ANo![]() |
SyNo | SrNo | SrANo | Cuz | Arapça | Çeviriyazı | Diyanet İşleri | Sahih International | Etiketler |
---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|
1001 | 156 | 7 | 47 | 8 | ۞ وَإِذَا صُرِفَتْ أَبْصَارُهُمْ تِلْقَاءَ أَصْحَابِ النَّارِ قَالُوا رَبَّنَا لَا تَجْعَلْنَا مَعَ الْقَوْمِ الظَّالِمِينَ | veiẕâ ṣurifet ebṣâruhüm tilḳâe aṣḥâbi-nnâri ḳâlû rabbenâ lâ tec`alnâ me`a-lḳavmi-żżâlimîn. | Gözleri cehennemlikler yönüne çevrilince: "Rabbimiz! Bizi zalimlerle beraber bulundurma" derler. | And when their eyes are turned toward the companions of the Fire, they say, "Our Lord, do not place us with the wrongdoing people." | Sayfa 156, Cuz 8, الأعراف, Al-Araf-- الأعراف |
1002 | 156 | 7 | 48 | 8 | وَنَادَىٰ أَصْحَابُ الْأَعْرَافِ رِجَالًا يَعْرِفُونَهُم بِسِيمَاهُمْ قَالُوا مَا أَغْنَىٰ عَنكُمْ جَمْعُكُمْ وَمَا كُنتُمْ تَسْتَكْبِرُونَ | venâdâ aṣḥâbü-l'a`râfi ricâley ya`rifûnehüm bisîmâhüm ḳâlû mâ agnâ `anküm cem`uküm vemâ küntüm testekbirûn. | Burçlarda olanlar, simalarından tanıdıkları adamlara; Topluluğunuz, topladığınız mal ve büyüklük taslamalarınız size fayda vermedi. Allah'ın rahmetine erdirmeyeceğine yemin ettikleriniz bunlar mıydı? Oysa Allah onlara şöyle der: "Cennete girin, size korku yoktur, sizler mahzun da olmayacaksınız." | And the companions of the Elevations will call to men [within Hell] whom they recognize by their mark, saying, "Of no avail to you was your gathering and [the fact] that you were arrogant." | Sayfa 156, Cuz 8, الأعراف, Al-Araf-- الأعراف |
1003 | 156 | 7 | 49 | 8 | أَهَٰؤُلَاءِ الَّذِينَ أَقْسَمْتُمْ لَا يَنَالُهُمُ اللَّهُ بِرَحْمَةٍ ۚ ادْخُلُوا الْجَنَّةَ لَا خَوْفٌ عَلَيْكُمْ وَلَا أَنتُمْ تَحْزَنُونَ | ehâülâi-lleẕîne aḳsemtüm lâ yenâlühümü-llâhü biraḥmeh. üdḫulü-lcennete lâ ḫavfün `aleyküm velâ entüm taḥzenûn. | Burçlarda olanlar, simalarından tanıdıkları adamlara; Topluluğunuz, topladığınız mal ve büyüklük taslamalarınız size fayda vermedi. Allah'ın rahmetine erdirmeyeceğine yemin ettikleriniz bunlar mıydı? Oysa Allah onlara şöyle der: "Cennete girin, size korku yoktur, sizler mahzun da olmayacaksınız." | [Allah will say], "Are these the ones whom you [inhabitants of Hell] swore that Allah would never offer them mercy? Enter Paradise, [O People of the Elevations]. No fear will there be concerning you, nor will you grieve." | Sayfa 156, Cuz 8, الأعراف, Al-Araf-- الأعراف |
1004 | 156 | 7 | 50 | 8 | وَنَادَىٰ أَصْحَابُ النَّارِ أَصْحَابَ الْجَنَّةِ أَنْ أَفِيضُوا عَلَيْنَا مِنَ الْمَاءِ أَوْ مِمَّا رَزَقَكُمُ اللَّهُ ۚ قَالُوا إِنَّ اللَّهَ حَرَّمَهُمَا عَلَى الْكَافِرِينَ | venâdâ aṣḥâbü-nnâri aṣḥâbe-lcenneti en efîḍû `aleynâ mine-lmâi ev mimmâ razeḳakümü-llâh. ḳâlû inne-llâhe ḥarramehümâ `ale-lkâfirîn. | Cehennemlikler cennetliklere, "Bize biraz su veya Allah'ın size verdiği rızıktan gönderin" diye seslenirler, onlar da, "Doğrusu Allah dinlerini alay ve eğlenceye alan, dünya hayatına aldanan inkarcılara ikisini de haram etmiştir" derler. Bugünle karşılaşacaklarını unuttukları, ayetlerimizi bile bile inkar ettikleri gibi biz de onları unutuyoruz. | And the companions of the Fire will call to the companions of Paradise, "Pour upon us some water or from whatever Allah has provided you." They will say, "Indeed, Allah has forbidden them both to the disbelievers." | Sayfa 156, Cuz 8, الأعراف, Al-Araf-- الأعراف |
1005 | 156 | 7 | 51 | 8 | الَّذِينَ اتَّخَذُوا دِينَهُمْ لَهْوًا وَلَعِبًا وَغَرَّتْهُمُ الْحَيَاةُ الدُّنْيَا ۚ فَالْيَوْمَ نَنسَاهُمْ كَمَا نَسُوا لِقَاءَ يَوْمِهِمْ هَٰذَا وَمَا كَانُوا بِآيَاتِنَا يَجْحَدُونَ | elleẕîne-tteḫaẕû dînehüm lehvev vele`ibev vegarrathümü-lḥayâtü-ddünyâ. felyevme nensâhüm kemâ nesû liḳâe yevmihim hâẕâ vemâ kânû biâyâtinâ yecḥadûn. | Cehennemlikler cennetliklere, "Bize biraz su veya Allah'ın size verdiği rızıktan gönderin" diye seslenirler, onlar da, "Doğrusu Allah dinlerini alay ve eğlenceye alan, dünya hayatına aldanan inkarcılara ikisini de haram etmiştir" derler. Bugünle karşılaşacaklarını unuttukları, ayetlerimizi bile bile inkar ettikleri gibi biz de onları unutuyoruz. | Who took their religion as distraction and amusement and whom the worldly life deluded." So today We will forget them just as they forgot the meeting of this Day of theirs and for having rejected Our verses. | Sayfa 156, Cuz 8, الأعراف, Al-Araf-- الأعراف |
ANo![]() |
SyNo | SrNo | SrANo | Cuz | Arapça | Çeviriyazı | Diyanet İşleri | Sahih International | Etiketler |
---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|
1006 | 157 | 7 | 52 | 8 | وَلَقَدْ جِئْنَاهُم بِكِتَابٍ فَصَّلْنَاهُ عَلَىٰ عِلْمٍ هُدًى وَرَحْمَةً لِّقَوْمٍ يُؤْمِنُونَ | veleḳad ci'nâhüm bikitâbin feṣṣalnâhü `alâ `ilmin hüdev veraḥmetel liḳavmiy yü'minûn. | And olsun ki Biz onlara bir Kitap getirdik, inanan bir millet için yol gösterici ve rahmet olarak onu bilgiyle uzun uzun açıkladık. | And We had certainly brought them a Book which We detailed by knowledge - as guidance and mercy to a people who believe. | Sayfa 157, Cuz 8, الأعراف, Al-Araf-- الأعراف |
1007 | 157 | 7 | 53 | 8 | هَلْ يَنظُرُونَ إِلَّا تَأْوِيلَهُ ۚ يَوْمَ يَأْتِي تَأْوِيلُهُ يَقُولُ الَّذِينَ نَسُوهُ مِن قَبْلُ قَدْ جَاءَتْ رُسُلُ رَبِّنَا بِالْحَقِّ فَهَل لَّنَا مِن شُفَعَاءَ فَيَشْفَعُوا لَنَا أَوْ نُرَدُّ فَنَعْمَلَ غَيْرَ الَّذِي كُنَّا نَعْمَلُ ۚ قَدْ خَسِرُوا أَنفُسَهُمْ وَضَلَّ عَنْهُم مَّا كَانُوا يَفْتَرُونَ | hel yenżurûne illâ te'vîleh. yevme ye'tî te'vîlühû yeḳûlü-lleẕîne nesûhü min ḳablü ḳad câet rusülü rabbinâ bilḥaḳḳ. fehel lenâ min şüfe`âe feyeşfe`û lenâ ev nüraddü fena`mele gayra-lleẕî künnâ na`mel. ḳad ḫasirû enfüsehüm veḍalle `anhüm mâ kânû yefterûn. | Kitap'ın haber verdiği sonuçtan başka bir şey mi bekliyorlar? Sonuç gelip çattığı gün, önceleri onu unutmuş olanlar, "Rabbimizin peygamberleri şüphesiz bize gerçeği getirmişti, şimdi bize şefaat etsin, yahut geriye çevrilsek de işlediklerimizin başka türlüsünü işlesek" derler. Doğrusu kendilerini mahvetmişlerdir, uydurdukları şeyler onları koyup kaçmışlardır. | Do they await except its result? The Day its result comes those who had ignored it before will say, "The messengers of our Lord had come with the truth, so are there [now] any intercessors to intercede for us or could we be sent back to do other than we used to do?" They will have lost themselves, and lost from them is what they used to invent. | Sayfa 157, Cuz 8, الأعراف, Al-Araf-- الأعراف |
1008 | 157 | 7 | 54 | 8 | إِنَّ رَبَّكُمُ اللَّهُ الَّذِي خَلَقَ السَّمَاوَاتِ وَالْأَرْضَ فِي سِتَّةِ أَيَّامٍ ثُمَّ اسْتَوَىٰ عَلَى الْعَرْشِ يُغْشِي اللَّيْلَ النَّهَارَ يَطْلُبُهُ حَثِيثًا وَالشَّمْسَ وَالْقَمَرَ وَالنُّجُومَ مُسَخَّرَاتٍ بِأَمْرِهِ ۗ أَلَا لَهُ الْخَلْقُ وَالْأَمْرُ ۗ تَبَارَكَ اللَّهُ رَبُّ الْعَالَمِينَ | inne rabbekümü-llâhü-lleẕî ḫaleḳa-ssemâvâti vel'arḍa fî sitteti eyyâmin ŝümme-stevâ `ale-l`arşi yugşi-lleyle-nnehâra yaṭlübühû ḥaŝîŝev veşşemse velḳamera vennücûme müseḫḫarâtim biemrih. elâ lehü-lḫalḳu vel'emr. tebârake-llâhü rabbü-l`âlemîn. | Rabbiniz, gökleri ve yeri altı günde yaratan ve sonra arşa hükmeden, gündüzü durmadan kovalayan gece ile bürüyen; güneşi, ayı, yıldızları, hepsini buyruğuna baş eğdirerek var eden Allah'tır. Bilin ki yaratma da emir de O'nun hakkıdır. Alemlerin Rabbiolan Allah Yüce'dir. | Indeed, your Lord is Allah, who created the heavens and earth in six days and then established Himself above the Throne. He covers the night with the day, [another night] chasing it rapidly; and [He created] the sun, the moon, and the stars, subjected by His command. Unquestionably, His is the creation and the command; blessed is Allah, Lord of the worlds. | Sayfa 157, Cuz 8, الأعراف, Al-Araf-- الأعراف |
1009 | 157 | 7 | 55 | 8 | ادْعُوا رَبَّكُمْ تَضَرُّعًا وَخُفْيَةً ۚ إِنَّهُ لَا يُحِبُّ الْمُعْتَدِينَ | üd`û rabbeküm teḍarru`av veḫufyeh. innehû lâ yüḥibbü-lmü`tedîn. | Rabbinize gönülden ve gizlice yalvarın. Doğrusu O aşırı gidenleri sevmez. | Call upon your Lord in humility and privately; indeed, He does not like transgressors. | Sayfa 157, Cuz 8, الأعراف, Al-Araf-- الأعراف |
1010 | 157 | 7 | 56 | 8 | وَلَا تُفْسِدُوا فِي الْأَرْضِ بَعْدَ إِصْلَاحِهَا وَادْعُوهُ خَوْفًا وَطَمَعًا ۚ إِنَّ رَحْمَتَ اللَّهِ قَرِيبٌ مِّنَ الْمُحْسِنِينَ | velâ tüfsidû fi-l'arḍi ba`de iṣlâḥihâ ved`ûhü ḫavfev veṭame`â. inne raḥmete-llâhi ḳarîbüm mine-lmuḥsinîn. | Düzeltilmişken, yeryüzünde bozgunculuk yapmayın. Allah'a korkarak ve umutla yalvarın. Doğrusu Allah'ın rahmeti iyi davrananlara yakındır. | And cause not corruption upon the earth after its reformation. And invoke Him in fear and aspiration. Indeed, the mercy of Allah is near to the doers of good. | Sayfa 157, Cuz 8, الأعراف, Al-Araf-- الأعراف |
1011 | 157 | 7 | 57 | 8 | وَهُوَ الَّذِي يُرْسِلُ الرِّيَاحَ بُشْرًا بَيْنَ يَدَيْ رَحْمَتِهِ ۖ حَتَّىٰ إِذَا أَقَلَّتْ سَحَابًا ثِقَالًا سُقْنَاهُ لِبَلَدٍ مَّيِّتٍ فَأَنزَلْنَا بِهِ الْمَاءَ فَأَخْرَجْنَا بِهِ مِن كُلِّ الثَّمَرَاتِ ۚ كَذَٰلِكَ نُخْرِجُ الْمَوْتَىٰ لَعَلَّكُمْ تَذَكَّرُونَ | vehüve-lleẕî yürsilü-rriyâḥa büşram beyne yedey raḥmetih. ḥattâ iẕâ eḳallet seḥâben ŝiḳâlen suḳnâhü libeledim meyyitin feenzelnâ bihi-lmâe feaḫracnâ bihî min külli-ŝŝemerât. keẕâlike nuḫricü-lmevtâ le`alleküm teẕekkerûn. | Rahmetinin önünde, müjdeci olarak rüzgarları gönderen Allah'tır. Rüzgarlar, yağmur yüklü bulutları taşıdığında, onu ölü bir memlekete gönderir, su indirir ve onunla her türlü ürünü yetiştiririz; ölüleri de bunun gibi diriltip, çıkarırız; belki bundan ibret alırsınız. | And it is He who sends the winds as good tidings before His mercy until, when they have carried heavy rainclouds, We drive them to a dead land and We send down rain therein and bring forth thereby [some] of all the fruits. Thus will We bring forth the dead; perhaps you may be reminded. | Sayfa 157, Cuz 8, الأعراف, Al-Araf-- الأعراف |
ANo![]() |
SyNo | SrNo | SrANo | Cuz | Arapça | Çeviriyazı | Diyanet İşleri | Sahih International | Etiketler |
---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|
1012 | 158 | 7 | 58 | 8 | وَالْبَلَدُ الطَّيِّبُ يَخْرُجُ نَبَاتُهُ بِإِذْنِ رَبِّهِ ۖ وَالَّذِي خَبُثَ لَا يَخْرُجُ إِلَّا نَكِدًا ۚ كَذَٰلِكَ نُصَرِّفُ الْآيَاتِ لِقَوْمٍ يَشْكُرُونَ | velbeledu-ṭṭayyibü yaḫrucü nebâtühû biiẕni rabbih. velleẕî ḫabüŝe lâ yaḫrucü illâ nekidâ. keẕâlike nüṣarrifü-l'âyâti liḳavmiy yeşkürûn. | İyi toprak Rabbinin izniyle bitki verir, çorak toprak kavruk bitki çıkarır. Şükredecek millet için böylece ayetleri yerli yerince açıklarız. | And the good land - its vegetation emerges by permission of its Lord; but that which is bad - nothing emerges except sparsely, with difficulty. Thus do We diversify the signs for a people who are grateful. | Sayfa 158, Cuz 8, الأعراف, Al-Araf-- الأعراف |
1013 | 158 | 7 | 59 | 8 | لَقَدْ أَرْسَلْنَا نُوحًا إِلَىٰ قَوْمِهِ فَقَالَ يَا قَوْمِ اعْبُدُوا اللَّهَ مَا لَكُم مِّنْ إِلَٰهٍ غَيْرُهُ إِنِّي أَخَافُ عَلَيْكُمْ عَذَابَ يَوْمٍ عَظِيمٍ | leḳad erselnâ nûḥan ilâ ḳavmihî feḳâle yâ ḳavmi-`büdü-llâhe mâ leküm min ilâhin gayruh. innî eḫâfü `aleyküm `aẕâbe yevmin `ażîm. | And olsun ki Nuh'u milletine gönderdik. "Ey milletim! Allah'a kulluk edin, O'ndan başka tanrınız yoktur; doğrusu sizin için büyük günün azabından korkuyorum" dedi. | We had certainly sent Noah to his people, and he said, "O my people, worship Allah; you have no deity other than Him. Indeed, I fear for you the punishment of a tremendous Day. | Sayfa 158, Cuz 8, الأعراف, Al-Araf-- الأعراف |
1014 | 158 | 7 | 60 | 8 | قَالَ الْمَلَأُ مِن قَوْمِهِ إِنَّا لَنَرَاكَ فِي ضَلَالٍ مُّبِينٍ | ḳâle-lmeleü min ḳavmihî innâ lenerâke fî ḍalâlim mübîn. | Milletinin ileri gelenleri: "Biz senin apaçık sapıklıkta olduğunu görüyoruz" dediler. | Said the eminent among his people, "Indeed, we see you in clear error." | Sayfa 158, Cuz 8, الأعراف, Al-Araf-- الأعراف |
1015 | 158 | 7 | 61 | 8 | قَالَ يَا قَوْمِ لَيْسَ بِي ضَلَالَةٌ وَلَٰكِنِّي رَسُولٌ مِّن رَّبِّ الْعَالَمِينَ | ḳâle yâ ḳavmi leyse bî ḍalâletüv velâkinnî rasûlüm mir rabbi-l`âlemîn. | Ey milletim! Bende bir sapıklık yoktur, ancak ben Alemlerin Rabbinin peygamberiyim, Rabbimin sözlerini size bildiriyor, öğüt veriyorum. Sizin bilmediğinizi Allah katından ben biliyorum. Sakınmanızı ve böylece merhamete uğramanızı sağlamak üzere sizi uyarmak için aranızdan biri vasıtasıyla Rabbinizden size haber gelmesine mi şaşıyorsunuz? dedi. | [Noah] said, "O my people, there is not error in me, but I am a messenger from the Lord of the worlds." | Sayfa 158, Cuz 8, الأعراف, Al-Araf-- الأعراف |
ANo![]() |
SyNo | SrNo | SrANo | Cuz | Arapça | Çeviriyazı | Diyanet İşleri | Sahih International | Etiketler |
---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|
1016 | 159 | 7 | 62 | 8 | أُبَلِّغُكُمْ رِسَالَاتِ رَبِّي وَأَنصَحُ لَكُمْ وَأَعْلَمُ مِنَ اللَّهِ مَا لَا تَعْلَمُونَ | übelliguküm risâlâti rabbî veenṣaḥu leküm vea`lemü mine-llâhi mâ lâ ta`lemûn. | Ey milletim! Bende bir sapıklık yoktur, ancak ben Alemlerin Rabbinin peygamberiyim, Rabbimin sözlerini size bildiriyor, öğüt veriyorum. Sizin bilmediğinizi Allah katından ben biliyorum. Sakınmanızı ve böylece merhamete uğramanızı sağlamak üzere sizi uyarmak için aranızdan biri vasıtasıyla Rabbinizden size haber gelmesine mi şaşıyorsunuz? dedi. | I convey to you the messages of my Lord and advise you; and I know from Allah what you do not know. | Sayfa 159, Cuz 8, الأعراف, Al-Araf-- الأعراف |
1017 | 159 | 7 | 63 | 8 | أَوَعَجِبْتُمْ أَن جَاءَكُمْ ذِكْرٌ مِّن رَّبِّكُمْ عَلَىٰ رَجُلٍ مِّنكُمْ لِيُنذِرَكُمْ وَلِتَتَّقُوا وَلَعَلَّكُمْ تُرْحَمُونَ | eve`acibtüm en câeküm ẕikrum mir rabbiküm `alâ racülim minküm liyünẕiraküm velitetteḳû vele`alleküm türḥamûn. | Ey milletim! Bende bir sapıklık yoktur, ancak ben Alemlerin Rabbinin peygamberiyim, Rabbimin sözlerini size bildiriyor, öğüt veriyorum. Sizin bilmediğinizi Allah katından ben biliyorum. Sakınmanızı ve böylece merhamete uğramanızı sağlamak üzere sizi uyarmak için aranızdan biri vasıtasıyla Rabbinizden size haber gelmesine mi şaşıyorsunuz? dedi. | Then do you wonder that there has come to you a reminder from your Lord through a man from among you, that he may warn you and that you may fear Allah so you might receive mercy." | Sayfa 159, Cuz 8, الأعراف, Al-Araf-- الأعراف |
1018 | 159 | 7 | 64 | 8 | فَكَذَّبُوهُ فَأَنجَيْنَاهُ وَالَّذِينَ مَعَهُ فِي الْفُلْكِ وَأَغْرَقْنَا الَّذِينَ كَذَّبُوا بِآيَاتِنَا ۚ إِنَّهُمْ كَانُوا قَوْمًا عَمِينَ | fekeẕẕebûhü feenceynâhü velleẕîne me`ahû fi-lfülki veagraḳne-lleẕîne keẕẕebû biâyâtinâ. innehüm kânû ḳavmen `amîn. | Onu yalanladılar; biz de onu ve gemide beraberinde olanları kurtardık, ayetlerimizi yalan sayanları suda boğduk, çünkü onlar kör bir milletti. | But they denied him, so We saved him and those who were with him in the ship. And We drowned those who denied Our signs. Indeed, they were a blind people. | Sayfa 159, Cuz 8, الأعراف, Al-Araf-- الأعراف |
1019 | 159 | 7 | 65 | 8 | ۞ وَإِلَىٰ عَادٍ أَخَاهُمْ هُودًا ۗ قَالَ يَا قَوْمِ اعْبُدُوا اللَّهَ مَا لَكُم مِّنْ إِلَٰهٍ غَيْرُهُ ۚ أَفَلَا تَتَّقُونَ | veilâ `âdin eḫâhüm hûdâ. ḳâle yâ ḳavmi-`büdü-llâhe mâ leküm min ilâhin gayruh. efelâ tetteḳûn. | Ad milletine de, kardeşleri Hud'u gönderdik "Ey milletim! Allah'a kulluk edin, O'ndan başka tanrınız yoktur, karşı gelmekten sakınmaz mısınız?" dedi. | And to the 'Aad [We sent] their brother Hud. He said, "O my people, worship Allah; you have no deity other than Him. Then will you not fear Him?" | Sayfa 159, Cuz 8, الأعراف, Al-Araf-- الأعراف |
1020 | 159 | 7 | 66 | 8 | قَالَ الْمَلَأُ الَّذِينَ كَفَرُوا مِن قَوْمِهِ إِنَّا لَنَرَاكَ فِي سَفَاهَةٍ وَإِنَّا لَنَظُنُّكَ مِنَ الْكَاذِبِينَ | ḳâle-lmeleü-lleẕîne keferû min ḳavmihî innâ lenerâke fî sefâhetiv veinnâ leneżunnüke mine-lkâẕibîn. | Milletinin inkarcı ileri gelenleri, "Biz senin beyinsiz olduğunu görüyor ve seni yalancılardan sanıyoruz" dediler. | Said the eminent ones who disbelieved among his people, "Indeed, we see you in foolishness, and indeed, we think you are of the liars." | Sayfa 159, Cuz 8, الأعراف, Al-Araf-- الأعراف |