
ḳâlü-bnû lehû bünyânen feelḳûhü fi-lceḥîm.
Türkçe:
Dediler: "Şunun için bir bina yapın da bunu ateşin ortasına fırlatın!"
İngilizce:
They said, "Build him a furnace, and throw him into the blazing fire!"
Fransızca:
Ils dirent : "Qu'on lui construise un four et qu'on le lance dans la fournaise ! "
Almanca:
Sie sagten: "Errichtet für ihn einen Bau, dann werft ihn ins glühende Feuer."
Rusça:
Они сказали: "Соорудите для него строение и бросьте его в огонь!"
Arapça:
قَالُوا ابْنُوا لَهُ بُنْيَانًا فَأَلْقُوهُ فِي الْجَحِيمِ
Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:
Onlar: "Haydin onun için bir yapı yapın da onu ateşe atın." dediler.
Diyanet Vakfı:
Onun için bir bina yapın ve derhal onu ateşe atın! dediler.

feerâdû bihî keyden fece`alnâhümü-l'esfelîn.
Türkçe:
Ona tuzak kurmak istediler ama, biz onları sefiller, reziller haline getirdik.
İngilizce:
(This failing), they then sought a stratagem against him, but We made them the ones most humiliated!
Fransızca:
Ils voulurent lui jouer un mauvais tour; mais ce sont eux que Nous mîmes à bas.
Almanca:
Sie wollten ihm Böses tun, dann ließen WIR sie die Niedrigen sein.
Rusça:
Они замыслили против него козни, но Мы сделали их нижайшими.
Arapça:
فَأَرَادُوا بِهِ كَيْدًا فَجَعَلْنَاهُمُ الْأَسْفَلِينَ
Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:
Böylece ona bir tuzak kurmak istediler. Biz de kendilerini daha alçak düşürdük.
Diyanet Vakfı:
Böylece ona bir tuzak kurmayı istediler. Fakat biz onları alçaklardan kıldık.

veḳâle innî ẕâhibün ilâ rabbî seyehdîn.
Türkçe:
İbrahim dedi: "Kuşkunuz olmasın ki ben Rabbime gideceğim, O bana kılavuzluk edecek."
İngilizce:
He said: "I will go to my Lord! He will surely guide me!
Fransızca:
Et il dit : "Moi, je pars vers mon Seigneur et Il me guidera.
Almanca:
Und er sagte: "Gewiß, ich gehe zu meinem HERRN, ER wird mich rechtleiten.
Rusça:
Он сказал: "Я ухожу к моему Господу, Который поведем меня прямым путем.
Arapça:
وَقَالَ إِنِّي ذَاهِبٌ إِلَىٰ رَبِّي سَيَهْدِينِ
Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:
Bir de dedi ki: "Ben Rabbime gidiyorum, o bana yolunu gösterir."
Diyanet Vakfı:
(Oradan kurtulan İbrahim:) "Ben Rabbime gidiyorum. O bana doğru yolu gösterecek".

rabbi heb lî mine-ṣṣâliḥîn.
Türkçe:
"Rabbim, bana iyilik/barış sevenlerden birini lütfet!"
İngilizce:
O my Lord! Grant me a righteous (son)!
Fransızca:
Seigneur, fais-moi don d'une [progéniture] d'entre les vertueux".
Almanca:
Mein HERR schenke mir von den gottgefällig Guttuenden."
Rusça:
Господи, одари меня потомством из числа праведников!"
Arapça:
رَبِّ هَبْ لِي مِنَ الصَّالِحِينَ
Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:
Ey Rabbim! Bana salihlerden (bir oğul) ihsan et!
Diyanet Vakfı:
O: "Rabbim! Bana salihlerden olacak bir evlat ver", dedi.

febeşşernâhü bigulâmin ḥalîm.
Türkçe:
Bunun üzerine biz, İbrahim'e yumuşak huylu bir oğlan müjdeledik.
İngilizce:
So We gave him the good news of a boy ready to suffer and forbear.
Fransızca:
Nous lui fîmes donc la bonne annonce d'un garçon (Ismaïl) longanime.
Almanca:
Dann ließen WIR ihm eine frohe Botschaft überbringen über einen nachsichtigen Jungen.
Rusça:
Тогда Мы обрадовали его вестью о выдержанном мальчике.
Arapça:
فَبَشَّرْنَاهُ بِغُلَامٍ حَلِيمٍ
Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:
Biz de kendisine yumuşak huylu bir oğul müjdeledik.
Diyanet Vakfı:
İşte o zaman biz onu uslu bir oğul ile müjdeledik.

felemmâ belega me`ahü-ssa`ye ḳâle yâ büneyye innî erâ fi-lmenâmi ennî eẕbeḥuke fenżur mâẕâ terâ. ḳâle yâ ebeti-f`al mâ tü'mer. setecidünî in şâe-llâhü mine-ṣṣâbirîn.
Türkçe:
Çocuk onunla birlikte koşacak yaşa gelince, İbrahim dedi: "Yavrucuğum, uykuda/düşte görüyorum ki ben seni boğazlıyorum. Bak bakalım sen ne görürsün/sen ne dersin?" "Babacığım, dedi, emrolduğun şeyi yap! Allah dilerse beni sabredenlerden bulacaksın."
İngilizce:
Then, when (the son) reached (the age of) (serious) work with him, he said: "O my son! I see in vision that I offer thee in sacrifice: Now see what is thy view!" (The son) said: "O my father! Do as thou art commanded: thou will find me, if Allah so wills one practising Patience and Constancy!"
Fransızca:
Puis quand celui-ci fut en âge de l'accompagner, [Abraham] dit : "ô mon fils, je me vois en songe en train de t'immoler. Vois donc ce que tu en penses". (Ismaël) dit : "ô mon cher père, fais ce qui t'es commandé : tu me trouveras, s'il plaît à Allah, du nombre des endurants".
Almanca:
Und als dieser soweit wurde, mit ihm dem Erwerb nachzugehen, sagte er: "Mein Söhnchen! Gewiß, ich sah im Schlaf, daß ich dich opfere, also schau, was du meinst." Er sagte: "Mein Vater! Tu, was dir geboten wurde. Du wirst mich - inscha-allah - einer der sich in Geduld Übenden finden."
Rusça:
Когда он достиг того возраста, чтобы усердствовать вместе с ним, он сказал: "Сын мой! Я вижу во сне, что я зарезаю тебя. Посмотри, что ты думаешь?" Он сказал: "Отец мой! Сделай то, что тебе велено. Если Аллах пожелает, ты найдешь меня одним из терпеливых".
Arapça:
فَلَمَّا بَلَغَ مَعَهُ السَّعْيَ قَالَ يَا بُنَيَّ إِنِّي أَرَىٰ فِي الْمَنَامِ أَنِّي أَذْبَحُكَ فَانظُرْ مَاذَا تَرَىٰ ۚ قَالَ يَا أَبَتِ افْعَلْ مَا تُؤْمَرُ ۖ سَتَجِدُنِي إِن شَاءَ اللَّهُ مِنَ الصَّابِرِينَ
Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:
Oğlu, yanında koşacak çağa gelince: "Ey oğlum! Ben seni rüyamda boğazladığımı görüyorum. Artık bak, ne düşünürsün?" dedi. Çocuk da: "Babacığım sana ne emrediliyorsa yap, inşaallah beni sabredenlerden bulacaksın" dedi.
Diyanet Vakfı:
Babasıyla beraber yürüyüp gezecek çağa erişince: Yavrucuğum! Rüyada seni boğazladığımı görüyorum; bir düşün, ne dersin? dedi. O da cevaben: Babacığım! Emrolunduğun şeyi yap. İnşallah beni sabredenlerden bulursun, dedi.
Sayfalar
