4304 |
487 |
42 |
32 |
25 |
وَمِنْ آيَاتِهِ الْجَوَارِ فِي الْبَحْرِ كَالْأَعْلَامِ |
vemin âyâtihi-lcevâri fi-lbaḥri kel'a`lâm. |
Denizde yüce dağlar gibi gemilerin yürümesi O'nun varlığının delillerindendir. |
And of His signs are the ships in the sea, like mountains. |
Sayfa 487, Cuz 25, الشورى, Ash-Shura—الشورى |
4305 |
487 |
42 |
33 |
25 |
إِن يَشَأْ يُسْكِنِ الرِّيحَ فَيَظْلَلْنَ رَوَاكِدَ عَلَىٰ ظَهْرِهِ ۚ إِنَّ فِي ذَٰلِكَ لَآيَاتٍ لِّكُلِّ صَبَّارٍ شَكُورٍ |
iy yeşe' yüskini-rrîḥa feyażlelne ravâkide `alâ żahrih. inne fî ẕâlike leâyâtil likülli ṣabbârin şekûr. |
O, dilerse rüzgarı durdurur, yelkenle giden gemiler o zaman denizin yüzünde durakalır. Bunlarda, sabırlı olan ve çok şükreden kimseler için deliller vardır. |
If He willed, He could still the wind, and they would remain motionless on its surface. Indeed in that are signs for everyone patient and grateful. |
Sayfa 487, Cuz 25, الشورى, Ash-Shura—الشورى |
4306 |
487 |
42 |
34 |
25 |
أَوْ يُوبِقْهُنَّ بِمَا كَسَبُوا وَيَعْفُ عَن كَثِيرٍ |
ev yûbiḳhünne bimâ kesebû veya`fü `an keŝîr. |
Yahut yaptıklarına karşılık onları ortadan kaldırır, bir çoğunu da bağışlar. |
Or He could destroy them for what they earned; but He pardons much. |
Sayfa 487, Cuz 25, الشورى, Ash-Shura—الشورى |
4307 |
487 |
42 |
35 |
25 |
وَيَعْلَمَ الَّذِينَ يُجَادِلُونَ فِي آيَاتِنَا مَا لَهُم مِّن مَّحِيصٍ |
veya`leme-lleẕîne yücâdilûne fî âyâtinâ. mâ lehüm mim meḥîṣ. |
Ayetlerimiz üzerinde tartışanlar, kendilerine kaçacak yer olmadığını bilsinler. |
And [that is so] those who dispute concerning Our signs may know that for them there is no place of escape. |
Sayfa 487, Cuz 25, الشورى, Ash-Shura—الشورى |
4308 |
487 |
42 |
36 |
25 |
فَمَا أُوتِيتُم مِّن شَيْءٍ فَمَتَاعُ الْحَيَاةِ الدُّنْيَا ۖ وَمَا عِندَ اللَّهِ خَيْرٌ وَأَبْقَىٰ لِلَّذِينَ آمَنُوا وَعَلَىٰ رَبِّهِمْ يَتَوَكَّلُونَ |
femâ ûtîtüm min şey'in femetâ`u-lḥayâti-ddünyâ. vemâ `inde-llâhi ḫayruv veebḳâ lilleẕîne âmenû ve`alâ rabbihim yetevekkelûn. |
Size verilen herhangi bir şey, sadece dünya hayatının bir geçimliğidir. Allah katında olan; inanıp Rablerine güvenen, büyük günahlardan ve hayasızlıklardan çekinen, öfkelendiklerinde bile bağışlayanlar, Rablerinin çağrısına cevap verenler ve namaz kılanlar için daha iyi ve daha süreklidir. Onların işleri aralarında danışma iledir. Kendilerine verdiğimiz rızıktan da sarfederler. |
So whatever thing you have been given - it is but [for] enjoyment of the worldly life. But what is with Allah is better and more lasting for those who have believed and upon their Lord rely |
Sayfa 487, Cuz 25, الشورى, Ash-Shura—الشورى |
4309 |
487 |
42 |
37 |
25 |
وَالَّذِينَ يَجْتَنِبُونَ كَبَائِرَ الْإِثْمِ وَالْفَوَاحِشَ وَإِذَا مَا غَضِبُوا هُمْ يَغْفِرُونَ |
velleẕîne yectenibûne kebâira-l'iŝmi velfevâḥişe veiẕâ mâ gaḍibû hüm yagfirûn. |
Size verilen herhangi bir şey, sadece dünya hayatının bir geçimliğidir. Allah katında olan; inanıp Rablerine güvenen, büyük günahlardan ve hayasızlıklardan çekinen, öfkelendiklerinde bile bağışlayanlar, Rablerinin çağrısına cevap verenler ve namaz kılanlar için daha iyi ve daha süreklidir. Onların işleri aralarında danışma iledir. Kendilerine verdiğimiz rızıktan da sarfederler. |
And those who avoid the major sins and immoralities, and when they are angry, they forgive, |
Sayfa 487, Cuz 25, الشورى, Ash-Shura—الشورى |
4310 |
487 |
42 |
38 |
25 |
وَالَّذِينَ اسْتَجَابُوا لِرَبِّهِمْ وَأَقَامُوا الصَّلَاةَ وَأَمْرُهُمْ شُورَىٰ بَيْنَهُمْ وَمِمَّا رَزَقْنَاهُمْ يُنفِقُونَ |
velleẕîne-stecâbû lirabbihim veeḳâmu-ṣṣalâh. veemruhüm şûrâ beynehüm. vemimmâ razaḳnâhüm yünfiḳûn. |
Size verilen herhangi bir şey, sadece dünya hayatının bir geçimliğidir. Allah katında olan; inanıp Rablerine güvenen, büyük günahlardan ve hayasızlıklardan çekinen, öfkelendiklerinde bile bağışlayanlar, Rablerinin çağrısına cevap verenler ve namaz kılanlar için daha iyi ve daha süreklidir. Onların işleri aralarında danışma iledir. Kendilerine verdiğimiz rızıktan da sarfederler. |
And those who have responded to their lord and established prayer and whose affair is [determined by] consultation among themselves, and from what We have provided them, they spend. |
Sayfa 487, Cuz 25, الشورى, Ash-Shura—الشورى |
4311 |
487 |
42 |
39 |
25 |
وَالَّذِينَ إِذَا أَصَابَهُمُ الْبَغْيُ هُمْ يَنتَصِرُونَ |
velleẕîne iẕâ eṣâbehümü-lbagyü hüm yenteṣirûn. |
Bir haksızlığa uğradıklarında, üstün gelmek için aralarında yardımlaşırlar. |
And those who, when tyranny strikes them, they defend themselves, |
Sayfa 487, Cuz 25, الشورى, Ash-Shura—الشورى |
4312 |
487 |
42 |
40 |
25 |
وَجَزَاءُ سَيِّئَةٍ سَيِّئَةٌ مِّثْلُهَا ۖ فَمَنْ عَفَا وَأَصْلَحَ فَأَجْرُهُ عَلَى اللَّهِ ۚ إِنَّهُ لَا يُحِبُّ الظَّالِمِينَ |
vecezâü seyyietin seyyietüm miŝlühâ. femen `afâ veaṣleḥa feecruhû `ale-llâh. innehû lâ yüḥibbu-żżâlimîn. |
Bir kötülüğün karşılığı, aynı şekilde bir kötülüktür. Ama kim affeder ve barışırsa, onun ecri Allah'a aittir. Doğrusu O, zulmedenleri sevmez. |
And the retribution for an evil act is an evil one like it, but whoever pardons and makes reconciliation - his reward is [due] from Allah. Indeed, He does not like wrongdoers. |
Sayfa 487, Cuz 25, الشورى, Ash-Shura—الشورى |
4313 |
487 |
42 |
41 |
25 |
وَلَمَنِ انتَصَرَ بَعْدَ ظُلْمِهِ فَأُولَٰئِكَ مَا عَلَيْهِم مِّن سَبِيلٍ |
velemeni-nteṣara ba`de żulmihî feülâike mâ `aleyhim min sebîl. |
Zulüm gördükten sonra hakkını alan kimselere, işte onların aleyhine bir yol yoktur. |
And whoever avenges himself after having been wronged - those have not upon them any cause [for blame]. |
Sayfa 487, Cuz 25, الشورى, Ash-Shura—الشورى |
4314 |
487 |
42 |
42 |
25 |
إِنَّمَا السَّبِيلُ عَلَى الَّذِينَ يَظْلِمُونَ النَّاسَ وَيَبْغُونَ فِي الْأَرْضِ بِغَيْرِ الْحَقِّ ۚ أُولَٰئِكَ لَهُمْ عَذَابٌ أَلِيمٌ |
inneme-ssebîlü `ale-lleẕîne yażlimûne-nnâse veyebgûne fi-l'arḍi bigayri-lḥaḳḳ. ülâike lehüm `aẕâbün elîm. |
İnsanlara zulmedenlere, yeryüzünde haksız yere taşkınlık edenlere karşı durulmalıdır. İşte, can yakıcı azap bunlaradır. |
The cause is only against the ones who wrong the people and tyrannize upon the earth without right. Those will have a painful punishment. |
Sayfa 487, Cuz 25, الشورى, Ash-Shura—الشورى |
4315 |
487 |
42 |
43 |
25 |
وَلَمَن صَبَرَ وَغَفَرَ إِنَّ ذَٰلِكَ لَمِنْ عَزْمِ الْأُمُورِ |
velemen ṣabera vegafera inne ẕâlike lemin `azmi-l'ümûr. |
Ama sabredip bağışlayanın işi, işte bu, azmedilmeye değer işlerdendir. |
And whoever is patient and forgives - indeed, that is of the matters [requiring] determination. |
Sayfa 487, Cuz 25, الشورى, Ash-Shura—الشورى |
4316 |
487 |
42 |
44 |
25 |
وَمَن يُضْلِلِ اللَّهُ فَمَا لَهُ مِن وَلِيٍّ مِّن بَعْدِهِ ۗ وَتَرَى الظَّالِمِينَ لَمَّا رَأَوُا الْعَذَابَ يَقُولُونَ هَلْ إِلَىٰ مَرَدٍّ مِّن سَبِيلٍ |
vemey yuḍlili-llâhü femâ lehû miv veliyyim mim ba`dih. vetera-żżâlimîne lemmâ raevu-l`aẕâbe yeḳûlûne hel ilâ meraddim min sebîl. |
Allah kimi saptırırsa, artık onun bundan sonra bir dostu olmaz. Azabı gördüklerinde, zalimlerin: "Dönecek bir yol yok mudur?" dediklerini görürsün. |
And he whom Allah sends astray - for him there is no protector beyond Him. And you will see the wrongdoers, when they see the punishment, saying, "Is there for return [to the former world] any way?" |
Sayfa 487, Cuz 25, الشورى, Ash-Shura—الشورى |