Sayfa 152

 
00:00

ḳâle mâ mene`ake ellâ tescüde iẕ emertük. ḳâle ene ḫayrum minh. ḫalaḳtenî min nâriv veḫalaḳtehû min ṭîn.

Arapça:

قَالَ مَا مَنَعَكَ أَلَّا تَسْجُدَ إِذْ أَمَرْتُكَ ۖ قَالَ أَنَا خَيْرٌ مِّنْهُ خَلَقْتَنِي مِن نَّارٍ وَخَلَقْتَهُ مِن طِينٍ

Türkçe:

Allah buyurdu: "Sana emrettiğimde secde etmeni engelleyen neydi?" İblis dedi: "Ben ondan hayırlıyım. Beni ateşten yarattın, onu çamurdan yarattın."

Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:

(Allah) buyurdu: "Sana emrettiğim zaman, seni secde etmekten alıkoyan nedir?" (İblis): "Ben, dedi, ondan hayırlıyım; beni ateşten yarattın, onu çamurdan yarattın."

Diyanet Vakfı:

Allah buyurdu: Ben sana emretmişken seni secde etmekten alıkoyan nedir? (İblis): Ben ondan daha üstünüm. Çünkü beni ateşten yarattın, onu çamurdan yarattın, dedi.

İngilizce:

(Allah) said: "What prevented thee from prostrating when I commanded thee?" He said: "I am better than he: Thou didst create me from fire, and him from clay."

Fransızca:

[Allah] dit : "Qu'est-ce qui t'empêche de te prosterner quand Je te l'ai commandé ? " Il répondit : "Je suis meilleur que lui : Tu m'as créé de feu, alors que Tu l'as créé d'argile".

Almanca:

ER sagte: "Was hinderte dich daran, Sudschud zu vollziehen, als ICH es dir angewiesen habe?!" Er sagte: "Ich besser bin als er. DU hast mich aus Feuer geschaffen, aber ihn hast DU aus Lehm geschaffen."

Rusça:

Он сказал: "Что помешало тебе пасть ниц, когда Я приказал тебе?" Он сказал: "Я лучше него. Ты сотворил меня из огня, а его - из глины".

 
00:00

ḳâle fehbiṭ minhâ femâ yekûnü leke en tetekebbera fîhâ faḫruc inneke mine-ṣṣâgirîn.

Arapça:

قَالَ فَاهْبِطْ مِنْهَا فَمَا يَكُونُ لَكَ أَن تَتَكَبَّرَ فِيهَا فَاخْرُجْ إِنَّكَ مِنَ الصَّاغِرِينَ

Türkçe:

Buyurdu: "O halde in oradan. Senin haddine mi orada büyüklük taslamak! Hadi çık! Sen alçaklardansın."

Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:

(Allah) buyurdu: "Öyleyse oradan in, orada büyüklük taslamak senin haddin değildir. Çık, çünkü sen aşağılıklardansın."

Diyanet Vakfı:

Allah: Öyle ise, "İn oradan!" Orada büyüklük taslamak senin haddin değildir. Çık! çünkü sen aşağılıklardansın! buyurdu.

İngilizce:

(Allah) said: "Get thee down from this: it is not for thee to be arrogant here: get out, for thou art of the meanest (of creatures)."

Fransızca:

[Allah] dit : "Descends d'ici, Tu n'as pas à t'enfler d'orgueil ici. Sors, te voilà parmi les méprisés."

Almanca:

ER sagte: "Dann steige davon hinab, denn du darfst dich darin nicht überheblich verhalten, gehe hinaus! Gewiß, du bist einer der Erniedrigten."

Rusça:

Он сказал: "Низвергнись отсюда! Негоже тебе превозноситься здесь. Изыди, ибо ты - один из униженных".

 
00:00

ḳâle enżirnî ilâ yevmi yüb`aŝûn.

Arapça:

قَالَ أَنظِرْنِي إِلَىٰ يَوْمِ يُبْعَثُونَ

Türkçe:

Dedi: "İnsanların diriltileceği güne kadar bana süre ver."

Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:

(İblis) dedi: (Bari) bana (insanların) tekrar diriltilecekleri güne kadar süre ver."

Diyanet Vakfı:

İblis: Bana, (insanların) tekrar dirilecekleri güne kadar mühlet ver, dedi.

İngilizce:

He said: "Give me respite till the day they are raised up."

Fransızca:

"Accorde-moi un délai, dit (Satan) jusqu'au jour où ils seront ressuscités."

Almanca:

Er sagte: "Gewähre mir Zeit bis zu dem Tag, an dem sie wieder erweckt werden."

Rusça:

Он сказал: "Предоставь мне отсрочку до того дня, когда они будут воскрешены".

 
00:00

ḳâle inneke mine-lmünżarîn.

Arapça:

قَالَ إِنَّكَ مِنَ الْمُنظَرِينَ

Türkçe:

Buyurdu: "Süre verilenlerdensin."

Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:

(Allah) buyurdu: "Haydi sen süre verilmişlerdensin."

Diyanet Vakfı:

Allah: Haydi, sen mühlet verilenlerdensin, buyurdu.

İngilizce:

(Allah) said: "Be thou among those who have respite."

Fransızca:

[Allah] dit : "Tu es de ceux à qui délai est accordé."

Almanca:

ER sagte: "Du bist einer derjenigen, denen Zeit gewährt 1 wird."

Rusça:

Он сказал: "Воистину, ты - один из тех, кому предоставлена отсрочка".

 
00:00

ḳâle febimâ agveytenî leaḳ`udenne lehüm ṣirâṭake-lmüsteḳîm.

Arapça:

قَالَ فَبِمَا أَغْوَيْتَنِي لَأَقْعُدَنَّ لَهُمْ صِرَاطَكَ الْمُسْتَقِيمَ

Türkçe:

Dedi: "Beni azdırmana yemin ederim ki, onları saptırmak için senin dosdoğru yolun üzerine kurulacağım."

Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:

Öyleyse, dedi, beni azdırmana karşılık, and içerim ki, ben de onlar(ı saptırmak) için senin doğru yolunun üstüne oturacağım.

Diyanet Vakfı:

İblis dedi ki: Öyle ise beni azdırmana karşılık, and içerim ki, ben de onları saptırmak için senin doğru yolunun üstüne oturacağım.

İngilizce:

He said: "Because thou hast thrown me out of the way, lo! I will lie in wait for them on thy straight way:

Fransızca:

"Puisque Tu m'as mis en erreur, dit [Satan], je m'assoirai pour eux sur Ton droit chemin,

Almanca:

Er sagte: "Und weil DU mich (durch diese Prüfung) hast abirren lassen, werde ich ihnen auf Deinem geradenWeg auflauern,

Rusça:

Он сказал: "За то, что Ты совратил меня, я непременно засяду против них на Твоем прямом пути.

 
00:00

ŝümme leâtiyennehüm mim beyni eydîhim vemin ḫalfihim ve`an eymânihim ve`an şemâilihim. velâ tecidü ekŝerahüm şâkirîn.

Arapça:

ثُمَّ لَآتِيَنَّهُم مِّن بَيْنِ أَيْدِيهِمْ وَمِنْ خَلْفِهِمْ وَعَنْ أَيْمَانِهِمْ وَعَن شَمَائِلِهِمْ ۖ وَلَا تَجِدُ أَكْثَرَهُمْ شَاكِرِينَ

Türkçe:

"Sonra onlara; önlerinden, arkalarından, sağlarından, sollarından musallat olacağım. Birçoklarını şükreder bulamayacaksın."

Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:

Sonra (onların) önlerinden arkalarından, sağlarından sollarından onlara sokulacağım ve sen, çoklarını şükredenlerden, bulmayacaksın.

Diyanet Vakfı:

"Sonra elbette onlara önlerinden, arkalarından, sağlarından, sollarından sokulacağım ve sen, onların çoklarını şükredenlerden bulmayacaksın!" dedi.

İngilizce:

Then will I assault them from before them and behind them, from their right and their left: Nor wilt thou find, in most of them, gratitude (for thy mercies).

Fransızca:

puis je les assaillirai de devant, de derrière, de leur droite et de leur gauche. Et, pour la plupart, Tu ne les trouveras pas reconnaissants."

Almanca:

dann werde ich ihnen von vorne, von hinten, von ihrer Rechten und von ihrer Linken entgegenkommen. Dann wirst DU die meisten von ihnen als Undankbare finden."

Rusça:

А затем я буду подходить к ним спереди и сзади, справа и слева, и Ты не найдешь большинство из них благодарными".

 
00:00

ḳâle-ḫruc minhâ meẕ'ûmem medḥûrâ. lemen tebi`ake minhüm leemleenne cehenneme minküm ecme`în.

Arapça:

قَالَ اخْرُجْ مِنْهَا مَذْءُومًا مَّدْحُورًا ۖ لَّمَن تَبِعَكَ مِنْهُمْ لَأَمْلَأَنَّ جَهَنَّمَ مِنكُمْ أَجْمَعِينَ

Türkçe:

Allah buyurdu: "Çık oradan. Yenik düşmüş ve kovulmuş olarak. Onlardan sana uyan olursa yemin olsun ki, cehennemi tamamen sizden dolduracağım."

Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:

(Allah) buyurdu: "Haydi, sen, yerilmiş ve kovulmuş olarak oradan çık. And olsun ki, onlardan sana kim uyarsa, (bilin ki) sizin hepinizden (derleyip) cehennemi dolduracağım."

Diyanet Vakfı:

Allah buyurdu: Haydi, yerilmiş ve kovulmuş olarak oradan çık! Andolsun ki, onlardan kim sana uyarsa, sizin hepinizi cehenneme dolduracağım!

İngilizce:

(Allah) said: "Get out from this, disgraced and expelled. If any of them follow thee,- Hell will I fill with you all.

Fransızca:

"Sors de là", dit (Allah) banni et rejeté. "Quiconque te suit parmi eux... de vous tous, J'emplirai l'Enfer".

Almanca:

ER sagte: "Verlasse es als ein Verachteter, Verfluchter. Wer von ihnen dir folgt - gewiß werde ICH Dschahannam mit euch allesamt füllen.

Rusça:

Он сказал: "Изыди отсюда презренным и отверженным! А если кто из них последует за тобой, то Я заполню Геенну всеми вами.

 
00:00

veyâ âdemü-skün ente vezevcüke-lcennete fekülâ min ḥayŝü şi'tümâ velâ taḳrabâ hâẕihi-şşecerate fetekûnâ mine-żżâlimîn.

Arapça:

وَيَا آدَمُ اسْكُنْ أَنتَ وَزَوْجُكَ الْجَنَّةَ فَكُلَا مِنْ حَيْثُ شِئْتُمَا وَلَا تَقْرَبَا هَٰذِهِ الشَّجَرَةَ فَتَكُونَا مِنَ الظَّالِمِينَ

Türkçe:

"Ey Âdem! Sen ve eşin cennette oturun, dilediğiniz yerden yiyin ama şu ağaca yaklaşmayın. Yoksa ikiniz de zalimlerden olursunuz."

Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:

(Sonra Allah, Âdem'e hitab etti): "Ey Âdem! Sen ve eşin cennette durun, dilediğiniz yerden yeyin; fakat şu ağaca yaklaşmayın, yoksa zalimlerden olursunuz."

Diyanet Vakfı:

(Allah buyurdu ki): Ey Adem! Sen ve eşin cennette yerleşip dilediğiniz yerden yeyin. Ancak şu ağaca yaklaşmayın! Sonra zalimlerden olursunuz.

İngilizce:

O Adam! dwell thou and thy wife in the Garden, and enjoy (its good things) as ye wish: but approach not this tree, or ye run into harm and transgression.

Fransızca:

" ô Adam, habite le Paradis, toi et ton épouse; et ne mangez en vous deux, à votre guise; et n'approchez pas l'arbre que voici; sinon, vous seriez du nombre des injustes."

Almanca:

Und Adam! bewohne du mit deiner Frau die Dschanna und speist, wovon immer ihr wollt, aber nähert euch nicht diesem Baum, sonst wäret ihr von den Unrecht-Begehenden."

Rusça:

О Адам! Поселись в Раю вместе со своей супругой. Ешьте, где пожелаете, но не приближайтесь к этому дереву, а не то окажетесь беззаконниками".

 
00:00

fevesvese lehüme-şşeyṭânü liyübdiye lehümâ mâ vûriye `anhümâ min sev'âtihimâ veḳâle mâ nehâkümâ rabbükümâ `an hâẕihi-şşecerati illâ en tekûnâ melekeyni ev tekûnâ mine-lḫâlidîn.

Arapça:

فَوَسْوَسَ لَهُمَا الشَّيْطَانُ لِيُبْدِيَ لَهُمَا مَا وُورِيَ عَنْهُمَا مِن سَوْآتِهِمَا وَقَالَ مَا نَهَاكُمَا رَبُّكُمَا عَنْ هَٰذِهِ الشَّجَرَةِ إِلَّا أَن تَكُونَا مَلَكَيْنِ أَوْ تَكُونَا مِنَ الْخَالِدِينَ

Türkçe:

Derken, şeytan, kendilerinden gizlenmiş çirkin yerlerini onlara açmak için ikisine de vesvese verdi. Dedi: "Rabbinizin sizi şu ağaçtan uzak tutması, iki melek olmayasınız yahut ölümsüzler arasına katılmayasınız diyedir."

Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:

Derken onların, kendilerinden gizli kalan çirkin yerlerini kendilerine göstermek için onlara fısıldadı: "Rabbiniz, başka bir sebepten dolayı değil, sırf ikiniz de birer melek ya da ebedî kalıcılardan olursunuz diye sizi şu ağaçtan men etti." dedi.

Diyanet Vakfı:

Derken şeytan, birbirine kapalı ayıp yerlerini kendilerine göstermek için onlara vesvese verdi ve: Rabbiniz size bu ağacı sırf melek olursunuz veya ebedi kalanlardan olursunuz diye yasakladı, dedi.

İngilizce:

Then began Satan to whisper suggestions to them, bringing openly before their minds all their shame that was hidden from them (before): he said: "Your Lord only forbade you this tree, lest ye should become angels or such beings as live for ever."

Fransızca:

Puis le Diable, afin de leur rendre visible ce qui leur était caché - leurs nudités - leur chuchota, disant : "Votre Seigneur ne vous a interdit cet arbre que pour vous empêcher de devenir des Anges ou d'être immortels ! ".

Almanca:

Dann flüsterte ihnen der Satan ein, damit er ihnen das enthüllt, was ihnen von ihren Schamteilen verborgen war, und sagte: "Euer HERR hat euch diesen Baum nur deswegen verboten, damit ihr keine Engel werdet oder zu den Ewig-Lebenden gehört!"

Rusça:

Сатана стал наущать их, чтобы обнажить их срамные места, которые были сокрыты от них. Он сказал им: "Ваш Господь запретил вам это дерево только для того, чтобы вы не стали ангелами или бессмертными".

 
00:00

veḳâsemehümâ innî lekümâ lemine-nnâṣiḥîn.

Arapça:

وَقَاسَمَهُمَا إِنِّي لَكُمَا لَمِنَ النَّاصِحِينَ

Türkçe:

Ve onlara, "ben size öğüt verenlerdenim" diye yemin de etti.

Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:

Ve onlara: "Elbette ben size öğüt verenlerdenim." diye de yemin etti.

Diyanet Vakfı:

Ve onlara: Ben gerçekten size öğüt verenlerdenim, diye yemin etti.

İngilizce:

And he swore to them both, that he was their sincere adviser.

Fransızca:

Et il leur jura : "Vraiment, je suis pour vous deux un bon conseiller".

Almanca:

Auch schwur er ihnen: "Gewiß, ich bin für euch doch von den Ratgebern!"

Rusça:

Он поклялся им: "Воистину, я для вас - искренний доброжелатель".

Sayfalar

Sayfa 152 beslemesine abone olun.