8. YIL

 
00:00

vemin ḥayŝü ḫaracte fevelli vecheke şaṭra-lmescidi-lḥarâm. veinnehû lelḥaḳḳu mir rabbik. veme-llâhü bigâfilin `ammâ ta`melûn.

Arapça:

وَمِنْ حَيْثُ خَرَجْتَ فَوَلِّ وَجْهَكَ شَطْرَ الْمَسْجِدِ الْحَرَامِ ۖ وَإِنَّهُ لَلْحَقُّ مِن رَّبِّكَ ۗ وَمَا اللَّهُ بِغَافِلٍ عَمَّا تَعْمَلُونَ

Türkçe:

Nereden çıkarsan çık, yüzünü Mescid-i Haram'a döndür. Bu, elbette Rabbinden gelen gerçektir. Allah, yaptıklarınızdan habersiz değildir.

Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:

Hem her nereden yola çıkarsan (namazda) hemen Mescidi Haram'a doğru yüzünü çevir. Bu emir şüphesiz hak, Rabbinden olduğu gerçektir. Allah yaptıklarınızdan habersiz de değildir.

Diyanet Vakfı:

Nereden yola çıkarsan çık (namazda) yüzünü Mescid-i Haram tarafına çevir. Bu emir Rabbinden sana gelen gerçektir. (Biliniz ki) Allah yaptıklarınızdan habersiz değildir.

İngilizce:

From whencesoever Thou startest forth, turn Thy face in the direction of the sacred Mosque; that is indeed the truth from the Lord. And Allah is not unmindful of what ye do.

Fransızca:

Et d'où que tu sortes, tourne ton visage vers la Mosquée sacrée. Oui voilà bien la vérité venant de ton Seigneur. Et Allah n'est pas inattentif à ce que vous faites.

Almanca:

Und wohin auch immer du gehst, wende dich mit dem Gesicht in Richtung von Almasdschidil-haram. Und gewiß, dies ist zweifelsohne die Wahrheit von deinem HERRN. Und ALLAH ist nicht achtlos dem gegenüber, was ihr tut.

Rusça:

Откуда бы ты ни вышел, обращай лицо в сторону Заповедной мечети. Воистину, такова истина от твоего Господа. Аллах не пребывает в неведении относительно того, что вы совершаете.

Açıklama:
 
00:00

vemin ḥayŝü ḫaracte fevelli vecheke şaṭra-lmescidi-lḥarâm. veḥayŝü mâ küntüm fevellû vucûheküm şaṭrahû liellâ yekûne linnâsi `aleyküm ḥucceh. ille-lleẕîne żalemû minhüm felâ taḫşevhüm vaḫşevnî veliütimme ni`metî `aleyküm vele`alleküm tehtedûn.

Arapça:

وَمِنْ حَيْثُ خَرَجْتَ فَوَلِّ وَجْهَكَ شَطْرَ الْمَسْجِدِ الْحَرَامِ ۚ وَحَيْثُ مَا كُنتُمْ فَوَلُّوا وُجُوهَكُمْ شَطْرَهُ لِئَلَّا يَكُونَ لِلنَّاسِ عَلَيْكُمْ حُجَّةٌ إِلَّا الَّذِينَ ظَلَمُوا مِنْهُمْ فَلَا تَخْشَوْهُمْ وَاخْشَوْنِي وَلِأُتِمَّ نِعْمَتِي عَلَيْكُمْ وَلَعَلَّكُمْ تَهْتَدُونَ

Türkçe:

Nereden çıkarsan çık, yüzünü Mescid-i Haram'a çevir. Nerede olursanız olun, yüzünüzü ona doğru çevirin ki, insanların elinde sizin aleyhinize bir delil bulunmasın. Onların zulme sapanları müstesna. Artık onlardan korkmayın, benden korkun. Yüzünüzü Mescid-i Haram'a dönün ki, üzerinizdeki nimetimi tamamlayayım. Ve bu sayede güzeli ve iyiyi bulmanız da umulmaktadır.

Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:

Her nereden yola çıkarsan yüzünü Mescidi Haram'a doğru çevir, ve her nerede olsanız yüzünüzü ona doğru çevirin ki insanlar için aleyhinizde bir delil olmasın. Ancak içlerinden haksızlık edenler başka. Siz de onlardan korkmayın, benden korkun. Hem üzerinizdeki nimetimi tamamlayayım, hem gerek ki doğru yolu bulasınız.

Diyanet Vakfı:

(Evet Resulüm! ) Nereden yola çıkarsan çık (namazda) yüzünü Mescid-i Haram'a doğru çevir. Nerede olursanız olunuz, yüzünüzü o yana çevirin ki, aralarından haksızlık edenler (kuru inatçılar) müstesna, insanların aleyhinizde (kullanabilecekleri) bir delili bulunmasın. Sakın onlardan korkmayın! Yalnız benden korkun. Böylece size olan nimetimi tamamlayayım da doğru yolu bulasınız.

İngilizce:

So from whencesoever Thou startest forth, turn Thy face in the direction of the sacred Mosque; and wheresoever ye are, Turn your face thither: that there be no ground of dispute against you among the people, except those of them that are bent on wickedness; so fear them not, but fear Me; and that I may complete My favours on you, and ye May (consent to) be guided;

Fransızca:

Et d'où que tu sortes, tourne ton visage vers la Mosquée sacrée. Et où que vous soyez, tournez-y vos visages, afin que les gens n'aient pas d'argument contre vous, sauf ceux d'entre eux qui sont de vrais injustes. Ne les craignez donc pas; mais craignez-Moi pour que Je parachève Mon bienfait à votre égard, et que vous soyez bien guidés !

Almanca:

Und wohin auch immer du gehst, wende dich mit dem Gesicht in Richtung von Almasdschidil-haram, und allerorts, wo auch immer ihr euch befindet, wendet euch mit dem Gesicht in Richtung von Almasdschidil-haram, damit die Menschen gegen euch kein Argument haben, außer denjenigen von ihnen, die Unrecht begehen, so habt keine Ehrfurcht vor ihnen, und habt Ehrfurcht vor Mir! Zweifelsohne werde ICH euch dann Meine Gabe vervollständigen - damit ihr Rechtleitung findet -

Rusça:

Откуда бы ты ни вышел, обращай лицо в сторону Заповедной мечети. Где бы вы ни оказались, обращайте ваши лица в ее сторону, чтобы у людей, если только они не беззаконники, не было довода против вас. Не бойтесь их, а бойтесь Меня, чтобы Я довел до конца Мою милость к вам. Быть может, вы последуете прямым путем.

Açıklama:
 
00:00

kemâ erselnâ fîküm rasûlem minküm yetlû `aleyküm âyâtinâ veyüzekkîküm veyü`allimükümü-lkitâbe velḥikmete veyü`allimüküm mâ lem tekûnû ta`lemûn.

Arapça:

كَمَا أَرْسَلْنَا فِيكُمْ رَسُولًا مِّنكُمْ يَتْلُو عَلَيْكُمْ آيَاتِنَا وَيُزَكِّيكُمْ وَيُعَلِّمُكُمُ الْكِتَابَ وَالْحِكْمَةَ وَيُعَلِّمُكُم مَّا لَمْ تَكُونُوا تَعْلَمُونَ

Türkçe:

Nitekim size aranızdan bir resul göndermişiz; size ayetlerimizi okuyor, sizi temizleyip arıtıyor, size Kitap'ı ve hikmeti öğretiyor, size, daha önce bilmediklerinizi belletiyor.

Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:

Nitekim içinizden size bir peygamber gönderdik. O size âyetlerimizi okuyor, sizi temizliyor, size kitabı ve hikmeti öğretiyor. Size bilmediğiniz şeyleri öğretiyor.

Diyanet Vakfı:

Nitekim kendi içinizden size ayetlerimizi okuyan, sizi kötülüklerden arındıran, size Kitab'ı ve hikmeti talim edip bilmediklerinizi size öğreten bir Resul gönderdik.

İngilizce:

A similar (favour have ye already received) in that We have sent among you a Messenger of your own, rehearsing to you Our Signs, and sanctifying you, and instructing you in Scripture and Wisdom, and in new knowledge.

Fransızca:

Ainsi, Nous avons envoyé parmi vous un messager de chez vous qui vous récite Nos versets, vous purifie, vous enseigne le Livre et la Sagesse et vous enseigne ce que vous ne saviez pas.

Almanca:

wie WIR zu euch einen Gesandten von euch entsandten, der euch Unsere Ayat vorträgt, euch läutert, euch die Schrift und die Weisheit lehrt und euch das lehrt, was ihr vorher nicht wußtet.

Rusça:

Таким же образом Я ниспослал вам Посланника из вашей среды, который читает вам Наши аяты, очищает вас, обучает вас Писанию и мудрости, обучает вас тому, чего вы не знали.

Açıklama:
 
00:00

feẕkürûnî eẕkürküm veşkürû lî velâ tekfürûn.

Arapça:

فَاذْكُرُونِي أَذْكُرْكُمْ وَاشْكُرُوا لِي وَلَا تَكْفُرُونِ

Türkçe:

Anın beni ki, anayım sizi. Şükredin bana, sakın nankörlük etmeyin!

Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:

O halde beni anın, ben de sizi anayım. Bana şükredin de nankörlük etmeyin.

Diyanet Vakfı:

Öyle ise siz beni (ibadetle) anın ki ben de sizi anayım. Bana şükredin; sakın bana nankörlük etmeyin!

İngilizce:

Then do ye remember Me; I will remember you. Be grateful to Me, and reject not Faith.

Fransızca:

Souvenez-vous de Moi donc, Je vous récompenserai. Remerciez-Moi et ne soyez pas ingrats envers Moi.

Almanca:

Also gedenkt Meiner, bedenke ICH euch, erweist euch Mir gegenüber dankbar und betreibt Mir gegenüber keinen Kufr .

Rusça:

Поминайте Меня, и Я буду помнить о вас. Благодарите Меня и не будьте неблагодарны Мне.

Açıklama:
 
00:00

velâ teḳûlû limey yuḳtelü fî sebîli-llâhi emvâh. bel aḥyâüv velâkil lâ teş`urûn.

Arapça:

وَلَا تَقُولُوا لِمَن يُقْتَلُ فِي سَبِيلِ اللَّهِ أَمْوَاتٌ ۚ بَلْ أَحْيَاءٌ وَلَٰكِن لَّا تَشْعُرُونَ

Türkçe:

Allah yolunda öldürülenler için "ölüler" demeyin. Tam aksine, onlar dirilerdir ama siz farkında olmazsınız.

Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:

Allah yolunda öldürülenlere "ölüler" demeyin. Hayır, onlar diridirler. Fakat siz sezemezsiniz.

Diyanet Vakfı:

Allah yolunda öldürülenlere "ölüler"" demeyin. Bilakis onlar diridirler, lakin siz anlayamazsınız.

İngilizce:

And say not of those who are slain in the way of Allah: "They are dead." Nay, they are living, though ye perceive (it) not.

Fransızca:

Et ne dites pas de ceux qui sont tués dans le sentier d'Allah qu'ils sont morts. Au contraire ils sont vivants, mais vous en êtes inconscients.

Almanca:

Und sagt nicht über diejenigen, die fi-sabilillah getötet werden: "Sie seien Verstorbene." Nein, sondern sie sind Lebendige. Doch ihr merkt es nicht.

Rusça:

Не говорите о тех, кто погиб на пути Аллаха: "Мертвецы!" Напротив, они живы, но вы не ощущаете этого.

Açıklama:
 
00:00

veleneblüvenneküm bişey'im mine-lḫavfi velcû`i venaḳṣim mine-l'emvâli vel'enfüsi veŝŝemerât. vebeşşiri-ṣṣâbirîn.

Arapça:

وَلَنَبْلُوَنَّكُم بِشَيْءٍ مِّنَ الْخَوْفِ وَالْجُوعِ وَنَقْصٍ مِّنَ الْأَمْوَالِ وَالْأَنفُسِ وَالثَّمَرَاتِ ۗ وَبَشِّرِ الصَّابِرِينَ

Türkçe:

Yemin olsun ki, sizi korku, açlık; mallardan-canlardan-meyvelerden eksiltme türünden bir şeyle mutlaka imtihan edeceğiz. Sabredenlere müjdele.

Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:

Çaresiz biz sizi biraz korku, biraz açlık, biraz da mallardan, canlardan ve ürünlerden eksiltme ile imtihan edeceğiz. Müjdele o sabredenleri!

Diyanet Vakfı:

Andolsun ki sizi biraz korku ve açlık; mallardan, canlardan ve ürünlerden biraz azaltma (fakirlik) ile deneriz. (Ey Peygamber! ) Sabredenleri müjdele!

İngilizce:

Be sure we shall test you with something of fear and hunger, some loss in goods or lives or the fruits (of your toil), but give glad tidings to those who patiently persevere,

Fransızca:

Très certainement, Nous vous éprouverons par un peu de peur, de faim et de diminution de biens, de personnes et de fruits. Et fais la bonne annonce aux endurants,

Almanca:

Und unweigerlich werden WIR euch mit etwas Angst, Hunger und Rückgang von Vermögen, Bevölkerung und Erzeugnissen prüfen. Und überbringe den Duldsamen frohe Botschaft -

Rusça:

Мы непременно испытаем вас незначительным страхом, голодом, потерей имущества, людей и плодов. Обрадуй же терпеливых,

Açıklama:
 
00:00

elleẕîne iẕâ eṣâbethüm müṣîbetün ḳâlû innâ lillâhi veinnâ ileyhi râci`ûn.

Arapça:

الَّذِينَ إِذَا أَصَابَتْهُم مُّصِيبَةٌ قَالُوا إِنَّا لِلَّهِ وَإِنَّا إِلَيْهِ رَاجِعُونَ

Türkçe:

Onlara bir ıstırap gelip çattığında şöyle derler: "Biz Allah içiniz ve sonunda O'na dönüp gideceğiz."

Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:

Onlar başlarına bir musibet geldiği zaman: "Biz Allah'a aidiz ve sonunda O'na döneceğiz." derler.

Diyanet Vakfı:

O sabredenler, kendilerine bir bela geldiği zaman: Biz Allah'ın kullarıyız ve biz O'na döneceğiz, derler.

İngilizce:

Who say, when afflicted with calamity: "To Allah We belong, and to Him is our return":-

Fransızca:

qui disent, quand un malheur les atteint : "Certes nous sommes à Allah, et c'est à Lui que nous retournerons".

Almanca:

die, wenn sie Unglück trifft, sagen: "inna lilahi wa inna ilaihi radschi'un."

Rusça:

которые, когда их постигает беда, говорят: "Воистину, мы принадлежим Аллаху и к Нему вернемся".

Açıklama:
 
00:00

ülâike `aleyhim ṣalevâtüm mir rabbihim veraḥmetüv veülâike hümü-lmühtedûn.

Arapça:

أُولَٰئِكَ عَلَيْهِمْ صَلَوَاتٌ مِّن رَّبِّهِمْ وَرَحْمَةٌ ۖ وَأُولَٰئِكَ هُمُ الْمُهْتَدُونَ

Türkçe:

İşte böyleleri üzerine Rablerinden selamlar, bereketler var, bir rahmet var. İşte bunlardır iyiye ve güzele ermiş olanlar.

Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:

İşte onlar var ya, Rablerinden, mağfiretler ve rahmet onlaradır. İşte hidayete erenler de onlardır.

Diyanet Vakfı:

İşte Rablerinden bağışlamalar ve rahmet hep onlaradır. Ve doğru yolu bulanlar da onlardır.

İngilizce:

They are those on whom (Descend) blessings from Allah, and Mercy, and they are the ones that receive guidance.

Fransızca:

Ceux-là reçoivent des bénédictions de leur Seigneur, ainsi que la miséricorde; et ceux-là sont les biens guidés.

Almanca:

Für diese gibt es von ihrem HERRN Vergebungen und Gnade, und diese sind die wirklichen Geleiteten.

Rusça:

Они удостаиваются благословения своего Господа и милости. Они следуют прямым путем.

Açıklama:
 
00:00

inne-ṣṣafâ velmervete min şe`âiri-llâh. femen ḥacce-lbeyte evi-`temera felâ cünâḥa `aleyhi ey yeṭṭavvefe bihimâ. vemen teṭavve`a ḫayran feinne-llâhe şâkirun `alîm.

Arapça:

۞ إِنَّ الصَّفَا وَالْمَرْوَةَ مِن شَعَائِرِ اللَّهِ ۖ فَمَنْ حَجَّ الْبَيْتَ أَوِ اعْتَمَرَ فَلَا جُنَاحَ عَلَيْهِ أَن يَطَّوَّفَ بِهِمَا ۚ وَمَن تَطَوَّعَ خَيْرًا فَإِنَّ اللَّهَ شَاكِرٌ عَلِيمٌ

Türkçe:

Safa ile Merve Allah'ın belliklerindendir. O evi hac veya umre ile ziyaret edenin onları tavaf etmesinde kendisi için bir sakınca yoktur. Kim içinden gelerek bir hayır işlerse Allah Şâkir'dir, teşekkür eder, Alîm'dir, en iyi biçimde bilir.

Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:

Gerçekten Safâ ile Merve Allah'ın alâmetlerindendir. Onun için her kim hac veya umre niyetiyle Kâ'be'yi ziyaret ederse, bunları tavaf etmesinde ona bir günah yoktur. Her kim de gönlünden koparak bir hayır işlerse, şüphesiz Allah iyiliğin karşılığını verir, o her şeyi bilir.

Diyanet Vakfı:

Şüphe yok ki, Safa ile Merve Allah'ın koyduğu nişanlardandır. Her kim Beytullah'ı ziyaret eder veya umre yaparsa onları tavaf etmesinde kendisine bir günah yoktur. Her kim gönüllü olarak bir iyilik yaparsa şüphesiz Allah kabul eder ve (yapılanı) hakkıyla bilir.

İngilizce:

Behold! Safa and Marwa are among the Symbols of Allah. So if those who visit the House in the Season or at other times, should compass them round, it is no sin in them. And if any one obeyeth his own impulse to good,- be sure that Allah is He Who recogniseth and knoweth.

Fransızca:

As Safa et Al Marwah sont vraiment parmi les lieux sacrés d'Allah. Donc, quiconque fait pèlerinage à la Maison ou fait l'Umra ne commet pas de péché en faisant le va-et-vient entre ces deux monts. Et quiconque fait de son propre gré une bonne oeuvre, alors Allah est Reconnaissant, Omniscient.

Almanca:

Gewiß, As-safa und Al-marwa gehören zu den von ALLAH (gebotenen) Riten. Wer zum Al-bait mit Hadsch oder 'Umra pilgert, für den ist es keine Verfehlung, wenn er zwischen beiden hin- und herläuft. Und wer Freiwilliges tut, so ist ALLAH gewiß reichlich belohnend, allwissend.

Rusça:

Воистину, ас-Сафа и аль-Марва - одни из обрядовых знамений Аллаха. Кто совершает хадж к Каабе или малое паломничество, тот не совершит греха, если пройдет между ними. А если кто добровольно совершает доброе дело, то ведь Аллах - Признательный, Знающий.

Açıklama:
 
00:00

inne-lleẕîne yektümûne mâ enzelnâ mine-lbeyyinâti velhüdâ mim ba`di mâ beyyennâhü linnâsi fi-lkitâbi ülâike yel`anühümü-llâhü veyel`anühümü-llâ`inûn.

Arapça:

إِنَّ الَّذِينَ يَكْتُمُونَ مَا أَنزَلْنَا مِنَ الْبَيِّنَاتِ وَالْهُدَىٰ مِن بَعْدِ مَا بَيَّنَّاهُ لِلنَّاسِ فِي الْكِتَابِ ۙ أُولَٰئِكَ يَلْعَنُهُمُ اللَّهُ وَيَلْعَنُهُمُ اللَّاعِنُونَ

Türkçe:

İndirdiğimiz açık-seçik delillerle, kılavuz mesajı; biz onu Kitap'ta insanlara ayan-beyan gösterdikten sonra gizleyenlere, işte onlara, hem Allah lanet eder hem de diğer lanet okuyanlar lanet eder.

Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:

İndirdiğimiz apaçık delilleri ve hidayetin kendisi olan âyetleri insanlar için biz kitapta açıkladıktan sonra gizleyenler var ya mutlaka onlara Allah lanet eder. Lanet edebilecek olanlar da lanet ederler.

Diyanet Vakfı:

İndirdiğimiz açık delilleri ve kitapta insanlara apaçık gösterdiğimiz hidayet yolunu gizleyenlere hem Allah hem de bütün lanet ediciler lanet eder.

İngilizce:

Those who conceal the clear (Signs) We have sent down, and the Guidance, after We have made it clear for the people in the Book,-on them shall be Allah's curse, and the curse of those entitled to curse,-

Fransızca:

Certes ceux qui cachent ce que Nous avons fait descendre en fait de preuves et de guide après l'exposé que Nous en avons fait aux gens, dans le Livre, voilà ceux qu'Allah maudit et que les maudisseurs maudissent

Almanca:

Gewiß, diejenigen, die das verschweigen, das WIR von den klaren Zeichen und der Rechtleitung hinabsandten, nachdem WIR es den Menschen in der Schrift verdeutlicht haben, diese verflucht ALLAH und verfluchen die Verfluchenden.

Rusça:

Воистину, тех, которые скрывают ниспосланные Нами ясные знамения и верное руководство после того, как Мы разъяснили это людям в Писании, проклянет Аллах и проклянут проклинающие,

Açıklama:

Sayfalar

8. YIL beslemesine abone olun.