4361 |
492 |
43 |
36 |
25 |
وَمَن يَعْشُ عَن ذِكْرِ الرَّحْمَٰنِ نُقَيِّضْ لَهُ شَيْطَانًا فَهُوَ لَهُ قَرِينٌ |
vemey ya`şü `an ẕikri-rraḥmâni nüḳayyiḍ lehû şeyṭânen fehüve lehû ḳarîn. |
Rahman olan Allah'ı anmayı görmezlikten gelene, yanından ayrılmayacak bir şeytanı arkadaş veririz. |
And whoever is blinded from remembrance of the Most Merciful - We appoint for him a devil, and he is to him a companion. |
Sayfa 492, Cuz 25, الزخرف, Az-Zukhruf-- الزخرف |
4362 |
492 |
43 |
37 |
25 |
وَإِنَّهُمْ لَيَصُدُّونَهُمْ عَنِ السَّبِيلِ وَيَحْسَبُونَ أَنَّهُم مُّهْتَدُونَ |
veinnehüm leyeṣuddûnehüm `ani-ssebîli veyaḥsebûne ennehüm mühtedûn. |
Şüphesiz onlar bunları yoldan alıkorlar, bunlar da doğru yola eriştiklerini sanırlar. |
And indeed, the devils avert them from the way [of guidance] while they think that they are [rightly] guided |
Sayfa 492, Cuz 25, الزخرف, Az-Zukhruf-- الزخرف |
4363 |
492 |
43 |
38 |
25 |
حَتَّىٰ إِذَا جَاءَنَا قَالَ يَا لَيْتَ بَيْنِي وَبَيْنَكَ بُعْدَ الْمَشْرِقَيْنِ فَبِئْسَ الْقَرِينُ |
ḥattâ iẕâ câenâ ḳâle yâ leyte beynî vebeyneke bü`de-lmeşriḳayni febi'se-lḳarîn. |
Sonunda Bize gelince arkadaşına: "Keşke benimle senin aranda doğu ile batı arasındaki kadar uzaklık olsaydı, sen ne kötü arkadaş imişsin!" der. Nedametin bugün size hiç faydası dokunmaz; zira haksızlık etmiştiniz, şimdi azabda ortaksınız. |
Until, when he comes to Us [at Judgement], he says [to his companion], "Oh, I wish there was between me and you the distance between the east and west - how wretched a companion." |
Sayfa 492, Cuz 25, الزخرف, Az-Zukhruf-- الزخرف |
4364 |
492 |
43 |
39 |
25 |
وَلَن يَنفَعَكُمُ الْيَوْمَ إِذ ظَّلَمْتُمْ أَنَّكُمْ فِي الْعَذَابِ مُشْتَرِكُونَ |
veley yenfe`akümü-lyevme iż żalemtüm enneküm fi-l`aẕâbi müşterikûn. |
Sonunda Bize gelince arkadaşına: "Keşke benimle senin aranda doğu ile batı arasındaki kadar uzaklık olsaydı, sen ne kötü arkadaş imişsin!" der. Nedametin bugün size hiç faydası dokunmaz; zira haksızlık etmiştiniz, şimdi azabda ortaksınız. |
And never will it benefit you that Day, when you have wronged, that you are [all] sharing in the punishment. |
Sayfa 492, Cuz 25, الزخرف, Az-Zukhruf-- الزخرف |
4365 |
492 |
43 |
40 |
25 |
أَفَأَنتَ تُسْمِعُ الصُّمَّ أَوْ تَهْدِي الْعُمْيَ وَمَن كَانَ فِي ضَلَالٍ مُّبِينٍ |
efeente tüsmi`u-ṣṣumme ev tehdi-l`umye vemen kâne fî ḍalâlim mübîn. |
Sağırlara sen mi duyuracaksın? Yoksa körleri ve apaçık sapıklıkta olanları doğru yola sen mi eriştireceksin? |
Then will you make the deaf hear, [O Muhammad], or guide the blind or he who is in clear error? |
Sayfa 492, Cuz 25, الزخرف, Az-Zukhruf-- الزخرف |
4366 |
492 |
43 |
41 |
25 |
فَإِمَّا نَذْهَبَنَّ بِكَ فَإِنَّا مِنْهُم مُّنتَقِمُونَ |
feimmâ neẕhebenne bike feinnâ minhüm münteḳimûn. |
Seni onlardan uzaklaştırsak bile doğrusu Biz kendilerinden öç alırız; yahut onlara vadettiğimizi sana gösteririz. Çünkü onlara karşı gücü yetenleriz. |
And whether [or not] We take you away [in death], indeed, We will take retribution upon them. |
Sayfa 492, Cuz 25, الزخرف, Az-Zukhruf-- الزخرف |
4367 |
492 |
43 |
42 |
25 |
أَوْ نُرِيَنَّكَ الَّذِي وَعَدْنَاهُمْ فَإِنَّا عَلَيْهِم مُّقْتَدِرُونَ |
ev nüriyenneke-lleẕî ve`adnâhüm feinnâ `aleyhim muḳtedirûn. |
Seni onlardan uzaklaştırsak bile doğrusu Biz kendilerinden öç alırız; yahut onlara vadettiğimizi sana gösteririz. Çünkü onlara karşı gücü yetenleriz. |
Or whether [or not] We show you that which We have promised them, indeed, We are Perfect in Ability. |
Sayfa 492, Cuz 25, الزخرف, Az-Zukhruf-- الزخرف |
4368 |
492 |
43 |
43 |
25 |
فَاسْتَمْسِكْ بِالَّذِي أُوحِيَ إِلَيْكَ ۖ إِنَّكَ عَلَىٰ صِرَاطٍ مُّسْتَقِيمٍ |
festemsik billeẕî ûḥiye ileyk. inneke `alâ ṣirâṭim müsteḳîm. |
Sana vahyolunana sarıl, sen, şüphesiz doğru yol üzerindesin. |
So adhere to that which is revealed to you. Indeed, you are on a straight path. |
Sayfa 492, Cuz 25, الزخرف, Az-Zukhruf-- الزخرف |
4369 |
492 |
43 |
44 |
25 |
وَإِنَّهُ لَذِكْرٌ لَّكَ وَلِقَوْمِكَ ۖ وَسَوْفَ تُسْأَلُونَ |
veinnehû leẕikrul leke veliḳavmik. vesevfe tüs'elûn. |
Doğrusu bu Kuran sana ve ümmetine bir öğüttür, ondan sorumlu tutulacaksınız. |
And indeed, it is a remembrance for you and your people, and you [all] are going to be questioned. |
Sayfa 492, Cuz 25, الزخرف, Az-Zukhruf-- الزخرف |
4370 |
492 |
43 |
45 |
25 |
وَاسْأَلْ مَنْ أَرْسَلْنَا مِن قَبْلِكَ مِن رُّسُلِنَا أَجَعَلْنَا مِن دُونِ الرَّحْمَٰنِ آلِهَةً يُعْبَدُونَ |
ves'el men erselnâ min ḳablike mir rusülinâ. ece`alnâ min dûni-rraḥmâni âlihetey yü`bedûn. |
Senden önce gönderdiğimiz elçilerimizden sor; Biz, Rahman olan Allah'tan başka, kulluk edilecek tanrılar meşru kılmış mıyız? |
And ask those We sent before you of Our messengers; have We made besides the Most Merciful deities to be worshipped? |
Sayfa 492, Cuz 25, الزخرف, Az-Zukhruf-- الزخرف |
4371 |
492 |
43 |
46 |
25 |
وَلَقَدْ أَرْسَلْنَا مُوسَىٰ بِآيَاتِنَا إِلَىٰ فِرْعَوْنَ وَمَلَئِهِ فَقَالَ إِنِّي رَسُولُ رَبِّ الْعَالَمِينَ |
veleḳad erselnâ mûsâ biâyâtinâ ilâ fir`avne vemeleihî feḳâle innî rasûlü rabbi-l`âlemîn. |
And olsun ki Biz Musa'yı mucizelerimizle Firavun'a ve erkanına göndermiştik, "Şüphesiz ben, Alemlerin Rabbinin elçisiyim" demişti. |
And certainly did We send Moses with Our signs to Pharaoh and his establishment, and he said, "Indeed, I am the messenger of the Lord of the worlds." |
Sayfa 492, Cuz 25, الزخرف, Az-Zukhruf-- الزخرف |
4372 |
492 |
43 |
47 |
25 |
فَلَمَّا جَاءَهُم بِآيَاتِنَا إِذَا هُم مِّنْهَا يَضْحَكُونَ |
felemmâ câehüm biâyâtinâ iẕâ hüm minhâ yaḍḥakûn. |
Onlara mucizelerimizi getirdiği zaman, bunlara gülüvermişlerdi. |
But when he brought them Our signs, at once they laughed at them. |
Sayfa 492, Cuz 25, الزخرف, Az-Zukhruf-- الزخرف |