Sayfa 577

Arapça:
İngilizce:
Fransızca:
Almanca:
Rusça:
 
00:00

femâ tenfe`uhüm şefâ`atü-şşâfi`în.

Arapça:

فَمَا تَنفَعُهُمْ شَفَاعَةُ الشَّافِعِينَ

Türkçe:

Artık yarar sağlamaz onlara şefaatçilerin şefaati.

Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:

Artık onlara şefaatçilerin şefaatı fayda vermez.

Diyanet Vakfı:

Artık şefaatçilerin şefaati onlara fayda vermez.

İngilizce:

Then will no intercession of (any) intercessors profit them.

Fransızca:

Ne leur profitera point donc, l'intercession des intercesseurs.

Almanca:

So nützt ihnen nicht die Fürbitte der Fürbittenden.

Rusça:

Заступничество заступников не поможет им.

 
00:00

femâ lehüm `ani-tteẕkirati mü`riḍîn.

Arapça:

فَمَا لَهُمْ عَنِ التَّذْكِرَةِ مُعْرِضِينَ

Türkçe:

Ne oluyor onlara da öğüt verip düşündüren şeyden yüz çeviriyorlar?

Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:

Şimdi o Kur'ân'dan yüz çevirirlerken ne mazeretleri var?

Diyanet Vakfı:

Böyle iken onlara ne oluyor ki, öğütten yüz çeviriyorlar?

İngilizce:

Then what is the matter with them that they turn away from admonition?-

Fransızca:

Qu'ont-ils à se détourner du Rappel ?

Almanca:

Was ist mit ihnen, sich von der Ermahnung abwendend,

Rusça:

Что же с ними? Почему они уклоняются от Назидания,

 
00:00

keennehüm ḥumürum müstenfirah.

Arapça:

كَأَنَّهُمْ حُمُرٌ مُّسْتَنفِرَةٌ

Türkçe:

Sağa-sola kaçışan yaban eşekleri gibidirler,

Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:

Sanki onlar ürkmüş yaban eşekleri.

Diyanet Vakfı:

Kaçan yaban eşekleri gibi,

İngilizce:

As if they were affrighted asses,

Fransızca:

Ils sont comme des onagres épouvantés,

Almanca:

als wären sie erschreckte Esel,

Rusça:

словно напуганные ослы,

 
00:00

ferrat min ḳasverah.

Arapça:

فَرَّتْ مِن قَسْوَرَةٍ

Türkçe:

Arslandan ürkmüşlerdir.

Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:

Arslandan kaçmaktalar.

Diyanet Vakfı:

Âdeta arslandan ürkmüş.

İngilizce:

Fleeing from a lion!

Fransızca:

s'enfuyant devant un lion.

Almanca:

die vor einem Löwen flohen?!

Rusça:

бегущие от стрелка (или льва)?

 
00:00

bel yürîdü küllü-mriim minhüm ey yü'tâ ṣuḥufem müneşşerah.

Arapça:

بَلْ يُرِيدُ كُلُّ امْرِئٍ مِّنْهُمْ أَن يُؤْتَىٰ صُحُفًا مُّنَشَّرَةً

Türkçe:

İçlerinden her kişi de istiyor ki, kendisine açılıp saçılmış sayfalar verilsin.

Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:

Hayır, onlardan her kişi kendisine açılmış sayfalar verilmesini istiyor.

Diyanet Vakfı:

Daha doğrusu onlardan her biri, kendisine, (önünde) açılmış sahifeler (ilahi vahiy) verilmesini istiyor.

İngilizce:

Forsooth, each one of them wants to be given scrolls (of revelation) spread out!

Fransızca:

Chacun d'eux voudrait plutôt qu'on lui apporte des feuilles tout étalées.

Almanca:

Nein, sondern jeder Mann von ihnen will, daß ihm entfaltete Schriften zuteil werden.

Rusça:

Но ведь каждый из них желает получить развернутые свитки.

 
00:00

kellâ. bel lâ yeḫâfûne-l'âḫirah.

Arapça:

كَلَّا ۖ بَل لَّا يَخَافُونَ الْآخِرَةَ

Türkçe:

Hayır, öyle şey olmaz! Doğrusu şu ki, âhiretten korkmuyorlar.

Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:

Yok, yok onlar ahiretten korkmuyorlar.

Diyanet Vakfı:

Hayır! Aslında onlar ahiretten korkmuyorlar.

İngilizce:

By no means! But they fear not the Hereafter,

Fransızca:

Ah ! Non ! C'est plutôt qu'ils ne craignent pas l'au-delà.

Almanca:

Gewiß, nein! Sondern sie fürchten nicht das Jenseits.

Rusça:

Но нет! Они не боятся Последней жизни.

 
00:00

kellâ innehû teẕkirah.

Arapça:

كَلَّا إِنَّهُ تَذْكِرَةٌ

Türkçe:

Hayır, iş, sandıkları gibi değil! O bir öğüt verici/bir düşündürücüdür.

Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:

Hayır, hayır, O kur'ân kuşkusuz bir öğüttür.

Diyanet Vakfı:

Asla (düşündükleri gibi değil)! Bilsinler ki bu, gerçekten bir ikazdır!

İngilizce:

Nay, this surely is an admonition:

Fransızca:

Ah ! Non ! Ceci est vraiment un Rappel.

Almanca:

Nein! Gewiß, er ist eine Ermahnung.

Rusça:

Но нет! Это есть Назидание.

 
00:00

femen şâe ẕekerah.

Arapça:

فَمَن شَاءَ ذَكَرَهُ

Türkçe:

Dileyen düşünür onu, öğüt alır.

Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:

Dileyen onu düşünür.

Diyanet Vakfı:

Dileyen ondan (düşünüp) öğüt alır.

İngilizce:

Let any who will, keep it in remembrance!

Fransızca:

Quiconque veut, qu'il se le rappelle.

Almanca:

Wer will, erinnert sich daran.

Rusça:

Помянет его тот, кто захочет.

 
00:00

vemâ yeẕkürûne illâ ey yeşâe-llâh. hüve ehlü-ttaḳvâ veehlü-lmagfirah.

Arapça:

وَمَا يَذْكُرُونَ إِلَّا أَن يَشَاءَ اللَّهُ ۚ هُوَ أَهْلُ التَّقْوَىٰ وَأَهْلُ الْمَغْفِرَةِ

Türkçe:

Ve onlar, Allah'ın dilediği dışında, öğüt alamazlar. Sakındırmaya ve affetmeye ehil olan O'dur.

Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:

Bununla beraber Allah dilemedikçe onlar öğüt alamazlar. Koruyacak da O'dur, bağışlayacak da.

Diyanet Vakfı:

Bununla beraber, Allah dilemeksizin onlar öğüt alamazlar. Sakınılmaya layık olan da O'dur, mağfiret sahibi de O'dur.

İngilizce:

But none will keep it in remembrance except as Allah wills: He is the Lord of Righteousness, and the Lord of Forgiveness.

Fransızca:

Mais ils ne se rappelleront que si Allah veut. C'est Lui qui est Le plus digne d'être craint; et c'est Lui qui détient le pardon.

Almanca:

Und sie erinnern sich nicht, außer wenn ALLAH will. ER ist würdig für die Taqwa und würdig für die Vergebung.

Rusça:

Но они не помянут его, если этого не пожелает Аллах. Он - Тот, Кто достоин страха и способен на прощение.

Sayfalar

Sayfa 577 beslemesine abone olun.