ANo![]() |
SyNo | SrNo | SrANo | Cuz | Arapça | Çeviriyazı | Diyanet İşleri | Sahih International | Etiketler |
---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|
1021 | 159 | 7 | 67 | 8 | قَالَ يَا قَوْمِ لَيْسَ بِي سَفَاهَةٌ وَلَٰكِنِّي رَسُولٌ مِّن رَّبِّ الْعَالَمِينَ | ḳâle yâ ḳavmi leyse bî sefâhetüv velâkinnî rasûlüm mir rabbi-l`âlemîn. | Ey milletim! Ben beyinsiz değil, Alemlerin Rabbinin peygamberiyim. | [Hud] said, "O my people, there is not foolishness in me, but I am a messenger from the Lord of the worlds." | Sayfa 159, Cuz 8, الأعراف, Al-Araf-- الأعراف |
1022 | 159 | 7 | 68 | 8 | أُبَلِّغُكُمْ رِسَالَاتِ رَبِّي وَأَنَا لَكُمْ نَاصِحٌ أَمِينٌ | übelliguküm risâlâti rabbî veenâ leküm nâṣiḥun emîn. | Size Rabbimin sözlerini bildiriyorum. Ben sizin için güvenilir bir öğütçüyüm; sizi uyarmak üzere, aranızdan bir adam vasıtasiyle Rabbinizden size bir haber gelmesine mi şaşıyorsunuz? Allah'ın sizi Nuh'un milleti yerine getirdiğini ve vücutça da onlardan üstün kıldığını hatırlayın, başarıya erişebilmeniz için Allah'ın nimetlerini anın" dedi. | I convey to you the messages of my Lord, and I am to you a trustworthy adviser. | Sayfa 159, Cuz 8, الأعراف, Al-Araf-- الأعراف |
1023 | 159 | 7 | 69 | 8 | أَوَعَجِبْتُمْ أَن جَاءَكُمْ ذِكْرٌ مِّن رَّبِّكُمْ عَلَىٰ رَجُلٍ مِّنكُمْ لِيُنذِرَكُمْ ۚ وَاذْكُرُوا إِذْ جَعَلَكُمْ خُلَفَاءَ مِن بَعْدِ قَوْمِ نُوحٍ وَزَادَكُمْ فِي الْخَلْقِ بَسْطَةً ۖ فَاذْكُرُوا آلَاءَ اللَّهِ لَعَلَّكُمْ تُفْلِحُونَ | eve`acibtüm en câeküm ẕikrum mir rabbiküm `alâ racülim minküm liyünẕiraküm. veẕkürû iẕ ce`aleküm ḫulefâe mim ba`di ḳavmi nûḥiv vezâdeküm fi-lḫalḳi baṣṭah. feẕkürû âlâe-llâhi le`alleküm tüfliḥûn. | Size Rabbimin sözlerini bildiriyorum. Ben sizin için güvenilir bir öğütçüyüm; sizi uyarmak üzere, aranızdan bir adam vasıtasiyle Rabbinizden size bir haber gelmesine mi şaşıyorsunuz? Allah'ın sizi Nuh'un milleti yerine getirdiğini ve vücutça da onlardan üstün kıldığını hatırlayın, başarıya erişebilmeniz için Allah'ın nimetlerini anın" dedi. | Then do you wonder that there has come to you a reminder from your Lord through a man from among you, that he may warn you? And remember when He made you successors after the people of Noah and increased you in stature extensively. So remember the favors of Allah that you might succeed. | Sayfa 159, Cuz 8, الأعراف, Al-Araf-- الأعراف |
1024 | 159 | 7 | 70 | 8 | قَالُوا أَجِئْتَنَا لِنَعْبُدَ اللَّهَ وَحْدَهُ وَنَذَرَ مَا كَانَ يَعْبُدُ آبَاؤُنَا ۖ فَأْتِنَا بِمَا تَعِدُنَا إِن كُنتَ مِنَ الصَّادِقِينَ | ḳâlû eci'tenâ lina`büde-llâhe vaḥdehû veneẕera mâ kâne ya`büdü âbâünâ. fe'tinâ bimâ te`idünâ in künte mine-ṣṣâdiḳîn. | Bize yalnız Allah'a kulluk etmemizi, babalarımızın taptıklarını bırakmamızı söylemek için mi geldin? Doğru sözlülerden isen haydi bizi tehdit ettiğin azaba uğrat dediler. | They said, "Have you come to us that we should worship Allah alone and leave what our fathers have worshipped? Then bring us what you promise us, if you should be of the truthful." | Sayfa 159, Cuz 8, الأعراف, Al-Araf-- الأعراف |
1025 | 159 | 7 | 71 | 8 | قَالَ قَدْ وَقَعَ عَلَيْكُم مِّن رَّبِّكُمْ رِجْسٌ وَغَضَبٌ ۖ أَتُجَادِلُونَنِي فِي أَسْمَاءٍ سَمَّيْتُمُوهَا أَنتُمْ وَآبَاؤُكُم مَّا نَزَّلَ اللَّهُ بِهَا مِن سُلْطَانٍ ۚ فَانتَظِرُوا إِنِّي مَعَكُم مِّنَ الْمُنتَظِرِينَ | ḳâle ḳad veḳa`a `aleyküm mir rabbiküm ricsüv vegaḍab. etücâdilûnenî fî esmâin semmeytümûhâ entüm veâbâüküm mâ nezzele-llâhü bihâ min sülṭân. fenteżirû innî me`aküm mine-lmünteżirîn. | Hiç şüphesiz artık Rabbinizin azab ve öfkesini hakettiniz. Allah'ın hiçbir delil indirmediği, isimlerini de siz ve babalarınızın koyduğu putlar hakkında mı benimle tartışıyorsunuz? Bekleyin, doğrusu ben de sizinle beraber bekleyenlerdenim dedi. | [Hud] said, "Already have defilement and anger fallen upon you from your Lord. Do you dispute with me concerning [mere] names you have named them, you and your fathers, for which Allah has not sent down any authority? Then wait; indeed, I am with you among those who wait." | Sayfa 159, Cuz 8, الأعراف, Al-Araf-- الأعراف |
1026 | 159 | 7 | 72 | 8 | فَأَنجَيْنَاهُ وَالَّذِينَ مَعَهُ بِرَحْمَةٍ مِّنَّا وَقَطَعْنَا دَابِرَ الَّذِينَ كَذَّبُوا بِآيَاتِنَا ۖ وَمَا كَانُوا مُؤْمِنِينَ | feenceynâhü velleẕîne me`ahû biraḥmetim minnâ veḳaṭa`nâ dâbira-lleẕîne keẕẕebû biâyâtinâ vemâ kânû mü'minîn. | Biz, rahmetimizle, Hud'u ve beraberinde bulunanları kurtardık, ayetlerimizi yalan sayarak inanmayanların kökünü kestik. | So We saved him and those with him by mercy from Us. And We eliminated those who denied Our signs, and they were not [at all] believers. | Sayfa 159, Cuz 8, الأعراف, Al-Araf-- الأعراف |
1027 | 159 | 7 | 73 | 8 | وَإِلَىٰ ثَمُودَ أَخَاهُمْ صَالِحًا ۗ قَالَ يَا قَوْمِ اعْبُدُوا اللَّهَ مَا لَكُم مِّنْ إِلَٰهٍ غَيْرُهُ ۖ قَدْ جَاءَتْكُم بَيِّنَةٌ مِّن رَّبِّكُمْ ۖ هَٰذِهِ نَاقَةُ اللَّهِ لَكُمْ آيَةً ۖ فَذَرُوهَا تَأْكُلْ فِي أَرْضِ اللَّهِ ۖ وَلَا تَمَسُّوهَا بِسُوءٍ فَيَأْخُذَكُمْ عَذَابٌ أَلِيمٌ | veilâ ŝemûde eḫâhüm ṣâliḥâ. ḳâle yâ ḳavmi-`büdü-llâhe mâ leküm min ilâhin gayruh. ḳad câetküm beyyinetüm mir rabbiküm. hâẕihî nâḳatü-llâhi leküm âyeten feẕerûhâ te'kül fî arḍi-llâhi velâ temessûhâ bisûin feye'ḫuẕeküm `aẕâbün elîm. | Semud milletine de kardeşleri Salih'i gönderdik. "Ey milletim! Allah'a kulluk edin, O'ndan başka tanrınız yoktur. Rabbinizden size bir belge geldi: Allah'ın bu dişi devesi size bir delildir, onu bırakın, Allah'ın toprağında otlasın; ona kötülük etmeyin, yoksa can yakıcı azaba uğrarsınız. | And to the Thamud [We sent] their brother Salih. He said, "O my people, worship Allah; you have no deity other than Him. There has come to you clear evidence from your Lord. This is the she-camel of Allah [sent] to you as a sign. So leave her to eat within Allah 's land and do not touch her with harm, lest there seize you a painful punishment. | Sayfa 159, Cuz 8, الأعراف, Al-Araf-- الأعراف |
ANo![]() |
SyNo | SrNo | SrANo | Cuz | Arapça | Çeviriyazı | Diyanet İşleri | Sahih International | Etiketler |
---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|
1028 | 160 | 7 | 74 | 8 | وَاذْكُرُوا إِذْ جَعَلَكُمْ خُلَفَاءَ مِن بَعْدِ عَادٍ وَبَوَّأَكُمْ فِي الْأَرْضِ تَتَّخِذُونَ مِن سُهُولِهَا قُصُورًا وَتَنْحِتُونَ الْجِبَالَ بُيُوتًا ۖ فَاذْكُرُوا آلَاءَ اللَّهِ وَلَا تَعْثَوْا فِي الْأَرْضِ مُفْسِدِينَ | veẕkürû iẕ ce`aleküm ḫulefâe mim ba`di `âdiv vebevveeküm fi-l'arḍi tetteḫiẕûne min sühûlihâ ḳuṣûrav vetenḥitûne-lcibâle büyûtâ. feẕkürû âlâe-llâhi velâ ta`ŝev fi-l'arḍi müfsidîn. | Allah'ın sizi Ad milleti yerine getirdiğini, ovalarında köşkler kurup dağlarında kayadan evler yonttuğunuz yeryüzünde yerleştirdiğini hatırlayın; Allah'ın nimetlerini anın, yeryüzünde bozgunculuk yaparak karışıklık çıkarmayın" dedi. | And remember when He made you successors after the 'Aad and settled you in the land, [and] you take for yourselves palaces from its plains and carve from the mountains, homes. Then remember the favors of Allah and do not commit abuse on the earth, spreading corruption." | Sayfa 160, Cuz 8, الأعراف, Al-Araf-- الأعراف |
1029 | 160 | 7 | 75 | 8 | قَالَ الْمَلَأُ الَّذِينَ اسْتَكْبَرُوا مِن قَوْمِهِ لِلَّذِينَ اسْتُضْعِفُوا لِمَنْ آمَنَ مِنْهُمْ أَتَعْلَمُونَ أَنَّ صَالِحًا مُّرْسَلٌ مِّن رَّبِّهِ ۚ قَالُوا إِنَّا بِمَا أُرْسِلَ بِهِ مُؤْمِنُونَ | ḳâle-lmeleü-lleẕîne-stekberû min ḳavmihî lilleẕîne-stuḍ`ifû limen âmene minhüm eta`lemûne enne ṣâliḥam mürselüm mir rabbih. ḳâlû innâ bimâ ürsile bihî mü'minûn. | Milletinin büyüklük taslayan ileri gelenleri, aralarından iman eden ve bu sebeple hor gördükleri kimselere, "Salih'in Rabbi tarafından gönderildiğini sahiden biliyor musunuz?" dediler, onlar da, "Doğrusu biz onunla gönderilene inanıyoruz" dediler. | Said the eminent ones who were arrogant among his people to those who were oppressed - to those who believed among them, "Do you [actually] know that Salih is sent from his Lord?" They said, "Indeed we, in that with which he was sent, are believers." | Sayfa 160, Cuz 8, الأعراف, Al-Araf-- الأعراف |
1030 | 160 | 7 | 76 | 8 | قَالَ الَّذِينَ اسْتَكْبَرُوا إِنَّا بِالَّذِي آمَنتُم بِهِ كَافِرُونَ | ḳâle-lleẕîne-stekberû innâ billeẕî âmentüm bihî kâfirûn. | Büyüklük taslayanlar, "Sizin inandığınızı biz inkar ediyoruz" dediler ve dişi deveyi kesip devirdiler; Rablerinin buyruğuna baş kaldırdılar, "Ey Salih, eğer sen peygambersen bizi tehdit ettiğin azaba uğrat bakalım" dediler. | Said those who were arrogant, "Indeed we, in that which you have believed, are disbelievers." | Sayfa 160, Cuz 8, الأعراف, Al-Araf-- الأعراف |
1031 | 160 | 7 | 77 | 8 | فَعَقَرُوا النَّاقَةَ وَعَتَوْا عَنْ أَمْرِ رَبِّهِمْ وَقَالُوا يَا صَالِحُ ائْتِنَا بِمَا تَعِدُنَا إِن كُنتَ مِنَ الْمُرْسَلِينَ | fe`aḳarü-nnâḳate ve`atev `an emri rabbihim veḳâlû yâ ṣâliḥu-'tinâ bimâ te`idünâ in künte mine-lmürselîn. | Büyüklük taslayanlar, "Sizin inandığınızı biz inkar ediyoruz" dediler ve dişi deveyi kesip devirdiler; Rablerinin buyruğuna baş kaldırdılar, "Ey Salih, eğer sen peygambersen bizi tehdit ettiğin azaba uğrat bakalım" dediler. | So they hamstrung the she-camel and were insolent toward the command of their Lord and said, "O Salih, bring us what you promise us, if you should be of the messengers." | Sayfa 160, Cuz 8, الأعراف, Al-Araf-- الأعراف |
1032 | 160 | 7 | 78 | 8 | فَأَخَذَتْهُمُ الرَّجْفَةُ فَأَصْبَحُوا فِي دَارِهِمْ جَاثِمِينَ | feeḫaẕethümü-rracfetü feaṣbeḥû fî dârihim câŝimîn. | Bu yüzden onları bir sarsıntı tuttu ve oldukları yerde diz üstü çöküverdiler. | So the earthquake seized them, and they became within their home [corpses] fallen prone. | Sayfa 160, Cuz 8, الأعراف, Al-Araf-- الأعراف |
1033 | 160 | 7 | 79 | 8 | فَتَوَلَّىٰ عَنْهُمْ وَقَالَ يَا قَوْمِ لَقَدْ أَبْلَغْتُكُمْ رِسَالَةَ رَبِّي وَنَصَحْتُ لَكُمْ وَلَٰكِن لَّا تُحِبُّونَ النَّاصِحِينَ | fetevellâ `anhüm veḳâle yâ ḳavmi leḳad eblagtüküm risâlete rabbî veneṣaḥtü leküm velâkil lâ tüḥibbûne-nnâṣiḥîn. | Salih de onlardan yüz çevirdi ve "Ey milletim! And olsun ki ben size Rabbimin sözünü bildirmiş ve öğüt vermiştim; fakat siz öğüt verenleri sevmiyorsunuz" dedi. | And he turned away from them and said, "O my people, I had certainly conveyed to you the message of my Lord and advised you, but you do not like advisors." | Sayfa 160, Cuz 8, الأعراف, Al-Araf-- الأعراف |
1034 | 160 | 7 | 80 | 8 | وَلُوطًا إِذْ قَالَ لِقَوْمِهِ أَتَأْتُونَ الْفَاحِشَةَ مَا سَبَقَكُم بِهَا مِنْ أَحَدٍ مِّنَ الْعَالَمِينَ | velûṭan iẕ ḳâle liḳavmihî ete'tûne-lfâḥişete mâ sebeḳaküm bihâ min eḥadim mine-l`âlemîn. | Lut'u da gönderdik, milletine "Dünyalarda hiç kimsenin sizden önce yapmadığı bir hayasızlığı mı yapıyorsunuz? Siz kadınları bırakıp erkeklere yaklaşıyorsunuz, doğrusu çok aşırı giden bir milletsiniz" dedi. | And [We had sent] Lot when he said to his people, "Do you commit such immorality as no one has preceded you with from among the worlds? | Sayfa 160, Cuz 8, الأعراف, Al-Araf-- الأعراف |
1035 | 160 | 7 | 81 | 8 | إِنَّكُمْ لَتَأْتُونَ الرِّجَالَ شَهْوَةً مِّن دُونِ النِّسَاءِ ۚ بَلْ أَنتُمْ قَوْمٌ مُّسْرِفُونَ | inneküm lete'tûne-rricâle şehvetem min dûni-nnisâ'. bel entüm ḳavmüm müsrifûn. | Lut'u da gönderdik, milletine "Dünyalarda hiç kimsenin sizden önce yapmadığı bir hayasızlığı mı yapıyorsunuz? Siz kadınları bırakıp erkeklere yaklaşıyorsunuz, doğrusu çok aşırı giden bir milletsiniz" dedi. | Indeed, you approach men with desire, instead of women. Rather, you are a transgressing people." | Sayfa 160, Cuz 8, الأعراف, Al-Araf-- الأعراف |
ANo![]() |
SyNo | SrNo | SrANo | Cuz | Arapça | Çeviriyazı | Diyanet İşleri | Sahih International | Etiketler |
---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|
1036 | 161 | 7 | 82 | 8 | وَمَا كَانَ جَوَابَ قَوْمِهِ إِلَّا أَن قَالُوا أَخْرِجُوهُم مِّن قَرْيَتِكُمْ ۖ إِنَّهُمْ أُنَاسٌ يَتَطَهَّرُونَ | vemâ kâne cevâbe ḳavmihî illâ en ḳâlû aḫricûhüm min ḳaryetiküm. innehüm ünâsüy yeteṭahherûn. | Milletinin cevabı sadece, "Onları kasabanızdan çıkarın, güya onlar temiz kalmaya uğraşan insanlarmış" demek oldu. | But the answer of his people was only that they said, "Evict them from your city! Indeed, they are men who keep themselves pure." | Sayfa 161, Cuz 8, الأعراف, Al-Araf-- الأعراف |
1037 | 161 | 7 | 83 | 8 | فَأَنجَيْنَاهُ وَأَهْلَهُ إِلَّا امْرَأَتَهُ كَانَتْ مِنَ الْغَابِرِينَ | feenceynâhü veehlehû ille-mraeteh. kânet mine-lgâbirîn. | Bunun üzerine Lut'u ve taraftarlarını kurtardık; yalnız karısı, geride kalıp helake uğrayanlardan oldu. | So We saved him and his family, except for his wife; she was of those who remained [with the evildoers]. | Sayfa 161, Cuz 8, الأعراف, Al-Araf-- الأعراف |
1038 | 161 | 7 | 84 | 8 | وَأَمْطَرْنَا عَلَيْهِم مَّطَرًا ۖ فَانظُرْ كَيْفَ كَانَ عَاقِبَةُ الْمُجْرِمِينَ | veemṭarnâ `aleyhim meṭarâ. fenżur keyfe kâne `âḳibetü-lmücrimîn. | Geriye kalanların üzerine öyle bir yağmur yağdırdık ki! Suçluların sonunun nasıl olduğuna bir bak! | And We rained upon them a rain [of stones]. Then see how was the end of the criminals. | Sayfa 161, Cuz 8, الأعراف, Al-Araf-- الأعراف |
1039 | 161 | 7 | 85 | 8 | وَإِلَىٰ مَدْيَنَ أَخَاهُمْ شُعَيْبًا ۗ قَالَ يَا قَوْمِ اعْبُدُوا اللَّهَ مَا لَكُم مِّنْ إِلَٰهٍ غَيْرُهُ ۖ قَدْ جَاءَتْكُم بَيِّنَةٌ مِّن رَّبِّكُمْ ۖ فَأَوْفُوا الْكَيْلَ وَالْمِيزَانَ وَلَا تَبْخَسُوا النَّاسَ أَشْيَاءَهُمْ وَلَا تُفْسِدُوا فِي الْأَرْضِ بَعْدَ إِصْلَاحِهَا ۚ ذَٰلِكُمْ خَيْرٌ لَّكُمْ إِن كُنتُم مُّؤْمِنِينَ | veilâ medyene eḫâhüm şu`aybâ. ḳâle yâ ḳavmi-`büdü-llâhe mâ leküm min ilâhin gayruh. ḳad câetküm beyyinetüm mir rabbiküm feevfü-lkeyle velmîzâne velâ tebḫasü-nnâse eşyâehüm velâ tüfsidû fi-l'arḍi ba`de iṣlâḥihâ. ẕâliküm ḫayrul leküm in küntüm mü'minîn. | Medyen halkına da kardeşleri Şuayb'ı gönderdik, onlara şöyle dedi: "Ey milletim! Allah'a kulluk edin, O'ndan başka tanrınız yoktur. Rabbinizden size bir belge geldi. Ölçü ve tartıyı tam yapın, insanların eşyasını eksik vermeyin, düzelttikten sonra yeryüzünde bozgunculuk etmeyin; inanıyorsanız bilin ki, bunlar sizin için hayırlıdır." | And to [the people of] Madyan [We sent] their brother Shu'ayb. He said, "O my people, worship Allah; you have no deity other than Him. There has come to you clear evidence from your Lord. So fulfill the measure and weight and do not deprive people of their due and cause not corruption upon the earth after its reformation. That is better for you, if you should be believers. | Sayfa 161, Cuz 8, الأعراف, Al-Araf-- الأعراف |
1040 | 161 | 7 | 86 | 8 | وَلَا تَقْعُدُوا بِكُلِّ صِرَاطٍ تُوعِدُونَ وَتَصُدُّونَ عَن سَبِيلِ اللَّهِ مَنْ آمَنَ بِهِ وَتَبْغُونَهَا عِوَجًا ۚ وَاذْكُرُوا إِذْ كُنتُمْ قَلِيلًا فَكَثَّرَكُمْ ۖ وَانظُرُوا كَيْفَ كَانَ عَاقِبَةُ الْمُفْسِدِينَ | velâ taḳ`udû bikülli ṣirâṭin tû`idûne veteṣuddûne `an sebîli-llâhi men âmene bihî vetebgûnehâ `ivecâ. veẕkürû iẕ küntüm ḳalîlen fekeŝŝeraküm. venżurû keyfe kâne `âḳibetü-lmüfsidîn. | Allah'a inananları yolundan alıkoyup ve o yolun eğriliğini dileyerek tehdit edip her yolda pusu kurup oturmayın. Azken, Allah'ın sizi çoğalttığını hatırlayın; bozguncuların sonunun nasıl olduğuna bir bakın. | And do not sit on every path, threatening and averting from the way of Allah those who believe in Him, seeking to make it [seem] deviant. And remember when you were few and He increased you. And see how was the end of the corrupters. | Sayfa 161, Cuz 8, الأعراف, Al-Araf-- الأعراف |