç vakit geçirmeden yeryüzünde haksızlığa sapıp azgınlaşırlar. Ey insanlar! Şu iğreti hayatın menfaati için yaptığınız azgınlık ve taşkınlık yalnız sizin aleyhinizedir. Bir süre sonra bize döndürüleceksiniz ve yapmakta olduklarınızı size haber vereceğiz.
Bekir Sadak:
(28-29) Onlarin hepsini bir gun toplariz, sonra, puta tapanlara, «Siz ve putlariniz yerlerinize! deyip onlari birbirlerinden ayiririz. putlari ise: «Bize tapmiyordunuz ki. Allah, sizinle bizim aramizda sahit olarak yeter. Sizin tapinmanizdan bizim haberimiz yoktu,» derler.
İbni Kesir:
Allah onları kurtarınca
Adem Uğur:
Fakat Allah onları kurtarınca bir de bakarsın ki onlar, yine haksız yere taşkınlık ediyorlar. Ey insanlar! Sizin taşkınlığınız ancak kendi aleyhinizedir
İskender Ali Mihr:
Fakat onları kurtarınca, (o zaman) onlar yeryüzünde haksız yere azgınlık yaparlar. Ey insanlar! Sizin azgınlığınız size (kendinize)dir, dünya hayatının metaı (menfaati)dir, sonra dönüşünüz Bizedir. O zaman yapmış olduklarınızı size haber vereceğiz.
Celal Yıldırım:
Ne vakit ki Allah onları kur. tarır, (vakit kaybetmeden) yeryüzünde haksız yere taşkınlık ve azgınlığa başlarlar. Ey insanlar! Taşkınlık ve azgınlığınız ancak kendi aleyhinizedir. Bu da dünya hayatının geçici önemsiz bir geçimliğidir. Sonra da dönüşünüz bizedir
Tefhim ul Kuran:
Ama (Allah) onları kurtarınca, onlar hemen haksız yere, yeryüzünde taşkınlığa koyulurlar. Ey insanlar, sizin taşkınlığınız, ancak kendi nefisleriniz aleyhinedir
Fransızca:
Lorsqu'Il les a sauvés, les voilà qui, sur terre, transgressent injustement. ô gens ! Votre transgression ne retombera que sur vous-mêmes. C'est une jouissance temporaire de la vie présente. Ensuite, c'est vers Nous que sera votre retour, et Nous vous rappellerons alors ce que vous faisiez.
İspanyolca:
Y apenas les salva, ya en tierra, al punto se insolentan injustamente. «¡Hombres! ¡Vuestra insolencia se volverá contra vosotros! Tendréis breve disfrute de la vida de acá. Luego, volveréis a Nosotros y ya os informaremos de lo que hacíais».
İtalyanca:
Quando poi Allah li ha salvati, ecco che che si mostrano ribelli sulla terra! - O uomini, invero la vostra ribellione è contro voi stessi, [avrete] gioia effime- ra nella vita terrena e poi sarete ricondotti verso di Noi, e allora vi informere- mo circa il vostro operato.
Almanca:
Doch nachdem ER sie errettet hatte, begingen sie mit einemmal Übertretungen im Lande zu Unrecht. Ihr Menschen! (Die Folgen) eurer Übertretungen tragt nur ihr selbst. Dies sind (vergängliche) Freuden und Gebrauchsgüter des diesseitigen Lebens. Danach ist eure Rückkehr zu Uns, dann werden WIR euch über das in Kenntnis setzen, was ihr zu tun pflegtet.
Çince:
当他拯救了他们的时候,他们忽然在地方上无理地侵害(他人)。人们啊!你们的侵害只有害于自身,那是今世生活的享受,然后,你们只归于我,我要把你们的行为告诉你们。
Hollandaca:
Maar toen hij hen had bevrijd, onthoudt het, gedroegen zij zich boos op aarde, zonder rechtvaardigheid. O menschen! waarlijk, het geweld dat gij uwe eigene zielen aandoet, is alleen voor het vermaak van dit leven; daarna zult gij tot ons terugkeeren en wij zullen u verklaren wat gij hebt gedaan.
Rusça:
Когда же Он спасает их, они бесчинствуют на земле безо всякого права на то. О люди! Ваши бесчинства обернутся против вас самих. Это - преходящее наслаждение мирской жизнью. Потом Вы возвратитесь к Нам, и Мы поведаем вам о том, что вы совершали.
Somalice:
Markuu koriyeyna Markaas ku xad gudbaan Dhulka Xaq Darro Dadoow waxaad uun ku Xad Gudbaysaan Naftinna, waa uun Nolosha Dhaw Markaas Xagganagaa laydiin soo Celin waxaana idiinka warramaynaa waxaad Camal Falayseen.
Swahilice:
Lakini akisha waokoa, mara wanafanya jeuri tena katika nchi bila ya haki. Enyi watu! Jeuri zenu zitakudhuruni wenyewe. Hii ni starehe ya maisha ya dunia tu. Kisha marejeo yenu ni kwetu, na hapo tutakuambieni mliyo kuwa mkiyatenda.
Uygurca:
اﷲ ئۇلارنى (ئۇ بالادىن) قۇتقۇزغاندىن كېيىن، ئۇلار يەر يۈزىدە يولسىزلىق بىلەن بۇزۇقچىلىق قىلىدۇ. ئى ئىنسانلار! بۇزۇقچىلىقىڭلارنىڭ گۇناھى ئۆزۈڭلارغا بولىدۇ، (سىلەر) بۇ دۇنيا (نىڭ باقاسى يوق شەھۋەتلىرى) دىن بەھرىمەن بولىسىلەر (بۇنىڭ ھەسرىتى ئاخىرەتكە قالىدۇ)، ئاندىن سىلەر بىزنىڭ دەرگاھىمىزغا قايتىسىلەر، سىلەرگە قىلمىشىڭلارنى خەۋەر قىلىمىز
Japonca:
だがかれが救助してみると,見よ,かれらは地上において正義を侮って不義を行う。人びとよ,あなたがたの反逆は只自分自身の魂を害し,現世の生活で享楽を得るだけであるが,あなたがたはすぐにわれに帰るのである。その時われは,あなたがたの行ったことを告げ知らせるであろう。
Arapça (Ürdün):
«فلما أنجاهم إذا هم يبغون في الأرض بغير الحق» بالشرك «يا أيها الناس إنما بغيكم» ظلمكم «على أنفسكم» لأن إثمه عليها هو «متاعُ الحياة الدنيا» تمتعون فيها قليلا «ثم إلينا مرجعكم» بعد الموت «فننبئكم بما كنتم تعملون» فنجاريكم عليه وفي قراءة بنصب متاع: أي تتمتعون.
Hintçe:
फिर जब ख़ुदा ने उन्हें नजात दी तो वह लोग ज़मीन पर (कदम रखते ही) फौरन नाहक़ सरकशी करने लगते हैं (ऐ लोगों तुम्हारी सरकशी का वबाल) तो तुम्हारी ही जान पर है - (ये भी) दुनिया की (चन्द रोज़ा) ज़िन्दगी का फायदा है फिर आख़िर हमारी (ही) तरफ तुमको लौटकर आना है तो (उस वक्त) हम तुमको जो कुछ (दुनिया में) करते थे बता देगे
Tayca:
ครั้นเมื่อเพื่อพระองค์ทรงให้พวกเขารอดมาแล้วพวกเขาก็ทำความเสียหายในแผ่นดิน โดยปราศจากความเป็นธรรม โอ้มนุษย์เอ๋ย แท้จริงการทำความเสียหายของพวกเจ้านั้น มันเป็นอันตรายต่อตัวของพวกเจ้าเอง เป็นความเพลิดเพลินของชีวิตในโลกนี้เท่านั้น แล้วในที่สุดพวกเจ้าก็จะกลับไปหาเรา แล้วเราจะแจ้งข่าวให้พวกเจ้าทราบถึงสิ่งที่พวกเจ้าได้กระทำไว้
İbranice:
ואולם לאחר שהציל אותם, הנה הם התחילו לקפח בארץ בלא צדק, תוצאת הקיפוח שלכם תחול עליכם (ביום הדין) , מה שאתם עושים זה רק התענוג של העולם הזה, לבסוף תושבו אלינו, ואז נודיע לכם על מה שהייתם עושים
Hırvatça:
A kad ih On izbavi, odmah potpuno neosnovano na Zemlji nasilje čine. O ljudi, vaše nasilje koje činite radi užitka u životu dunjalučkom samo vama šteti; Nama ćete se poslije vratiti i Mi ćemo vas o onom što ste radili obavijestiti.
Rumence:
Când îi mântuie, se fac siluitori pe pământ pe nedrept. “O, voi oameni! Siluirea asupra sufletelor voastre este bucuria voastră în Viaţa de Acum, însă la Noi este întoarcerea voastră şi Noi vă vom da ştire de ce-aţi făptuit.”
Transliteration:
Falamma anjahum itha hum yabghoona fee alardi bighayri alhaqqi ya ayyuha alnnasu innama baghyukum AAala anfusikum mataAAa alhayati alddunya thumma ilayna marjiAAukum fanunabbiokum bima kuntum taAAmaloona
Türkçe:
Ama Allah onları kurtarınca, hiç vakit geçirmeden yeryüzünde haksızlığa sapıp azgınlaşırlar. Ey insanlar! Şu iğreti hayatın menfaati için yaptığınız azgınlık ve taşkınlık yalnız sizin aleyhinizedir. Bir süre sonra bize döndürüleceksiniz ve yapmakta olduklarınızı size haber vereceğiz.
Sahih International:
But when He saves them, at once they commit injustice upon the earth without right. O mankind, your injustice is only against yourselves, [being merely] the enjoyment of worldly life. Then to Us is your return, and We will inform you of what you used to do.
İngilizce:
But when he delivereth them, behold! they transgress insolently through the earth in defiance of right! O mankind! your insolence is against your own souls,- an enjoyment of the life of the present: in the end, to Us is your return, and We shall show you the truth of all that ye did.
Azerbaycanca:
Onları xilas edincə yer üzündə haqsız yerə zülm etməyə, azğınlığa başlayarlar. Ey insanlar! Etdiyiniz zülm, haqsızlıq fani dünya malı kimi öz əleyhinizədir. Sonra hüzurumuza qayıdacaqsınız, Biz də nə etdiklərinizi sizə xəbər verəcəyik.
Süleyman Ateş:
Ama (Allah) onları kurtarınca hemen yeryüzünde haksız yere taşkınlık yaparlar. Ey insanlar, taşkınlığınız kendi aleyhinizedir. Sadece şu yakın (geçici) hayatın zevkinden ibarettir. Sonra dönüşünüz bizedir; size bütün yaptıklarınızı haber veririz.
Diyanet Vakfı:
Fakat Allah onları kurtarınca bir de bakarsın ki onlar, yine haksız yere taşkınlık ediyorlar. Ey insanlar! Sizin taşkınlığınız ancak kendi aleyhinizedir; (bununla) sadece fani dünya hayatının menfaatini elde edersiniz; sonunda dönüşünüz yine bizedir. O zaman yapmakta olduklarınızı size haber vereceğiz.
Erhan Aktaş:
Ama onları kurtarınca, yeryüzünde haksız yere taşkınlık yaparlar. Ey insanlar! Sizin azgınlığınız ancak kendiniz içindir. Dünya hayatı bir geçimliktir. Sonunda bize döneceksiniz. Yaptıklarınızı size haber veririz.
Kral Fahd:
Fakat Allah onları kurtarınca bir de bakarsın ki onlar, yine haksız yere taşkınlık ediyorlar. Ey insanlar! Sizin taşkınlığınız ancak kendi aleyhinizedir, (bununla) sadece fâni dünya hayatının menfaatini elde edersiniz; sonunda dönüşünüz yine bizedir. O zaman yapmakta olduklarınızı size haber vereceğiz.
Hasan Basri Çantay:
Fakat (Allah) onları selâmete erdirince bakarsın ki yer (yüzün) de yine haksız yere taşkınlıklarda bulunuyorlar! Ey insanlar, sizin taşkınlığınız ancak kendinize karşıdır. (Kendi aleyhinizedir. Bu da) dünyâ hayaatının (o fânî) menfaati gibi (süreksiz) dir. Nihayet dönüşünüz ancak bizedir. O vakit neler yapıyor olduğunuzu size biz haber vereceğiz!
Muhammed Esed:
Ne var ki, Allah onları bu (felaketten) kurtarır kurtarmaz, hemen yeryüzünde haksız yere azgınlık yapmaya koyulurlar! Ey insanlar! Yaptığınız bütün taşkınlıklar döne dolaşa yine kendinizi bulacaktır! (Yalnızca) bu dünya hayatının (geçici) doyumları(nı) gözetiyorsunuz: fakat (hatırlayın ki,) sonunda Bize döneceksiniz ve o zaman (hayatta) yapıp ettiğiniz her şeyi size (eksiksiz) haber vereceğiz.
Gültekin Onan:
Ama (Tanrı) onları kurtarınca, hemen haksız yere, yeryüzünde taşkınlığa koyulurlar. Ey insanlar, sizin taşkınlığınız, ancak kendi aleyhinizedir
Ali Fikri Yavuz:
Fakat, Allah, onları selâmete çıkarınca, bakarsın ki, yeryüzünde yine haksız yere azgınlıklarda bulunuyorlar. Ey insanlar! sizin azgınlığınız ancak kendi aleyhinizedir. O kıymetsiz dünya hayatının biraz zevkini sürersiniz, sonra döner bize gelirsiniz. Biz de bütün yaptıklarınızı size haber veririz.
Portekizce:
Mas, quando os salva, eis que causa, injustamente, iniqüidade na terra. Ó humanos, sabei que a vossa iniqüidade sórecairá sobre vós; isso é somente um entretenimento na vida terrena. Logo retornareis a Nós, e então vos inteiraremos detudo quanto tiverdes feito.
İsveççe:
Men när Han har räddat dem, begår de [nya] övergrepp på jorden i strid med sanning och rätt. Människor! Ert [orättmätiga] våld återfaller [till sist] på er själva. Njut den flyktiga glädje som livet på jorden kan rymma; till slut skall ni återvända till Oss och Vi skall låta er veta vad era handlingar [var värda].
Farsça:
پس هنگامی که آنان را نجات بخشد، ناگهان در زمین به ناحق تجاوز و سرکشی می کنند. ای مردم! تجاوز و سرکشی شما فقط به زیان خود شماست؛ [چند روزی محدود از] کالای زندگی دنیا [بهره می برید]؛ آن گاه بازگشتتان به سوی ماست؛ پس شما را به اعمالی که همواره انجام می دادید، آگاه می کنیم.
Kürtçe:
ئەمجا کاتێک خوا ڕزگاری کردن ( لەو ناڕەحەتیە) کوتوپڕ دەست دەکەنەوە بە خراپەکاری و بێ باوەڕی لەزەویدا بە ناڕەوا ئەی ئادەمیە (خراپەکارەکان) لەڕاستیدا ستەم و ناحەقیەکانتان زیانی ھەر بۆ خۆتانە لەزەتی ژیانی دونیاش بێ نرخە پاشان گەڕانەوەتان ھەر بۆلای ئێمەیە ئەمجا ھەواڵتان پێ دەدەین بەوەی کە (لەدونیادا) دەتان کرد
Özbekçe:
Бас, қачонки У зот уларга нажот берса, кўрибсизки, улар ер юзида ноҳақдан зулм қилурлар. Эй одамлар! Бу зулмингиз фақат ўз зиёнингизгадир. Бу ҳаёти дунё матоҳи, холос. Сўнгра Бизга қайтишингиз бор. Бас, Биз нима амал қилганингизнинг хабарини берурмиз.
Malayca:
Kemudian bila sahaja Allah selamatkan mereka, mereka dengan serta-merta merebakkan perbuatan derhaka di bumi dengan tidak ada sebarang alasan yang benar. Wahai manusia! Sesungguhnya perbuatan kamu menderhaka itu hanyalah bala bencana terhadap diri kamu sendiri. (Dengan itu kamu hanya dapat merasai) kesenangan hidup di dunia (bagi sementara); kemudian kepada kamilah tempat kembalinya kamu, maka Kami akan memberitahu apa yang kamu telah lakukan.
Arnavutça:
E kur Perëndia i shpëtoi ata; ata përnjëherë pa kurrfarë të drejte bënë çrregullime në Tokë. O njerëz! Me të vërtetë, padrejtësia që bëni për t’u kënaqur në jetën e kësaj bote, vetëm juve ju dëmton. Ju do të ktheheni te Na dhe Ne pastaj do t’ju njoftojmë për atë që keni punuar.
Bulgarca:
А щом ги избави, ето ги - сеят развала по земята в безправие! О, хора, вашата развала е срещу самите вас. Наслаждавайте се на земния живот! После при Нас е вашето завръщане и ще ви известим какво сте вършили.
Sırpça:
А кад их Он избави, одмах чине насиље на Земљи потпуно неосновано. О људи, ваше насиље које чините ради уживања у овосветском животу само вама штети; Нама ћете после да се вратите и Ми ћемо о оном што сте радили да вас обавестимо.
Çekçe:
A když je zachrání, hle, znovu páší nepravosti na zemi bezprávně: 'Ó lidé, nepravosti vaše se proti vám samým obrátí, vždyť krátké je užívání života pozemského a potom k Nám se uskuteční váš návrat a My vás poučíme o tom, co jste páchali!'
Urduca:
مگر جب وہ ان کو بچا لیتا ہے تو پھر وہی لوگ حق سے منحرف ہو کر زمین میں بغاوت کرنے لگتے ہیں لوگو، تمہاری یہ بغاوت اُلٹی تمہارے ہی خلاف پڑ رہی ہے دنیا کے چند روزہ مزے ہیں (لُوٹ لو)، پھر ہماری طرف تمہیں پلٹ کر آنا ہے، اُس وقت ہم تمہیں بتا دیں گے کہ تم کیا کچھ کرتے رہے ہو
Tacikçe:
Чун Худо онҳоро бираҳонад, бинӣ, ки дар замин ба ноҳақ саркашӣ кунанд. Эй мардум, ин саркашӣ ба зиёни худатон аст. Манфиатест дар ин зиндагии дунявӣ. Он гоҳ ҳама ба назди Мо бозмегардед то аз корҳое, ки мекардаед, огоҳатон созем.
Tatarca:
Аллаһ әгәр аларны коткарса, шуннан соң алар җир өстендә бозыклык кыла башлыйлар. Ий кешеләр! Бозыклыгыгыз үз зарарыгызга, дөньяда файдалануыгыз бик аздыр, соңра Безнең хозурымызга кайтарылачаксыз, шул вакытта кылган эшләрегез белән сезгә хәбәр бирербез.
Endonezyaca:
Maka tatkala Allah menyelamatkan mereka, tiba-tiba mereka membuat kezaliman di muka bumi tanpa (alasan) yang benar. Hai manusia, sesungguhnya (bencana) kezalimanmu akan menimpa dirimu sendiri; (hasil kezalimanmu) itu hanyalah kenikmatan hidup duniawi, kemudian kepada Kami-lah kembalimu, lalu Kami kabarkan kepadamu apa yang telah kamu kerjakan.
Amharca:
በአዳናቸውም ጊዜ እነሱ ወዲያውኑ ያለ አግባብ በምድር ላይ ወሰን ያልፋሉ፡፡ እናንተ ሰዎች ሆይ! ወሰን ማለፋችሁ (ጥፋቱ) በነፍሶቻችሁ ላይ ብቻ ነው፡፡ (እርሱም) የቅርቢቱ ሕይወት መጠቀሚያ ነው፡፡ ከዚያም መመለሻችሁ ወደኛ ነው፡፡ ትሠሩት የነበራችሁትንም ሁሉ እንነግራችኋለን፡፡
Tamilce:
ஆக, அவன் அவர்களை பாதுகாத்தபோது அவர்கள் பூமியில் உடனே நியாயமின்றி, (பாவம் செய்வதிலும் குழப்பம் செய்வதிலும்) எல்லை மீறுகிறார்கள். மனிதர்களே! உங்கள் எல்லை மீறுதல் எல்லாம் உங்களுக்கே கேடானதாகும். இவ்வுலக வாழ்க்கை சொற்ப இன்பமாகும். பிறகு, நம் பக்கமே உங்கள் மீளுமிடம் இருக்கிறது. ஆக, (அப்போது) நீங்கள் செய்து கொண்டிருந்தவற்றை நாம் உங்களுக்கு அறிவிப்போம்.
Korece:
그들을 구제하였을 때 보라그들은 다시 거역하며 지상에서 욕되게 하더라 백성들이여 이는 혈세의 환희에 불과하니 너희는 하나님에게로 돌아올 때 너희에 게 너희가 햄한 것들을 상기시켜 주리라
Vietnamca:
Nhưng sau khi Ngài cứu họ (khỏi cơn nguy nạn) thì họ lại gieo rắc tội lỗi trên trái đất bất chấp công lý. Hỡi nhân loại, thật ra tội lỗi đó chỉ hại bản thân các ngươi thôi, (đó chỉ là) sự hưởng thụ tạm bợ của đời sống thế tục, rồi đây các ngươi sẽ trở về trình diện TA. Lúc đó, TA sẽ cho các ngươi biết về mọi thứ mà các ngươi đã từng làm.
Ayet Linkleri: