Sayfa 563

 
00:00

veesirrû ḳavleküm evi-cherû bih. innehû `alîmüm biẕâti-ṣṣudûr.

Arapça:

وَأَسِرُّوا قَوْلَكُمْ أَوِ اجْهَرُوا بِهِ ۖ إِنَّهُ عَلِيمٌ بِذَاتِ الصُّدُورِ

Türkçe:

Sözünüzü ister gizleyin ister onu açıklayın; şu bir gerçek ki O, göğüslerin özünü çok iyi bilir.

Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:

Sözünüzü ister gizleyin, ister açığa vurun; bilin ki, O, göğüslerin özünü bilir.

Diyanet Vakfı:

Sözünüzü ister gizleyin, ister açığa vurun; bilin ki O, kalplerin içindekini bilmektedir.

İngilizce:

And whether ye hide your word or publish it, He certainly has (full) knowledge, of the secrets of (all) hearts.

Fransızca:

Que vous cachiez votre parole ou la divulguiez Il connaît bien le contenu des poitrines.

Almanca:

Und verheimlicht euere Äußerung oder legt sie offen, gewiß, ER ist allwissend über das in den Brüsten.

Rusça:

Храните ли вы свои речи в секрете или же говорите о них вслух, Он ведает о том, что в груди.

Açıklama:
 
00:00

elâ ya`lemü men ḫaleḳ. vehüve-lleṭîfü-lḫabîr.

Arapça:

أَلَا يَعْلَمُ مَنْ خَلَقَ وَهُوَ اللَّطِيفُ الْخَبِيرُ

Türkçe:

Yaratmış olan bilmez mi/Allah, yarattığı kimseyi bilmez mi? Latîf'tir O, Habîr'dir.

Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:

Hiç yaratan bilmez mi? O, en ince işleri görüp bilmektedir ve her şeyden haberdardır.

Diyanet Vakfı:

Hiç yaratan bilmez mi? O, en ince işleri görüp bilmektedir ve her şeyden haberdardır.

İngilizce:

Should He not know,- He that created? and He is the One that understands the finest mysteries (and) is well-acquainted (with them).

Fransızca:

Ne connaît-Il pas ce qu'Il a créé alors que c'est Lui Compatissant, le Parfaitement Connaisseur.

Almanca:

Verfügt etwa Derjenige, Der erschuf, nicht über Wissen, während ER Der Allgütige, Der Allkundige ist?!

Rusça:

Неужели этого не будет знать Тот, Кто сотворил, если Он - Проницательный (или Добрый), Сведущий?

Açıklama:
 
00:00

hüve-lleẕî ce`ale lekümü-l'arḍa ẕelûlen femşû fî menâkibihâ vekülû mir rizḳih. veileyhi-nnüşûr.

Arapça:

هُوَ الَّذِي جَعَلَ لَكُمُ الْأَرْضَ ذَلُولًا فَامْشُوا فِي مَنَاكِبِهَا وَكُلُوا مِن رِّزْقِهِ ۖ وَإِلَيْهِ النُّشُورُ

Türkçe:

O, yeri sizin için boyun eğer yaptı. Haydi, onun omuzlarında yürüyün ve Allah'ın rızıklarından yiyin. Dönüş O'nadır.

Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:

O size yeri boyun eğer kıldı. Haydi onun omuzlarında (dağlarında, tepelerinde) yürüyün ve Allah'ın rızkından yeyin. Dönüş ancak O'nadır.

Diyanet Vakfı:

Yeryüzünü size boyun eğdiren O'dur. Şu halde yerin omuzlarında (üzerinde) dolaşın ve Allah'ın rızkından yeyin. Dönüş ancak O'nadır.

İngilizce:

It is He Who has made the earth manageable for you, so traverse ye through its tracts and enjoy of the Sustenance which He furnishes: but unto Him is the Resurrection.

Fransızca:

C'est Lui qui vous a soumis la terre : parcourez donc ses grandes étendues. Mangez de ce qu'Il vous fournit. Vers Lui est la Résurrection.

Almanca:

ER ist Derjenige, Der für euch die Erde nachgiebig machte, so zieht in ihren Gegenden umher und esst von Seinem Rizq. Und zu Ihm ist das Auferwecken.

Rusça:

Он - Тот, Кто сделал для вас землю покорной. Ступайте же по свету и вкушайте из Его удела, и к Нему вы явитесь после воскрешения.

Açıklama:
 
00:00

eemintüm men fi-ssemâi ey yaḫsife bikümü-l'arḍa feiẕâ hiye temûr.

Arapça:

أَأَمِنتُم مَّن فِي السَّمَاءِ أَن يَخْسِفَ بِكُمُ الْأَرْضَ فَإِذَا هِيَ تَمُورُ

Türkçe:

O göktekinin, sizi yere batırmayacağından emin misiniz? O zaman yer aniden çalkalanmaya başlar.

Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:

Her şeyi kuşatmış olan Allah ın yeri sizinle birlikte göçürüvermesinden emin misiniz? O zaman yer çalkalanıyordur.

Diyanet Vakfı:

Gökte olanın, sizi yere batırıvermeyeceğinden emin misiniz? O zaman yer sarsıldıkça sarsılır.

İngilizce:

Do ye feel secure that He Who is in heaven will not cause you to be swallowed up by the earth when it shakes (as in an earthquake)?

Fransızca:

êtes-vous à l'abri que Celui qui est au ciel enfouisse en la terre ? Et voici qu'elle tremble !

Almanca:

Fühlt ihr euch etwa sicher vor Dem, Dessen (Anweisung) im Himmel ist, daß ER mit euch die Erde versinkt, und daß sie gleich bebt?!

Rusça:

Неужели вы уверены в том, что Тот, Кто на небе, не заставит землю поглотить вас? Ведь тогда она заколеблется.

Açıklama:
 
00:00

em emintüm men fi-ssemâi ey yürsile `aleyküm ḥâṣibâ. feseta`lemûne keyfe neẕîr.

Arapça:

أَمْ أَمِنتُم مَّن فِي السَّمَاءِ أَن يُرْسِلَ عَلَيْكُمْ حَاصِبًا ۖ فَسَتَعْلَمُونَ كَيْفَ نَذِيرِ

Türkçe:

O göktekinin, çakıl taşları taşıyan bir rüzgârı üzerinize salmayacağından emin misiniz? O zaman bileceksiniz nasılmış uyarım!

Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:

Yoksa siz, gökte olanın üzerinize taş yağdıran bir kasırga göndermeyeceğinden emin misiniz? Tehdidim nasılmış bileceksiniz.

Diyanet Vakfı:

Yahut gökte olanın üzerinize taş yağdıran (bir fırtına) göndermeyeceğinden emin misiniz? İşte (bu) tehdidimin ne demek olduğunu yakında bileceksiniz!

İngilizce:

Or do ye feel secure that He Who is in Heaven will not send against you a violent tornado (with showers of stones), so that ye shall know how (terrible) was My warning?

Fransızca:

Ou êtes-vous à l'abri que Celui qui au ciel envoie contre vous un ouragan de pierres ? Vous saurez ainsi quel fut Mon avertissement.

Almanca:

Oder fühlt ihr euch etwa sicher vor Dem, Dessen (Anweisung) im Himmel ist, daß ER über euch Sandsturm schickt?! So werdet ihr noch wissen, wie Meine Warnung ist.

Rusça:

Неужели вы уверены в том, что Тот, Кто на небе, не нашлет на вас ураган с камнями? Скоро вы узнаете, каково Мое предостережение!

Açıklama:
 
00:00

veleḳad keẕẕebe-lleẕîne min ḳablihim fekeyfe kâne nekîr.

Arapça:

وَلَقَدْ كَذَّبَ الَّذِينَ مِن قَبْلِهِمْ فَكَيْفَ كَانَ نَكِيرِ

Türkçe:

Yemin olsun, onlardan öncekiler de yalanlamışlardı. Ama nasıl olmuştu benim azabım?!

Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:

Andolsun, onlardan öncekiler de yalanladılar. Ama beni inkâr nasıl oldu?

Diyanet Vakfı:

Andolsun ki, onlardan öncekiler de (bunu) yalan saymışlardı; ama benim karşılık olarak verdiğim azap nasıl olmuştu!

İngilizce:

But indeed men before them rejected (My warning): then how (terrible) was My rejection (of them)?

Fransızca:

En effet, ceux d'avant eux avaient crié au mensonge. Quelle fut alors Ma réprobation !

Almanca:

Und gewiß, bereits leugneten ab diejenigen, die vor ihnen waren. Also wie war denn Meine Mißbilligung?!

Rusça:

Жившие до них сочли это ложью. Каким же было Мое обличение!

Açıklama:
 
00:00

evelem yerav ile-ṭṭayri fevḳahüm ṣâffâtiv veyaḳbiḍn. mâ yümsikühünne ille-rraḥmân. innehû bikülli şey'im beṣîr.

Arapça:

أَوَلَمْ يَرَوْا إِلَى الطَّيْرِ فَوْقَهُمْ صَافَّاتٍ وَيَقْبِضْنَ ۚ مَا يُمْسِكُهُنَّ إِلَّا الرَّحْمَٰنُ ۚ إِنَّهُ بِكُلِّ شَيْءٍ بَصِيرٌ

Türkçe:

Üstlerinde, kanatlarını açıp kapayarak uçan kuşları hiç görmediler mi? Onları Rahman'dan başkası tutmuyor. Kuşkusuz O, her şeyi görmektedir.

Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:

Üstlerinde kanatlarını açıp yumarak uçan kuşları görmüyorlar mı? Onları Rahmân'dan başkası tutmuyor. Doğrusu O, her şeyi görmektedir.

Diyanet Vakfı:

Üstlerinde kanatlarını aça-kapata uçan kuşları (hiç) görmediler mi? Onları (havada) rahman olan Allah'tan başkası tutmuyor. Şüphesiz O her şeyi görmektedir.

İngilizce:

Do they not observe the birds above them, spreading their wings and folding them in? None can uphold them except (Allah) Most Gracious: Truly (Allah) Most Gracious: Truly it is He that watches over all things.

Fransızca:

N'ont-ils pas vu les oiseaux au-dessus d'eux, déployant et repliant leurs ailes tour à tour ? Seul le Tout Miséricordieux les soutient. Car Il est sur toute chose, Clairvoyant.

Almanca:

Sahen sie etwa nicht über ihnen die Vögel mit ausgestreckten Flügeln, und sie ziehen sie ein?! Niemand hält sie außer Dem Allgnade Erweisenden. Gewiß, ER ist über alles 3 allsehend.

Rusça:

Неужели они не видели над собой птиц, которые простирают и складывают крылья? Никто не удерживает их, кроме Милостивого. Воистину, Он видит всякую вещь.

Açıklama:
 
00:00

emmen hâẕe-lleẕî hüve cündül leküm yenṣuruküm min dûni-rraḥmân. ini-lkâfirûne illâ fî gurûr.

Arapça:

أَمَّنْ هَٰذَا الَّذِي هُوَ جُندٌ لَّكُمْ يَنصُرُكُم مِّن دُونِ الرَّحْمَٰنِ ۚ إِنِ الْكَافِرُونَ إِلَّا فِي غُرُورٍ

Türkçe:

Rahman'a karşı/Rahman'dan başka size yardım edecek ordunuz kimdir? İnkârcılar bir aldanış/gurur içindeler; hepsi bu!

Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:

Rahmân olan Allah'a karşı şu size yardım edecek askerleriniz hani kimlerdir? İnkârcılar, ancak derin bir gaflet içinde bulunmaktadırlar.

Diyanet Vakfı:

Rahman olan Allah'a karşı şu size yardım edecek askerleriniz hani kimlerdir? İnkarcılar ancak derin bir gaflet içinde bulunmaktadırlar.

İngilizce:

Nay, who is there that can help you, (even as) an army, besides (Allah) Most Merciful? In nothing but delusion are the Unbelievers.

Fransızca:

Quel est celui qui constituerait pour vous une armée [capable] de vous secourir, en dehors du Tout Miséricordieux ? En vérité les mécréants sont dans l'illusion complète.

Almanca:

Oder wer ist dieser, der für euch ein Helfer ist und euch anstelle von Dem Allgnade Erweisenden beisteht?! Die Kafir sind doch nur im Täuschen.

Rusça:

Кто может стать вашим войском и помочь вам без Милостивого? Воистину, неверующие обольщены!

Açıklama:
 
00:00

emmen hâẕe-lleẕî yerzüḳuküm in emseke rizḳah. bel leccû fî `utüvviv venüfûr.

Arapça:

أَمَّنْ هَٰذَا الَّذِي يَرْزُقُكُمْ إِنْ أَمْسَكَ رِزْقَهُ ۚ بَل لَّجُّوا فِي عُتُوٍّ وَنُفُورٍ

Türkçe:

Peki, O, rızkını tutarsa kim var sizi rızıklandıracak? Hayır, bir azgınlık ve nefret içinde inat etmekteler.

Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:

Allah size verdiği rızkı kesiverse, size rızık verecek olabilen kimdir? Hayır, onlar azgınlık ve nefrette direnip durmaktadırlar.

Diyanet Vakfı:

Allah size verdiği rızkı kesiverse, size rızık verebilecek olan kimdir? Hayır, onlar azgınlık ve nefrette direnip durmaktadırlar.

İngilizce:

Or who is there that can provide you with Sustenance if He were to withhold His provision? Nay, they obstinately persist in insolent impiety and flight (from the Truth).

Fransızca:

Ou quel est celui qui vous donnera votre subsistance s'Il s'arrête de fournir Son attribution ? Mais ils persistent dans leur insolence et dans leur répulsion.

Almanca:

Oder wer ist dieser, der euch Rizq gewährt, wenn ER Sein Rizq zurückhielt?! Nein, sondern sie übertreiben in Übertretung und Abgeneigtheit.

Rusça:

Кто может наделить вас уделом, если Он перестанет наделять вас Своим уделом? Но они продолжают заноситься и убегать.

Açıklama:
 
00:00

efemey yemşî mükibben `alâ vechihî ehdâ emmey yemşî seviyyen `alâ ṣirâṭim müsteḳîm.

Arapça:

أَفَمَن يَمْشِي مُكِبًّا عَلَىٰ وَجْهِهِ أَهْدَىٰ أَمَّن يَمْشِي سَوِيًّا عَلَىٰ صِرَاطٍ مُّسْتَقِيمٍ

Türkçe:

Peki, yüzüstü kapanarak yürüyen mi daha düzgün gider yoksa dosdoğru yol üzerinde dik ve düzgün yürüyen mi?

Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:

Şimdi yüz üstü kapanarak yürüyen mi doğru gider, yoksa dosdoğru yolda yürüyen mi?

Diyanet Vakfı:

Şimdi (düşünün bakalım), yüz üstü kapanarak yürüyen mi (varılacak) yere daha iyi erişir, yoksa doğru yolda düzgün yürüyen mi?

İngilizce:

Is then one who walks headlong, with his face grovelling, better guided,- or one who walks evenly on a Straight Way?

Fransızca:

Qui est donc mieux guidé ? Celui qui marche face contre terre ou celui qui marche redressé sur un chemin droit.

Almanca:

Ist etwa derjenige, der mit dem Gesicht zum Boden geht, rechtgeleiteter oder derjenige, der aufrecht auf einem geradlinigen Weg geht?!

Rusça:

Кто же следует более правильным путем: блуждающий с опущенным лицом или идущий по прямому пути, выпрямившись?

Açıklama:

Sayfalar

Sayfa 563 beslemesine abone olun.