8. YIL

 
00:00

elif-lâm-mîm.

Arapça:

بِسْمِ اللَّهِ الرَّحْمَٰنِ الرَّحِيمِ الم

Türkçe:

Elif, Lâm, Mîm.

Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:

(Elif, Lâm, Mîm.)

Diyanet Vakfı:

Elif. Lam. Mim.

İngilizce:

A.L.M.

Fransızca:

Alif, Lam, Mim .

Almanca:

Alif-lam-mim .

Rusça:

Алиф. Лам. Мим.

Açıklama:
 
00:00

ẕâlike-lkitâbü lâ raybe fîh. hüdel lilmütteḳîn.

Arapça:

ذَٰلِكَ الْكِتَابُ لَا رَيْبَ ۛ فِيهِ ۛ هُدًى لِّلْمُتَّقِينَ

Türkçe:

İşte sana o Kitap! Kuşku/ çelişme/ tutarsızlık yok onda. Bir kılavuzdur o, sakınanlar için.

Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:

İşte o kitap, bunda şüphe yok, müttakiler (kötülükten korunacaklar) için hidayettir.

Diyanet Vakfı:

O kitap (Kur'an); onda asla şüphe yoktur. O, müttakiler (sakınanlar ve arınmak isteyenler) için bir yol göstericidir.

İngilizce:

This is the Book; in it is guidance sure, without doubt, to those who fear Allah;

Fransızca:

C'est le Livre au sujet duquel il n'y a aucun doute, c'est un guide pour les pieux .

Almanca:

Diese ist die eigentliche Schrift, keinerlei Zweifel ist darin, (sie ist) eine Rechtleitung für die Muttaqi .

Rusça:

Это Писание, в котором нет сомнения, является верным руководством для богобоязненных,

Açıklama:
 
00:00

elleẕîne yü'minûne bilgaybi veyüḳîmûne-ṣṣalâte vemimmâ razaḳnâhüm yünfiḳûn.

Arapça:

الَّذِينَ يُؤْمِنُونَ بِالْغَيْبِ وَيُقِيمُونَ الصَّلَاةَ وَمِمَّا رَزَقْنَاهُمْ يُنفِقُونَ

Türkçe:

Ki onlar, gayba inananlar, namazı/duayı yerine getirenlerdir. Ve kendilerine rızık olarak verdiklerimizden, başkalarına pay çıkaranlardır.

Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:

Onlar ki gaybe iman edip namazı dürüst kılarlar ve kendilerine verdiğimiz rızıktan (Allah yolunda) harcarlar.

Diyanet Vakfı:

Onlar gayba inanırlar, namaz kılarlar, kendilerine verdiğimiz mallardan Allah yolunda harcarlar.

İngilizce:

Who believe in the Unseen, are steadfast in prayer, and spend out of what We have provided for them;

Fransızca:

qui croient à l'invisible et accomplissent la Salat et dépensent [dans l'obéissance à Allah], de ce que Nous leur avons attribué

Almanca:

Es sind diejenigen, die den Iman an das Verborgene verinnerlichen, das rituelle Gebet ordnungsgemäß verrichten und von dem, was WIR ihnen vom Rizq gewährten, geben,

Rusça:

которые веруют в сокровенное, совершают намаз и расходуют из того, чем Мы их наделили,

Açıklama:
 
00:00

velleẕîne yü'minûne bimâ ünzile ileyke vemâ ünzile min ḳablik. vebil'âḫirati hüm yûḳinûn.

Arapça:

وَالَّذِينَ يُؤْمِنُونَ بِمَا أُنزِلَ إِلَيْكَ وَمَا أُنزِلَ مِن قَبْلِكَ وَبِالْآخِرَةِ هُمْ يُوقِنُونَ

Türkçe:

Hem sana vahyedilene hem de senden önce vahyedilene inananlardır onlar. Âhireti gereğince kavrayıp anlayanlar da onlardır.

Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:

Ve onlar ki hem sana indirilene iman ederler, hem senden önce indirilene. Ahirete de bunlar kesinlikle iman ederler.

Diyanet Vakfı:

Yine onlar, sana indirilene ve senden önce indirilene iman ederler; ahiret gününe de kesinkes inanırlar.

İngilizce:

And who believe in the Revelation sent to thee, and sent before thy time, and (in their hearts) have the assurance of the Hereafter.

Fransızca:

Ceux qui croient à ce qui t'a été descendu (révélé) et à ce qui a été descendu avant toi et qui croient fermement à la vie future.

Almanca:

sowie diejenigen, die den Iman verinnerlichen an das, was dir hinabgesandt wurde, und an das, was vor dir hinabgesandt wurde, und die über das Jenseits Gewißheit haben.

Rusça:

которые веруют в ниспосланное тебе и ниспосланное до тебя и убеждены в Последней жизни.

Açıklama:
 
00:00

ülâike `alâ hüdem mir rabbihim veülâike hümü-lmüfliḥûn.

Arapça:

أُولَٰئِكَ عَلَىٰ هُدًى مِّن رَّبِّهِمْ ۖ وَأُولَٰئِكَ هُمُ الْمُفْلِحُونَ

Türkçe:

İşte bunlardır Rablerinden bir hidayet üzere olanlar, işte bunlardır gerçek anlamda kurtuluşu bulanlar.

Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:

Bunlar, işte Rabblerinden bir hidayet üzerindedirler ve bunlar işte felaha erenlerdir.

Diyanet Vakfı:

İşte onlar, Rablerinden gelen bir hidayet üzeredirler ve kurtuluşa erenler de ancak onlardır.

İngilizce:

They are on (true) guidance, from their Lord, and it is these who will prosper.

Fransızca:

Ceux-là sont sur le bon chemin de leur Seigneur, et ce sont eux qui réussissent (dans cette vie et dans la vie future).

Almanca:

Diese verfügen über Rechtleitung von ihrem HERRN und diese sind die eigentlichen Erfolgreichen.

Rusça:

Они следуют верному руководству от их Господа, и они являются преуспевшими.

Açıklama:
 
00:00

inne-lleẕîne keferû sevâün `aleyhim eenẕertehüm em lem tünẕirhüm lâ yü'minûn.

Arapça:

إِنَّ الَّذِينَ كَفَرُوا سَوَاءٌ عَلَيْهِمْ أَأَنذَرْتَهُمْ أَمْ لَمْ تُنذِرْهُمْ لَا يُؤْمِنُونَ

Türkçe:

Şu bir gerçek ki, o küfre batmış olanları sen uyarsan da uyarmasan da onlar için aynıdır; iman etmezler.

Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:

Şu muhakkak ki inkâr edenleri uyarsan da, uyarmasan da onlar için birdir. Onlar inanmazlar.

Diyanet Vakfı:

Gerçek şu ki, kafir olanları (azap ile) korkutsan da korkutmasan da onlar için birdir; iman etmezler.

İngilizce:

As to those who reject Faith, it is the same to them whether thou warn them or do not warn them; they will not believe.

Fransızca:

[Mais] certes les infidèles ne croient pas, cela leur est égal, que tu les avertisses ou non : ils ne croiront jamais.

Almanca:

Gewiß, diejenigen, die (beharrlich) Kufr betrieben haben - gleich ist es für sie, ob du sie warnst oder nicht warnst, sie verinnerlichen den Iman nicht.

Rusça:

Воистину, неверующим безразлично, предостерег ты их или не предостерег. Они все равно не уверуют.

Açıklama:
 
00:00

ḫateme-llâhü `alâ ḳulûbihim ve`alâ sem`ihim. ve`alâ ebṣârihim gişâveh. velehüm `aẕâbün `ażîm.

Arapça:

خَتَمَ اللَّهُ عَلَىٰ قُلُوبِهِمْ وَعَلَىٰ سَمْعِهِمْ ۖ وَعَلَىٰ أَبْصَارِهِمْ غِشَاوَةٌ ۖ وَلَهُمْ عَذَابٌ عَظِيمٌ

Türkçe:

Allah onların kalpleri, kulakları üzerine mühür basmıştır. Onların kafa gözleri üstünde de bir perde vardır. Onlar için korkunç bir azap öngörülmüştür.

Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:

Allah onların kalplerini ve kulaklarını mühürlemiştir. Gözlerinin üzerinde bir de perde vardır. Ve büyük azab onlaradır.

Diyanet Vakfı:

Allah onların kalplerini ve kulaklarını mühürlemiştir. Onların gözlerine de bir çeşit perde gerilmiştir ve onlar için (dünya ve ahirette) büyük bir azap vardır.

İngilizce:

Allah hath set a seal on their hearts and on their hearing, and on their eyes is a veil; great is the penalty they (incur).

Fransızca:

Allah a scellé leurs coeurs et leurs oreilles; et un voile épais leur couvre la vue; et pour eux il y aura un grand châtiment.

Almanca:

ALLAH versiegelte ihre Herzen und ihr Gehör, und über ihren Augen ist eine (Sicht-) Blende. Und für sie ist überharte Peinigung bestimmt.

Rusça:

Аллах запечатал их сердца и слух, а на глазах у них - покрывало. Им уготованы великие мучения.

Açıklama:
 
00:00

vemine-nnâsi mey yeḳûlü âmennâ billâhi vebilyevmi-l'âḫiri vemâ hüm bimü'minîn.

Arapça:

وَمِنَ النَّاسِ مَن يَقُولُ آمَنَّا بِاللَّهِ وَبِالْيَوْمِ الْآخِرِ وَمَا هُم بِمُؤْمِنِينَ

Türkçe:

İnsanlar içinden bazıları vardır, "Allah'a ve âhiret gününe inandık!" derler ama onlar inanmış değillerdir.

Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:

İnsanlardan öyleleri de vardır ki, inanmadıkları halde, "Allah'a ve ahiret gününe inandık." derler.

Diyanet Vakfı:

İnsanlardan bazıları da vardır ki, inanmadıkları halde "Allah'a ve ahiret gününe inandık" derler.

İngilizce:

Of the people there are some who say: "We believe in Allah and the Last Day;" but they do not (really) believe.

Fransızca:

Parmi les gens, il y a ceux qui disent : "Nous croyons en Allah et au Jour dernier ! " tandis qu'en fait, ils n'y croient pas.

Almanca:

Und unter den Menschen sind manche, die sagen: "Wir haben den Iman an ALLAH und an den Jüngsten Tag verinnerlicht." Doch sie sind keine Mumin.

Rusça:

Среди людей есть такие, которые говорят: "Мы уверовали в Аллаха и в Последний день". Однако они суть неверующие.

Açıklama:
 
00:00

yüḫâdi`ûne-llâhe velleẕîne âmenû. vemâ yaḫde`ûne illâ enfüsehüm vemâ yeş`urûn.

Arapça:

يُخَادِعُونَ اللَّهَ وَالَّذِينَ آمَنُوا وَمَا يَخْدَعُونَ إِلَّا أَنفُسَهُمْ وَمَا يَشْعُرُونَ

Türkçe:

Allah'ı ve inanmış olanları aldatma yoluna giderler. Gerçekte ise onlar öz benliklerinden başkasını aldatmıyorlar. Ne var ki, bunun farkında olamıyorlar.

Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:

Allah'ı ve müminleri aldatmaya çalışırlar. Halbuki sırf kendilerini aldatırlar da farkına varmazlar.

Diyanet Vakfı:

Onlar (kendi akıllarınca) güya Allah'ı ve müminleri aldatırlar. Halbuki onlar ancak kendilerini aldatırlar ve bunun farkında değillerdir.

İngilizce:

Fain would they deceive Allah and those who believe, but they only deceive themselves, and realise (it) not!

Fransızca:

Ils cherchent à tromper Allah et les croyants; mais ils ne trompent qu'eux-mêmes, et ils ne s'en rendent pas compte.

Almanca:

Täuschen wollen sie ALLAH und diejenigen, die den Iman verinnerlicht haben. Doch sie täuschen niemanden außer sich selbst, nur sie merken es nicht.

Rusça:

Они пытаются обмануть Аллаха и верующих, но обманывают только самих себя и не осознают этого.

Açıklama:
 
00:00

fî ḳulûbihim meraḍun fezâdehümü-llâhü meraḍâ. velehüm `aẕâbün elîmüm bimâ kânû yekẕibûn.

Arapça:

فِي قُلُوبِهِم مَّرَضٌ فَزَادَهُمُ اللَّهُ مَرَضًا ۖ وَلَهُمْ عَذَابٌ أَلِيمٌ بِمَا كَانُوا يَكْذِبُونَ

Türkçe:

Kalplerinde bir hastalık vardır da Allah onları hastalık yönünden daha ileri götürmüştür. Ve onlar için, yalancılık etmiş olmaları yüzünden acıklı bir azap öngörülmüştür.

Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:

Kalplerinde hastalık vardır. Allah da onların hastalığını arttırmıştır. Yalan söylemelerine karşılık onlara elem verici bir azab vardır.

Diyanet Vakfı:

Onların kalblerinde bir hastalık vardır. Allah da onların hastalığını çoğaltmıştır. Söylemekte oldukları yalanlar sebebiyle de onlar için elim bir azap vardır.

İngilizce:

In their hearts is a disease; and Allah has increased their disease: And grievous is the penalty they (incur), because they are false (to themselves).

Fransızca:

Il y a dans leurs coeurs une maladie (de doute et d'hypocrisie), et Allah laisse croître leur maladie. Ils auront un châtiment douloureux, pour avoir menti.

Almanca:

In ihren Herzen ist Krankheit , so mehrte ALLAH sie mit Krankheit, und für sie ist qualvolle Peinigung bestimmt für das, was sie zu lügen pflegten.

Rusça:

Их сердца поражены недугом. Да усилит Аллах их недуг! Им уготованы мучительные страдания за то, что они лгали.

Açıklama:

Sayfalar

8. YIL beslemesine abone olun.